ABD Başkanı Donald Trump, sonunda dediğini yaptı ve hatta misliyle yaptı. Washington’dan gelen haber tüm dünyayı fena salladı. Küresel ekonomik görünüm artık bu açıklamanın yapıldığı gün itibarıyla, bir gün öncesine göre bambaşka bir hal alacak, bu kesin. ABD’nin dış ticaret ortaklarına uygulayacağı tarifeler, gerçekten de tüm küresel ekonomik dengeleri bozacak gibi görünüyor. Etkileri şimdiden dramatik! Bir yandan pek çok ülkenin başkentinde şok yaşanırken, küresel piyasalar ise büyük bir sarsıntı geçirdi. Şok dalgaları bir süre daha devam edecek ve bu şokların etkileri ülkelere göre farklı farklı olacak.
Önce şoku bir tarif etmekte fayda var. ABD piyasalarından başlayayım. S&P 500 endeksi yüzde 4.84 düşerek Haziran 2020’den bu yana en büyük kaybını yaşadı. Nasdaq’daki düşüş daha dramatik, yüzde 5.97… Nasdaq günü 16,550 puandan kapadı. Bu Mart 2020’den bu yana en kötü kayıp anlamına geliyor. ABD’de piyasa kapitalizasyonu daha düşük olan şirketlerin işlem gördüğü Russell 2000 endeksindeki kayıp ise yüzde 6.59…
Trump’ın ABD piyasaları kapandıktan sonra yaptığı açıklamaları sonrasında vadeli piyasalarda satış baskısı öne çıktı. Yatırımcıların artan tahvil talebiyle ABD’nin 10 yıllık tahvil faizi 13 baz puan düşerek yüzde 4.07 seviyesine geriledi. Ticaret savaşlarına ilişkin endişelerin güvenli liman varlıklara olan talebi artırmasıyla yükseliş eğilimini sürdüren altının ons fiyatı 3,167 dolarla rekor tazeledi.
Emtia fiyatlarında aşağıya yönlü hareketi, hampetrol fiyatlarındaki düşüş takip etti. Tabi ki bunun sebebi, tarifelerin etkisiyle küresel ekonomide yaşanacak bir daralma beklentisi… Bu aşağı yönlü hareketin bir süre daha devam edeceğini beklemek gerek. Piyasalardaki şok, yerini, tarifeler sonrası oluşacak ‘yeni normal’e göre düzeltmelere bırakacak.
Küresel ticaret ikliminde ‘La Niña’ etkisine hazır olun!
Ancak asıl kalıcı etki, küresel ticaret ikliminde yaşanacak. Her şey biraz, aslında birkaç derece soğuyacak! ABD’nin ticaret ortaklarına farklı farklı tarifeler uygulayacak olması bazı ülkelerin rekabet avantajını artırırken, bazı ülkeler için ciddi ekonomik kriz sinyalleri veriyor. Önce tarifleri bir hatırlatayım… Avrupa Birliği’ne (AB) yüzde 20, Çin’e yüzde 34, Vietnam’a yüzde 46, Tayvan’a yüzde 32, Japonya’ya yüzde 24, Hindistan’a yüzde 26, Güney Kore’ye yüzde 25, Tayland’a yüzde 36, İsviçre’ye yüzde 31, Endonezya’ya yüzde 32, Malezya’ya yüzde 24, Kamboçya’ya yüzde 49, Güney Afrika Cumhuriyeti’ne yüzde 30, Bangladeş’e yüzde 37 ve İsrail’e yüzde 17 tarife getirildi. Türkiye, Birleşik Krallık, Brezilya, Avustralya, Birleşik Arap Emirlikleri, Yeni Zelanda, Mısır ve Suudi Arabistan’ın aralarında bulunduğu bazı ülkeler için yüzde 10 gümrük vergisi uygulanacak.
Lesotho’nun ekonomisi bile tehdidi hissediyor!
Görüldüğü üzere, özellikle AB ve gelişen Asya ekonomileri için uygulanacak tarifeler bu ülkelerin ABD ile olan dış ticaretlerinde önemli düşüşlere yol açacak. Ya da ihracatan elde edilen gelir düşücek, benzer bir durum ihracatçı şirketlerin kâr marjlarında yaşanacak. Neresinden bakarsanız bakın, ciddi sıkıntı!
Bu arada hemen belirteyim, Washington en küçük ada devletlerine, hatta üzerinde insan yaşamayan adalara bile yeni tarifeler belirlemiş. 2.5 milyon nüfuslu, 2.1 milyar dolarlık GSYH’ye sahip küçük Afrika ülkesi Lesotho Krallığı, ABD’ye yapılacak tüm ihracatlarında yüzde 50’lik gümrük tarifesine tâbi tutuldu. 2023 yılında Lesotho, ABD’ye 228 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirirken, bu ülkeden ithalatı 8 milyon doların altında kaldı. Dış ticaretinin yüzde 80’inden fazlasını tek komşusu Güney Afrika Cumhuriyeti ile gerçekleştiren Lesotho için ABD’ye yapılan ihracat, ülke GSYH’sinin yüzde 10’dan fazlasına denk geliyor. Lesotho hali hazırda ABD’ye yüzde 99’luk gümrük tarifesi uyguluyor. ABD’nin yüzde 50’lik yeni gümrük tarifesinin, Lesotho ekonomisi üzerinde yıkıcı etkileri olacağı çok net.
Penguenler de tarifeye tâbi!..
Güney Pasifik’teki bin 500 nüfuslu Tokelau ve Kuzey Kutup Dairesi’ndeki 2 bin 500 nüfuslu Svalbard gibi ücra adalar sırasıyla Yeni Zelanda ve Norveç’in bölgeleri oldukları için ABD’nin küresel gümrük vergisi listesinde yerini aldı. Hint Okyanusu’nun Antarktika levhasında yer alan ıssız Heard Adası ve McDonald Adaları bile kendilerini listede buldu. 45 kilometre uzunluğunda, 20 kilometre genişliğindeki Heard Adası’nın büyük bölümü kar ve buzullarla kaplı. McDonald Adaları ise yerleşim bulunmayan kayalık bir ada grubu. Bu bölgelerin penguenlerden başka sakini yok.
Rusya niye listede yok?
Peki ya Rusya? Rusya’ya yönelik herhangi bir tarife değişikliği yok! Belki bunun bazı siyasîsebepleri olabilir, ancak belirtmek gerekir ki zaten Ukrayna savaşı bayladığından bu yana Rusya’ya ambargo uygulanıyor. Yani ABD ile Rusya arasındaki ticaretin hacmi oldukça düşük. Bunun yanı sıra, Trump’ın hidrokarbon temelli ‘ucuz enerji’ hedefi ve daha düşük bir emtia fiyatlandırması talebi sebebiyle Rusya’yı kızdırmak istememesi de bir başka etmendir. Suudi Arabistan, BAE gibi petrol ve doğalgaz üreticisi ülkelere yönelik tarifelerin yüzde 10 düzeyinde kaldığını da hatırlatmakta fayda var.
Karşılıklı tarifelere de bakmak lazım değil mi?
Peki Trump yönetimi bu tarife artırımlarına giderken, büyük bir haksızlık mı yaptı? Karşılıklı tarifelere baktığınızda, pek de öyle olmadığı görülüyor. Son tarife uygulamasıyla birlikte, Birleşik Krallık haricinde, ABD’ye eşit tarife uygulayan pek ülke yok. Her iki ülkelenin tarifesi de yüzde 10. Peki ABD’nin en büyük rakibi olan Çin Halk Cumhuriyeti’ne uygulayacağı yüzde 34’lük tarife yüksek mi? Pek olmasa gerek, Çin’in yüzde 67 olan tarifesinin neredeyse yarısı!.. AB halen ABD’ye yüzde 39’luk bir tarife uyguluyor, ABD’nin tarife oranı ise yüzde 20. Vietnam’ın yüzde 90’lık tarifesine karşın Washington’ın yeni tarifesi yüzde 46… Böyle devam edebiliriz, hemen hemen benzer rakamlarla karşılaşıyorsunuz. Görünen o ki, ABD’nin yeni tarifeleri bile ticaret ortaklarının neredeyse yarısı kadar… Bu açıdan bakıldığında pek de haksız sayılmaz değil mi?
ABD’nin patronluğunun bedeli: İşte bu tarife orantısızlıkları…
Ancak, mesele salt tarifeler değil. Söz gelimi bu ülkeler ABD’nin genel kural koyucu olmasına bugüne kadar pek fazla ses çıkarmadılar. Hâlâ küresel ödeme sistemi ABD’nin hegemonyasında olan SWIFT ve halen ABD Doları dünya ticaretinin yüzde 60’ında kullanılan referans para birimi. Dünyanın en büyük 10 şirketi arasında ezici çoğunluk ABD’de… Bu biraz da ABD’nin küresel ekonomide oyun kurucu rolünü sürdürebilmesi sayesinde. Hepsinden önemlisi, ABD bu sayede dünyanın önemli bir bölümünü siyasî açıdan avucunda oynatabiliyor. İşte biraz da bunun bedeli bu karşılıklı tarifelerdeki orantısızlık.
‘Kurtuluş Günü’nün faturası beklentilerin çok ötesinde
Şimdi Washington’ın bu kararlarının küresel ekonomi üzerinde yaratacağı etkilere bir göz atmakta fayda var. Hemen söyleyelim; kısa vadede her alanda olumsuz etkileri olacak. Trump’ın deyimiyle ‘Kurtuluş Günü’ tarifeleri, küresel derecelendirme kuruluşu Fitch’in geçen ay yayımlanan ‘Küresel Ekonomik Görünüm’ raporunda varsayılan oranları keskin bir şekilde aşıyor. Bu değişikliklerin, ABD’nin yürürlükteki toplam tarife oranını yaklaşık yüzde 25’e çıkaracağı tahmin ediliyor. Mart ayında yapılan öngörüler bu oranın yüzde 18 olacağıydı. Yani öngörülerin bayağı bir üzerinde bir oran söz konusu olan. Bu oran, 1909’dan bu yana görülen en yüksek seviye… Ve o zaman ne serbest piyasa ekonomisinin ne de küresel ekonominin kuralları bu denli egemen değildi.
ABD ekonomisini de kısa vadede zorlayacak
ABD ekonomisinin 2025 yılı büyümesinin, beklenenden daha yüksek gümrük vergileri nedeniyle mart ayında öngörülen yüzde 1.7’den daha düşük olacağı artık kesin gibi, ancak bundan da önemlisi enflasyonist etkiler… Tarife artışlarının ABD’de tüketici fiyatlarının yükselmesine ve şirket kârlarının düşmesine neden olacağı çok açık. Fitch’e göre, yüksek fiyatlar reel ücretleri baskılayarak tüketici harcamalarını olumsuz etkilerken, düşük kârlar ve politika belirsizliği de yatırımları olumsuz etkileyecek. ABD hanehalkının orta vadeli enflasyon beklentilerinde son dönemde görülen büyük artış bağlamında, tarifelerin mal fiyatları üzerindeki yukarı yönlü baskısı, ABD Merkez Bankasının (Fed) yakın vadede daha fazla faiz indirimi konusunda fazlaca temkinli olmasını zorunlu kılacak. Bir de not düşmüş Fitch uzmanları: “Bu etkilerin, ABD şirketlerinin yabancı rekabete karşı artan korumadan elde edebilecekleri faydalardan daha ağır basacağını düşünüyoruz”. Dünyanın geri kalanı için büyüme beklentilerinin de özellikle Vietnam, Endonezya, Tayland gibi Asya’nın gelişen piyasaları açısından kötüleşeceğini söylemek için uzman olmaya bile gerek yok. AB’yi saymıyorum bile!..
Çin sinirli, ama kozları da var
Peki ya Çin?.. Çin Ticaret Bakanlığından yapılan açıklamada, Çin’in karara karşı olduğu ve kendi haklarını ve çıkarlarını korumak için karşı tedbirler alacağı belirtildi. ABD’nin ‘karşılıklı tarife’ olarak adlandırdığı uygulamanın öznel ve tek taraflı değerlendirmelere dayandığı, bunun uluslararası ticaret kurallarına uygun olmadığı ve ilgili tarafların meşru haklarını ve çıkarlarını tehdit ettiği ileri sürüldü. Dil biraz sert devamında: “Bu, tipik bir tek taraflı zorbalık uygulamasıdır. Bu, yalnızca ABD’nin kendi çıkarlarına zarar vermekle kalmayacak, aynı zamanda küresel ekonomik kalkınmayı ve tedarik zinciri istikrarını da tehlikeye atacak”. Pekin küresel ekonominin savunuculuğunu da üstlenerek, “Tarih, tarifeleri artırmanın ABD’nin sorunlarını çözmeyeceğini kanıtlıyor. Ticaret savaşının kazananı olmaz, korumacılık çıkış yolu değildir” değerlendirmesini de yapmış.
Aslına bakarsanız, Çin ile ABD ilişkileri çok iç içe geçmiş durumda, bakmayın siz birbirlerine atıp tuttuklarına! Yani büyük olasılıkla ABD sanayisinin ve hizmet sektörünün yoluna devam etmesi için Çin’in ucuz ara mallarına ve ürünlerine ihtiyacı olacak. Yine de bir şekilde artan maliyetlerle de olsa bu ticaret tedrici olarak azalacak. Bunun yanı sıra, Çin son beş yıldır böyle bir şoka karşı çeşitli önlemler almakla meşguldü. Bu önlemlerin ne kadar yeterli olduğunu göreceğiz. Belki de Pekin’in en çok başını ağrıtan konu, iç piyasasını hedeflediği oranda canlandıramamış olması. Bunun yanı sıra emlak ve bankacılık sektörlerindeki yapısal sorunlar ciddiyetini koruyor. Ancak unutmamak gerek ki, Çin çok büyük ve hâlâ da çok güçlü bir ekonomi, biraz eğilse de kırılmaz!
Avrupa Birliği için karabasan zamanı…
Peki ya şu savaş çığırtkanlığı yapan ve Rusya’ya haçlı seferi düzenleme hayalleri kuran AB’nin elinde ne var? Resesyon tehdidi, enflasyonun hortlaması korkusu, siyasi istikrarsızlıklar, birlik içinde git gide artan çatlaklar… Yani sadece sorunlar!.. Bu sorunlarla boğuşurken, şimdi karabasını yaşıyor Brüksel… Rakamlarla açıklayayım: ABD’nin AB ile toplam mal ticareti 2024 yılında tahmini olarak 975.9 milyar dolardı. ABD’nin AB’ye mal ihracatı 2024 yılında 370.2 milyar dolardı ve 2023’e göre yüzde 0.7 (2.6 milyar dolar) arttı. ABD’nin AB’den mal ithalatı 2024 yılında 605.8 milyar dolardı ve 2023’e göre yüzde 5.1 (29.4 milyar dolar) yükseldi. ABD’nin AB ile mal ticaret açığı 2024 yılında 235.6 milyar dolardı ve 2023’e göre artış yüzde 12.9 (26.9 milyar dolar) oldu. Kimin kaybedeceği çok açık değil mi?
Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen tarifeleri küresel ekonomiye büyük bir darbe olarak nitelendirdi ve “Belirsizlik artacak ve daha fazla korumacılığı tetikleyecek. Sonuçları korkunç olacak” dedi. Ne desin?.. Misilleme yapacaklarını mı söylesin?.. Onun yerine kapıyı aralık bırakmayı tercih etmiş ve Trump’ın başkalarının mevcut kurallardan haksız yere yararlandığı konusundaki görüşüne katıldığını belirtip, “Başından beri, transatlantik ticaretteki kalan engelleri kaldırmak için ABD ile müzakere etmeye her zaman hazır olduk” demiş.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Fransız şirketlerine ‘ABD’ye yatırım yapmayın’ çağrısını pek ciddiye almaya gerek yok. O her zamaki gibi kendisini dünya lideri gibi göstermek derdinde, ama içi boş!.. ABD tarifelerinden en büyük zararı görecek olan Almanya’nın başbakanı Olaf Scholz ise gergin, çok sert bir söylem kullanmak yerine bir çıkar yol arayacak gibi görünüyor. Başka bir şansı da yok! Trump’ın AB liderlerine acımasını beklememek gerek. Ancak siyasi ve ekonomik konularda pazarlığa açık olacaktır. Malum adam tüccar ve herkese önce sopa gösterip sonra biraz havuç vermekte mahir!
ABD Ticaret Bakanı’ndan ‘yeni normal’ uyarısı
Tam da bu noktada ABD Ticaret Bakanı Howard Lutnick’in açıklamaları önemli.. Hem kararlılık mesajı veriyor hem de pazarlık kapısını biraz açık tutuyor. Lutnick, “Bu, adil ticaretin yeniden düzenlenmesidir. Önemli olan, tarım ürünlerimizi alacaklar mı? Bize adil davranacaklar mı? Zamanla bu cevap ‘Evet’ olacak. Amerikan ürünleri dünyada başka yerlerde daha iyi satılacak” dedi. Bakan ticaretin adil hale getirilmesi için tarife dışı engellerin de gündeme geleceğini söyledi. ABD’nin tarım ürünleri için daha fazla pazar bulmayı hedeflediğini belirterek, “Amerikan ürünleri, dünyanın başka yerlerinde daha iyi satılacak” dedi. ABD’nin tarım ürünlerine yönelik daha geniş bir pazarın yolu, bu ticaret düzenlemeleriyle açılabilir. İşte size bir ip ucu, mesela Almanya belki biraz Amerikan tarım ürünleri ithal ederek bir pazarlık kapısı açmaya yeltenebilir. Ya da AB ülkeleri hep birlikte hareket ederek yeni bir yaklaşım sunabilir Washington’a…
Türkiye için fırsatlar risklere ağır basıyor, ama…
Peki ya Türkiye açısından durum ne?.. Öncelikle söyleyelim şimdilik Türkiye’yi etkileyecek fazlaca olumsuz bir durum yok. Peki ya fırsatlar?.. Bugüne kadar Türkiye, ABD’ye çok düşük gümrük vergisi oranlarıyla ihracat yapıyordu. Bazı mallar için bu oranlar sıfırdı. Bu durumda Türkiye’den ABD’ye yapılacak ihracat biraz etkilenebilir, kâr marjları düşebilir. Özellikle tekstil ürünleri ihracatında rakip konumda olan Çin, Hindistan, Güney Kore, İtalya, Pakistan, Tayvan gibi ülkelere standart oranın üzerinde ek vergi uygulanacak olması, ABD’ye ihraç edilecek tekstil ürünlerinin fiyatlarını çok daha rekabetçi hale getirecek gibi görünüyor. Yani aradan Türkiye tekstil sektörü sıyrılabilir. Çin ve AB’nin yüksek teknoloji ürünlerindeki ihracatının azalacak olmasının Türkiye’ye pek bir faydası olmayacak. Zira bu alanda hâlâ ciddi bir aktör değil Türkiye. Gelelim otomoive… Türkiye, 2023 yılında ABD’ye 862 milyon dolarlık, 2024 yılında ise 1 milyar 37 milyon dolar seviyelerinde otomotiv yedek parça ihracatı yaptı. Rakip ülkeler olan AB ve Güneydoğu Asya ülkelerinin ihracatının bir bölümünü Türk otomotiv yan sanayiinin kapma ihtimali var.
Dengelere dikkat etmek kaydıyla…
TÜİK verilerine göre, ABD’ye geçen yıl itibarıyla 16,4 milyar dolarlık ihracat yapıldı. İhracatta özellikle makineler, mekanik cihazlar, kıymetli taşlar, metaller, otomotiv, halılar, diğer tekstil zemin kaplamaları, kireç, çimento, elektrikli makine ve cihazlar sektörleri öne çıkıyor. Bu alanlarda daha agresif bir ihracat stratejisi izlenebilir.
Ancak, hemen büyük hayallere kapılmamak lazım. ABD bundan böyle her ticaret ortağıyla dış ticaret dengesine bakarak tarifeleri yeniden belirlemeye kararlı görünüyor. Yani ihracatın ithalatı dengeleme oranı ABD için önemli olacak. Bu sebeple Türkiye’nin ihracatını artırırken, benzer oranda ithalatını da dengede tutması gerekecek. Bunun yanı sıra, Trump’ın siyasi konularda ekonomik gücü bir tehdit unsuru olarak kullandığını da çok iyi biliyoruz. Yani Ankara’nın dış politikada da ABD’yi kızdırmaması gerek. Yoksa bir bakmışsınız, yeni bir mektup gelivermiş!