The Economist: The Don’un yeni dünya düzeni

The Economist, kült film Godfather’daki Don Corleone göndermesiyle, kapak yazısında Donald Trump’ın küresel siyasette ‘mafya benzeri bir güç mücadelesi’ yürüttüğünü yazdı.

The Economist: The Don’un yeni dünya düzeni
The Economist: The Don’un yeni dünya düzeni
Haber Merkezi
  • Yayınlanma: 1 Mart 2025 19:36
  • Güncellenme: 1 Mart 2025 19:40

Londra merkezli prestijli  The Economist, 1 Mart 2025 tarihli sayısında çarpıcı bir kapakla okuyucularının karşısına çıktı.

Kapakta, ABD Başkanı Donald Trump’a atıfen “The Don’s New World Order” (Don’un Yeni Dünya Düzeni) başlığı kullanıldı. Bu başlık, hem Trump’ın lakabı “Don’a” vurgu yapıyor, hem de ünlü mafya filmi The Godfather’daki Don Corleone karakterine göndermede bulunuyor.

Kapakta Trump’ın yanı sıra Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yer alması, küresel siyasetteki güç dengelerinin yeniden şekillendiğine dair bir mesaj olarak yorumlandı.

Derginin haber-analiz yazısında, Trump’ın dış politikada sergilediği tutum sert bir dille eleştirildi. Yazıda, “Donald Trump küresel güç için mafya benzeri bir mücadele başlattı” ifadelerine yer verilirken, özellikle Rusya-Ukrayna savaşındaki yaklaşımı örnek gösterildi.

The Economist, Trump yönetiminin Ukrayna’dan 500 milyar dolar talep ederek başladığı pazarlıkların, Ukrayna madenlerini geliştirmek için ortak bir devlet fonu kurulması gibi belirsiz bir anlaşmayla sonuçlandığını belirtti. Yazıda, “ABD’nin Don Corleone yaklaşımı Ukrayna’da sergilendi. Ancak bu süreçte Ukrayna’ya güvenlik garantisi verilip verilmeyeceği hâlâ net değil” denilerek Trump’ın politikalarının öngörülemezliği vurgulandı.

Kapak görselinde Trump’ın önde, diğer liderlerin ise arkada sıralandığı bir düzen dikkat çekerken, dergi bu hiyerarşiyi “Yeni sistemin yeni bir hiyerarşisi var: ABD bir numara” şeklinde yorumladı.

Analizde, Trump’ın dış politikada alışılmadık adımlar atarak küresel düzeni yeniden tanımlamaya çalıştığı öne sürüldü.

“1945 sonrası düzenin parçalanmasının hız kazandığı” belirtilen analizde, “Bu hafta BM’de yaşanan olağanüstü olaylarda Amerika, Ukrayna ve Avrupa’ya karşı Rusya ve Kuzey Kore’nin yanında yer aldı. Almanya’nın muhtemel yeni başbakanı Friedrich Merz, Haziran ayına kadar NATO’nun ölmüş olabileceği uyarısında bulunuyor. Büyük güçlerin anlaşmalar yaptığı ve küçük güçlere zorbalık ettiği bir güç haklıdır dünyası hızla yaklaşıyor. Trump ekibi anlaşma yapmanın barış getireceğini ve 80 yıl boyunca kandırıldıktan sonra Amerika’nın süper güç statüsünü kâra dönüştüreceğini iddia ediyor. Bunun yerine dünyayı daha tehlikeli, Amerika’yı ise daha zayıf ve yoksul hale getirecektir” denildi.

The Economist analizinde geleceğe dair projeksiyon tutularak, Donald Trump’ın politikaları şu satırlarla eleştirildi:

“İsrail, Lübnan ve Suriye’nin sınırları 17 ay süren savaş nedeniyle bulanıklaştı. Bazı dış güçler buna kayıtsız kalıyor. Ancak Trump Gazze’nin yanı sıra Grönland’a da göz dikmiş durumda ve herhangi bir Çin-Amerikan görüşmesinde Xi de toprak talebinde bulunabilir, örneğin Tayvan, Güney Çin Denizi ya da Himalayalar konusunda taviz karşılığında ihracatı sınırlandırmayı teklif edebilir.

Ekonomi üzerindeki pazarlık, tarifelerin çok ötesine geçerek devlet gücü ve iş dünyasının birleşimini kucaklıyor. Bu da ticaretin en iyi tarafsız kurallarla yönetilebileceği fikrinden uzaklaşıldığını gösteriyor. Amerika ile Rusya, Suudi Arabistan, Tayvanlı yöneticiler ve Ukrayna arasındaki ikili görüşmeler petrol üretimi, inşaat sözleşmeleri, yaptırımlar, Intel tesisleri, Elon Musk’ın Starlink uydu hizmetinin kullanımı ve çölde bir golf turnuvasını içeriyor.

Yeni anlaşma yapıcılar yaklaşımlarının dünyanın yararına olacağını iddia ediyor. Bay Trump bunun Amerika’nın da çıkarına olduğunu savunuyor.

Karmaşıklık çok büyük: Suudi Arabistan İran’ı caydırmak için bir savunma anlaşması istiyor ve İsrail’i tanıması halinde Amerika bunu kabul edebilir. Ancak bunun için İsrail ve Filistinlilerin iki devletli bir geleceği kabul etmesi gerekiyor ki Sayın Trump Gazze’ye barış getirme planında bunu reddetmişti. Rusya petrol yaptırımlarının kaldırılmasını istiyor ama bu Suudi Arabistan’ın gelirlerini azaltabilir ve Hindistan’ın faturalarını arttırabilir. Ve bu böyle devam eder. Bu arada, sınırlar tartışmalı olduğunda savaşlar da bunu takip edecektir. Hindistan gibi devler bile kendilerini güvensiz hissedebilir. Sayın Trump gücü Amerika’nın kurumlarına bağlı olmaktan ziyade kişisel olarak gördüğü için, Henry Kissinger olmamasının bir nedeni de anlaşmaların devam edeceği konusunda muhataplarını ikna etmekte zorlanabilir.

Dolayısıyla dünya bundan zarar görecektir. Bay Trump’ın farkına varmadığı şey ise Amerika’nın da zarar göreceği.

Trump, Amerika’nın Avrupa’yı ve belki de Asyalı müttefiklerini kısmen ya da tamamen terk edebileceğine inanıyor. ‘Ayrılık olarak güzel bir okyanusa’ sahip olduğunu söylüyor. Ancak savaşlar artık uzay ve siber uzayı da kapsıyor; dolayısıyla fiziksel mesafe, Japonya’nın Pearl Harbor saldırısının Amerika’nın izolasyonizmini sona erdirdiği 1941’dekinden bile daha az koruma sağlıyor. Dahası, Amerika sert güç projeksiyonu yapmak ya da anavatanı savunmak istediğinde, Almanya’daki Ramstein hava üssünden Avustralya’daki Pine Gap sinyal istasyonuna ve Kanada’nın Kuzey Kutbu’ndaki füze takibine kadar müttefiklerinin yardımına ihtiyaç duyuyor. Bay Trump’ın dünyasında Amerika’nın artık bunlara serbest erişimi olmayabilir.”