Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi (DİTAM) 2013 yılından bu yana STÖ’leri, aktivistleri, akademisyenleri ve siyasetçileri bir araya getiriyor.
Bu kapsamda 8 Kasım 2025 Cumartesi günü Diyarbakır’da “Toplumsal Barışın İnşasında Hukukun Rolü (2)” başlığıyla bir toplantı düzenledi.
Toplantıda son dönemde yapılması beklenen hukuksal düzenlemeler ‘Neden Yapılmalı ve Neler Yapılmalı’ üzerine tartışmalar yürütüldü.
Toplantının ilk oturumunda hukuksal dönüşümlerin nedenleri, ikinci oturumunda da komisyon çalışmaları üzerinden hukuksal ihtiyaçları tartışıldı.
Açılış Konuşmasını DİTAM Yönetim Kurulu Başkan Mesut Azizoğlu ‘nun yaptığı ilk oturumda;DİTAM Başkan Yardımcısı Av. Ahmet Özmen moderatörlüğünde; Akademisyen Prof. Dr. Nilgün Toker, Akademisyen Dr. Salim Orhan ve Akademisyen Doç. Dr. Dilan Mızrak konuşmacı olarak yer aldılar.
İkinci oturumda ise: CHP Milletvekili Av. Sezgin Tanrıkulu,nDEVA Parti Milletvekili Av. Mehmet Emin Ekmen ve DEM Parti Milletvekili Av. Serhat Eren: DİTAM Başkan yardımcısı Av. Barış Yavuz”ın moderatörlüğündeki konuşmacılardı.
Konuşmacılar hukukçu kimlikleriyle doğal olarak kendi alanlarına yoğunlaşarak ve oturumun “Toplumsal Barışın İnşasında Hukukun Rolü” başlığına uygun olarak son derece önemli görüş ve önerilerini sundular.
***
Halk arasında “demokrasi, adalet ve barış ” ifadesi, genellikle bu üç temel değerin önemini vurgulamak ve bunların tesis edilmesi, korunması veya güçlendirilmesi için yapılması gerekenleri işaret etmek amacıyla kullanılır. Bu üç kavramın bir arada ele alınması, aralarındaki güçlü ilişkiyi gösterir:
Demokrasi: Halkın yönetime katılımını, özgürlükleri ve siyasi eşitliği sağlar. Adalet: Hukukun üstünlüğünü, herkes için eşit muameleyi ve hakların korunmasını temin eder.
Barış: Toplumsal huzuru, şiddetin yokluğunu ve farklılıklarla bir arada yaşama kültürünü ifade eder.
Toplumsal barışın sağlanmasındaki en kritik unsur, şüphesiz adalettir. Hukukun üstünlüğüne dayalı, herkes için eşit işleyen bir adalet sistemi olmadan, gerçek ve kalıcı bir barıştan söz etmek mümkün değildir. Adalet, sadece suçluların cezalandırılması anlamına gelmez; aynı zamanda bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınması, ekonomik ve sosyal eşitsizliklerin azaltılması ve toplumsal refahın adilce paylaşılması demektir. Eşitlik ilkesi, farklılıklar ne olursa olsun, her yurttaşın aynı haklara ve fırsatlara sahip olduğu bilincini pekiştirir.
***
Toplumsal barış, bir toplumun farklı inanç, kimlik ve görüşlere sahip bireyleri arasında tesis edilen huzur, uyum ve karşılıklı güven ortamıdır. Bu, sadece çatışmanın ve şiddetin yokluğu değil; aynı zamanda adil, eşitlikçi ve kapsayıcı bir yaşamın aktif olarak inşa edilmesidir. Barış, toplumu oluşturan her bir rengin kendi doğal tonunda parlayabildiği, kimsenin ötekileştirilmediği, ortak bir geleceğe dair umut ve inancın paylaşıldığı zemindir.
Barış, birlikte yaşama sanatının bir ifadesidir. Bu sanatın temel fırça darbeleri ise hoşgörü, diyalog ve empatidir. Toplum içindeki farklı grupların birbirini anlamaya, dinlemeye ve karşısındakinin yerine kendini koymaya çabalaması, ön yargıların kırılmasında hayati rol oynar.
Diyalog: Sorunları, kin ve nefret dilini kullanmadan, medeni bir şekilde masaya yatırabilme cesaretidir. Farklı düşüncelere sahip olmanın düşmanlık değil, zenginlik kaynağı olduğunun kabulüdür.
Empati: Karşımızdaki kişinin acısını, kaygısını ve beklentisini hissedebilme yeteneğidir. Empati, uzlaşmayı ve çatışmaları çözmeyi kolaylaştırır.
Toplumsal barışın inşası, yalnızca siyasi liderlerin veya devlet kurumlarının değil, aynı zamanda her bir bireyin ve sivil toplumun ortak sorumluluğundadır. Medya, sanat, eğitim ve aile gibi tüm toplumsal kurumlar, nefret söyleminden kaçınarak ve barış kültürünü teşvik ederek bu sürece katkıda bulunmalıdır.




