ABD başkanı Donald Trump’ın Ortadoğu ziyareti, derin jeopolitik hesaplardan ve başarılardan çok ekonomik vitrinde bir başarı algısı yaratmaya dönük.
Suudi Arabistan’da görkemli bir törenle karşılanan Trump için kraliyet marşları çalındı, kılıç dansları yapıldı, dev ekranlarda ABD ve Suudi Arabistan bayrakları yan yana dalgalandı. Trump, iki ülkenin bayrakları önünde yaptığı konuşmayla, sanki ortak bir medeniyet projesinin mimarı gibi lanse edildi. Bu görsel ve işitsel gösteri hem Ortadoğu hem ABD kamuoyuna güçlü bir lider imajı çizme çabasının parçasıydı.
Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni kapsayan bu üç duraklı ziyaret, trilyon dolarlık anlaşmalarla pazarlanırken, uzmanlar ve veri kaynakları açıklanan rakamların gerçekle örtüşmediğini söylüyor. Peki bu ziyaretin ardında gerçekten bir ekonomik vizyon mu var, yoksa bu bir şov muydu?
Bazı medya kuruluşları bunu büyük ekonomik başarı olarak yazarken Financial Times, “Jumbo jetler, büyük ödüller ve dalkavukluk: Trump’ın Körfez turu” başlığı ile verdiği geziyi “gösterişli törenler, arsız iltifatlar ve hepsinden önemlisi, işlemci başkanın çok değer verdiği petrol-dolar destekli anlaşmalarla dolu dört günlük bir cümbüş” olarak tanımlıyor.
Bir Amerikan başkanının ilk yurtdışı ziyareti genellikle dış politika önceliklerini yansıtır. Ancak Trump, klasik rotaları (Kanada, Meksika, Avrupa) es geçerek, doğrudan petrol zengini Körfez ülkelerine yöneldi. Bu tercihin ardında, hem ABD’ye büyük yatırımlar çekme arzusu hem de bölgesel güç odaklarıyla kurulan kişisel ilişkiler yatıyor. Ancak, Trump’ın açıkladığı anlaşma rakamlarının çoğu önceki dönemde de olduğu gibi ciddi şüphelerle karşılanıyor.
Trilyonlarca dolar nerede?
Trump’ın basına sunduğu rakamlar baş döndürücü: Suudi Arabistan’la 142 milyar dolarlık savunma anlaşması, 600 milyar dolarlık yatırım sözü; Katar’da 1,2 trilyon dolarlık anlaşmalar ve dev uçak siparişleri; BAE’nin 10 yıl içinde 1,4 trilyon dolarlık yatırım vaadi…
Bu rakamlar kulağa büyük başarılar gibi geliyor. Ancak geçmişte olduğu gibi, yine çoğunun bağlayıcı sözleşmelere değil, niyet mektuplarına dayandığı ortaya çıkıyor. 2017’de Trump, Suudi Arabistan’a yaptığı ziyarette 110 milyar dolarlık silah anlaşması imzalandığını açıklamıştı. Ancak Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) verilerine göre, Suudi Arabistan’ın ABD’den yıllık silah alımı 20 milyar dolar civarında. Trump’ın yeni imzaladığı anlaşmalar, aslında mevcut silah satışlarını paketleyip yeniden sunma.
Gerçeklerle uyuşmayan vaatler
Trump’ın ziyaretleri sırasında açıklanan yatırım sözlerinin nasıl hayata geçirileceği ise belirsiz. Suudi Arabistan’ın 2025 ilk çeyrek bütçesi 16 milyar dolar açık vermiş durumda. Böyle bir mali tabloyla her yıl ABD’ye 60 milyar dolarlık yatırım yapılması mümkün mü? Üstelik bu yatırımların hangi sektörlere yönlendirileceği de net değil.
Suudi yönetimi bir yandan 500 milyar dolarlık Neom projesiyle mega şehir inşa etme hayalleri kuruyor, diğer yandan 2034 Dünya Kupası hazırlıkları için milyarlarca dolarlık altyapı projelerine girişiyor. Kısacası para çoktan başka yerlere bağlanmış durumda.
Katar’ın 1,2 trilyon dolarlık anlaşma duyurusu daha gerçekçi görünüyor. Ülke ciddi bir bütçe açığı yaşamıyor ve ekonomik olarak Suudi Arabistan’dan daha istikrarlı. Ancak bu rakamların çoğu yine de “potansiyel anlaşma” kategorisinde değerlendiriliyor.
BAE’nin açıkladığı 1,4 trilyon dolarlık yatırım sözü ise şimdiye dek yalnızca bir açıklamadan ibaret. Trump’ın basın ekibi bu rakamları adeta bir başarı hikâyesi gibi servis ederken, Reuters gibi uluslararası ajanslar, somut yatırım rakamlarının 100 milyar doların altında kaldığını bildiriyor.
Trump ve çevresi bu turdan ne kazandı?
Trump Cuma günü dönerken seyahati şöyle değerlendirdi: “Ülkemize gösterilen saygı inanılmazdı. Kimseye böyle davranılmadı. Kimseye böyle iyi davranılmadı.” Trump’ın ailesine ve dostlarına neler kazandırdığı düşünülünce haksız sayılmaz.
Trump’ın seyahati sadece devletler arası değil, bireysel çıkarlar açısından da dikkat çekici. Trump’ın ziyaretinden hemen önce, Katar kraliyet ailesi ABD yasalarını aşarak Pentagon aracılığıyla Trump’a 400 milyon dolar değerinde lüks bir Boeing 747-8 uçağı bağışladı. Trump’ın Başkanlıktan sonra da uçağı kullanabilecek olması kendi partisinde bile tepki çekti. Başkan’ın oğlu Eric tarafından yönetilen Trump Organization bu ayki seyahat öncesinde Dubai’de bir otel açtı ve Katar devletine ait bir şirketle gayrimenkul anlaşması yaptı. Trump ailesine ait şirketlerin Körfez’deki yatırımları hızla artıyor: Katar’daki golf tesisi, Dubai ve Cidde’deki konut kuleleri, stablecoin üzerinden yapılan yatırımlar…
Ayrıca Elon Musk ve Sam Altman gibi milyarderlerin bu tura katılması, Alphabet, Nvidia, Amazon gibi şirketlerin hisselerinde görülen artışlar, bu gezinin bir “fırsatlar turu” olduğunu gösteriyor.
ABD Başkanı, sadece ülkesinin değil ailesinin ve dostlarının da kasasını doldurmakla meşgul görünüyor.
Gerçek hedef ekonomi değil, şov
ABD iç politikasında ekonomiyi düzeltme, yoksulluğu azaltma gibi temel meseleler yerine, dış seyahatlerde yapılan şatafatlı açıklamalar, milliyetçi-muhafazakâr seçmeni etkileme aracı haline gelmiş durumda.
Petrol fiyatlarının 60 dolar seviyelerine gerilediği, gümrük savaşlarının yeniden konuşulduğu bir dönemde Körfez ülkelerinin bu devasa yatırım sözlerini ne kadar tutabileceği de belirsiz. Ekonomik dalgalanmalar sürdükçe bu rakamların kâğıt üzerinde kalması kuvvetle muhtemel.
Trump’ın Körfez ziyareti, rakamlar ve vaatler üzerinden yürüyen bir propaganda gösterisi olarak tarihe geçecek gibi görünüyor. Siyasi şovun merkezinde ise ABD halkının refahı değil, Trump’ın ailesi ve çevresinin kazancı var. Yatırımların ne kadarı gerçekleşecek, hangi alanlara yönelecek belli değil. Ama bir gerçek var: Bu tur, ekonomik başarılardan çok algıya oynayan bir şovdu.
Not: 2018’den beri beraber insan hakları özellikle mülteci haklarında beraber çalıştığımız TAHA ELGAZİ, eşi ile birlikte Pazartesi sabahı sorgusuz sualsiz sınırdışı edildi. Hukuksuz geri göndermelere son, Elgazi ailesinin hakları iade edilsin!
* “Tek Adam Şovu-Tek Kişilik Şov”