Trump, 14 Temmuz Pazartesi günü Rusya’ya karşı yüzde 100 ikincil gümrük vergisi tehdidi savurdu. Son birkaç haftadır Rusya ile ilgili önemli açıklamalar yapacağım diyen Trump’ın bu tehdidinin Rusya ve tabi ki Putin ile ilişkilerinde gerçek bir değişikliğe yol açıp açmayacağı tartışılıyor.
Son yıllarda dünyanın önemli bir gündemi olan Rusya’nın Ukrayna işgali, Washington’ın koridorlarında bir kez daha tartışmaların odağında. Bu kez tartışmayı ilginç kılan ise, ABD Başkanı Donald Trump’ın kendisi: Yıllarca Putin’e övgüler dizen, seçim kampanyasında “Ukrayna savaşını 24 saatte bitiririm” diyen Trump, şimdi Rusya’ya yüzde 100 ikincil gümrük vergisi tehdidi savuruyor, Putin’i eleştiriyor ve NATO üzerinden Ukrayna’ya silah sevkiyatı planlıyor.
Peki bu ani sertleşme, Trump’ın dış politikasında kalıcı bir kırılma mı? Yoksa bildik Trump tarzıyla, masaya güçlü oturmak için yaptığı bir manevra mı? Bu sorunun cevabı sadece Washington’u değil; Moskova’yı, Avrupa başkentlerini ve Ukrayna’nın kaderini de ilgilendiriyor.
Putin hayranlığından konuşurken kibar, akşam bombalayan adama
Trump’ın Rusya’ya yönelik politikası, başkanlığının ilk günlerinden bu yana tutarsızlıklarla dolu. Bir yandan Putin’e hayranlığını gizlemeyen açıklamalar, diğer yandan ABD’nin Rusya’ya karşı uyguladığı yaptırımların devam etmesi. İlk döneminde, NATO’ya mesafeli bir dil kullanan, ittifakı “modası geçmiş” diye niteleyen Trump, Avrupa’da derin bir güvensizlik yaratmıştı. İkinci döneminde bu hattından vazgeçmiş olsa da NATO ülkelerini sık sık tehdit etmesi, özellikle AB ülkelerinde Rusya’ya karşı onları koruyup korumayacağı konusunda belirsizlik yaratıyor.
14 Temmuz’daki BBC röportajı, Putin ile ilişkileri konusunda en keskin dönemeçlerinden biri oldu. Trump, Putin’le dört kez anlaşma noktasına geldiğini; ama her seferinde Kiev’de bir huzurevinin ya da başka bir yerin bombalandığını görerek hayal kırıklığına uğradığını anlattı. “Bu da neydi böyle?” diyerek özetlediği bu şaşkınlık, Trump’ın ilk kez Putin’i açıkça eleştirdiği bir çıkış olarak kayda geçti.
Trump, Putin’i “konuşurken kibar olup akşam herkesi bombalayan” biri olarak nitelendirirken, eski “hayranlığının” yerini açık bir eleştiriye bıraktığını da gösterdi.
Tarife silahı: Trump’ın sevdiği oyun
Trump’ın Rusya’ya yönelik yüzde 100 ikincil gümrük vergisi tehdidi, onun karakteristik dış politika araçlarından biri. Daha önce Çin’e ve bazı Avrupa ülkelerine karşı da benzer yöntemleri kullanmıştı. İkincil gümrük vergisi, yalnızca Rusya’yı değil; ondan mal alan, özellikle enerji ve hammadde bağımlısı olan ülkeleri de hedef alıyor. Bu ülkeler arasında Türkiye de var. Eğer ABD Türkiye’ye bu konuda bir muafiyet getirmez ve Rusya, 50 gün içinde barış antlaşmasına yanaşmazsa Türkiye için yıllık 15 milyar dolarlık ihracat kaybı tehlikesi ortaya çıkmış olacak.
Böyle bir yaptırım, Rusya’nın ihracat gelirlerini azaltarak Moskova’yı zor durumda bırakabilir. Ama aynı zamanda küresel tedarik zincirlerini sarsar; enerji fiyatlarını yükseltir; Avrupa’da ve Türkiye’de ekonomik dalgalanmalara neden olur. Trump’ın gözünde bu, “savaşları çözmek için harika bir yöntem.” Washington’daki bazı uzmanlara göre ise, bu tehdit, Rusya’yı müzakere masasına çekmek için bilinçli bir baskı aracı.
NATO üzerinden silah sevkiyatı: Gerçek bir dönüş mü?
Trump’ın Ukrayna’ya doğrudan değil, NATO üzerinden silah sevkiyatı yapma planı da dikkat çekici. Çünkü bu, Trump’ın NATO’ya dair daha önceki mesafeli ve küçümseyici tutumundan farklı bir mesaj taşıyor. BBC’ye verdiği demeçte NATO’dan övgüyle söz etmesi, Avrupalı müttefiklere “ABD’nin hâlâ burada” olduğunu söylemek olarak okunabilir.
Aynı zamanda bu model, Amerikan kamuoyunda tartışmalı olan “tek başına savaş yükünü taşıma” eleştirilerine de cevap veriyor. NATO üzerinden sevkiyat, maliyetin paylaşılmasını, riskin bölüşülmesini ve Avrupa’nın da taşın altına elini koymasını sağlıyor. Trump’ın silah sanayiiyle kurduğu yakın bağ düşünüldüğünde, bu sevkiyatların “çok sofistike askeri teçhizat” tanımıyla pazarlanması da sürpriz değil. Silah şirketleri için yeni bir pazar, yeni bir kazanç kapısı.
Moskova’dan soğukkanlı cevap: ‘Tam olarak ne dediğini anlamaya çalışıyoruz’
Trump’ın sertleşen söylemine karşılık Moskova temkinli. Kremlin, Washington ile diyaloğun sürmesini umduklarını söyledi. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un “daha önce 24 saat deniyordu, 100 gün dendi, şimdi 50 gün deniyor; tam olarak ne söylendiğini anlamaya çalışıyoruz” sözleri, Trump’ın tutarsızlığına mizahi bir gönderme gibi.
Öte yandan Moskova borsası, Trump’ın açıklamalarından sonra değer kazandı. Uzmanlar, bunun nedenini Trump’ın tehditlerinin “beklenenden yumuşak” olmasına bağlıyor. Yani Kremlin, Trump’ın sözlerinin ardında hala bir “büyük anlaşma” arayışını görmeye devam ediyor.
Büyük anlaşma hayali mi, gerçek bir kopuş mu?
Trump’ın taktiği, pazarlık masasına güçlü kartlarla oturmak: Hem Rusya’ya baskı, hem müttefiklerden daha fazla katkı talebi. Ama Washington’daki dengeler, Kongre’nin iki partili Rusya karşıtı tutumu ve Avrupa’nın güvenlik kaygıları, Trump’ı tek taraflı bir yumuşamadan alıkoyabilir.
Avrupa başkentlerde korku şu: Trump, bir anda masaya oturur, Ukrayna’nın bazı topraklarından vazgeçmesini kabul eder, karşılığında Putin’den büyük bir taviz alır ve “tarihi anlaşma” diye satar. NATO’yu devre dışı bırakır; Avrupalı müttefikleri oldu bitiyle karşı karşıya bırakır.
Böyle bir senaryoda, Ukrayna’nın egemenliği zarar görebilir; uluslararası hukuk zedelenir. Trump’ın kariyerinde benzer “tek taraflı” girişimler var: Kuzey Kore lideri Kim Jong-un ile yaptığı “tarihi” ama sonuçsuz zirve, İran nükleer anlaşmasından çekilmesi gibi.
Trump’ın Putin’e karşı üslubu gerçekten değişti mi? BBC’ye “konuşurken kibar, akşam bombalayan adam” demesi, yıllardır sürdürdüğü romantik Putin imajından bir kopuşu gösteriyor. Ancak bu kopuş, Trump’ın dış politikasında kalıcı ve ilkeli bir dönüşümden çok, kişisel bir hayal kırıklığı ve pazarlık stratejisinin parçası gibi duruyor.
Tarife tehditleri, NATO üzerinden silah sevkiyatı planı ve sert açıklamalar. Bunlar, Trump’ın bildik pazarlık tarzının yeni versiyonu olabilir. Yine de bu taktiksel değişim bile hem Rusya’ya hem Rusya ile ticaret yapan ülkelere baskıyı artırıyor.
Önümüzdeki haftalar, Trump’ın bu sert retoriğinin Moskova’yı masaya oturtup oturtamayacağını; yoksa bölgesel gerilimi daha da mı artıracağını gösterecek. Ama bir gerçek var ki, Trump ile Putin arasında artık eski “dostluk” fotoğrafları çok uzakta kaldı.