Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Dersim İl Örgütü, 2’nci Olağan Kongresi’ni kentteki bir otelde gerçekleştirdi. Kongre, “Özgürlük için örgütleniyoruz” sloganıyla gerçekleştirilen kongreye DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan da katıldı.
Bakırhan, konuşmasında Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un ‘Görüntülü mesaj mevzuata uygun değil’ sözlerine yanıt vererek, “Yüzyıllık sorun için değerli bir çağrı yapılacak.” dedi.
Yerine kayyım atanan Dersim Belediye Eşbaşkanı Birsen Orhan, iktidarın politikalarını eleştirerek, “Sizden korkmuyoruz. Partimize, mücadelemize daha çok bağlanacağız. Dersim Çorum’dur, Gazi’dir, Roboski’dir. Dersim Gülistan Doku’dur, direniştir” diye belirtti.
Dersim Milletvekili Ayten Kordu, 21 Şubat Dünya Anadil Günü’ne değinerek, konuşmasında ‘barış’ vurgusu yaptı.
Tuncer Bakırhan: Dersim, hakikat ve direnişin kentidir
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Dersim’in “hakikat ve direnişin kenti” olduğunu söyledi. İktidarın baskı, gözaltı ve tutuklama politikalarına dikkati çeken Bakırhan, “100 yıldır aynı ezberleri tekrar ediyorlar. Seyit Rıza vaz mı geçti ki biz vazgeçelim? Sakine vaz mı geçti ki biz vazgeçelim? İşkence edilerek öldü diye mezarlığa bırakılan Aysel Doğan vaz mı geçti ki biz vazgeçelim? Bu direnişten, bu duruştan artık siz ders alın. Yüzyıllık inkar politikalarınızı bir kenara bırakın” diye kaydetti.
Kayyım politikalarına tepki gösteren Bakırhan, “Siz dağların kayıp anahtarını arayan Dersim halkının mücadelesine ket vurabilir misiniz? Yüzyıllık bu inkarcı politikalarınızdan vazgeçin. Biz mücadelen vazgeçmiyoruz, haklı bir mücadelenin sahipleri olarak çok değerli bedellerle oluşturulmuş, bize teslim edilmiş mirasın devamcıları olarak vazgeçemeyeceğimizi daha kaç defa size söyleyeceğiz” dedi.
Ortadoğu’da yaşanan gelişmelere değinen Bakırhan, “Oligarşi yönetimler Kürt’ün, Alevinin, Hıristiyanın, Ermeninin, Êzidînin, kadının, gencin kimliğini tanısaydı, onlara eşit yurttaşlık hakkı tanısaydı böyle emperyalist müdahalelere açık bir hale gelmeyecekti. Bir suç emperyalistlerin, bir suç da onlara bu zemini açan antidemokratik iktidarların ve oligarşik iktidarlarındır. Dolayısıyla hem dünyadaki savaşlar hem Ortadoğu’daki, Suriye’deki son gelişmelerden herkes büyük dersler çıkarmalıdır. Demokratik olan, demokrasisini özgürlüklerini yerleştirmiş hiçbir ülke emin olun hiçbir hegemonik gücün saldırılarına maruz kalmaz. Demokrasisini sağlayan bir ülke güvenlik sorunu yaşamaz. Güvenlik sorunu ve kaygısı yaşayan ülkeler antidemokratik ülkelerdir” diye konuştu.
‘Kimse Seyit Rızaların torunlarını kandıramaz’
Bakırhan, şöyle devam etti:
“İşte tam da bu sebeple Türkiye’de 1 Ekim’de yeni bir tartışma süreci başladı. Siz de takip ediyorsunuz. Muhtemelen merak da ediyorsunuz. Bir tarafta Kürt sorunu konuşuluyor, bu tartışmaların bir barış sürecine evrilmesi tartışmaları var. Diğer taraftan dolu dizgin bir zulüm var, tutuklamalar var, gözaltılar var, kayyımlar var, bugüne kadar görmediğimiz vahşet politikaları hayata geçiriliyor. Haklı olarak ‘ne oluyor?’ diye soruyorsunuz. Ülkeyi yönetenler mevcut antidemokratik koşullardan beslenenler, bu antidemokratik uygulamalar üzerine kendisini inşa edenler demokrasiye kolay gelmezler. Barışı ve özgürlüğü kolayca kabul etmezler. Çünkü onların varlık gerekçeleri baskıdır, reddir, inkardır. Alevinin kimliğini yok saymaktır, Kürt’ü yok saymaktır. İşte tam da 1 Ekim’den sonra başlayan tartışmaların sebebi budur. Yüzyıllık politikalar sonuç almadı. Alevi, ‘Aleviyim, kimliğim onurumdur, her şeyimdir, eşit yurttaşlık istiyorum’ dedi vazgeçmedi. Kürtlere uygulanmayan zulüm kalmadı. İnanın Dersim’in her santimetrekaresi her ağacı zulüm yaşadı. Bu iktidarların Dersim üzerinde Kürtler Aleviler üzerinde yaşattığı vahşete tanıktır. Dolayısıyla yüzyıllık politikalar sonuç almadı. Ortadoğu’daki gelişmeler antidemokratik iktidarlar dışardan müdahaleye açık bir hale geldi. Bu gelişmelerden ders almak gerekiyor. 1 Ekim tartışmaları güçsüzlüğümüzden vazgeçmemizden, pes etmemizden dolayı değil, yüz yıldır zulüm politikalarının sonuç almamasından dolayı başlayan tartışmalardır. Merak etmeyin kimse Seyit Rızaların torunlarını kandıramaz. Munzur’un önüne onlarca set çektiler, Munzur’un akışı durdu mu? Dolayısıyla zulüm politikaları bizim akışımızı durduramaz, yolumuzu bulur yine devam eder gideriz.
1 Ekim sizin mücadelenizin, direnişinizin, duruşunuzun sonucudur. Bu tartışmalar devam ettikçe bir çözüm ve barış sürecine evrilecektir. Bizim kimseden bir beklentimiz yok. Biz kimseden aman dilemedik. Kimseye boynumuzu uzatmadık. ‘Aman ha buyurun artık takatımız kalmadı, gelin bu meseleyi çözelim’ demedik. Biz hakikati gösterdik. Biz Alevinin eşit yurttaş olması gerektiğini vazgeçmeden dile getirdik. Kürt’ün kimliğiyle diğer halkların kimliği ve inancıyla yaşayacakları bir zemini işaret ettik. Onun için korkması gereken tereddüt etmesi gereken bizler değiliz. Bizler olduğumuz yerdeyiz. Bizler Dersim halkının yerel yönetimlerde ortaya koymuş olduğu iradeyiz. İki dönem kayyım atanmasına rağmen 3 dönem de atandı. 14’te 14 yapan Van’ız. Biz yerimizdeyiz. Onun için şundan lütfen varsa aklınızda bir kenara itin. Biz yerimizdeyiz oyalayan, kandırmaya çalışan kaybeder. Bu meseleyi çözmeyen iktidarını devam ettiremez. Kürt meselesi var oldukça bu ülkede ekonomi düzelmez.”
Bakan Tunç’a cevap: Siz mevzuatı İmralı’da Ada’ya gömdünüz
Bakırhan, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un İmralı’ya dair açıklamalarına işaret ederek, “Sayın Bakan, ‘Görüntülü mesaj mevzuata uygun değil’ diyor. Yüzyıllık sorun için değerli bir çağrı yapılacak. Sayın Bakan diyor ki; ‘Öcalan’ın Türkiye, Kürtlerle, Alevilerle buluşması mevzuata uygun değil.’ Sanki İmralı’da mevzuat uygulanıyor. Hukuk mu, mevzuat mı bıraktınız. Orada gayri resmi hukuk uygulanıyor. Mevzuatın olmadığı bir yerde mevzuatı mı bize hatırlatıyorsunuz Sayın Bakan? dedi.
Abdullah Öcalan’ın 4 yıldır ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmediğini söyleyen Bakırhan, “4 yıldır kimsenin oradan haberi yok. Kuş bile uçurtmuyorlar. Kendi antidemokratik hukuklarında bile öyle mevzuat yok. Sayın Bakan yeni mevzuatı, hukuku hatırlamış. Siz mevzuatı İmralı’da Ada’ya gömdünüz. Şimdi yapılacak bu çağrı karşısında sizi ciddiyete, samimiyete davet ediyorum.” diye konuşarak, Abdullah Öcalan’ın çağrısını paylaşacak bir yol ve yöntem bulmaları gerektiğini belirtti.
Bakırhan, “Sayın Bahçeli Meclis’e gelsin demişti, artık gerisini siz bulun Sayın Bakan. Sanki mevzuat, hukuk uyguluyorsunuz. Çağrı yapılacağı zaman mevzuat ve hukuku hatırlatıyorsunuz. Sayın Bakanı ciddiyete davet ediyorum” ifadelerini kullandı.