Halkların Demokratik Kongresi (HDK) operasyonu kapsamında 18 Şubat Salı günü düzenlenen İstanbul merkezli operasyonlarda ev baskınıyla gözaltına alınan ve 22 Şubat’ta tutuklanan gazeteci Ercüment Akdeniz, tutukluluğunun 160’ıncı gününde, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ilk kez hakim karşısına çıktı.
Duruşma öncesinde adliye önünde toplanan gazeteciler, sendikalar ve hak örgütleri, “Hakikat susturulamaz” diyerek basın özgürlüğü talebini yineledi. DİSK Basın-İş’in çağrısıyla yapılan açıklamalarda, Akdeniz’in gazetecilik faaliyetleri nedeniyle tutuklandığı vurgulanarak derhal serbest bırakılması istendi.
14:30 – Ercüment Akdeniz davası sonrası açıklama: Kimse bizi kriminalize edemez
Duruşma sonrası İstanbul Çağlayan Adliyesi önünde açıklama yapıldı.
Duruşma çıkışında konuşan HDK Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş, tanıkların dinlenememesine gerekçe olarak gösterilen teknik aksaklıklara dikkat çekti:
“Hepimiz gördük, SEGBİS bağlantısı üç kez denenmesine rağmen kurulamadı. Siz SEGBİS’i bağlayamadınız diye Ercüment Akdeniz 3 ay daha özgürlüğünden mahrum mu kalacak? Bu kararı kabul etmiyoruz, saygı da duymuyoruz.”
Beştaş, davanın siyasi niteliğine dikkat çekerek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kimse bizi kriminalize edemez. Bu davada halkın iradesi yargılanıyor. Demokratik siyaseti hedef alıyorlar. Bu sürecin hukuki değil, tamamen siyasi olduğunu biliyoruz.”
Gazeteci Ercüment Akdeniz’in tutukluluğuna devam kararı verildi. Duruşma çıkışında konuşan HDK Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş:
▪️”Hepimiz gördük, SEGBİS bağlantısı üç kez denenmesine rağmen kurulamadı. Siz SEGBİS’i bağlayamadınız diye Ercüment Akdeniz 3 ay daha özgürlüğünden… pic.twitter.com/KgBpAbh8vI
— İlke TV (@ilketvcomtr) July 31, 2025
Ercüment Akdeniz’in annesi de kamuoyuna seslendi
Ercüment Akdeniz’in annesi, “Ben oğlumla gurur duyuyorum. Bu karara saygı duymuyorum. Oğlumu ve sizleri çok seviyorum” diye konuştu.
14:20 –Ercüment Akdeniz’in tutukluluğuna devam kararı verildi
Gazeteci Ercüment Akdeniz’in tutukluluğuna devam kararı verildi. Bir sonraki duruşma 23 Ekim’e ertelendi.
13:55 – Savcıdan Ercüment Akdeniz’in tutukluluğuna devam talebi
Ercüment Akdeniz’in yargılandığı davada savunma avukatlarının beyanları sona erdi. Ardından duruşma savcısı, Akdeniz’in tutukluluk halinin devamı yönünde mütalaa verdi.
Mahkeme duruşmaya ara verdi.
13:44 – Av. Özcan Karakoç: Tutukluluğu haber alma özgürlüğünün ihlalidir
Savunma adına son sözü Av. Özcan Karakoç aldı:
“Savunmaya getirilen sınırlama nedeniyle avukat Ziya arkadaşımızın savunmasını ben okuyacağım, çünkü kendisinin hazırladığı çalışma çok kıymetli. Müvekkilimiz 30 yıl içinde yer aldığı EMEP partisi dışında hiçbir siyasi hareket içinde yer almamıştır. Neden EMEP partisindeki faaliyetleri suç unsuru olarak sayılıyor ki? Bir HDK şemasına farklı farklı insanlar doldurulmaya çalışılıyor. Müvekkilimizin beş buçuk aydır tutuklu kalması hem gazetecilik faaliyetlerinin engellenmesi bakımından basın ve fikir özgürlüğünün ihlali hem de okuyucuların ve izleyicilerin haber alma özgürlüğünün” bir ihlalidir.”
‘Dönemin gereği açılmış bir dosya olduğu belli’
“Nezaketimizi yitirmemeye çalışıyoruz ama bazı şeyleri açık söylemek gerekiyor. Bu dosyanın neden 11 sene sonra açıldığının hepimiz farkındayız, dönemin ihtiyaçları gereği açılan bir dosya. Olmayan delillerle insanların tutuklandığı bir dönem yaşıyoruz, bunun siyasetteki karşılığını ben bilmem ama mahkemenizde karşılığı olacak mı? Müvekkilimizin sanık sorgusunda siz sordunuz ‘Tape kayıtlarındaki görüşmeler size mi ait’ diye. Müvekkilimiz samimi olarak yanıtladı, ‘Benim görüşmelerime benziyor, ama öncesi ve sonrası görüşmeler nelerdir?’ Yok. ‘Öncesinde ne demişim de konuşmaya girmişim dosyaya?’ Yok. Tapelerde adı geçenlerden biri de benim? Özcan abiyle görüştün mü dediği Özcan abi benim.”
“HDK siyaseten tanınan bir yapı Müvekkilimie bir suç isnad edilebilmesi için iddia edilen terör ya da suç örgütünün bir terör ya da suç örgütü olduğunu ispatlamalısınız.”
13:33 – ‘Gezi Parkı eylemine katılmakla HDK üyeliği arasında bağlantı ne?’
Ercüment Akdeniz’in avukatlarının savunması devam ediyor. Savunma adına Av. Şerif Özgür Urfa söz aldı:
“İddianamede yazdığı şekliyle KCK terör örgütüne üyelik iddiası değil HDK’nin bir terör örgütü olduğu ve müvekkilin de HDK’ye üye olduğu iddiasıdır. Fezlekede Demokratik toplum Kongresi’nin silahlı örgüt üyesi olduğu sayılmış, HDK’nin de DTK’nin devamı olduğu şeklinde bir cümle var polis fezlekesinde. HDK’nin silahlı bir örgüt olduğuna dair Yargıtay2da kesinleşmiş bir karar yok, böyle bir karar dosyamıza yansımamış. Bir iddianın subjektif olmaması için hukuken kesinleşmiş kararlara dayanması gerekiyor. HDK siyasi faaliyetlerini halen sürdüren bir oluşum, Taksim’in göbeğinde tabelası var, binası var. Hiçbir silahlı terör örgütünün şehrin merkezinde kendi binasını açıp kendi tabelasıyla faaliyet yürütmesine izin verildiği dünyanın hiçbir yerinde görülmemiştir.”
“Taksim Gezi Parkı’na katılarak hareket ettiği yazıyor. Peki suç? TCK ya da Yargıtay kararlarında ‘Bir şeye katılmak’ diye bir suç yok, ‘katılarak polise mukavemet ettiği’ vb. gibi bir suç isnat edilebilir, ama ‘katılmak’ diye bir suç yok. Gezi Parkı’ının HDK ile bağlantısı ne? Böyle bir bağlantı da yok ve sunulmamış.”
‘İçinde Tayyip Erdoğan geçen beyan nasıl örgüt üyeliğine dayanak yapıldı?’
Savunma adına söz alan Av. Şerif Özgür Urfa, Ercüment Akdeniz’in 2013 tarihinde dönemin başbakanı olan Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili beyanlarının iddianamede “suç dayanağı” olarak yer alması üzerine şunları söyledi:
“7 Mart 2013 tarihinde dönemin başbakanıyla ilgili bir beyanda bulunmuş. Bunun örgüt üyeliğiyle ne ilgisi var, örgüt üyeliği suçlamasıyla ne ilgisi var, kaldı ki hakaret suçlamasına bile konu olmayacak hiçbir hakaret içermeyen bu beyanların örgüt üyeliği suçlamasıyla ne ilgisi var? İçinde Tayyip Erdoğan kelimesi geçiyor diye bir beyanı alıp da örgüt üyeliğine dayanak gösterilmesini anlayamadık.”
13:24 – ‘Polis matbu metninde geçen ifadeler tanık ifadesi gibi iddianameye alınmış’
Avukat Umut Akdeniz’in savunmasını şu sözlerle noktaladı:
“Polisin gerçekleşmesi için emniyet tedbiri aldığı bir eylemde bulunmak nasıl terör örgütü üyeliğine delil olarak gösterilir? Müvekkilim hakkında mahkeme 2015 yılında beraatine karar verdi ve müvekkilin Gezi Parkı eylemlerinde bulunmasının hiçbir suç teşkil etmediğine hükmetti. Dosya içerisinde müvekkilin bir terör örgütüne üye olduğuna dair tek bir belge yok. Savcı HDK Genel Merkez binasında bulunan dijital materyalleri incelemesi neticesinde şüphelilerin HDK listesinde bulunması üzerine şüpheliler hakkında işlem başlatıldı, doya ama müvekkilimin adı listede yok. Soruşturma o zaman neyden başladı? Tutuklama sevk yazısının en son sevk yazısında tutuklama iki gerekçeye dayandırılmış, biri şüphelinin HDK’nin listesinde bulunduğu, ki müvekkilimin adı listede yok ve HDK toplantılarına çok yoğun katıldığı… Tanıkların ifadelerinde polis matbu metninde geçen beyanları sanki tanıklar söylemiş gibi iddianameye alınması gibi pek çok maddi hata da iddianamede mevcuttur. Müvekkilin tahliyesini ve beraatini talep ediyoruz.”
‘Müvekkil hakkında basit şüphe oluşturan olgu yok’
Ercüment Akdeniz’in avukatlarına söz verildi. Avukat Umut Akdeniz savunma adına ilk sözü aldı:
“Bir soruşturma şüpheli hakkında basit şüphe oluşturan olgularla başlarlar. Müvekkil hakkında basit şüphe nasıl oluştu, tek bir belge yok. Savcı ilk iletişim talebine gerekçe olarak ‘şüphelilerin suç delilleriyle yakalanabilmesi ve başka türlü delil etme imkanı bulunmadığı anlaşıldığından’ demiş. Savcı önce bir araştırma yapacak, sonra iletişim tespiti talep edecek. Oysaki savcının bu talebinden önce herhangi bir araştırma olmadığı gibi basit şüphe oluşturan herhangi bir olgu da yok.”
“30 Ocak 2014 tarihinde iddianamedeki ses kayıtlarınn tamamı imha edilmiş, imha tutanakları mevcut, yani biz şu an bu ses kayıtlarını dinleyemeyiz. Hakim sadece mahkemeye getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere göre verebilir. Fakat biz şu an bu tapeleri dinleyemiyoruz, dolayısıyla bu tapelerin hiçbiri delil olarak kabul edilemez.”
13:02 – Tanıkların dinlenmesine geçildi: İmza bana ait, ama ifadeler bana ait değil.
Hakim tanığa sordu:
‘Ercüment Akdeniz PKK örgüt militanlarını övücü mahiyette ifadeler kullanmıştır. ‘Şehit namirin’, ‘baskılar bizi yıldıramaz’ şekliden slogan atan grup pankart açmıştır şeklide’ beyanınız var.
Tanık: Bu beyanlar bana ait değil.
Tanığa karakolda alınan emniyet ifadesi gösterildi, ‘imza sana mı ait’ diye soruldu.
Tanık: İmza bana ait, ama ifadeler bana ait değil.
13:00 – Akdeniz tahliye ve beraatini talep ederek savunmasını şu sözlerle sonlandırdı:
“İddianamede tarafıma iletilen tüm suçlamalara yanıt vermeye çalıştım. Maddi hatalarla, bilgi yanlışıyla dolu bir iddianame. Biz habercilikte de bu maddi hatalara çok önem veririz, bu maddi hatalar çok önemlidir. Delilsiz, temelsiz, kurgusal suçlamalardır. Suçlamalar asılsızdır, suçlama konusu anayasal hakkım olan demokratik siyasi parti faaliyetleridir. İddianame anayasal haklarımı suçlamaktadır. Bir gazetece ve yazar olarak tutuklanmam basın özgürlüğünün ihlalidir. Bu süre zarfında İlke TV’deki işimden uzak kaldım, çok kritik gündemleri kaçırdım. Takip etmem gereken çok önemli konuları takip edemedim, özellikle göçmen ve mülteci konularıyla ilgili. Onlara karşı da bir sorumluluğum var gazeteci olarak. Tahliyemi ve beraatimi talep ediyorum.”
12:55 – Hakimin ara ara tape kayıtlarıyla ilgili sorular sordu, Akdeniz yanıtlayarak savunmasına devam etti
Ercüment Akdeniz’in savunmasında ‘tape kayıtlarıyla’ ilgil şunları söyledi:
“Toplu İş Yasası ile ilgili bir basın açıklamasına EMEP de katılıyor, bir gün sonra EMEP Sultangazi sekreteriyle bir telefon görüşmem var, BDP’nin bir basın açıklamasıyla ilgili, ben orada çok açık ‘yürüyüşü zorlamayın’ diyorum. İddianamede şöyle bir suçlama isnat edilmiş: Bu çağrı topyekün direniş ve hayatı durdurma çağrısıyla yapılmıştır diyor. Ben böyle bir başlık hatırlamıyorum. EMEP, BDP’ye destek amaçlı protokol ziyaret yapmıştır, daha sonra yürüyüş olduysa da katılmamıştır.”
“Kağıthane’deki bir açıklamayla ilgili de bir konuşmamız var, orada bir ‘Kudüs’ kelimesi geçiyor, yani Filistin ya da Kudüs ile ilgili bir eylem olabilir, onu da hatırlamıyorum, o konuşmamda da zaten şiddet telkin eden bir beyan yok.”
“Bir tapede Sema Barbaros ile görüşmüşüm, Metin abi diye bir isim geçer, o da Metin İlgün’dür, maalesef hayatını kaybetti o da. Konuşmada bahsi geçen eylemler EMEP’in gençlik ve kadın örgütlerinin eylemleridir. Bu eylemlerin YDGH ile bir alakası yok. 01.05.2013’teki başka bir tape kaydına gelelim. Konu şu: 2013’te Taksim 1 Mayıs’ı yasaklandı. Sendikalar da herkesi Beşiktaş’da basın açıklamasına davet etti, biz de ona gittik.”
“Dördüncü tape’de EMEP MYK Üyesi, hayatını kaybeden bahsettiğim arkadaş Metin İlgün ile bir görüşme. Burada ‘Çıkamıyoruz abi ha bire atıyorlar’ denmiş, orada çok yoğun gazdan kaynaklı üyelerimizi çıkaramadığımı anlatıyoruz.”
“Hayat TV’nin beni canlı yayına bağladığı telefon görüşmesinin tapesi var bir de. Burada iki gazeteci olarak konuştuğumuz için, iki gazetecinin telefon görüşmesinin dinlenmesi basın özgürlüğünün ihlalidir. O gün beni canlı yayına bağladılar, ben Taksim Meydanı’ndaydım. Beni aradıklarında gerçekten meydana doğru yüzlerce gaz fişeği geliyordu. Sağlıklı bir yayın değildir o yayın, zaten tapelerden de anlaşılıyor, benim aktardığım her şey bir yurttaş bir gazeteci olarak objektif durum değerlendirmesinden ibaret, şiddeti tırmandıran, kışkırtan bir anlatımım yoktu.”
12:47 – Gazeteci Ercüment Akdeniz savunmasına devam ediyor
“HDK’de değilim, EMEP’teyim derken iddianamedeki maddi hataları göstermek için bunu vurguluyorum. Yoksa HDK’de olsam ne olurdu? O zaman da zaten başka şekilde yine savunmamı verirdim. HDK ile ilgili bana yönelen suçlama nedir, göçle ilgili bir panele katılmışım, bu. Bu da çok zorlama olmuş zaten. Maddi hatalarla ilgili başka bir hususa gelelim, yasadışı örgüt finansmanıyla ilgili suçlama: EMEP’in yasadışı örgüt finansmanı yapması mümkün değil, karşınızdaki kişi EMEP Genel Başkanlığı yapmış bir kişidir, yani bu suçlamaları yaparken savcılık makamının bunu gözetmesi gerekir. Bir de örgüt kelimesi geçen her konuşmayı ‘yasadışı örgüt’ gibi not etmişler, yani örgüt kelimesi geçen her şey yasadışı örgüt mü oluyor? EMEP kendi il ilçe örgütleri için bağış ve aidat toplar, zaten hazine tarafından tüm mali işlemleri kontrol edilir. Yasadışı örgüte vergilendirme gibi bir şey söz konusu olamaz. Savcılık makamı bunu başka bir dosyayla mı karıştırdı diye düşündüm.”
Hakim, 14 yıl önceki tape kaydıyla ilgili bir husus sordu.
Ercüment Akdeniz: 14 yıl önceydi, ben de tam hatırlamıyorum ama aidatı tek tek getirmesinle, sen kendinde tut’ gibi bir şey kastetmişimdir, hani aidatlar dağılmasın tek yerde toplansın diye.
Hakim: Niye, EMEP’in ilçe örgütünde kasa yok mu?
Ercüment Akdeniz: Yok hakim bey, bizde kasa yok. O kadar zengin bir parti olmadık.
12:29 – ’12 Eylül döneminin ‘örgüt’ fobisi ortaya çıkıyor’
Ercüment Akdeniz savunmasına kendisine yöneltilen suçlamalara yanıt veriyor:
“EMEP üyelerinin üyelikleriyle iligili durumlarını sormak örgütsel saik olarak dosyaya geçmiş. Ne örgütü, hangi örgüt? EMEP’in tüzüğüne baksaydı bunu hazırlayan savcı, zaten sorun çözülürdü. EMEP’in tüzüğünde ‘il örgütü’ kavramı geçer, teşkilat vs. kelimesi geçmez. Dolayısıyla burada 12 Eylül döneminin örgüt fobisi açığa çıkıyor, bizim örgütlerimiz tamamen yasal örgütler olarak faaliyet yürütürken örgüt kelimesi sanki yasadışı bir örgütmüş gibi ele alınıyor.”
“Ayrıca Evrensel gazetesi örgütsel yayın yapmakla suçlanmış. Bu gerçekten saçma ve tuhaf bir suçlama. Bununla ilgili tapede çok feci maddi hatalar var, bakın Sovyetler Birliği Komünist Partisi SBKP’nin 18. Kongresiyle ilgili kitabı MLKP 18. Kongre kitabı diye geçmiş. Böyle bir şey olur mu?”
12:22 – ‘İki gazetecinin konuşmasının dinlenmesi ve 14 yıl saklanması etik değil’
Gazeteci Ercüment Akdeniz savunmasında tapelere ilişkin şunları söyledi:
“Tapelerle ilgili zaman sorunu var, iki gazetecinin birbiriyle konuşmasının dinlenmesini etik olduğunu düşünmüyorum ve 14 yıl boyunca bir dosya saklanması bizim açımızdan hatırlamayla ilgili bir mağduriyet yaratıyor. İnsan 14 gün önce bile kiminle ne konuştuğunu unutabiliyor, 14 yıl önceki konuşmaları hatırlamamız bizim için zorlayıcı. Peki beni kimlerle dinlemişler? 14 kişiyle konuşmam dosyaya konulmuş. 13’ü i Emek Partili, biri Hayat TV çalışanı. HDKli, BDPli kimseyle konuşmama dair kaydım yok, bu bir paradoks.”
Ercüment Akdeniz: Benim PKK KCK üyeliğim yoktur, benim yönetici yetiştirdiğim suçlaması tamamen hayal ürünü. EMEP’in üyesi olduğum dönemde benim EMEP’in çizgisi dışında eğitimler vermem mümkün değildir.
Hakim: HDK’ye katılma amacınız neydi?
Ercüment Akdeniz: Benim HDK’de bir sorumluluğum yok, sadece basın davetlisi olarak göçle ilgili bir paneline katılmıştım.
12:14 – Kendisine yönelik suçlamalara ilişkin savunmasını veriyor
“Ben duyarlı bir yurttaş, gazeteci ve EMEP üyesi bir siyasetçi olarak Gezi’deydim, kimseyi yönlendirmem söz konusu değildir. Polis sorgusunda bana fotoğraflar gösterildi, bu fotoğrafları ilk kez görmedim. Ben Gezi eylemleri nedeniyle daha önce 4 gün gözaltında tutuldum ve o davadan beraat ettim. 11 yıl sonra yeni baştan bununla ilgili suçlamaları hukuka uygun görmüyorum.”
“İkinci suçlama, Fatih Aksaray’da Demokratik Çözüm çadırının bulunduğu alanda gerçekleşen basın açıklaması. Devletin izniyle o çadırlar oradaydı, o dönemin Barış ve Demokrasi Partisi BDP’nin çadırıydı, biz de EMEP olarak protokol destek ziyareti yaptık. Orada iddia edilen yasadışı sloganlar, pankartlar veya kamu malına zarar verme gibi suçlamalarla benim ve hiçbir EMEP üyesinin ilgisi yoktur.”
12:00 Ercüment Akdeniz savunmasına başladı: HDK’nin temsiliyeti devletçe kabul görmüştür
Ercüment Akdeniz savunmasına kendisini tanıtarak başladı. Ödül almış bir gazeteci olduğunu ve yıllarca demokratik siyaset içinde bulunduğunu anlattı.
Daha sonra savunmasını şöyle sürdürdü:
“Ben evden erken saatte çıkmıştım, baskına gelen polisleri gördüm. Baskın saati gelince basacağız dediler, cebimde evimin anahtarı var, ben alayım kapıyı dedim. Buna rağmen ellerinde levyelerle kapıya yüklenerek girdiler. İşte bir yurttaşın evi böyle basıldı.”
“Biz 18 Şubat’ta gözaltına alındıktan sonra ne oldu? Gözaltına alınmamızdan bir hafta sonra 27 Şubat günü İmralı’dan gelen mesaj bir heyet aracılığıyla okundu. Cengiz Çiçek de o heyetin içindeydi, kendisi bir dönem önce HDK’nin Eş Genel Sözcüsü. Esengül Demir de bizimle birlikte tutuklanmıştı, o da HDK Eş Genel Sözcüsüydü. PKK kendini feshetti, orada bir tören düzenlendi, o törene Türkiye’den giden siyasetçiler de vardı. HDK’nin şimdiki Eş Genel Sözcüsü Meral Danış Beştaş da vardı. Bu devletin gözetiminde bir törendi, HDK’nin şu anki sözcüsü biz cezaevindeyken Haber Türk’e canlı yayına çıktı. Bahçeli o programa doğrudan Meral Danış Beştaş’ı muhattap alarak ‘Barış tek kanatlı bir kuş değildir’ mesajını gönderdi. Böylece Beştaş ve HDK’nin temsiliyeti devletin belirli bir katında kabul görmüştür.”
Hakimden izleyicilere: Duruşma düzenini bozarsanız çıkarırım
Ercüment Akdeniz’in duruşması mahkemenin savunmanın taleplerini reddetmesiyle gergin başladı. Hakim salona zar zor sığan izleyici sıralarından sesler yükselmesi üzerine, “Duruşma düzenini bozarsanız çıkarırım” dedi.
En fazla 3 avukat konuşabilecek
Savunma tarafının, avukat sayısına sınırlama getirilmemesi yönündeki talebi mahkemece reddedildi. Hakim, “Biz sınırlamıyoruz, kanun sınırlıyor” diyerek en fazla üç avukatın savunma yapabileceğini belirtti. Savunma avukatları ise bu yoruma itiraz ederek, “Kanun sınırlamıyor, sınırlayabilirsiniz diyor” diyerek uygulamaya karşı çıktı.
11.51 – İlk talep: Duruşma salonu değişmesi
Savunma makamı iki taleple söze başladı.
Mahkeme başkanı: Duruşma başlamadan nasıl talep alınacak?
Savunma: Dışarıda bekleyen onlarca avukat ve milletvekilleri bekliyor. Uluslararası heyetler dışarıda bekliyor. Adliyede büyük salonların tamamı boş. Adli tatildeyiz, herhangi bir salonda duruşmayı yapmamız mümkün. Duruşmanın aleniliği ilkesi gereği büyük salon daha iyi olur.
Mahkeme heyeti: Duruşma aleni değil mi? Bunu mu kastediyorsunuz?
Savunma: Hayır, bunu demek istemedik. Ama daha çok kişi izleyebilir, bu da alenilik ilkesi açısından daha olumludur.
11:46 – Ercüment Akdeniz salona girdi
160 gündür Silivri’deki Marmara Cezaevi’nde tutuklu bulunan gazeteci Ercümen Akdeniz, salona getirildi.
11:03 – Gazeteciler ve hak savunucularının Ercüment Akdeniz için bekleyişi sürüyor
Açıklamanın ardından duruşmanın yapılacağı salonun önüne geçildi. İçeriye sadece avukatlar ve gazeteciler alındı.
10:00 – Adliye önünde basın açıklaması gerçekleştirildi
Duruşma öncesi DİSK Basın-İş Sendikası adliye önünde bir basın açıklaması yaparak dayanışma çağrısında bulundu.
Sendika adına konuşan gazeteci Elif Akgül, “Bu bir susturma operasyonudur. Ercüment Akdeniz ve Furkan Karabay yalnız değildir. Hiçbir gazeteci yalnız değildir. Basın emekçileri hakikati yazmaktan vazgeçmeyecek. Hakikat susturulamaz” dedi.
Akgül açıklamasında ayrıca, “Dayanışmayı büyüterek bu karanlığı parçalayacağız. Bu memlekette basın emekçileri yalnız ve çaresiz değildir” diye belirterek “Tutuklu tüm gazeteciler derhal serbest bırakılsın” çağrısında bulundu.
DİSK Basın-İş Genel Başkanı Turgut Dedeoğlu da adliye önünde konuştu. Ercüment Akdeniz’in cezaevinden gönderdiği mesajı şöyle aktardı:
“Uğur Mumcuların, Musa Anterlerin, Metin Göktepelerin kalemini yere düşürecek değiliz. Bizler aynı zamanda barış gazetecileriyiz. Bırakın barış gazetecileri işini yapsın.”
Dedeoğlu, tutuklu yargılanan gazeteci Furkan Karabay’a da değinerek, “Furkan Karabay cezaevinde, savcı tatilde. Biz de soruyoruz: İddianame nerede?” diye sordu.
Akdeniz’in oğlu ve avukatı Umut Akdeniz de adliye önünde söz aldı. “Babam bir suç işlediği için değil, gazetecilik faaliyetleri nedeniyle tutuklandı. Babamın masumiyeti açıktır. Bu nedenle bugün tahliyesini bekliyoruz” dedi.
‘Kardeşlik ve barış istemek suç sayılıyor’
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş, Akdeniz’in de tutuklu yargılandığı HDK davasına dair konuştu. “HDK soruşturması nasıl bir soruşturma ise, savcılar bir sabah uyanıp 13 yıl sonra ‘ne yapalım da bir soruşturma açalım’ dedi.
“Kardeşlik ve barış istemek bir suç olarak nitelendiriliyor” diyen Beştaş, sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye’nin geleceğine ışık tutacak insanlar tutuklanıyor. Ercüment Akdeniz gibi binlerce siyasi mahpusu mücadeleyle özgürleştireceğiz.”
‘Atilla Özdoğan da hala tutuklu’
Beştaş, aynı soruşturma kapsamında Ercüment Akdeniz ile birlikte Atilla Özdoğan’ın da hala tutuklu olduğunu hatırlatarak, Özdoğan’ın duruşmasının Eylül ayında görüleceğini söyledi.
Beştaş sözlerini şu ifadelerle noktaladı:
“Sevgili Ercüment Akdeniz’i bugün alacağımızı düşünüyoruz ve bu altı aylık süreyi tabii ki unutmayacağız. Selahattin Demirtaş’a, Figen Yüksekdağ’a, Osman Kavala’ya, Can Atalay’a ve binlerce siyasi mahpusa özgürlük istiyoruz.”
Eren Keskin: Hepimizin adı var o listede
İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin, HDK soruşturmasında adı geçen isimler listesine ilişkin konuştu. “Ben eminim, hepimizin adı var o listede” diyen Keskin, bu durumun ülkedeki ifade özgürlüğü sorununu açıkça gösterdiğini belirtti.
“Şuraya bir bakın; hepimizin bir adli kontrolü var, hepimizin özgürlüğü bir şekilde kısıtlanmış durumda. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda fikir özgürlüğü var ama biz farklı düşündüğümüz için cezalandırılıyoruz. İfade özgürlüğümüz tamamen yok edilmiş durumda” ifadelerini kullanan Keskin, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu ülkede hiçbir zaman tam anlamıyla bir demokrasi olmadı. Fikir ve ifade özgürlüğünün sınırları sadece zaman zaman biraz genişletildi. Ercüment Akdeniz de biatsiz insanlardan biri olduğu için tutuklu. Bugün onu alacağımıza inanıyoruz.”