• Ana Sayfa
  • Gündem
  • Uğur Kaymaz ve babasının öldürülmesinin üzerinden 21 yıl geçti: Cezasızlık sürüyor

Uğur Kaymaz ve babasının öldürülmesinin üzerinden 21 yıl geçti: Cezasızlık sürüyor

2004 yılında 12 yaşındaki bedeninden 13 kurşun çıkarılan Uğur Kaymaz’ın babasının bedeninden de 8 kurşun çıkarıldı. Cezasızlıkla sonuçlanan bu yaşam hakkı ihlali davasına dair konuşan Avukat Erdal Kuzu, sürecin başarı sağlanması durumunda hak ihlallerine karşı yeni mekanizmaların oluşturulması gerektiğini vurguladı.

Uğur Kaymaz ve babasının öldürülmesinin üzerinden 21 yıl geçti: Cezasızlık sürüyor
Uğur Kaymaz ve babasının öldürülmesinin üzerinden 21 yıl geçti: Cezasızlık sürüyor
Haber Merkezi
  • Yayınlanma: 21 Kasım 2025 10:31

Mardin’in Kızıltepe ilçesinde 21 Kasım 2004’te evlerinin önünde güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu 12 yaşındaki Uğur Kaymaz ve babası Ahmet Kaymaz’ın öldürülmesinin üzerinden 21 yıl geçti. Otopside Uğur’un bedeninden 13, babasının bedeninden ise 8 kurşun çıkarıldı. Olay sonrası dönemin Mardin Valiliği, kamuoyuna yaptığı ilk açıklamada iki kişinin “eylem hazırlığındaki teröristler” olduğunu iddia etti; Uğur’un yanına bırakılan kalaşnikof silahla da olaya “çatışma” görüntüsü verilmeye çalışıldı. Ancak kısa süre içinde her ikisinin de sivil yurttaş olduğu ortaya çıktı.

Kaymaz ailesinin ve avukatların çabalarıyla saldırıyı gerçekleştiren polisler hakkında “meşru müdafaa sınırlarını aşarak faili belli olmayacak şekilde adam öldürmek” suçlamasıyla dava açıldı. Mardin’de başlayan yargılama, “güvenlik” gerekçesiyle Eskişehir’e taşındı. Dava sonunda dört polis memuru, “meşru müdafaa” iddiasıyla beraat etti. Yargıtay da bu kararı oy birliğiyle onadı.

İç hukuk yollarının tükenmesi üzerine dosya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşındı. AİHM, 2014 yılında Türkiye’yi mahkûm ederek yaşam hakkının ihlal edildiğine karar verdi. Ancak bu karar Türkiye’de yeniden yargılamayı başlatmadı. Anayasa Mahkemesi (AYM), AİHM kararını “takdiri” olarak değerlendirip yeniden yargılama talebini reddetti.

Aradan geçen yıllara rağmen adalet arayışı sürüyor. Dosya, ikinci kez AİHM’e taşınmış durumda ancak halen dosyada karar verilmedi.

‘Yaşam hakkı ihlallerinin olduğu davalarda cezasızlık uygulandığı açık’

Uğur Kaymaz’ın katledilmesinin üzerinden geçen 21 yılı değerlendiren İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Kaymaz ailesinin avukatı Erdal Kuzu, “Adalet talebi hala ilk günkü gibi duruyor. Toplumun, bizlerin, ailenin bu davada gerçeğe uygun bir ceza verilmesindeki talebimiz halen bütün sıcaklığını koruyor” dedi.

Uğur Kaymaz davasının Türkiye’deki cezasızlık politikasının en önemli örneklerinden bir tanesi olduğunu dile getiren Kuzu, “Cezasızlık politikası çerçevesinde bakmak gerekirse, Türkiye’de yaşam hakkı ihlallerinin olduğu bütün davalarda devletin sistematik bir şekilde cezasızlık politikası uyguladığı, bunu yüz yıldan bu yana uyguladığı açık. Dolayısıyla Uğur Kaymaz davası kamu görevlilerinin sivil insanlara yönelik suç işlemiş olduğu dava dosyalarındaki pratik, Uğur Kaymaz davasında tüm yönleriyle ortaya çıkmıştır. Bu Uğur’un davasının kamuoyunda neden cezasızlık algısı yarattığının en önemli kanıtının da bu olduğunu düşünüyoruz.” ifadelerini kullandı.

‘Yargılamalar faillerin kollandığı bir mekanizma haline geldi’

Türkiye’de cezasızlık politikasının sistematik bir şekilde var olduğuna dikkat çeken Kuzu, şöyle devam etti:

“Ceza mahkemeleri ile bu cezasızlık zırhının kaldırılmasının mümkün olmadığı ortaya çıktı. Toptan bir zihniyet değişiminin, insanı önceleyen, insanın yaşam hakkını önceleyen bir zihniyet değişiminin yaşanması gerektiği açık hale gelmiştir. Ceza yargılamaları sadece burada yaşam hakkı ihlalini gerçekleştirenlerin aklandığı, kollandığı bir mekanizma haline geldi. Ki; Uğur Kaymaz davasında da bunun en tipik örneklerini gördük. Dönemin Başbakanı tarafından küçük yaşta bir çocuğun örgüt üyesi olamayacağı ifade edilmiş olmasına rağmen yargı bürokrasisi devlet geleneğinden öğrenmiş olduğu sistemi bu davada da devam ettirdi. Toplumun tüm kesimlerinin tepkisine rağmen Uğur’un yaşam hakkına kastedenler hakkında beraat kararı verdi. Bu Uğur Kaymaz davasının cezasızlık boyutu. Bu davanın ikinci önemli boyutu da Uğur’un kimliğinin Kürt olması. Uğur şahsında aslında tek tip anlayışı üzerinden şekillenmiş devlet sistemi içerisinde Kürtlerin durumu ortaya konmaktadır. Uğur’un faillerinin cezasızlıkla ödüllendirilmesinin arkasındaki neden Uğur’un etnik kimliğinin Kürt olması, Kürt ilinde yaşıyor olması. Esasen cezasızlık politikasının arkasındaki temel neden budur. Dolayısıyla Uğur’un şahsında 100 yıl içinde Kürtlerin uğramış olduğu tüm haksızlıkların tamamını net bir şekilde görebiliriz.”

‘Uğur Kaymaz davası tekrar tekrar hak ihlalinin yaşandığı davadır’

AİHM kararlarının uygulanmayarak Anayasa’nın çiğnendiğini belirten Kuzu, “Bunu en başta Uğur Kaymaz davasında gördük. AİHM tarafından verilen yeniden yargılama kararına rağmen mahkeme tarafından bu karar reddedildi. Yaptığımız itirazlarla bu anlamda sonuçsuz bırakıldı. Türkiye’deki hukuk sistemini tartıştığımızda aslında neden AİHM kararlarına uymadığı ya da uygulanmadığını çok daha net olarak görüyoruz. Çünkü bugüne kadar devam eden mevcut durum aslında devletin keyfi olarak bu kararları uygulamamasını sağlıyordu. Çok ciddi bir yaptırım mekanizmasının olmadığı zaten kamuoyunun bildiği davalardan da görebiliyoruz. Uğur Kaymaz davası bu anlamda tekrar tekrar hak ihlalinin yaşandığı davadır. Ve bugüne kadar bu ihlal halen devam etmektedir. Şimdi ise süreç içinde atılacak olumlu adımlarla birlikte altını çizmek isterim ki, mağdur ailelerinin yeniden kendilerini ifade edebilecekleri, adalet talebinin gerçekleşebileceği bir zemin yaratılması beklentisi var. Bu beklentinin tüm taraflarca dikkate alınması ve karşılanması gerektiğini düşünüyoruz. Bizim bu anlamda beklentimiz büyük. Umarız önümüzdeki günlerde bu çatışmalı süreç içinde mağdur olan ama adalete ulaşamayan herkesin kendisini ifade edebileceği uluslararası örneklerinin de dikkate alınacağı yeni mekanizmalar kurulur” diye ifade etti.

‘Süreç içinde mağdur ailelerinin en büyük beklentisi’

Barış ve demokratik Toplum Süreci ile beraber herkes gibi yaşam hakkı ihlal edilen sivillerin yakınlarının da beklentileri olduğuna dikkat çeken Kuzu, devamında şunları söyledi:

“Temennimiz süreç başarı ile sonuçlandığında bu tür yaşam hakkı ihlallerinin yeniden konuşulacağı bir zeminin yaratılması, mağdurların yeniden dinlenebileceği bir zeminin yaratılması. Ya da uluslararası örnekler dikkate alınarak adalet duygusunu karşılayacak şekilde yeni mekanizmaların yaratılması, bu süreç içinde mağdur ailelerinin en büyük beklentisi. Yaşam hakkı ihlalleri, belki Uğur bunun en sembolik örneği ama 90’lı yıllarda işlenmiş faili meçhul cinayetler, 2015 yılından sonra yaşanan yaşam hakkı ihlalleri, tüm bunları bir araya getirdiğimizde yeni bir süreç içerisinde mağdurların, insanların, toplumun ya da hak ihlaline uğramış kesimlerin taleplerini karşılayacak yeni mekanizmaların yaratılması gerektiğini düşünüyoruz. Yahut, bunun üzerinde çalışılması gerektiğini düşünüyoruz. Umarım önümüzdeki günlerde bu mekanizmaların yaratıldığı bir ülkede yaşamış olacağız. Bu anlamda Uğur’u tekrar anarken, 21 yıllık adalet talebinin halen toplum tarafından dile getirildiğinin altını özellikle çizmek isteriz.” (MA)