Uluslararası Grev Raporu
Kıvanç Eliaçık 21 Haziran 2025

Uluslararası Grev Raporu

İzmir’de belediye hizmetlerini etkileyen büyük grevin ardından şimdi de kamu işçilerinin eylem hazırlıklarıyla grevler üzerine konuşmaya başladık.

Tam da bu tartışmalar sürerken yayınlanan Uluslararası Grev Raporu*, bu gündemi yerelden küresele taşıdı. Kimi bağımsız, kimisi üniversiteler ve sendikalarla bağlantılı araştırma grupları tarafından hazırlanan bu rapor, grevleri sayısal verilerle ele alıyor. Bulgular, grevin işçiler açısından yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda siyasal sonuçları olan etkili bir mücadele aracı olduğunu gösteriyor.

Uluslararası Grev Raporu, ABD, Arjantin, Belçika, Birleşik Krallık, Brezilya, Çin, Güney Afrika Cumhuriyeti, İtalya, Şili, Türkiye ve Uruguay’dan toplanan verilerle hazırlandı. Bu 11 ülke, dünya nüfusunun üçte birini ve küresel gayrisafi yurtiçi hasılanın (GSYİH) yarısından fazlasını temsil ediyor. Rapor, her ülkeden birer işçiyle yapılan röportajlara yer veriyor; böylece grevleri doğrudan işçilerin ağzından dinleme imkânı sunuyor.

Grevler, üç temel ölçüte göre değerlendiriliyor: grev sayısı, greve katılan işçi sayısı ve kaybedilen iş günü. 2023 yılı boyunca bu ülkelerde toplam 9.853 grev gerçekleşti. 4,5 milyon işçi greve çıktı. Grevler toplamda 37 milyon iş günü sürdü. Grev sıklığı ve ortalama süre bakımından İngiltere ilk sırada yer alıyor. En yüksek işçi katılımı ise Uruguay’da görülüyor.

Grevlerin %70’i beş ana sektörde yoğunlaştı: eğitim, sağlık, ulaşım, kamu hizmetleri ve imalat. Grevlerin %80’i sendikalar tarafından örgütlendi. Bu oran, sendikaların hâlâ işçi sınıfının sözcüsü olduğunu gösterirken; aynı zamanda sendikasız işçilerin de grevi bir mücadele aracı olarak benimsediğini ortaya koyuyor.

Grevin bilimi

Veri toplamak kolay olmamış. Bazı ülkelerde yalnızca yasal grevler kayda geçerken, bazılarında hiçbir istatistik tutulmuyor. Brezilya’da resmi veri bulunmuyor. Çin’de hükümet, ülkede hiç grev yapılmadığını öne sürüyor. Şili’de Çalışma Bakanlığı detaylı veriler sunarken, ABD’de, grev istatistikleri Reagan döneminde durdurulmuş. Türkiye’de ise yalnızca yasal grevler kayıt altına alınıyor. Uluslararası Grev Raporu, protesto amacı taşıyan tüm iş bırakma eylemlerini grev olarak kabul ediyor.

Bazı ülkelerde, grevlerin yeri ve yoğunluğu interaktif haritalarla takip ediliyor. Sosyal medya analizleri sayesinde, resmi kayıtlara ya da medyaya yansımayan grevler de izlenebiliyor.

2010’dan itibaren, sosyal bilimciler işçi protestoları ve sosyal hareketlerin yeniden yükselişe geçtiğini belirtiyor. 2008 finansal krizinin ardından artan eşitsizlik, işsizlik ve yoksulluk, bu hareketleri tetikledi. Covid-19’un yarattığı kriz dalgası ise sosyal adalet taleplerini daha da görünür kıldı.

İşçiler ve sendikalar, birçok ülkede yeniden gündeme geldi. Grev, bir dönem unutulmuş bir kelimeydi belki; ama yeniden hatırlanan bir mücadele biçimi haline geldi. Önceki yıllarda işçi protestoları üzerine odaklanan araştırmacılar, son iki yıldır grev olgusuna yoğunlaştı. Uluslararası Grev Raporu bu çabanın ürünü.

Grev yasakları

Raporda dikkat çeken bir diğer unsur ise grevlerin “yasallığı”. Arjantin, İngiltere ve Uruguay’da, rapora yansıyan grevlerin tamamı yasal kabul ediliyor. Şili ve Güney Afrika’da bu oran %40 civarında. Türkiye’de yalnızca %11. Çin’de ise sıfır. Bu oranlar, işçilerin yasal sınırları aşarak fiili grev yollarına başvurduğunu gösteriyor.

Rapora göre, Türkiye’de en çok grev belediyelerde yaşanıyor. En uzun süren ve en yüksek katılımlı grevler metal sektöründe gerçekleşiyor.

İtalya’da grevler çoğu zaman genel grev niteliğinde. Ulusal bütçeyle bağlantılı sosyal hak talepleri nedeniyle sendikalar, ülke çapında grevler düzenliyor.

ABD’de pandemi sonrasında iş güvencesi, ücretler ve çalışma koşullarındaki belirsizlikler yeni bir grev dalgası yarattı. Evden çalışmanın yaygınlaştığı dönemde, kuryeler, şoförler ve depo çalışanları yoğun mesailere karşı grev düzenledi. Turizm ve yeme-içme sektörlerinde sık ama kısa süreli grevler yaşandı. Ancak raporun en dikkat çeken örneklerinden biri Hollywood grevi. Senaristler, oyuncular ve diğer emekçiler, yapay zekâya ilişkin düzenlemeler talep ederek greve çıktı. Bu grev, yalnızca ABD değil, dünya işçi hareketi açısından da yüzyılın en önemli grevlerinden biri olarak tarihe geçti.

Rapor, grevlerin yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda siyasal içerik taşıdığını da ortaya koyuyor. Özellikle Uruguay ve İtalya’da, grevler otoriter eğilimlere, kamu harcamalarındaki kesintilere ve sosyal politikalardaki gerilemelere karşı birer toplumsal tepki niteliği taşıyor.

Rapor, Roberto Franzosi’nin Grevlerin Bulmacası (The Puzzle of Strikes) adlı kitabından bir alıntıya yer veriyor: “Ekonomistler grev sıklığına odaklanır. Sosyologlar, katılan işçi sayısına yani hareketin kitleselliğine bakar. Siyaset bilimciler ise grevlerin toplam iş günü kaybı gibi göstergelerle hacmini inceler.” Bu söz Marks’ın ünlü üçlemesini hatırlatırken Uluslararası Grev Raporu bu üç yöntemi sentezliyor.

Rapora göre, grevin amacı yalnızca üretimi ya da hizmeti durdurmak değil; aynı zamanda kamuoyuna seslenmek, siyasetçileri uyarmak ve güç dengelerini yeniden kurmak… Grev, emeğin meşru itiraz biçimi...

Uluslararası Grev Raporu, resmi istatistiklerin ötesine geçerek işçi hafızasını diri tutmayı amaçlıyor. Bunu sloganlarla değil rakamlarla yapıyor. Ama yine de şiir gibi yapıyor:

“Amele
baş parmağını tele
dokundurdu.
Akümülatör, dinamo, motor, buhar, benzin,
elektrik”

“Drran
drrrn
drrran…
Tiki taka frev…
Edildi ilân
Umumî grev!!!…”**

* Raporun tam metnini, Türkiye bölümünü hazırlayan Emek Çalışmaları Topluluğu’nun (EÇT) web sitesinde bulabilirsiniz.

** Benerci Kendini Niçin Öldürdü?, Nazım Hikmet

* ilketv.com.tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar İlke TV’nin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.