İstanbul Barosu yönetim kuruluna açılan davanın ikinci duruşması yarın başlıyor.
Aralarında Uluslararası Af Örgütü’nün de bulunduğu, insan hakları ve meslek örgütleri tarafından hazırlanan ortak amicus curiae (mahkemenin dostu, üçüncü taraf) görüşü, 5 Eylül Cuma günü İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunuldu. Davanın iki gün sürmesi beklenen ikinci duruşması ise yarın başlıyor.
Görüşte, davanın hukuk mesleğinin bağımsızlığına “doğrudan bir saldırı” olduğu vurgulandı.
Kürt gazetecilere yönelik açıklama dava konusu olmuştu
İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu ve 10 yönetim kurulu üyesi hakkında açılan ceza ve hukuk davalarının gerekçesi, 21 Aralık 2024’te yapılan basın açıklaması. Baro, Kuzey ve Doğu Suriye’de iki Kürt gazeteci Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in insansız hava aracı saldırısında yaşamını yitirmesinin ardından açıklama yapmış, gazetecilerin korunması gerektiğini ve ölümlerin etkin soruşturulmasını talep etmişti. Aynı gün İstanbul’daki protestolarda gözaltına alınan göstericiler ve avukatların serbest bırakılması çağrısında da bulunmuştu.
Ancak bu açıklamanın ardından baro yönetimine “terör örgütü propagandası” ve “halkı yanıltıcı bilgiyi yayma” suçlamaları yöneltildi. Ayrıca yönetim kurulunun görevden alınması için hukuk davası açıldı. İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 21 Mart 2025’te yönetimin görevine son verilmesine karar verdi. Karar şu an istinaf aşamasında.
‘Avukatları sindirme çabasının parçası’
Uluslararası örgütler, davaların Türkiye’nin uluslararası insan hakları yükümlülükleriyle bağdaşmadığını vurguladı. Türkiye İnsan Hakları Davalarına Destek Projesi Direktörü Ayşe Bingöl Demir, sürecin “avukatlık mesleğini sindirmeye ve devlet otoritesine eleştiri yönelten kurumları susturmaya yönelik geniş çaplı bir çaba” olduğunu söyledi.
Avrupa Barolar ve Hukuk Dernekleri Konseyi Başkanı Thierry Wickers da davanın yalnızca İstanbul Barosu’na değil, demokratik toplumun temeli olan bağımsız avukatlık mesleğine karşı bir saldırı olduğunu belirtti.
Uluslararası Barolar Birliği İnsan Hakları Enstitüsü Direktörü Baroness Helena Kennedy ise, “Baro’nun açıklaması mesleki görevleri kapsamında yapılmıştır. Bunun suç sayılması hukuken savunulamaz ve siyasi açıdan kaygı vericidir” dedi.
‘Tehlikeli bir emsal’
Amicus curiae görüşünde, davanın uluslararası hukukun kanunilik, gereklilik ve ölçülülük kriterlerine uymadığı, terörle mücadele ve “dezenformasyon” yasalarının aşırı geniş yorumlanarak kötüye kullanıldığı kaydedildi.
Uluslararası Af Örgütü Avrupa Bölgesel Direktör Yardımcısı Dinushika Dissanayake, davayı “avukatları ve insan hakları savunucularını hedef almak amacıyla ceza hukukunun kötüye kullanılması” olarak tanımlayarak, “Bu davada yaşananlar, sadece yapısal bir sorunun yansıması değil, aynı zamanda son derece tehlikeli bir emsal teşkil etmektedir” dedi. Yarınki duruşmada beraat dışında bir sonucun adil olmayacağını söyledi.
Ortak görüşe imza atan örgütler şunlar:
Türkiye İnsan Hakları Davalarına Destek Projesi, Uluslararası Af Örgütü, Avrupa Barolar ve Hukuk Dernekleri Konseyi, Alman Federal Barosu, İnsan Hakları İzleme Örgütü, Uluslararası Barolar Birliği İnsan Hakları Enstitüsü, Uluslararası Hukukçular Komisyonu, Tehlikede Olan Avukatlar için Uluslararası Gözlemevi, İngiltere ve Galler Barosu, Avukatlar için Avukatlar, PEN Norveç, Demokrasi ve Dünya İnsan Hakları için Avrupalı Avukatlar Birliği.