ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye’deki Amerikan askerlerini çekmeyi değerlendirmesi ve ülkeye yönelik bazı insani yardım programlarını durdurması, Şam’daki geçiş hükümetini desteklemeye çalışan Avrupa ve Ortadoğu’daki müttefikleriyle arasında gerilim yaratıyor. “Beyaz Saray Şam’ın Trump’ın ‘önce ABD’ politikasına nasıl uyum sağlayacağını anlamaya çalışıyor” yorumuna yer verilen Washington Post (WP) haberinde, ABD yönetiminde Şam’daki geçiş hükümetine dair çelişkili düşünceler olduğu belirtiliyor.
WP haberinde üst düzey bir ABD yetkilisinin, “Suriye’ye temkinli yaklaşıyoruz” dediği belirtilirken Şam’ın, ülkenin yabancı savaşçılardan ve El Kaide kalıntılarından arındırması ve Suriye’nin farklı azınlıklarını birleştirebileceğini kanıtlaması gerektiğini belirttiği aktarıldı. Yetkili, “Önceliğimiz Suriye’yi Suriyeliler için kurtarmak değil. İran’ın geri dönmemesi ve IŞİD’in yeniden ortaya çıkmaması, Amerikan halkının temel çıkarlarıdır” dedi.
Buna karşın, müttefikler, bölge uzmanları ve her iki partiden ABD’li milletvekilleri, Trump yönetiminin kararsızlığının, önlemeye çalıştığı sonuçları doğurabileceği uyarısında bulunuyor. Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanı James E. Risch, Şubat ayındaki bir oturumda, “Çok erken ve fazla angajman güvenlik ikilemleri yaratabilir, ancak hiç ya da çok az angajman Rusya ve İran’a yeniden önemli bir nüfuz sağlar” dedi. Risch, “Zaman kritik. Kapı aralık, ama bu fırsatı değerlendirmezsek kapanacak” diye ekledi.
Bir Avrupalı diplomat, “Amerikalılar bize net bir şekilde politikalarının olmadığını söylüyor” diyerek, Washington’ın Suriye’nin yeniden inşasına katılımı için baskı yaptığını ifade etti.
Geçen ay Brüksel’deki uluslararası bir toplantıda, orta düzey bir Trump yönetimi yetkilisi, Suriye’nin yeni dışişleri bakanına, yaptırımların kısmen kaldırılması için gerekli sekiz “güven artırıcı” adımı içeren bir liste sundu. Washington Post’un gördüğü listede, ABD’nin Suriye topraklarında ulusal güvenlik tehdidi olarak gördüğü kişilere karşı ‘anti-terör’ operasyonları yapmasına izin verilmesi yer alıyor. Ayrıca, Şam’dan ‘İsrail’in endişelerini hafifletmek’ için tüm Filistinli örgütlerin siyasi faaliyetlerinin yasaklandığına dair resmi bir deklarasyon yayınlaması ve bu grupların üyelerinin sınır dışı edilmesi talep ediliyor.
Beyaz Saray Suriye’deki ABD varlığını azaltmayı düşünse de, 8 maddelik listede Şam’ın IŞİD’e karşı yaklaşık 2 bin ABD askerinin görev yaptığı Inherent Resolve Operasyonu’nu (IŞİD karşıtı ortak görev gücü) desteklediğine dair resmi bir deklarasyon yayınlaması da isteniyor.
Bununla birlikte, bölgedeki bir ABD yetkilisi, yönetimin asker sayısını ‘asgari düzeye’ indirmeyi beklediğini ve “muhtemelen kuzeydoğuda çok küçük bir noktaya ineceğiz” dedi. Yeniden canlanan IŞİD, Rusya’nın varlığındaki azalma ve olası bir ABD çekilmesinden doğacak boşluğu değerlendirmek için doğu Suriye’de saldırılarını artırıyor.
En savunmasız hedefler arasında, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) tarafından kontrol edilen ve yaklaşık 9 bin IŞİD savaşçısı ile 40 bin aileyi barındıran kuzeydoğu Suriye’deki cezaevi kampları yer alıyor.
Ulusal Güvenlik Konseyi’nde ‘terörizmle’ mücadele kıdemli direktörü Sebastian Gorka, herhangi bir tavize karşı çıkan isim olarak görülüyor. Geçen hafta Breitbart’a verdiği röportajda Gorka, “Esad rejiminin düşüşü için kimse gözyaşı dökmedi” dedi, ancak Şam’daki mevcut yönetimin “Jefferson tarzı bir demokrat” olmadığını vurguladı. Şara’nın, El Nusra’nın kurucu üyesi olarak Ebu muhammed el Colani adıyla bilindiğini ve bu grubun 2016’da El Kaide’den ayrıldığını açıkladığını hatırlatan Gorka, “Bildiğimiz tek şey, bu sözde geçici başkanın şeriatın Suriye’nin yasası olacağını söylemesi. Colani ve Suriye’de ne yapmak istediği konusunda karar henüz verilmedi” dedi.
Bölgede mezhepsel şiddet tekrar tekrar patlak verdi. E önemlisi geçen ay, Alevilere yönelik ağır ihlaller yaşandı. Üst düzey bir ABD yetkilisi, “Ne dediklerine değil, ne yaptıklarına bakıyoruz” diyerek, Washington’ın azınlık gruplarını önemli ölçüde temsil etmeyen ve Esad’ı devirmede kilit rol oynayan radikal yabancı savaşçıları önemli pozisyonlara getiren yeni kabineye şüpheyle yaklaştığını belirtti. Yetkili, geçici hükümetin anayasal deklarasyonunu “güzel bir süsle kaplanmış şeriat yasası” olarak nitelendirdi.
ABD’nin Ortadoğu elçisi Steve Witkoff, yeni hükümete daha iyimser bir bakış açısı sergiliyor ve Şara’nın ‘değiştiğine’ inanıyor.
Bu arada, bölgedeki iki büyük ABD müttefiki, İsrail ve Türkiye, Suriye’nin geleceğine dair farklı hedefleri için Trump’ın desteğini almak için rekabet ederken doğrudan çatışma riskiyle karşı karşıya. Türkiye, Suriye Kürtlerinin taleplerinin bastırılması, bölgede daha baskın bir yer ve Ankara’nın sallantılı ekonomisi için yatırım fırsatları gibi koşulları değerlendirmek istiyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, ABD’li yetkililerle yaptığı görüşmelerde, Şam’ın Türkiye’nin desteğiyle IŞİD’i kontrol altında tutabileceğini ve silahlı Kürt SDG güçlerine olan ihtiyacı ortadan kaldırabileceğini savundu.
Tel Aviv ise Şara’yı kuzu postuna bürünmüş radikal bir selefi olarak görüyor ve sınırında zayıf ve merkezi olmayan bir Suriye’yi tercih ediyor.