Sana’daki Eş-Şaab camisinde bayraklara sarılı 12 tabut sergilenirken, yas tutan binlerce kişi camiyi doldurdu.
Husi yönetiminin Başbakanı Ahmed el-Rahavi, dokuz bakan ve iki kabine yetkilisi, Perşembe günü Sanaa bölgesinde bir hükümet toplantısına katıldıkları sırada öldürüldü.
Bu, İsrail’in Gazze Savaşı sırasında aylarca sürdürdüğü saldırılar arasında duyurulan en üst düzey suikasttı. ABD ayrıca, bu yılın Mart-Mayıs ayları arasında Husi hedeflerine yönelik yoğun bir bombalama kampanyası yürüttü.
Husiler, Pazar günü gerçekleştirdikleri bir baskınla en az 11 Birleşmiş Milletler çalışanını gözaltına aldı. Bu durum, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in protestosuna yol açtı.
Yemenli bir güvenlik kaynağı Cumartesi günü AFP’ye yaptığı açıklamada, Husi yetkililerinin Sana ve diğer bölgelerde “İsrail ile işbirliği yaptıkları şüphesiyle” onlarca kişiyi tutukladığını söyledi.
Husiler ayrıca Pazar günü Kızıldeniz’de bir İsrail tankerine füze atarak Gazze savaşı boyunca sürdürdükleri saldırıyı tekrarladılar.
İngiltere Deniz Ticaret Operasyonları izleme ajansı, füzenin Liberya bayraklı Scarlet Ray gemisinin yakınına “yüksek bir patlama” ile düştüğünü bildirdi.
Husiler için ‘kötü bir gün’
İran’ın İsrail karşıtı gruplardan oluşan “direniş ekseni”nin bir parçası olan Husiler, Perşembe günkü katliamın ardından İsrail’e yönelik saldırılarını yoğunlaştıracaklarını duyurdu.
Husiler Gazze savaşı boyunca İsrail’e füze ve insansız hava araçları fırlattılar, önemli bir kargo güzergahı olan Kızıldeniz’den gemiler gönderdiler ve Filistinlilerle dayanışma içinde olduklarını ifade ettiler.
Geçtiğimiz hafta İsrail’in düzenlediği saldırıda, daha çok idari rol üstlenen 22 kişilik Husi kabinesinin yaklaşık yarısı öldürüldü.
ABD merkezli Yemen analisti Muhammed El Başa, Perşembe günkü saldırının, İsrail’in hedefli öldürmelere yöneldiğinin bir işareti olabileceğini söyledi. Bu yaklaşım, Gazze’deki Hamas ve Hizbullah’ın Lübnan’daki liderliğini yok eden bir yaklaşımdı.
El Başa, X’te yaptığı paylaşımda, saldırının “Husi liderlerine yönelik, hem sivil hem de askeri, hatta gayrıresmi toplantılarda bile hedefli suikast kampanyasının başlangıcı” olabileceğini belirterek, bunu grup için “kötü bir gün” olarak nitelendirdi.