Bildiğimiz dünya düzeninin değişimi üzerine tartışmalar giderek artıyor. Sadece ABD ve Çin’i içeren iki kutuplu dünya düzeni kurgusundan bahsetmiyorum. Kastettiğim, daha geniş ve günlük yaşamda daha hissedilir olanlara dair bir tartışma. Geçen hafta, farklı tarihsel dönemlerin “egemenlik” kavramı ve Kürt meselesine yansımaları üzerine yazmıştım. Egemenliğin geleneksel parametresi olan teritoryal hakimiyet alanları üzerinden yaşanan sıcak çatışmaları dünyanın farklı yerlerinde görebiliyoruz. Ortadoğu haritasındaki değişime ise yakinen tanıklık ediyoruz. Radikalizm, katı ideolojik kamplaşmalar, nefret siyaseti ve kült lider formları altından inşa edilip yıkılan rejimler anlatısında yeni bir aşamaya geçtiğimiz söylenebilir. Tekno Feodalizm ve Gözetleme-Gözetim Kapitalizmi olmak üzere iki yeni kavramla içinde bulunduğumuz durumu egemenlik bağlamında konuşabiliriz.
Gözetleme Kapitalizmi: Kontrol ve egemenlik mekanizmaları
Shoshana Zuboff’un Gözetim (Gözetleme) Kapitalizmi kavramı, dijital platformların nasıl egemenlik kurduğunu ve bireyler üzerindeki denetimi nasıl şekillendirdiğini ele alır. Zuboff’a göre, bu platformlar yalnızca kullanıcı verilerini toplamakla kalmaz, aynı zamanda bu verileri kullanarak insanların davranışlarını öngörür ve şekillendirir. Bu durum, geleneksel egemenlik anlayışından farklı olarak, dijital egemenlik olarak tanımlanabilir.
Amazon, Apple, Google, X, Meta (Facebook, İnstagram) gibi dijital platformlar, dünya çapında milyarlarca kullanıcıyı etkileyen ekonomik ve toplumsal kararlar alır. Bu kararlar, yalnızca kullanıcıların davranışlarını değil, aynı zamanda küresel pazarlarda nasıl etkileşimde bulunulacağına dair önemli sonuçlar doğurur. Zuboff’un analizinde, bu tür bir egemenlik dijital platformların kendi kullanıcılarını ve topluluklarını kontrol etmesine olanak tanır.
Gözetim kapitalizmi, verilerin kullanımına dayalı bir ekonomik modeldir. Shoshana Zuboff’un tanımıyla, bu modelde insanlar artık yalnızca tüketici değil, aynı zamanda birer “ürün” haline gelmiştir. Bu bağlamda, egemenlik artık sadece fiziksel topraklarda değil, aynı zamanda sanal alanlarda da tesis edilmektedir. Gözetim kapitalizmi, bireylerin rızasını manipüle ederek kendini meşrulaştıran bir “rıza üretimi” mekanizması inşa eder.
Tekno feodalizm: Dijital çağın yeni derebeylik düzeni
Popüler Marksist iktisadın önemli temsilcilerinden olan Yunan iktisatçı ve siyasetçi Yanis Varoufakis (SYRZA dönemi maliye bakanlarından) son kitabında, uluslararası kapitalist sistemin gelişen yeni teknolojiler ve oluşturduğu koşullar nedeniyle evrim geçirdiğini, bu sürecin sosyalistlerin öngördüğü gibi işçi sınıfının iktidarına dayalı sosyalist bir düzen değil, kapitalizmden daha geri bir aşamayı gösteren Tekno Feodalizm dönemini başlattığını ileri sürer.
Bu sistemde, geleneksel üretim araçlarının yerini veriye dayalı dijital altyapılar alır. Amazon, Apple, Google, X, Meta (Facebook, İnstagram) gibi teknoloji devleri, ekonomik faaliyetlerin yanı sıra bireylerin sosyal ve politik yaşamlarını da düzenleyen merkezî otoriteler halindedir.
Feodal dönemde olduğu gibi, Tekno Feodalizm’de de güçlü bir merkez (bu durumda teknoloji şirketleri) çevreye hükmeder. Bu yeni düzende, toprak yerine veri en değerli kaynak olarak ortaya çıkar. Kullanıcılar, kendi verilerini “harç-vergi” olarak sunarken, bu şirketler veri sömürüsü yoluyla kullanıcıların ekonomik ve sosyal yaşamlarını kontrol eder. Bu durum, bireysel ve kolektif egemenliğin aşındırılmasını hızlandırır.
Bulut sermayesini kontrol edenler Tekno Feodal Lordlar olarak tanımlanır. Arzuların üretildiği, tüketildiği algoritmalar içinde geleneksel kapitalistlerin yer aldığı vasallar da bulunur. Örneğin Amazon, toprak sahibi olmaya çalışan feodaller üzerine kurulu bir sistemdir. Daha küçük boyuttaki örneklerine (ör: ülkemizde Trendyol) ulus devlet çapında rastlanabilen bu yapılarda kurallar vardır ve uymayan sistem dışına atılır. Apple store gibi digital mağazalar ise başkalarının yazılımlarını komisyon alarak pazarlarlar. Feodallerin yaptığı gibi rant ekonomisinin yeni sahipleri konumundadırlar. Üretmeden komisyonculuk hâkim olur.
Tekno Feodallerin sağladığı ekonomik birikim ise piyasaya sınırlı girmektedir. Bu ise kriz ekonomisinin kaynağı halini alır. ABD’nin bu sınıflama içinde bulunan 7 şirketinin toplam değeri gelişmiş kapitalist ülkelerin şirketlerinin toplamından daha yüksektir.
Tekno Feodal Lord olarak Elon Musk örneği
Elon Musk, geleneksel egemenlik ilişkilerinin ve küresel kapitalizmin temel hegemonik gücü konumundaki ABD’nin başkanlık seçimlerinde Trump’ın yanında yer alarak belirleyici bir rol üstlendi. Musk için güçlü bir Tekno Feodal Lord nitelemesi abartılı olmaz. Musk’ın sahibi olduğu X platformunun geçirdiği evrimi düşünürsek, nasıl bir dünya tahayyül ettiğini anlamak zor olmayacaktır.
Musk’ın teknolojik hegemonyayı kontrol etmeye aday şirketleri bakarsak eğer SpaceX, Starlink, Neuralink göze çarpar. SpaceX ve uzantısı olan Starlink, küresel internet ağını kontrol etme potansiyeline sahiptir. Bu da iletişim altyapılarında ciddi bir güç merkezi haline gelmesini sağlar. Özellikle savaş ve kriz bölgelerinde (örneğin Ukrayna, İran) Starlink’in kullanımı, Musk’ın bir devlet gibi hareket ederek uluslararası politikayı etkileyebileceğini gösterir. Neurolink ise beyin-makine ara yüzleri geliştirir. Gelecekte insan-makine entegrasyonu sağlayarak bireylerin zihinlerine erişim sağlayabilecek bir kontrol mekanizmasını da beraberinde getirebilir.
Ekonomik güç ve simge değeri olarak Tesla şirketi göze çarpar. Tesla marka araç sahibi olmak hem arzu nesnesi hem de statü simgesi halinde viral bir salgın halinde yayılır. Tesla’nın elektrifikasyon projeleri, enerji geçişinde şirkete etkileyici bir güç sağlar.
Musk’ın kripto para alanındaki (Dogecoin gibi) manipülatif etkisi ise finansal piyasalarda bile kontrol sağlayabileceğini gösterir. Trump’ın seçilmesiyle ortaya çıkan kripto para değerlenmesi örneği, Musk’ın olası etkisi hakkında fikir vermektedir.
Musk’ın kültürel egemenlik alanında yükselen değeri ise X (eski Twitter) platformudur. Değişen algoritmasıyla X platformu, ırkçılık ve nefret suçlarının işlendiği bir şiddet alanına dönüşmüştür. Yaratığı dezenformasyon ve olumsuz bilgilerle kurulan bağımlılık ilişkisi, toplulukları doğrudan etkiler. Diğer sosyal medya iletişim ağlarının da etkisiyle oluşan kayıtsızlık ve kuralsızlık, iktidarların sağ etkili yükselişlerine doğru toplumun sürüklendiği bir anomali halini almaktadır.
Musk’ın popüler kültürdeki rolü ise yalnızca bir iş insanı olarak değil, bir “kült lideri” gibi takipçi kitlesini etkileyebilmesini sağlar. Bu durum, Tekno Feodal liderlerin tipik bir özelliği olan “karizmatik otoriteyi” temsil eder ve verili düzende devlet başkanı gibi algılanmaktadır.
Sonuç:
Yeni dönem egemenlik ağlarından nasıl kurtulabilir ve adil, eşit, demokratik dünya düzeni mücadelesinde neler yapılabilir tartışması yürütebiliriz. Yapılacaklara, açık kaynak yazılımları ve alternatif sosyal medya platformları kullanmaya teşvik etmekle (X yerine Bluesky gibi) başlanabilir.
Tekno Feodalizme karşı katılımcı ekonomik modeller sunulabilir, kooperatif modelini burası için de kullanılabilir.
Algoritma şeffaflığını denetleyecek ve veri tekellerini kıracak antitröst yasalar desteklenerek veri güvenliği üzerine çalışabilir.
Nefret söylemi, dezenformasyon ve şiddetin önlenmesinde etik kuralların netleştirildiği ve denetlendiği kurumsallaşma sağlanabilir.
Sosyalizm için umut var mı tartışmasıyla bitirelim. Mücadele dinamiklerinin, dijital çağdaki yeni araçları anlaması, gözetim kapitalizmine karşı direnç göstermesi ve ekolojik krizi merkezine alarak güçlü bir alternatif sunması gerekir. Gelecek, kapitalist krizin yarattığı toplumsal öfkenin nasıl kanalize edileceğine bağlıdır. Eğer bu öfke sosyalist bir adalet ve eşitlik modeline yönlendirilebilirse bir rönesans yaşanabilir.