• Ana Sayfa
  • Manşet
  • ‘Yüzyılın Anlaşması’ndan sonra ‘Bin Yılın Anlaşması’

‘Yüzyılın Anlaşması’ndan sonra ‘Bin Yılın Anlaşması’

Lübnanlı akademisyen Gilbert Achcar, Trump’ın Gazze Planı’nı Al-Quds Al-Arabi gazetesinde “Yüzyılın Anlaşması”ndan Sonra “Bin Yılın Anlaşması'” başlığıyla kaleme aldı: “Hamas Trump planını kabul etse ve “Bin Yılın Anlaşması” uygulanmaya başlasa bile, yol sarp ve tehlikeli olmaya devam edecek—ve muhtemelen çıkmaza varacaktır.”

‘Yüzyılın Anlaşması’ndan sonra ‘Bin Yılın Anlaşması’
  • Yayınlanma: 7 Ekim 2025 09:25
  • Güncellenme: 7 Ekim 2025 09:35

Çeviri: Tamer Bakar

Beş yıldan uzun bir süre önce, 28 Ocak 2020’de, dönemin ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray’da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun da katıldığı bir törende Filistin için hazırladığı barış planını açıkladı. Plan, Trump’ın damadı Jared Kushner tarafından hazırlanmıştı. Trump, seçim kampanyasında Araplar ile İsrail Devleti arasında “Yüzyılın Anlaşması” adını verdiği anlaşmayı sağlama sözü vermişti—bu ifade, tören sırasında Trump’a övgüler yağdıran Netanyahu tarafından da tekrarlandı.

Geçtiğimiz pazartesi günü Trump’ın kendine özgü gösteriş merakı ve giderek büyüyen narsisizmi hortladı. Kushner ve Birleşik Krallık eski Başbakanı Tony Blair ortaklığıyla kaleme alınan planın duyurusunu “medeniyetin en büyük günlerinden biri olma potansiyeline sahip” diye nitelendirirken, bunun “yüzlerce, hatta binlerce yıldır süren meseleleri çözebileceğini” iddia etti.

Gerçek şu ki, “Bin Yılın Anlaşması” da selefi “Yüzyılın Anlaşması” gibi nihayetinde hiçbir şeyi çözmeyecek (bkz. “Filistin Devleti’ni Tanımak Özgür Bir Filistin Anlamına Gelmez,” Jacobin, 25 Eylül 2025). Planda yer alan “Gazze’nin yeniden inşası ilerlerken ve Filistin Yönetimi reform programı içtenlikle uygulandığında, Filistin’in kendi kaderini tayini etmesi ve devlet kurması için inandırıcı bir yolun koşulları nihayet oluşabilir” (Madde 19) ifadesi, planın esas haliyle Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkına dayanmadığını zımnen kabul etmiş oluyor. Bu hakkı yalnızca bir olasılık (“oluşabilir”) olarak ele alıyor. Nitekim Netanyahu planın açıklanmasının hemen ardından verdiği bir röportajda bu hakkı tanımadığını ve İsrail’in “buna zorla direneceğini” açıkça ifade etti.

Bu kusurlu temel, Trump’ın yeni planını beş yıl önce açıkladığı plandan bile daha gerçek dışı hale getiriyor. “Yüzyılın Anlaşması” Batı Şeria’nın bazı kısımlarını ve Gazze Şeridi’nin tamamını kapsayan bir Filistin Devleti’nin kurulmasını öngörüyordu; yeni plan ise Gazze üzerinde uluslararası bir manda rejiminin dayatılmasını talep ediyor. Bu öneri I. Dünya Savaşı sonrası oluşturulan sömürgeci mandaları andırıyor ve 1999’da Kosova’da kurulan uluslararası yönetim modelinden ilham alıyor. Tam da bu nedenle Britanya eski Başbakanı Tony Blair’in Trump liderliğinde Gazze’nin idaresini öngören bu projeye dahil olması tesadüf değil. Blair, Kosova Savaşı’nda ve sonrasında alınan yönetim kararlarında merkezi bir rol oynamıştı.

Plan, İsrail ordusunun Gazze’den kademeli olarak çekilmesini ve yerini bir “uluslararası istikrar gücü”nün almasını öngörüyor (bu isim Bosna-Hersek’teki misyondan alındı). Ancak şu ifadeyle netleştiriliyor: “İsrail ordusu, geçici otoriteyle varacakları anlaşmaya göre, işgal ettiği Gazze topraklarını kademeli olarak uluslararası istikrar gücüne devredecek; tamamen çekilene dek de bir güvenlik çeperinin varlığını sürdürecek; bu çeper Gazze olası bir terör tehdidinden tamamen arınana kadar varlığını sürdürecek” (Madde 16).

Yani plan tam olarak öngörüldüğü şekilde uygulanacak olsa bile, İsrail ordusu Gazze içerisinde, Siyonist devletle sınır boyunca yaklaşık bir kilometre derinliğinde, kabaca 60 kilometrelik bir “güvenlik çeperi” üzerindeki kontrolünü koruyacak. Bu çeperin inşası, İsrail’in Gazze işgalinin en başında başlayıp, bölgeden genel bir çekilme durumunda bölge üzerindeki kontrolün sürdürülmesinin planlandığını açıkça gösteriyor.

Sonuçta Arap ve Müslüman hükümetlerin baskısıyla (bu metnin yazıldığı sırada henüz tutumunu henüz açıklamamış olan) Hamas Trump planını kabul etse ve “Bin Yılın Anlaşması” uygulanmaya başlasa bile, yol sarp ve tehlikeli olmaya devam edecek—ve muhtemelen çıkmaza varacaktır. Plan Gazze Şeridi’nin büyük bölümleri üzerindeki İsrail kontrolünü kalıcı hale getiren bir oldubittiyi pekiştirecektir. İsrail, muhtemelen en temel direniş biçimlerini bile içerecek şekilde “yeniden yükselen terör tehdidini” gerekçe göstererek, Gazze’nin büyük kısmını işgal altında tutmayı sürdürecektir; tıpkı Batı Şeria’daki 58 yıldır “geçici” olarak nitelendirilen işgali gibi.


Bu yazı 30 Eylül 2025’te Al-Quds Al-Arabi gazetesinde yayımlandı.

Lübnanlı sosyalist bir akademisyen ve yazar olan Gilbert Achcar, Londra Üniversitesi Doğu ve Afrika Çalışmaları Okulu’nda Kalkınma Çalışmaları ve Uluslararası İlişkiler profesörüdür.