Zembereğin dinamiğinin sırrı
Ahmet Faruk Ünsal 21 Nisan 2025

Zembereğin dinamiğinin sırrı

Çelik şeritten imal edilen sarmal yay, bir anahtar vasıtasıyla döndüre döndüre iyice sarılıp daha fazla sıkıştırılamaz hale gelince yayda biriktirilen enerji açığa çıkmak için fırsat kollar. Ya saatçi ustalarının yaptığı gibi zemberekte biriken enerji kontrollü olarak bir mekanizmanın çarklarını çevirir, faydalı bir işe dönüşür, ya da kontrol edilemezse o enerji her şeyi yıkarak açığa çıkar; ama mutlaka açığa çıkar. Usta o kişidir ki, biriken o enerjiyi faydalı bir işe dönüştürmek üzere sanatın en ince işçiliğini icra ederek mekanizmalar kurar. Bunun için öncelikle sağlam bir vicdan, sanatkar bir kalp, engin bir sabır, çok yönlü bilgilenme, öğrendiklerini hazmedecek ve yeni bilgiler sentezleyecek ince bir zeka ve kendisinden önce bilgiyi biriktirmiş olan bilgi emekçilerine saygıya ihtiyaç var.

Tarihin zembereği son yüzyılda bölgemizde çok büyük enerji biriktirdi. Artık zembereğin sıkışacak boşluğu kalmadı, ya yay boşalacak, ya da kurulacak boşluğu kalmamasına rağmen kurmaya zorlayan anahtar kırılacak. Zemberekte enerji biriktiren iki büyük ihtilaf sadece bölgenin değil artık tüm Dünya’nın da gündemine olanca cesametiyle oturmuş durumda. Biri Filistin diğeri de Kürt sorunu. Hal böyle olunca, iki tarihi sorunun mağdurlarının, birinin aleyhine olanın diğerinin lehine olamayacağının idrakinde olarak birbirleriyle dayanışması en doğru yaklaşım olur.

Filistinliler, tüm insanlığın sabrını çileden çıkaracak boyutta İsrailin soykırımına uğrarken, ABD ve İngiltere’ye egemen siyasi akıl, bir taraftan soykırımcıyı askeri, diplomatik ve ekonomik olarak desteklerken ve ödüllendirircesine Suriye içlerine doğru yayılmacılığına göz yumarken diğer taraftan da İsrail’in vekil gücü olarak savaşı Yemen’e taşımaktan çekinmediler. Yaşanan bu vahşet ve yayılmacılığı ne bölge devletlerinin ne de küresel egemen güçlerin önlemeye güçleri ve niyetleri var.

Doğru’dan Filistin’e komşu olmasalar da çoğu bölge devleti, insanlığın tahammül istiabını zorlamakta küresel egemenlere işbirlikçiliği yapıyor.

Karabağ savaşında Ermenistan’a karşı destek aldı diye duyduğu şükran borcuyla soykırıma karşı sessiz kalarak İsrail’le askeri-ekonomik ilişkilerini derinleştiren Azerbaycan; ya da Türkiye’nin baskısı ve şiddetiyle temel haklarını ya da siyasal kurumlarını yeterince gerçekleştiremeyen bazı Kürt oluşumların İsrail’e petrol sevkiyatı; ve de Suriye’de oluşmasına engel olamadığı Kürt yapılanmasını kendi istediği kıvamda tutmak amacıyla ABD’nin desteğini alabilmek için İsrail’e petrol ve sanayi ham madesi ticaretini kesmeyen Türkiye’nin tutumu, bu kabil işlerdendir. Üstelik Suriye sahası bağlamında düşünülecek olursa, ilginç olanı, tüm bu yaşananların, iddialara göre, Türkiye’nin kurmayı düşündüğü askeri üslerin İsrail tarafından hava saldırılarıyla yerle bir edildiği dönemde de devam ediyor olmasıdır.

Anlaşılan, bir taraftan Suriyeli Kürt grupların aralarındaki ihtilafları gidererek adem-i merkeziyetçi Suriye perspektifinde buluşmaları, diğer taraftan da Kürtler’den aldıkları ilhamla benzer talepler dile getiren Dürzi ve Aleviler’in yaklaşımları, ne oldu bittiyle Suriye halklarına anayasa ve hükumet dayatan Colani’nin ne de Colani’yi siyasal körlükte teşvik eden Türkiye’nin daha fazla bu tutumlarını sürdürmeye mecallerinin kalmadığını gösteriyor. Nitekim son günlerde Türk Savunma Bakanı Yaşar Güler’in Suriye’deki Kürt siyasi oluşumundan bahsederken “terör örgütü PKK uzantısı” sıfatını kullanmadan doğrudan SDG ifadesini kullanması, Türkiye’nin gücünün sınırlarını anladığı gösteriyor. Öyle anlaşılıyor ki devlet eliti, son 100 yıldır yaşamakta olduğumuz ve 41 yılını ise son derece kanlı geçirdiğimiz Kürt sorununu ebadını ve müstakbel maliyetini geç te olsa anlamaya başlamış.

Umalım, bölgesel düzeyde enerji biriktiren zemberek, ülke içinde de öncü siyasilerin ve akil insanların makul ve gerçekçi dokunuşlarıyla daha fazla yıkıcı sonuçlar üretmeden faydalı enerjiye dönüştürülebilir.

Tıpkı son 5 gününü yoğun bakımda uyutularak geçiren, böylece eksikliği toplumun her kesimince hissedilen aziz hemşehrim, güzel insan Sırrı Süreyya’nın yaptığı gibi. Bu topraklarda yaşanan tüm inançların ortaklaştığı irfani değerleri, insanlık teknesinde öylesine ince bir sanatla işleyerek öylesine herkesin kendinden bir parça bulabildiği bir hamuleye dönüştürüp gönül bağları oluşturdu ki, vicdanınında araz kalmamamış en muhalifinin bile kalbine bir bahar nefesi estirebildi.

Sırrı Süreyya’ya acil şifalar diliyorum. Tarihin zembereğinin biriktirdiği yıkıcı enerjiyi sanatkarane işçiliğiyle faydalı çıktılara dönüştürecek çabasının, sadece Kürt sorunu bağlamında değil başta Filistin sorunu olmak üzere tüm küresel sorunlarda eksikliğini duyduğumuz ortak irfani değerlere atıf yapan pusula mesabesinde olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Dualarımız, Allah’ın Sırrı Süreyya’yı, insanlık sanatının virtüözünü, ailesine, sevenlerine ve tüm insanlığa bağışlamasınadır.

* ilketv.com.tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar İlke TV’nin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.