• Ana Sayfa
  • Gündem
  • 🟣 25 Kasım’a doğru | Yerel yönetimlerde kadın mücadelesi

🟣 25 Kasım’a doğru | Yerel yönetimlerde kadın mücadelesi

Van Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Neslihan Şedal, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde eş başkanlık sistemi ve yerel yönetimlerde kadınların politika üretebilmesi için verdikleri mücadeleyi anlattı.

🟣 25 Kasım’a doğru | Yerel yönetimlerde kadın mücadelesi
🟣 25 Kasım’a doğru | Yerel yönetimlerde kadın mücadelesi
Şirin Bayık
  • Yayınlanma: 19 Kasım 2024 18:13

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü kapsamında İlke TV’nin sorularını yanıtlayan Van Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Neslihan Şedal, yerel yönetimlerde hedeflerinin ‘kadınların şiddete, ekonomi-politiklerinin gasp edilmesine karşı bir araya gelebilmesi, yeniden bu alanların açılabilir olması, kadına şiddetle mücadele hattını birlikte örmesi dönük kurumsallaşmaların gerçekleşmesi’ olduğunu söyledi.

31 Mart 2024 seçimlerinde DEM Partili Van Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı olarak seçilen Neslihan Şedal, uzun süre kadın çalışmaları yürüttü. Mahalle meclisleri, Özalp Belediyesi Kadın Politikaları Müdürlüğü’nde çalışan Şedal, kadına şiddet ve zorla yerinden göç ettirilen aileler üzerine proje çalışmalarında yer aldı. Kadın eğitim araştırma, kadın ekonomisini geliştirme alanında birçok projeyi hayata geçirdi. 7 yıl jineoloji alanında çalışan Şedal, çalışmalarına Van Büyükşehir Belediyesi’nde devam ediyor.

‘Kadın hakikatini bilmeden kadına yönelik kırımın nedenini anlatmak sığ kalır’

Kadın mücadelesinin bin yıllara uzandığını hatırlatan Şedal, bu paralelde kadın mücadelesinin aynı zamanda iktidarların hedefi olduğun söyledi. Bunu kadın hakikatine karşı bir savaş olarak tanımlayan Şedal, “Bin yıllardır kadınlara, kadınların toplum içerisinde yarattığı hakikate dönük çok ciddi bir saldırı var. Aslında bu hakikati tam bilmeden bu katliamın, bu kadın kırımının neden kaynaklandığını ifade etmek biraz sığ kalabilir. Bu sebeple kadın özgürlükçü yaşamlar, kadınların öncülüğünde toplumsal değerin üretildiği yaşamlara bakmak lazım. Çünkü bu yaşamların herkes için özgürlük, adalet, eşitlik, vicdani bir toplum inşa ettiğini, hiyerarşik yapılanmaların olmadığını, cinsiyetçi yapılanmaların olmadığını dolayısıyla iktidar zihniyetinin kendini yaşatmadığı bir toplumsal formdan bahsediyoruz. Bin yıllardır aslında bu toplumsal formu ortadan kaldırabilmek için kadın şahsında toplumsal değerler yok edilmek isteniyor. Kadın katledilerek, intihara sürüklenerek bu toplumsal formlar yok edilmek isteniyor. Bizler bu politikalara karşı bu değerleri koruyabilmek adına erkek egemen zihniyete karşı sürekli mücadele ediyoruz” dedi.

‘Bir hareketin toplumsallaştırılabilmesi için yerel yönetimler çok önemli bir alandır’

Kadınların tarih boyunca mücadelesinin yanı sıra 21’inci yüzyılda esas aldıkları ‘Jin, Jîyan, Azadî’ felsefesini ise şöyle anlatıyor;

“Anasoylu toplumun atan damarlarının her dönem kendini çok ciddi yaşattığını ve 21’inci yüzyılda özellikle şunda Jin, Jîyan, Azadî felsefesinin topluma yayılmak istenerek yeniden bu yaşam formunu hayata geçirmek için bir çaba sarf ediliyor. Bizler de kadın hareketi olarak toplumun her alanında mücadele ediyoruz, kültürel alanda, dil alanında, yerel yönetimler alanında, siyaseten bir mücadele yürütüyoruz. Ama en nihayetinde bizler biliyoruz ki her yapılanma, her hareket, her ideoloji hayata kendi bakış açısını toplumsallaştırabilmesi için yerel yönetimler çok önemli bir alandır. Kadınların yerellerde politika üretebilmesi, siyaset yapması daha etkin bir şekilde bu mücadeleyi örgütlü kılabiliyor. Bizler de kadına yönelik şiddetle mücadele edebilmek için, kadınların yeniden kendi tarihini açığa çıkarabilmesi için, kendi farkındalığını yaratabilmesi için ve en nihayetinde ekonomi-politiğini örebilmek için yerel yönetimlerde çok güçlü çalışmalar yürütüyoruz. En önemli olan da bizler için tam da tahayyülünü kurduğumuz, tam da hayata geçirmek istediğimiz özgür eş yaşam paradigmasının hayata geçmesi için, eş başkanlık sistemi ile bu modelin daha güçlü örülebileceğini ifade ediyoruz. Politika üreterek, kadın erkek eşitliğini savunan bir yerden, eşit temsiliyeti savunan bir yerden ama salt kaba bir cinsiyet meselesinden ibaret olmayan, aynı zamanda özünü toplumdan alan, toplumun dinamiklerini çok güçlü bir şekilde bu modelin içerisinde hayata geçirebilen bir modelden bahsediyoruz.”

Eş başkanlık sistemi

Partisinin ‘mor çizgimiz’ olarak tanımladığı ve bütün kurumlarında hayata geçirdiği Eş başkanlık sisteminin kadın-erkek eşitliği açısından önemli bir model olduğunu belirten Şedal, bu formun da yine iktidarın hedefinde olduğunu belirtti. Şedal, bu model hakkında “Toplumdaki her kesimi özne haline getirebilen her kesimin bahsettiğimiz model üzerinden yaşatabildiği, demokratik siyasetin, üçüncü yol çizgisi tam da kadın erkek eşitliğinin başladığı yerde topluma sirayet etmesi anlamında eş başkanlık sisteminin çok güçlü bir rolünün olduğunu ifade ediyoruz” değerlendirmesi yaptı. Devamında ise “Herkes için özgürlük, adalet, eşitlik ifade eden bu formun son dönemlerde iktidarın hedefi haline geldiğini görebiliyoruz. Çünkü böylesi bir yaşam formu içerisinde iktidar aklı, hiyerarşik yapılanma, kapitalist modernite ve beraberinde getirdiği yıkım formlarının içerisinde yaşayamayacağını bildiği için bu özgürlükçü yaşam formuna çok güçlü bir saldırıyı, halka hizmet eden kurumların gaspıyla da görebiliyoruz. Dolayısıyla yerellerin kendini yönetebilmesi, kendi sorununu çözebilmesi hele hele bunun öncülüğünü kadınların yapması hedef haline alınıyor” şeklinde konuştu.

‘Kayyımlar kadın düşmanı politikalar üreterek kadın kazanımlarını hedef alıyor’

Öte yandan geçtiğimiz günlerde gerçekleşen kayyım atamalarını da bu bağlamda değerlendirdi: “Erkek egemen zihniyete karşı mücadele ederken yeniden kadın kazanımlarına saldıran kayyımların atama sürecine denk geliyoruz. Van’da bir girişim oldu, daha sonra Hakkari halkının iradesi gasp edildi. Daha sonra Esenyurt’ta halkların birlikte bir yaşam formu oluşturmasına dönük bir irade gaspı gerçekleşti. En nihayetinde kadın özgürlükçü çizgimizin, eş başkanlık modelimizin en güçlü şekilde topluma sirayet edebileceğinin örneği olan Batman’da, Mardin’de, Halfeti’de irade gaspının gerçekleştiğini gördük. Kayyım politikaları ile özellikle kayyımların kadın düşmanı politikalar ürettiğini kadınların kazanımlarını hedef aldığını, kadın kurumlarının kapatıldığını, kadınların iletişim kanallarının kesildiğini görebildik. Şimdi bizler elbette ki uzun süredir yerellerde kadın kentleri iddiamıza dönük saldırıları ifade edebiliriz.”

‘Kayyımlar kadın kurumlarını tek tek kapatarak kadın kırım politikasını derinleştirdi

Yerel yönetimlerde kadınların politika üretebilmesinin önemine değinen Şedal, yerel yönetimlerdeki çalışmaları ile kadınların şiddetten uzaklaştırılması ve kadın kazanımlarının kalıcılaşmasını amaçladıklarını söyledi. Uzun süredir bu politikayı yürüttüklerini belirten Şedal, “Bizim arkadaşlarımız geçmiş dönemlerde kadınların şiddete, ekonomi-politiklerinin gasp edilmesine karşı bir araya gelebilmesi, yeniden bu alanların yeniden açılabilir olması, kadına şiddetle mücadele hattını birlikte örmesi dönük kurumsallaşmalar gerçekleşmişti. Kadın dayanışma merkezleri, kadın üretim atölyeleri, kadın akademileri, kadınların şiddet ortamından uzaklaşıp daha özgür yaşayabileceği alanlar inşa edildi. Yine kadınların sanat ürettiği, kadını üretimden koparıldığı alanlarda tekrar üretime dahil edildiği alanlar örgütlenmişti. Dolayısıyla kayyımlar bu alanları tek tek kapatarak, kadınları tekrar şiddet ortamına alınarak tecrit altına almak istendi. Bu süreçle birlikte çok ciddi bir kadın kırım politikası derinleşti, kadın yoksulluğu derinleşti, kadınlar eğitim ve akademiye erişebilme imkanı kısıtlandı. Bizler seçildikten sonra hızlıca tam da iddiamıza denk gelecek şekilde yeniden kadınların bir araya gelebilmesi, kadınların bu alanlara erişebilmesi noktasında iletişim kanallarını açtık. Kadın masaları, kadın dayanışma merkezleri, kadın yaşam merkezleri gibi alanlar açtık. Üç koldan çalışmalarımızı yürütüyoruz. Bir yandan kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda başvurular alıyoruz, kadınların beyanları doğrultusunda. Ne talep ediyorlarsa o doğrultuda biz de çalışmalarımızı yapıyoruz. Bir yandan kadın istihdamını ve üretim alanlarını kendi emeklerinin karşılığını alabilecekleri alanlar üretiyoruz. Mesleki kurslardan, sanatsal üretime katkı sağlamak amacıyla kadın akademileri, kadın üretim kütüphaneleri gibi alanlar açıyoruz. Bu gibi çalışmalarımız güçlü bir şekilde de devam edecek” dedi.

‘Kadın özgürlük sorunu çözülmeden hiçbir toplumsal sorun çözülemez’

Şedal, toplumsal olaylarda özellikle kadınların ilk refleksi vermelerinin nedenini ve bunun amacını ise şöyle aktardı; “Geldiğimiz gelenek ve fikriyat, kadın özgürleşmeden toplumun özgürleşemeyeceği. Dolayısıyla kadın özgürlük sorunu çözülmeden hiçbir toplumsal sorunun çözülemeyeceği tespiti üzerinden kendini örgütlüyor. Elbette ki ataerkil sistemin yarattığı yıkımlara dair kadın hakikatinin hedef alındığı bir gerçeklik söz konusu iken elbette ki kadınların ilk refleksi vermesi çok normal. Çünkü biz bu fikriyat üzerinden kendimizi örgütlüyoruz ve toplumsallaştırma gerekçemiz de bu fikriyat üzerinden şekilleniyor. Kadın özgürlük sorunu için mücadele yürütürken sadece kadınların alanlarda direnmesi yeterli değil. Bir kere erkeklerin de bu erkeklik zihniyeti ile yüzleşmesi ve kopması gerekiyor. Bu katliamdan bu kırım politikaları, yıkma ve yok etme zihniyetinden koparak bununla mücadele etmesi gerekiyor. 25 Kasım’da onlara da çağrı yapalım, onlar da alanlarda erkek egemen zihniyetin onları da mağdur ettiği anlayışa karşı mücadele ettiği bir hat örmeyi ifade etmeleri gerekiyor.”

‘Kadınların sözünü güçlü kurabilmesi için el ele omuz omuza yürümesi gerekiyor’

Kadın mücadelesinin bir güne sıkıştırılamayacağını da ekleyen Şedal, her an mücadele ve dayanışma çağrısında bulundu.

“25 Kasım’a doğru giderken bütün kadınlara buradan kadına yönelik şiddetle mücadele hattımızı daha güçlü kurabilmek için bütün kadınların her alanda sözünü de güçlü kurabilmesi ve şiddete karşı mücadele etmemiz için el ele, omuz omuza yürümemiz gerektiğini ifade ediyorum. Bu mücadele belirli günlere sıkıştırılamaz, Her an erkek egemen zihniyetle mücadele ediyoruz. Çünkü kendini her an yeniden üreten bir akıldan bahsediyoruz. Kadın hakikatini hedef alan bu zihniyete karşı her an mücadele ediyoruz, edeceğiz.”