10 Ekim Ankara Gar Katliamı’nda firari sanıkların yargılandığı dava, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Duruşmaya, 10 Ekim’de hayatını kaybedenlerin aileleri katıldı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen, CHP İstanbul Milletvekili Ali Gökçek, DEM Parti Mersin Milletvekili Ali Bozan ile siyasi parti ve sendika temsilcileri de izledi.
‘Derhal soruşturma açılmalı’
Duruşmada söz alan ailelerin avukatı İlke Işık, Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 6. İdari Dava Dairesi’nin, Gaziantep Valiliği’nin 10 Ekim Ankara Tren Garı Katliamı’na ilişkin olarak Gaziantep Emniyet Müdürlüğü personeli hakkında verdiği “soruşturma izni verilmemesi” kararını kaldırdığını hatırlatarak, “Derhal soruşturma açılmalı” dedi.
Duruşmada ailelere de söz verildi. 10 Ekim Barış Derneği Eş Sözcüsü İshak Kocabıyık, “104 kişinin katledildiği bir katliama, katliam bile diyemiyorsunuz. Devlet kurumlarının bilgisi dahil olmadan katliam olmaz. Adaletin tesis edilmesi gerekiyor. Bir daha başka katliamlar olmasın diye mücadele ediyoruz. Yarın böyle bir katliam olsa sorumluluk hissedecek misiniz? Hala IŞİD tehlikesi var. Biz barış ve adalet istiyoruz” dedi.

Patlamada hayatını kaybeden Ata Önder Atabay’ın annesi Halime Atabay ise “Anneyiz, çocuklarımızı toprağa verdik. Binlerce acıyla yaşıyoruz; vicdanınız rahat mı? Biraz vicdanınız varsa kaleminizi kırın. Adalet istiyoruz” diye konuştu.
Hayatını kaybeden Korkmaz Tetik’in annesi Zöhre Tetik, adalet talebini yinelerken, “Herkes bu davayı takip ediyor. Bu katillerin yargılanması sizin elinizde” dedi.
‘Düşman hukukunu reddediyoruz’
Babasının barış umuduyla Rize’den Ankara’ya geldiğini hatırlatan Çağlayan Bozacı da “Biz bu ülkenin yurttaşları olarak bu düşman hukukunu reddediyoruz. Biz yurttaş hukuku istiyoruz. Bu ülkenin tarihi, adalet arayış tarihidir. Bu sıradan bir hukuk davası değildir. Siz sorumlusunuz. Hangi polis, hangi vali yaşam hakkından daha kutsaldır? Hangi devlet hakikatin kendisinden daha kutsal olabilir” diye sordu.
Patlamada oğlunu kaybeden anne Derman Doğan, “Oğlum Güney adalet için, barış için geldi. Hayalleri, umutları vardı. Ankara’da IŞİD elini kolunu sallayarak 104 kişiyi katletti. Adalet arıyorum. Emniyetten kimseyi yargılayamıyoruz; elbet bir gün yargılanacaklar. Onsuz yaşamak çok zor, nefes alamıyorum” dedi.

‘Adalet toplumsal vicdandadır’
10 Ekim’de yaralanan Ayşegül Duman ise “10 yıldır yaşam haklarımız ihlal edildi. Bütün katliamların arkasında kamusal sorumlular var. Bunlar nasıl firari, niye bulunamıyor? Barış ve adalet istiyoruz. Adalet toplumsal vicdandadır. İleride çocuklarınızın, torunlarınızın yüzüne bakmak için adaleti inşa etmelisiniz” diye konuştu.
Patlamada kızını ve kardeşini yitiren İzzettin Çevik, barış ve öç kelimelerinden bahsederek, “Barış için çocuklarımızı öldürdüler. Bizim öcümüzü alın. Hukuk bunun için var” derken; İhsan Işıktaş ise “Buradaki anneler kendi evlatlarının canının alındığına şahit oldu. Barışın tesis edilmesi için adaletin tesis edilmesi gerekiyor” diye konuştu. Patlamada kızını kaybeden Ali İzzet Sarıkaya da “3 polis burada yargılanmalı” dedi.
10 Ekim’de eşini kaybeden Evrim Mak, davanın peşini bırakmayacaklarını söyledi. Eşini kaybeden Serpil Kızılçay da “Biz 10 yıldır mahkeme koridorlarındayız. Görevinizi yerine getirin” ifadesini kullandı. Elif Özdemir ise “Yemininizi hatırlayın, görevinizi yapın” diye konuştu.
Patlamada oğlunu kaybeden Mustafa Doğan, “Ankara’da barışı bombaladılar. Bir gün bu ülkeye adalet gelecek” derken; kızını kaybeden Ümit Kanlıoğlu ise “Hukuka bir güvensizlik var. Neden? Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta, Suruç’ta katliam yaşandı. Organize edenler bulunamadı. Biz adalete nasıl güveneceğiz” diye sordu.
Duruşma 30 Haziran’a ertelendi
Mahkeme heyeti, ara kararında Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kamu görevlileri hakkında yürütülen soruşturmanın akıbetinin araştırılmasına, kamu görevlileri hakkında ne gibi işlem yapıldığına dair bilgilerin belgeyle mahkemeye bildirilmesine karar vererek duruşmayı 30 Haziran’a erteledi.

Ne olmuştu?
103 kişinin hayatını kaybettiği, yüzlerce kişinin yaralandığı 10 Ekim Ankara Katliamı’ndan 10 gün önce, 30 Eylül 2015’de katliamın faillerinden Yakup Şahin ve Hüseyin Tunç, gübre almak üzere gittikleri dükkan sahibi tarafından şüphelenilerek polise ihbar edildiler.
İhbar görüşmesinde kendisinin gübre bayisi olduğunu söyleyen kişi, işyerine gelen ve durumundan şüphelendiği bir şahsın üzerinde 33 nitrat yazısı bulunan gübreden almak istediğini, kendisinin de gübre almak isteyen şahsa zimmet karşılığında verebileceğini söylemesi üzerine şahsın iş yerinden ayrıldığını söyledi. Ancak emniyet 10 gün öncesinde yapılan ihbara rağmen failleri engellemedi.
10 Ekim davası avukatları 27 Ocak 2021’de Antep Cumhuriyet Başsavcılığına katliamı gerçekleştiren failler hakkındaki ihbarı yok sayarak işlem yapmayan dönemin emniyet yetkilileri hakkında “Kasten ihmali davranışla insan öldürme”, “Suç delillerini yok etme” ve “Görevi kötüye kullanma” suçlarından suç duyurusunda bulundu.
Savcılık şikayet üzerine ilgili emniyet görevlileri hakkında Antep Valiliğinden soruşturma izni istedi. Valilik ise izin vermedi.
Katliamı engellemeyen personelin soruşturulmasına izin vermeyen valiliğin kararında şu ifadeler yer aldı:
“Bir gübre bayiine giderek gübre almak isteyen ancak daha sonra almaktan vazgeçen bir şahsın eyleminin basit şüphe mahiyetinde bulunduğu, konuya muttali olan Cumhuriyet Savcılığınca da sadece olayın araştırılması şeklinde talimatının bulunduğu, ilgili kolluk birimlerinin, somut olayda olayı basit şüphenin ötesinde daha da ciddiyetle ele alarak, yukarıda işlem sürecinde de görüldüğü üzere üzerine düşen görev ve sorumlulukları zamanında yerine getirdiği incelenmiştir. Aksine düşünce halinde her basit şüphe olayında kolluk birimlerinin 24 saat süresince tüm kişi ve durumları devamlı izleme ve takip görevinde bulunma sorumluluğunun ortaya çıkabileceği, gerek terörle mücadele gerekse asayiş olaylarının önlenmesi kapsamında, tüm terör ve asayiş olaylarının meydana gelmesinin önüne geçilmesinin hayatın normal akışına aykırılık arz ettiği, nitekim idarenin tüm çabalarına, tüm tedbirlerine rağmen ortaya çıkan kişisel veya toplumsal zararlarda devletlerin kusursuz sorumluluğunun kabul edildiği görülmektedir.”
Bunun üzerine 10 Ekim davası avukatları valilik kararına karşı Bölge İdare Mahkemesine dava açtı. Mahkeme gerekli idari süreci yürütmeksizin soruşturma izni vermeyen valiliğin kararını kaldırdı ve olaya ilişkin ön inceleme raporu hazırlanmasını, sorumlu emniyet personellerinin belirlenmesini istedi.
Antep Emniyeti rapor hazırladı. Raporda ilgili emniyet personelinin dönemin Antep İl Emniyet Müdür Yardımcısı, Terörle Mücadele Şube Müdürü ve Terörle Mücadele Şube Müdür Yardımcısı olduğu belirtildi ancak soruşturmaya gerek olmadığı öne sürülerek yine aynı kararı verdi. Avukatlar bu karara da yine itirazda bulundu. Bölge İdare Mahkemesi de bu itiraz üzerine soruşturma için valilik iznine gerek olmadığına hükmetti.



