14. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali sona erdi

14. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali, 22-28 Kasım tarihleri arasında düzenlendi. Festival süresince “adalet” temalı filmler izleyicilerle buluştu. Festival Başkanı Adem Sözüer, Uluslararası Suç ve Ceza Festivali hakkında İlke TV’ye konuştu.

14. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali sona erdi
14. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali sona erdi
Yeşim Yıldız
  • Yayınlanma: 29 Kasım 2024 13:54

Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali, “Herkes için Adalet” mottosuyla 14. senesinde de devam etti.

22- 28 Kasım tarihlerinde düzenlenen festivalde, “adalet” temalı filmler İstanbul’da 3 farklı mekânda izleyiciyle buluştu.

14. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali, Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda düzenlenen kapanış töreninde Altın Terazi Yarışması ödüllerinin sahiplerini bulmasıyla sona erdi.

Sinema ve akademi dünyası bir arada

Festivalin Başkanı Prof. Dr. Adem Sözüer, Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali’ni İlke TV’ye anlattı.

Sözüer, 14. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali’nin sinema ve akademi dünyasını ortak bir platformda buluşturan bir festival olduğunu söyleyerek, adalet konulu filmler ve adalet konulu toplantılarla iki dünyanın bir araya getirildiğini aktardı.

Sözüer, Türkiye’de daha önce gösterime girmemiş adalet konulu filmlerin çeşitli sinemalarda gösterime girdiğini söyleyerek devam etti:

“Bu tür filmler yapılırken biz tabii ki yönetmenin ve yapımcının fikrinin ne olduğunu bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey o filme bakarken adaletle ilgili ne hissettiğimiz. Bu duyguların ortaya koyulması için de paneller düzenliyoruz.”

Bu seneki festivalde “Filistin’le dayanışma” mesajı da öne çıktı:

“Gazze’de soykırım girişimi yapılırken canlı olarak çekilen bir film var. Gerçekten görülmesi gereken bir film. Filistin’le dayanışma kapsamında sadece film göstermiyoruz. Aynı zamanda büyük bir Filistin paneli yaptık. Orada Filistinlilere yönelik ayrımcılık ve soykırım girişimleri dahil her konu masaya yatırıldı. Festivalde, filmlerle akademik program el ele adalet fikrine doğru yürüyor.”

Festivalin en önemli özelliğinin bir “adalet kumbarası” oluşturması olduğunu dile getiren Sözüer, şunları söyledi:

“Türkiye, Avrupa Birliği sürecinde büyük ceza hukuku reformları yapmıştı. Bunlar dünyada örnek gösterilen reformlardı. Fakat reformları yapmak yetmiyor; onların kâğıt üstünden ayaklanıp hayata geçmesi ve uygulanması gerekiyor. Asıl önemli tarafı bu. Bu yüzden ‘Acaba bu büyük reformları nasıl hayata geçirebiliriz, bunun için nasıl farkındalık yaratabiliriz?’ diye sorduk. Sinema sanatının özgür ve bağımsız dili bize çok yardımcı olur diye düşündük ve bu film festivalini düzenledik. İsmin ‘Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali’ olması da meşhur romandan dolayı. En çok yakıcı adaletsizlikler suç ve ceza alanında yapılıyor. Biz o alandaki adaletsizlikleri giderebilirsek diğer alanlardaki adaletsizlikleri giderme imkânımız daha fazla olur. Bu yüzden festivalin adını Suç ve Ceza Film Festivali koyduk.”

‘Festivalimize kitaplı festival deniyor’

Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali’nin bir özelliği de dünyada ilk ve tek olması. Adem Sözüer, festivali diğerlerinden ayıran yönünü açıkladı:

“Her sene akademik bir program yapıyoruz ve bu programda konuşulanlar her sene yayımlanıyor. Bazen iki cilt şeklinde kitap yayımlıyoruz. O yüzden festivalimize ‘kitaplı festival’ deniyor. Belki de ilk defa bir film festivalinde, farklı üniversitelerden öğrenciler bir araya geliyor, filmleri izliyor ve o filmlerden edindikleri izlenimleri anlatıyor. STK’lar da var. Onlar da bizim en büyük destekçilerimiz arasında. Evvelki sene başlığımız “Kadın Erkek Eşitliği” idi ve programın adı da “Eşitiz” idi. Öğrencileri, kadınları, toplumun çeşitli kesimlerine mensup akademisyenleri, düşünce kuruluşlarını bu adalet kumbarasında topluyoruz.”

İfade ve düşünce özgürlüğüne dair filmlerin de seçkide yer aldığını söyleyen Adem Sözüer, festivalin “sosyal adalet” vurgusuna da değindi:

“Yoksulluk ve ekonomik eşitsizliğe karşı özellikle sosyal adalet vurgumuz var. Nitekim bir yıl konumuz yoksulluktu ve sadece yoksulluğu konuştuk. O yüzden insan haklarının sadece belli bir boyutuyla değil, tüm insan haklarıyla ilgili olarak ve sosyal adaleti de kapsayan bir anlayışla devam ediyoruz.”

‘Sinemaları seyircisiz, adaleti yalnız bırakmayın’

Sözüer, festivalin geleceğine yönelik hedeflerini de anlattı:

“En büyük hedefimiz seyircilerin sinema salonlarını doldurması. Çünkü ancak o sayede adalet konusunda insanların daha çok meşgul olmaları, kafa yormaları; başkaları haksızlığa uğrarken düşüncelerini benimsemese bile onların haklarını savunmaları gibi bir anlayışın ortaya çıkması mümkün olabilir. Sinema salonlarının dolması ve adalet filmlerinin etkin bir şekilde izlenmesi en önemli hedefimiz.

Umarız festivalin 15. yılında da adaletle ilgili göstereceğimiz filmlerin etkisi olur. Türkiye ve dünya adaletin daha çok sağlandığı bir yer olur. Bu umutla yola çıktık ve bu umutla yolumuza devam edeceğiz. İşimizin ne kadar zor olduğu görülüyor. Fakat biz bütün zorluklara rağmen herkes için adalet demeye devam edeceğiz. Ve herkese söylemimiz şu: Sinemaları seyircisiz, adaleti yalnız bırakmayın.”