Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanmasını talep etmek amacıyla 1995 yılından bu yana Galatasaray Meydanı’nda oturma eylemi yapan Cumartesi Anneleri, 1035. haftada da bir araya geldi. Bu haftaki eylemde, “Demokratik siyasette ısrar ettikleri için gözaltında kaybedilen Kürt siyasetçiler Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz için adalet istiyoruz.” denildi.
‘Demokratik dönüşüm hepimizin hakkıdır’
Cumartesi Anneleri ve İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyonu tarafından yapılan ortak açıklamada, demokratik siyasetin engellenmesinin Türkiye’yi demokrasiden ve haklardan uzaklaştırdığı ifade edildi. Ayrıca, demokratik siyaset kanallarının kapalı tutulmasının ve toplumsal muhalefetin düşmanlaştırılmasının, toplumda keskin bir siyasi kutuplaşma yaratarak sorunları çözümsüz bıraktığı vurgulandı.
Açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“Artık yeter! Barış içinde, onurlu bir yaşam hepimizin hakkıdır. Özgür, eşit, adil bir yaşam hepimizin hakkıdır. Tüm sorunların konuşarak, müzakere edilerek demokratik yöntemlerle çözüldüğü, insan odaklı, hak odaklı siyasetin egemen olduğu bir ülke hepimizin hakkıdır. Bu haklarımızın güvence altına alınacağı bir demokratik dönüşüm hepimizin hakkıdır.”
Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz’in kaybedilişi
2000 yılında Silopi’de HADEP ilçe teşkilatını açmak üzere çalışmalar yürüten 25 yaşındaki Serdar Tanış ve arkadaşları, bölgedeki Şırnak İl Jandarma Alay Komutanı General Levent Ersöz ve Silopi İlçe Jandarma Karakol Komutanı Yüzbaşı Süleyman Can’ın tehdit ve baskılarıyla karşılaştılar. Buna rağmen 3 Ocak 2001 tarihinde HADEP ilçe teşkilatını açan Serdar Tanış, bu süreçte İlçe Başkanı oldu. Ancak baskılar daha da arttı.
25 Ocak 2001: son görüşme
Serdar Tanış ve ilçe yöneticisi Ebubekir Deniz, 25 Ocak 2001 tarihinde Silopi Jandarma Komutanlığı’na çağrıldı. Komutanlıkta bir süre kaldıktan sonra, kendilerinden bir daha haber alınamadı. Silopi Jandarma Komutanlığı, beş gün boyunca Tanış ve Deniz’i görmediklerini açıkladı. Ancak kamuoyu baskısının artmasının ardından Şırnak Valisi Hüseyin Başkaya, çiftinin 25 Ocak’ta Jandarma Komutanlığı’na geldiklerini ancak yarım saat sonra ayrıldıklarını belirtti.
Baba Tanış’ın açıklamaları
Serdar Tanış’ın babası Şuayip Tanış, kamuoyuna yaptığı açıklamada, oğlunun kaybolmasından önce Şırnak İl Jandarma Komutanı Levent Ersöz tarafından sürekli tehdit edildiğini ve Ersöz’ün, oğlunun parti çalışmaları nedeniyle Diyarbakır’a gitmesine karşı olduğunu söyledi. Şuayip Tanış, “Oğlum Diyarbakır’dan geldiğinde, Silopi İlçe Jandarma Karakolu’na çağrıldı. Gitti, bir daha da dönmedi” dedi.
Sonuçsuz kalan aramalar
İnsan hakları örgütleri, aydınlar ve BM Yargısız ve Keyfi İnfazlar Komisyonu, Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz’in kayboluşunu araştırmak için devreye girdi. Ancak tüm girişimler sonuçsuz kaldı. Dosya, 2015 yılında takipsizlik kararıyla kapatıldı. Ayrıca, Cizre Sulh Ceza Mahkemesi’nin takipsizlik kararına yapılan itiraz reddedildi.
Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararları
Aileler, 2015 yılında Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Ancak 2019 yılında AYM, başvuruyu süre aşımı gerekçesiyle reddetti. 2005 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Tanış ve Deniz’in kaybolmasından devletin sorumlu olduğu kararına varmış ve Türkiye’yi oybirliği ile mahkûm etmişti. Türkiye, AİHM kararını tam olarak uygulamamış ve yalnızca tazminat ödemekle yetinmiştir.
‘Kaç yıl geçerse geçsin vazgeçmeyeceğiz’
Cumartesi Anneleri, 1035. haftada, adli ve siyasi makamları göreve çağırarak, AİHM kararının yerine getirilmesini talep etti. Açıklamada, Tanış ve Deniz’in kaybolmalarının açığa çıkarılmasını ve suçluların cezalandırılmasını isteyen Cumartesi Anneleri, “Kaç yıl geçerse geçsin, Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz. Devletin evrensel hukuk normlarına göre hareket etmesi gerektiğini hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz” dedi.
‘Zaman her şeyin ilacı diyorlar ya, bizim düşmanımız oldu’
Ebubekir Deniz’in kızı Ceylan Deniz’in mektubu okundu. Babasını henüz 5 yaşındayken kaybeden Ceylan Deniz, şunları kaydetti:
“Değerli Cumartesi Anneleri, kardeşlerim, benim gibi sevdiklerini kaybetmiş ailem,
Silopi’den size sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Yılların mücadelesini verdiğiniz için size minnettarım. Yanınızda olmayı çok istesem de maalesef olamadım ama her kayıp yakını gibi gönlüm, her Cumartesi olduğu gibi bugün de sizinle Galatasaray’da.
Ben, Ebubekir Deniz’in kızıyım. 24 yıldır baba yolu bekleyen, bir gün kapı açılır, çıkar gelir diye hiç büyüyemeyen kızıyım. Çocukluğundan çıkamayan, hep 5 yaşında kalan Ceylan Deniz’im ben. Düşünsenize bir gün babanız çıkıyor ve onu son görüşünüz oluyor. O gün kolumuz kanadımız kırıldı, o gün çocukluğumuz bizden alındı. Sahipsiz kaldık.
Zaman her şeyin ilacı diyorlar ya, zaman bizim düşmanımız oldu. Çünkü zaman, babamızla geçirdiğimiz anıları unutturmak istiyor. Oysaki ben, her gün yeniden, yeniden hatırlıyorum babamla yaşadığım kısacık anıları. Çok şey istemedik bu hayatta, sadece ailemizle güzel anlar biriktirmekten başka. Sen gidince çok eksik kaldık babam. Oysaki her çocuğun, babasıyla, annesiyle yaşama hakkı var ama bu hak bizden alındı.
Bazı zamanlarda aklıma geliyor, şimdi çıkıp gelsen, hatırlar mı mıyım seni diye… Sonra aklıma, unutamadığım kokun geliyor. 24 yıldır bitmeyen, tükenmeyen bir hasret, bir bekleyiş, bir umutla bekliyoruz. Ne yazık ki, 24 yıllık süreçte ne adalet işlendi ne de kanun uygulandı. Failler belliyken, meçhul bırakıldı. Çalınmadık kapı kalmadı ama bize ufak bir bilgi dahi verilmedi.
AİHM, Türkiye’yi mahkûm etmesine rağmen hiçbir sonuç alamadık. Bizler, yüzyıllar bile geçse failler hesap vermeden, kayıplarımızın akıbeti açıklanmadıkça davamızdan asla vazgeçmeyeceğiz.
Ebubekir Deniz’in hiç büyüyemeyen 5 yaşındaki kızı, Ceylan Deniz”