26 Nisan 2025 tarihinde Kuzey ve Doğu Suriye’nin Kamışlo kentinde düzenlenen Ortak Tutum ve Birlik Konferansı, Kürt partileri, sivil toplum kuruluşları, kadın örgütleri ve Suriye’nin farklı bölgelerinden Kürt toplumunun çeşitli yapılarının katılımıyla gerçekleşti.
Konferans delegesi ve Suriye Gelecek Partisi Genel Merkez yöneticisi Sîham Dawûd, konferansta alınan kararları ve atmosferi, özellikle kadınlar açısından, Mezopotamya Ajansı’ndan Ceyhan Şahinli’ye değerlendirdi.

(Arşiv)
Yaşanan atmosferi “40 milyon Kürt’ün kalbinin Kamlışlo’da attığını bizzat hissettik” diyerek anlatan Sîham Dawûd, Kürtlerin, barış, demokrasi ve bir aradalığın reçetesini oluşturup buna öncülük eden bir halk olduğunu bir kez daha gösterdiğini kaydetti.
Sîham Dawûd, “Kürt halkının tarihinde çok önemli bir gündü. Kürtleri yok etme, imha politikalarına karşı Kürt siyasi partileri, Kürdistan siyasi partileri, aydınlar, demokratlar bir ağızdan isteklerini dile getirdi. Katılamayanlar konferansa mesajlarını gönderdi. Siz de biliyorsunuz sonuç bildirgesinde bir heyet oluşturulması kararına varıldı. Bu heyetle birlikte hukuki anlamda Kürtlerin kazanılan haklarının korunmasının sağlanmasına dair çalışmalar yapılacak” dedi.
Sîham Dawûd, diğer tüm kimliklerin, inançların bir arada yaşamı ve kadın haklarının yeni şekillenecek Suriye’de nasıl hayata geçirileceğinin konferansın ana konuları arasında yer aldığını belirtti.
‘Kadın sözleşmesinin gerekliliği açığa çıktı’
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ni ayakta tutan kadın devrimi ve kazanımlarının Suriye’nin şekillenecek yeni sisteminde önemli rol oynayacağını vurgulayan Sîham Dawûd, şunları söyledi:
“Özerk yönetimde hem kadın devrimi için hem de kadınların sisteme öncülük etmesi için tarihsel bir zemin mevcuttur. Kadınlar bu süreçte de çok büyük bedeller ödedi. Konferansta, en başta bir kadın sözleşmesi yapılması gerektiği açığa çıktı. Bu sözleşmede tüm kadınların devlet kurumlarında yer alabileceği, eşbaşkanlık sisteminin kurulabileceği bir sistemin garanti altına alınması gerektiği belirtildi. Bu anlamda Suriye kadınlarıyla özerk yönetimdeki kadın sistemine dair bir alışverişimiz mevcut. Buradaki tecrübelerimizi onlara aktarıyoruz. Konferanstaki kararlardan bir tanesi 8 Mart’ın resmi bayram olmasıydı. Kadınların öncü, karar alıcı olarak yeni yönetimde yer almasının sağlanması da yine konuşulan konulardan biriydi.”
Suriye içerisinde ‘Kadın Ağı’ oluşturulması konuşuldu
Suriye Kadın Meclisi, Kongra Star, Zenûbiya Kadın Topluluğu ve partilerin kadın yapılarının konferanstaki yerlerini aldığını kaydeden Sîham Dawûd, “Özerk yönetim olarak Suriye’nin geleceğinin şekillenmesi için önemli yollar katettik. Bu sebeple Suriye içerisinde bir ‘Kadın ağı’ oluşturulması gerekiyor. Bu kadın ağı, çalışma yürüten, örgütlenen kadınlar için önemli bir rol oynayacak ve Suriye için kurulacak yeni sistemde kadınların rolünü güçlendirecektir” dedi.
Geçici Suriye hükümetinde kabinede yalnızca bir kadının yer aldığını hatırlatan Sîham Dawûd, kadınların bu şekilde temsil edilemeyeceğini belirtti. “HTŞ’nin ortaya koyduğu tablo Suriye toplumunun gerçekliğinden çok uzaktır” diyen Sîham Dawûd, kadınların irade sahibi olduğunun kabul edilmesi gerektiğinin altını çizdi.
‘Kadın haklarının garanti altına alınması şart’
Kadınların birlikte hareket ederek iradelerini güçlü bir şekide ortaya koyması gerektiğini vurgulayan Sîham Dawûd, şöyle devam etti:
“Kadınların birlikte hareket ederek iradelerini güçlü bir şekilde ortaya koyması gerekiyor. Suriye’nin oluşturulacak yeni anayasasında kadın haklarının garanti altına alınması şart. Çünkü önümüze konulan yeni anayasa beyannamesi kadınları bir köle, bir ev işçisi olarak ele alıyor. Bu haliyle kabul edilmesi mümkün değildir. Çok büyük bir emek gerektiğini biliyoruz. Öncelikle delegelerin belirlenmesi gerekiyor. Bu delegelerin, yeni Suriye yönetiminde Kürt kazanımlarını savunması, işgal edilen kentlerin durumu, bu kentlerin Kürt kimliğinin korunmasının sağlanması, federatif ya da merkeziyetçi olmayan bir hükümet modelinin benimsenmesi, Suriye’deki Kürt sorununun bir an önce çözülmesine dair adımların atılması için oluşturulması ilk adımdır. Konferansta sadece Kürt halkının değil Suriye’deki tüm halkların durumu konuşuldu. Sadece Kürt halkının değil farklı kimlikten, dinden, inançtan halkların haklarının garanti altına alınması gerekliliğine vurgu yapıldı. Suriye bir zamanlar öyle bir hale getirilmişti ki tüm kimlikler bir diğerini inkar ediyordu. Konferansta alınan kararlar bunun tam tersinin olabileceğini; ahlaki politik toplum anlayışıyla bir arada bir yaşamın örülebileceğini göstermiş oldu.”