‘Anneler Günü’nde bir anne
Hicri İzgören 11 Mayıs 2025

‘Anneler Günü’nde bir anne

Bugün ‘Anneler Günü’. Bugün onun günüymüş… Bugün yine anneler adına kutlamalar, anmalar, armağanlar olacak ama o bunun farkında bile olmayacak… O yine yollarda olacak, ekmek derdinde…

Diyarbakır Suriçi’nde bir ana, adı Cemile.

Acılar sarmış solgun yüzünü, hüzne yedirmiş sanki esmerliğini… O şimdi ‘görülmüştür’ damgalı gelen mektupların sahibi… Yakılmış, virane köylerin kılıç artıklarından… Eşi uzaklarda mahpus, gün sayıyor…

Dünyanın bütün acılarını kollarında büyütmüş sanki. Dinmek bilmez acılarla kim bilir kaç mevsim, kaç yıl geçti? Üç öğün sulanan teneke saksılarda kaç ayrılık çiçek açtı? Kaç yara katmerleşti?

Adı: Cemile. Tahsili: İlkokul ikiden terk. İş: Gündelikçi.

İki odalı bir kondu… Kendinden parçalar koymuş duvarlarına – üç çocuk, kayınpeder… Kayınpeder iki yıldır yatalak. Geçen yaz da gözlerine kara perdeler indi. Oğlan on yedisinde, pazarda işportacı… Küçük kız gecikmeli de olsa, bu yıl ilkokulu bitirdi. Kızın adı Gulizar. Mahalleli arkadaşları ona ‘Gule’ diyorlar.

Bir ana, Gül’ün anası, adı Cemile.

Acısı yıldırmadı onu, bırakmadı kendini. Umarsızlık boğazında düğümleniyor; yüreğinde gelgitler. Bütün gün yorgun argın…

Her sabah yeniden onarıyor kendini. Hüzünler bohçalayıp yollara düşüyor gün doğarken kente. Sabrın sınandığı yollarda yalnız, uykusuz… Her geçen gün dizlerindeki sızılar ve saçlarındaki aklar çoğalıyor.

Nerede başlayıp, nerede bittiği belli olmayan, geçmiş köy yıllarını anımsar, titrer yorgun yüreği, çözüp yağmur bulutlarını gözlerinden sessizce ağlar. Gece onu, o geceyi emzirir.

Bir ana, adı Cemile.

Her gece beklenmeyen bir konuktur yalnızlık. Düşlerine uçurumlar giriyor, kopuk kopuk resimler…

Araba sirenleri, daktilo tıkırtıları, mahkeme kapıları… Soluk soluğa, kan ter içinde uyanıyor her gece. Kuruyor dili damağı, karpuz çatlatan soğuk suları düşünüyor, pınar başlarını, yayla çadırlarını… Özlemin uzak sesine kulak veriyor. Duvara asılı fotoğrafta güne aykırı bir gülümseme duruyor.

Gün ağarıyor: Beyaz badanalı, toprak damlı kondunun kapısından bir kadın yollarda yine, ekmek derdinde.

Bir ana, adı Cemile…

Kaç minareden birden kaç ezan… Radyoda günün ilk haberleri… Bugün Anneler Günü…

Bulaşıcı bir hastalık gibidir, alışmak kötü şeydir. Farkı yoktur bir acıyı yazmaktan, buruk bir ezgiden, bir nakarattan. Her mevsim yürürlüktedir, eski bir alışkanlıktır buralarda, alışmak kötü şeydir. Yokluk öyle bir ejder ki buralarda, bin masala yetecek kadar zehirli…

Bugün ‘Anneler Günü’ ve hayatın kıskacında birçok Cemile… Her biri solmuş bir fotoğrafın figürleridir. Ağıtlarda sarmalanmış ömürlerin öyküleridir.

Bulaşıcı bir hastalık gibidir bu öykü. Alışmak kötü şeydir. Farkı yoktur bir acıyı yazmaktan, buruk bir ezgiden, bir nakarattan. Her mevsim yürürlüktedir burada… Zaman kırık bir keman gibi…

Bir ana, adı: Cemile.

Gözlerinde acının bin yıllık tarihi var. Issız bir ada gibi… Yaralı bir ceren sureti gibi. Tutku yaşından büyük gösteriyorsa, sağır ve dilsiz geceler sorumludur… Yoksulluk ve bu zulüm iklimi…

Bugün ‘Anneler Günü’… Ve birçok Cemile…

Hicri İzgören

* ilketv.com.tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar İlke TV’nin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.