Cumhurbaşkanı Erdoğan ATO Congresium’da, Memur-Sen 30. Yıl Vefa Buluşması programına katıldı.
Telafisi mümkün olmayan acılar yaşanmaması için seferber olmuş durumdayız” diyen Erdoğan, “Ülkemizi fırtınalı sulardan sakin sulara ulaştırmanın derdindeyiz. Günübirlik politikalarla değil dağın arkasındaki tehlikeleri gören uzun bakış açısıyla hareket ediyoruz. 86 milyonun kılına zarar gelmemesi için ne gerekiyorsa onu yaptık, yapacağız.” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları şöyle:
“Kibirli vesayet odaklarının bin yıl sürecek dediği 28 Şubat darbesinden, 27 Nisan bildirisinden, katsayı adaletsizliği ve baş örtüsü yasaklarından, partimize yönelik kapatma davasına, Gezi davasında, emniyet yargı kumpaslarına, 15 Temmuz’daki darbe teşebbüsüne kadar tüm saldırılarda Memur-Sen tereddütsüz şekilde millet ve demokrasinin yanında saf tutmuştur.
Kudüs’ü unutmak yurdumuzu unutmaktır. İnancımızı, kişiliğimizi unutmaktır. Köleliğe talip olmaktır diyen Akif İnan’ın mirasına sahip çıktınız. Mitinglerde, imza kampanyalarıyla, projelerle, yardım faaliyetleriyle, mazlum ve mağdurların haykıran sesi oldunuz. Rabbim sizlerden razı olsun.
Memur-Sen asli vazifesini de yerine getirmiştir. 1 milyon 79 bin kişilik kadrosuyla uluslararası sendikacılık faaliyetlerinde önemli ivme yakalamıştır.
Türkiye’nin büyümesi, gelişmesi, güçlenmesi için göreve geldiğimiz ilk günden bu yana aşkla çalışıyoruz. 23 yıllık iktidarımızda Allah’ın yardımı aziz milletimizin sevgisiyle sayısız engelleri aştık. Gerek anayasa, gerek kanun ve mevzuat düzeyinde yaptığımız düzenlemelerle toplumun önünü açtık.”
‘Devletimizi güçlendirdik’
“Devletimizin kerim vasfını hiç olmadığı kadar güçlendirdik. Bunu vatandaşlarımıza bizzat hissettirdik. Kamu yönetiminde köklü paradigma yönetimi yaşandı. Tek parti ve vesayet dönemlerinde devletle millet arasına çekilen dikenli telleri birer birer kaldırdık.
Bu süreçte Memur-Sen gibi sendikalarla diyalog içinde kamu görevlilerimizin önemli taleplerini hayata geçirdik. Her birinin önemi bugün daha iyi anlaşılan düzenlemelerle memurların mali ve sosyal haklarını güçlendirdik. Demokratik haklar konusunda atılımlar gerçekleştirdik. Kamu çalışanlarımıza ilave derece verdik. Disiplin cezalarının affedilmesine kadar çalışanlar lehine adımlar attık.
Sizin de çok iyi bildiğiniz gibi bir dönem ülkemizin en temel sorunlarından biri ayrımcılıktı. Kamu görevlileri inançlarını yaşamak için fişleniyor, baskıya maruz kalıyordu. Selamun Aleyküm diyenler, elhamdülillah diyenler, namaz kılanlar, oruç tutanlar, hacca gidenler belli dönemlerde hor görüldü, psikolojik baskıya maruz kaldı.
Millete bidon kafalı dediler, göbeğini kaşıyan adam dediler. İnsanımıza hakaret ettiler. Bunların hepsini ve çok daha fazlasını sizlerle birlikte gördük. Baskının her türlüsünü iliklerimize kadar sizlerle beraber yaşadık.”
‘Hedefimiz kazanımlarımızı yeni anayasada güvenceye kavuşturmaktır’
“Hedefimiz uğruna bedel ödeyerek elde ettiğimiz kazanımların yeni anayasada daha sağlam güvenceye kavuşturulmasıdır. Zaman zaman şahit olduğumuz hadsizliklerin küstahlıkların önünü ancak bu şekilde tamamen kesebiliriz. Bizden sonraki nesillerin bizim yaşadıklarımızı yaşamamaları için baş örtüsünden, sakalından dolayı kimsenin ötekileştirilmemesi için tesis ve tahkim etmek durumundayız. Bizim hepimizin varlık gayesi işte budur.”
“Yasaklarla mücadelenin yanında özlük haklarıyla ilgili de önemli adımlar attık. Tüm çalışanlarımızın ücretlerinde asgari ücret tutarı kadar gelir vergisi muafiyeti getirdik. 5.3 milyon kişiyi kapsayan ek gösterge düzenlemesini hayata geçirdik.
2025 yılı Ocak ayında yaptığımız zamlarla en düşük memur maaşını 43 bin 726 liraya ulaştırdık. Bu artışla birlikte 2002’den bu yana en düşük memur maaşındaki reel artış yüzde 266’ya yükseldi. Şimdi önümüzde yeni toplu sözleşme dönemi var. 2026-2027 yıllarını kapsayacak görüşmeleri inşallah Ağustos ayında başlayacak. Bu görüşmelerde sendikaların taleplerini can kulağıyla dinleyeceğiz. Ülkemizin ekonomisi büyüdükçe ortaya çıkan katma değerin adaletli şekilde topluma yayılmasını sağladık. Kamu görevlilerimizin haklarını layıkıyla korumak, şartlarını iyileştirmek, onları enflasyona ezdirmemek bizim asli vazifemizdir.”
‘İran için yoğun çaba harcıyoruz’
“Türkiye olarak bir yandan toplam faturası 100 milyar doları aşan 6 Şubat depremlerinin yaralarını sarmak için mücadele ediyor, bölgedeki çatışma ve krizleri yönetmeye çalışıyoruz. 3.5 yılını tamamlayan Rusya-Ukrayna savaşının ülkemize sirayet etmesine izin vermedik. 7 Ekim’den beri devam eden Gazze soykırımında İsrail’e karşı en net duruşu sergileyen ülkelerden biri olduk. Soykırımcı İsrail ile tüm ticari işlemleri durdurarak toplamda 9 milyar doları bulan rakamdan sarf-ı nazar ettik. Ana muhalefet partisi Filistin direnişine terör çamuru atarken biz Gazzelilerin yanında dimdik durduk. İsrail ve destekçilerinin İran’a yönelik saldırılarının daha büyük felakete dönüşmemesi için yoğun çaba harcıyoruz. Bölgemizin egemenliğine yönelik saldırıları asla tasvip etmiyor ve tepkimizi de ortaya koyuyoruz. Hafta sonu İİT’ye ev sahipliği yaptık. Telafisi mümkün olmayan acılar yaşanmaması için seferber olmuş durumdayız. Ülkemizi fırtınalı sulardan sakin sulara ulaştırmanın derdindeyiz. Günübirlik politikalarla değil dağın arkasındaki tehlikeleri gören uzun bakış açısıyla hareket ediyoruz. 86 milyonun kılına zarar gelmemesi için ne gerekiyorsa onu yaptık, yapacağız.
Son iki yıldır kararlılıkla uyguladığımız ekonomi programının olumlu neticelerini almaya başladık. Alım gücündeki artış daha fazla hissedilecek. Kısa vadeli hesaplar bu ülkeye her zaman kaybettirmiştir. Seçim meydanlarında bol keseden atıp tutup belediye işçilerini kapı dışarı edenlerin kışkırtmalarına prim vermiyoruz.”
‘Ana muhalefet başkan boykot listeleriyle darbe vurmaya çalışıyor’
“İsrail ve ortakları komşumuz İran’a saldırıyor, ana muhalefet başkanı boykot listeleriyle milli markalara darbe vurmaya çalışıyor. Esnafı, tüccarı haraca bağlamış, üç beş yan kesiciyi korumak adına utanmadan milletin ekmeğiyle oynuyor. Böyle bir dönemde yeni boykot listeleriyle istihdam sağlayan milli markaları hedef göstermek gaflet değilse ekonomiye savaş açmak demektir. Dünyayı takip eden, ülkesini seven hiç kimse bu derece şuursuz keyfi hareket edemez. Biz bunların derdinin kamu görevlisi ve işçilerin hakları olmadığını gördük. Kimseyi işten çıkarmayacağız dediler, ellerine fırsat geçince emekçileri kapının önüne koydular.”