• Ana Sayfa
  • Gündem
  • Barış Anneleri ve LGBTİ+’lar aynı masada: Hepinizin anneleriyiz

Barış Anneleri ve LGBTİ+’lar aynı masada: Hepinizin anneleriyiz

İstanbul’da düzenlenen etkinlikte Barış Anneleri ve LGBTİ+’lar bir araya geldi. Etkinliği organize eden İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası, “Barış Anneleri ile etkinlik yapmak istiyoruz’ dediğimizde, birçok kişi ‘Onlar gelmez’ demişti. Ama siz geldiniz. Şu an çok mutluyuz” dedi. LGBTİ+’lar Barış Anneleri’ne, “Siz evlatlarınızı kaybettiniz, biz ise sadece biz olduğumuz için annelerimizi kaybettik” ifadesini kullandı.

Barış Anneleri ve LGBTİ+’lar aynı masada: Hepinizin anneleriyiz
Barış Anneleri ve LGBTİ+’lar aynı masada: Hepinizin anneleriyiz
Zilan Azad
  • Yayınlanma: 28 Haziran 2025 11:54
  • Güncellenme: 28 Haziran 2025 16:07

33. İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası kapsamında düzenlenen “Barışta Biz de Varız” etkinliğinde Barış Anneleri ve LGBTİ+ aktivistler bir araya geldi. Buluşmanın çağrısında, “Bu topraklarda bir barış süreci olacaksa, lubunyasız olmaz, transsız olmaz, lezbiyensiz olmaz. Barış, herkes için olursa barıştır” denildi.

Kürtçe yapılan etkinlikte Kürtçe-Türkçe simultane çeviri sağlandı. Etkinlikte hem anneler hem de LGBTİ+’lar, barış talebini, sürece dair beklentilerini ve herkesin dahil olduğu bir barışın mümkün olduğunu dillendirdi.

Tülbentimiz barışın sembolüdür’

Barış Anneleri, 1990’lardan bugüne yaşanan çatışmaların, sürgünlerin, faili meçhullerin ve cezaevi direnişlerinin tanıkları olarak sırayla söz aldı. Barış mücadelelerine ne zaman başladıklarını anlatan anneler, aynı zamanda tarihsel bir kronoloji de çizdi.

Uzun süredir ismi konulmamış bir savaşın sürdüğünü belirten Barış Annesi Güler Buğday, “Biz anneler olarak tülbentlerimizle barış haykırmaya başladık. Gözaltılar, tutuklamalar gördük ama barışı haykırmaktan vazgeçmedik” dedi.

Güler Buğday, “Taş üstünde taş bırakmadılar, binlerce köy yakıldı, insanlar metropollere sürgün edildi. Her türlü şiddeti üstümüze saldılar. Biz biliyoruz anneler duygusaldır, doğurandır, güzel bir dünya istiyorlar çocuklarını dünyaya getirirken. Bizim beyaz tülbentlerimiz barışın sembolü oldu. Bin türlü cezalar aldık. Gözaltılar, tutuklamalar… Yine de barışı haykırdık. Bunu da insanlar barış içinde yaşasın diye yaptık. Biz barış talep ettiğimizde bize cevap olarak ‘savaş mı var’ denildi. Sadece devletin resmi rakamlarına göre bile on binlerce insan ölmüş” diye konuştu.

‘Sadece Kürtler için değil, herkes için barış istiyoruz’

Barışı isterken sadece Kürtler için değil herkes için istediklerini belirten Barış Annesi Sultan Bozkurt da, herkesin kendi diliyle, kimliğiyle, cinsiyetiyle, mezhebiyle yaşaması gerektiğini vurguladı.

Sultan Bozkurt şunları söyledi:

“Bir anneye sorarsın, ‘Nasıl bir dünya istersin çocukların için?’ ‘Barış içinde’ der. Zaten bizim çocuklarımız yaşayamadı bari torunlarımıza iyi bir dünya bırakalım istiyoruz.

Bugün bize hala ‘Bu kadındır, bu LGBTİ+’dır, bu Müslümandır, bu Alevi’dir’ diyorlar. Biz ise şunu söylüyoruz: Hepsi insandır. Ve biz bir arada, eşit, adaletli bir şekilde yaşamak istiyoruz.

Ben böyle haksızlık yapan bir devlet istemiyorum. 30 yıldır aktif çalışıyoruz. Bizim damarımız atıncaya kadar barış mücadelesi vereceğiz. Günün birinde barış sağlansa bile anlatmaya devam edeceğiz. Çünkü savaşı yaşamayan savaşı anlatamaz, şehit vermeyen şehidi anlayamaz. Biz işte bunların hepsini hatırlatacağız. 

Bugünkü ekonomik kriz bile savaştan bağımsız değil. Emekli sorunu, asgari ücretin yetersizliği… Hepsi bu savaşa bağlanıyor. O kurşun ya askere ya da gerillaya geliyor. Yani kendi ülkendeki çocuklara geliyor. Toplumun artık Barış Anneleri’ni anlaması gerekiyor. Biz sadece Kürtler için değil, bu topraklarda yaşayan herkes için çalışıyoruz. İnşallah herkes kendi diliyle, kimliğiyle, cinsiyetiyle, mezhebiyle yaşayacak.”

‘Biz sizin arkanızdayız’

Barış Anneleri’nden Sebiha Bozan da barış mücadelesinin tüm ezilenler için olduğunu hatırlatarak LGBTİ+’lara seslendi:

“Tünel’den Galata’ya yürüyüş yapacaktık, ama müdahale ettiler. Bir döndük, arkamızda kimse yok. Biz isterdik ki herkes olsun, bir arada olalım. Bu ülkeden herkes nasibini alıyor. Betonlamış beyinler var. Ama biz Barış Anneleri olarak, kurulduğumuz günden beri hep barışı düşündük; rüyamızda bile… Biz LGBTİ+’ların sokak ortasında nasıl şiddet gördüğünü biliyoruz. Barış anneleriyiz, barış istiyoruz ve tabi ki sizin için de istiyoruz. Irkı, dini, cinsiyeti ne olursa olsun barış herkes için istenmeli. Aslında bunu söylemeye bile gerek yok ama biz sizin arkanızdayız.”

‘Siz evlatlarınızı bizler de annelerimizi kaybediyoruz’

Etkinlikte LGBTİ+ aktivistler de söz aldı. Aktivistlerin Barış Anneleri’ne soru sorması üzerine samimi ve duygusal konuşmalar yaşandı.

Etkinlikte konuşan bir LGBTİ+ aktivist, Barış Anneleri ile buluşmalarının sadece politik bir araya gelişten ibaret olmamasını istediğini söyleyerek şöyle devam etti:

“Bu etkinlik düzenlendiği için çok heyecanlıyım. Hem Barış Anneleri’ne hem de bu buluşmayı organize eden Onur Haftası’na çok teşekkür ederim.

Benim için çok özel bir buluşma oldu. Çünkü biz ortak mücadele yürüten, kesişimsel hareket eden iki farklı grubuz. Bir arada aynı şeyi istemek, barış için konuşmak, hatta sadece yan yana olmak bile bana çok iyi geldi.

Ayrıca yalnızca politik buluşmalarla bir araya gelmek değil, birbirimizle zaman geçirmek, çay içmek, börek yemek, belki birbirimize sarılmak için de bir etkinlik düzenlemek çok iyi olabilir. Çünkü aslında bizler de LGBTİ+’lar olarak annelerimizi kaybediyoruz. Onlarla görüşemiyoruz. Sizler de evlatlarınızı kaybediyorsunuz… Birbirimize verecek politik destekten daha fazla şey var gibi.”

‘Saldırıya uğrayacağımızı düşündüğümüzde annelerin yanına oturduk’

Etkinlikte söz alan bir diğer LGBTİ+ aktivist ise, Barış Anneleri’yle kurdukları temasın ne kadar önemli olduğunu şu sözleriyle anlattı:

“Biz hep sizinleyiz ama renkli bayraklarımızı çıkardığımızda, annelerin beyaz tülbenti kadar saygı görmüyoruz. Hedef oluyoruz, sizi de hedef haline getirmekten korkuyoruz. Bu yüzden aslında hep yanınızdayız ama kendimizi gizlemek zorunda kalıyoruz. Siz evlatlarınızı kaybettiniz, biz de sadece ‘biz olduğumuz’ için annelerimizi kaybettik.

Sırrı Süreyya Önder’in cenazesinde biz de oradaydık. Herkes saldırıya uğrayacağız diye tedirgindi. O an anneleri gördük ve gidip yanlarına oturduk. Bize güç verdiler.

Bilmeyen biri duysa, ninni gibi gelecek bir dili konuştuğunuz için suçlu ilan edilmenizle, bizim varoluşumuz yüzünden hedef gösterilmemiz aynı yerden besleniyor.

Kürtçe bir etkinlik yapmak bizim için çok kıymetliydi. ‘Barış Anneleri ile etkinlik yapmak istiyoruz’ dediğimizde, birçok kişi ‘Onlar gelmez’ demişti. Ama siz geldiniz. Şu an çok mutluyuz.”