İLKEDEN | Bumerangın gölgesinde ateşi çalanlar
Sevda Çetinkaya 7 Temmuz 2025

İLKEDEN | Bumerangın gölgesinde ateşi çalanlar

Işığı hapsederseniz, karanlık büyür.

Zamanın başlangıcında, insanlar karanlıkta yürüyordu. Onlara tanrı dağından ateşi getiren Prometheus’tu ama bu iyilik, Olimpos’un yasasını çiğnemek demekti. Tanrılar öfkelendi, Prometheus’u zincirlediler ve bir kartal, her gün onun ciğerini yemeye geldi.

Prometheus…

Bir tanrının kibriyle cezalandırılan bir ‘suçlu’ mu; güçlüye karşı bilgiyi, umudu, özgürlüğü insanlara taşıyan cesur bir ‘asi’ mi?


Başlamadan söyleyeyim; avukatlık yaparken bile ceza yargılamasına ait kavramları her gün bu kadar çok duymadım, günlük hayatımda bu kadar çok kullanmadım.

“Gözaltı kararı ve tutuklamaya sevk” ifadelerinin, soruşturma, kovuşturma ve şafak operasyonları kavramlarının gündelik konuşmalarımızın olağan bir parçası olduğu bu günlerde, kayalıklara zincirlenmiş, ciğeri her gün yeniden parçalanan Prometheus’un aklıma düşmesini de hayra yormaya çalışarak, geçen haftanın hali pür melaline bir bakalım.

İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne düzenlenen operasyon kapsamında önceki dönem İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer tutuklandı. Tunç Soyer’in “barış ve demokratik toplum çağrısı”nı aktif olarak desteklediğini hatırlamak gerek.

Ardından Adana, Antalya ve Adıyaman’da CHP’li belediyelere yeni şafak operasyonları gerçekleştirildi. Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, Adıyaman Belediye Başkanı Abdurrahman Tutdere ile Büyükçekmece Belediye Başkan Vekili Ahmet Şahin gözaltına alındı. Muhittin Böcek tutuklandı*.

Bitmedi…

Gazeteci Timur Soykan, X platformunda bu operasyonları eleştiren ve yorumlayan paylaşımları nedeniyle ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’ suçlamasıyla gözaltına alındı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde ifadesi alınan Soykan, dün İstanbul Adliyesi’ne getirildi. Emniyet Müdürlüğü’nden adliyeye getirilirken suçlamaların Nasrettin Hoca’nın doğuran kazanı gibi çoğaldığını ve “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” ve “suç işlemeye tahrik” gerekçeleriyle tutuklama talebiyle Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edildiğini öğrendik. Timur Soykan adli kontrolle serbest bırakıldı.

Hiç lafı dolandırmayayım: Gazetecilerin ve medyanın varlığı demokrasinin güvencesidir. İşte tam da bu nedenle bütün dünyada otoriter ve keyfi rejimlerin hedefi olurlar. Bizde de Anayasaya, Türk Ceza Kanunu’na ve her türlü yasal müktesebata göre haber yapmak da eleştirmek de bir haktır. Haberi nasıl yaptığınız elbette bir meslek etiği sorunudur; meslektaşlarımız ve meslek örgütleri bunları tartışabilirler ancak hiçbir haber ya da eleştiri iktidar tarafından beğenilmediği için ‘suç’ sayılamaz.

***

CHP’li belediyelere ve belediye başkanlarına yönelik operasyonların ardı arkası kesilmiyor ve bunların Türkiye’de bunca yıl sonra yeniden doğan bir barış ihtimalinin arifesinde yaşanıyor olması kaygı yaratıyor. Tam da kongresini toplayarak kendini fesheden PKK’nin gruplar halinde silahlara veda edeceğini ve birkaç gün içinde ilk grubun silah bırakma seremonisine Türkiye’den, bölgeden ve dünyadan pek çok gazetecinin, siyasi parti ve sivil toplum kuruluşu temsilcisinin davet edildiği haberlerinin “mürekkebi kurumamışken” tanık oluyoruz bunlara. Ana muhalefetin dışında bırakıldığı hatta maruz bırakıldığı baskılar yüzünden “biz bu barışın neresindeyiz?” diye sorduğu bir süreçte toplumsal barış nasıl kurulur, nasıl başarılabilir? Bilen varsa açıklasın lütfen…

DEM Parti eş genel başkanları bu soruya net cevaplar verdi bu hafta sonu.

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin “Barış ve Demokratik Toplum Buluşmaları” kapsamında Muğla’nın Menteşe ilçesinde halk buluşmasına katıldı.

Bakırhan şunları söyledi: “Bize Bodrum’da önemli sorular sordular; ‘Yahu tamam siz doğru söylüyorsunuz bu ülkeye barış lazım, demokrasi lazım. Ama bu iktidara güveniyor musunuz?’ dediler. İşte tam da bu noktada, iktidar halkın bu kaygılarını, bu sürece dönük güvensizliğini ortadan kaldıracak adımlar atmalı. Öyle değil mi? Halka güven verici, güven onarıcı, gerçekten şu ana kadar ki halkın tepkilerini giderici adımlar atması gerekiyor. Ama dikkat edin, bunlar yerine her gün yine belediyelere operasyon oluyor. Ha Antalya’ya yapmışsın, İzmir’e yapmışsın, Adana’ya yapmışsın, Adıyaman’a yapmışsın, ha Diyarbakır’a yapmışsın. Biz bunu böyle sayıyoruz. Bu ülkede toplumsal barış olacaksa, bu ülke yüz yıldır çözemediği bu sorunu tekrar çözmeye kalkıştıysa bu süreçte, nedir kayyum atamak, belediye başkanlarını tutuklamak, hukuku keyfi bir şekilde mağduriyetin başında bir sopaya dönüştürmek? Akıl işi midir? Biz bunları eleştiriyoruz. Dolayısıyla bunlara katılmıyoruz. Evet, bize soruyorlar, ‘peki siz neyinize güveniyorsunuz’? Vallahi biz bugün Bodrum’daki o renkli bileşene güveniyoruz. Biz Muğla’ya güveniyoruz. Daha bundan büyük bir güvence olabilir mi?”

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları da dün CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e destek ve dayanışma ziyaretinde bulundu.

Hatimoğulları, görüşmenin ardından şöyle konuştu: “Bizler bu operasyonları kayyım anlayışının bir devamı olarak görüyoruz. Sanıyorum ki bunu en iyi anlayabilecek siyasi parti biziz. Üç dönem belediyelerine kayyum atanmış bir partiyiz. Bugün bu operasyonların bir siyasi operasyon olduğunun altını özellikle çizmek istiyorum. Şayet ellerinde deliller varsa bazı soruşturmalar başlatılabilir. Fakat bunları bir kılıf haline getirerek bir siyasi operasyona dönüştürülmesini kabul etmiyoruz. Bir komisyon oluşturulsun, bağımsız yargı devreye girsin ve sadece muhalif değil, iktidar partili belediyelerin de soruşturulacağı bir çalışma yürütülsün. Bugün barış ve demokratik toplum sürecinden bahsediyoruz. Barışı, silahsızlanmanın konuşulduğu şu günlerde bu operasyonlara tanıklık etmek Türkiye toplumuna iyi gelmiyor. Bu operasyonlar barış sürecini baltalamaktadır.”

İktidarın her antidemokratik, keyfi ve baskıcı eyleminde “Kürtler nerde, DEM Parti ne yapıyor? Bu iktidarla barış mı konuşulur, yol mu yürünür?” diye soranlara, barış ve demokrasi mücadelesini (sanki birbirinden ayrılması mümkünmüş gibi) karşı karşıya getirenlere, barış için çabalayanlara demokrasiyi satmış muamelesi yapanlara, yukarda alıntıladığım tereddütsüz ve apaçık sözlerden daha fazla ne denir bilemem. Ama şunu söylemek isterim: Demokrasi isteyenler (ki kim istemez) barış mücadelesine daha tereddütsüz, daha içten, daha büyük bir çabayla katılsa, “Barış sürecinden asla geri dönülemez, demokrasi için barış şart” dese mesela. “Hatta Kürtler barış masasından kesinlikle çekilemez çünkü o masada biz de varız” dese mesela. Demokrasi mücadelesinin güvencesini barıştan vazgeçmekte değil, hep beraber her ikisi için de çabalamakta arasak mesela. Hepimizin ezberleri, sarıldığımız klişeler bozulsa mesela…

******

Dün önemli bir gelişme daha oldu. DEM Parti İmralı Heyeti, Abdullah Öcalan’la 2,5 saatlik bir görüşme gerçekleştirdi. Ziyaret sonrası yapılan kısa yazılı açıklamada, Öcalan’ın sürecin yeni bir aşamaya geçtiğini ifade ettiği; barış ve demokratikleşme için herkese sorumluluk düştüğünü belirttiği paylaşıldı. Açıklamada “Bu sürecin bütünlüklü olarak Türkiye’nin demokratikleşme sürecine yapacağı katkıya duyduğu umudun, güvenin ve inancın son derece güçlü olduğunu gördük” deniliyordu.

En az 100 yıldır rejimin türlü eziyetine, inkar, imha ve baskısına maruz kalmış bir halkın siyasal temsilcilerinin barış ısrarındaki samimiyetini ve güvenini anlamakta zorlanıyor olabiliriz. Hatta bunu zayıflık ya da aldanma olarak görenler de olabilir. Ama bu ısrarlı samimiyet ve inanç, bir halkın uzun yılların tecrübesiyle edindiği “bir bumerang gibi dışarı atılan şiddetin nasıl içeri döndüğünün” kadim bilgisidir. Aimé Césaire’in “bumerang etkisi” kavramını hiç bilmeden belki de… Her acı tecrübede bir daha bir daha şunu öğrenerek belki de: “Öteki’ne yaptığınız herşey, eninde sonunda size döner.” İnkar ve imha edilen bir topluluğa yönelik baskı, sonunda genel siyasal sistemin herkese baskıcı olmasını besler; rejim herkes için otoriter ve zalim olur.

Çünkü susturulan her ‘öteki’, gelecekte herkesin susturulması için zemin hazırlar.

Barış isteyenler bunu biliyor bence ve bu yüzden “Bu Kürdün barışı değil, Türkiye’nin barışı” diyorlar.

Bir şey daha biliyor olabilirler:
Barış hatırlamakla başlar; kabul ile büyür; dirayetle kurulur.

*Bu yazıyı yazarken gözaltındaki diğer belediye başkanlarının emniyetteki sorguları devam ediyordu. Muhtemelen siz bunu okurken adliyeye sevk edilecekler ve akıbetleri de belli olacaktır.

* ilketv.com.tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar İlke TV’nin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.