CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin Meclis’teki grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Özel, son günlerde 12 askerin hayatını kaybettiği olaya değinerek, kamuoyunun birçok soruya yanıt beklediğini ve olayda ciddi ihmâl şüphesi bulunduğunu ifade etti.
Özgür Özel’in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
’12 şehit olayında bir ihmâl, bir hatalar zinciri olduğu değerlendiriliyor’
“12 Mehmetçiğimiz şehit oldu. Kendilerine Allah’tan rahmet, milletimize ve ailelerine baş sağlığı diliyorum. 12 evladımızın böyle bir olayda şehit olması, milletimizin hem yüreğini yaktı ama bir yandan da çok üzdü, çok rahatsız etti. Çok sayıda soru var. Bir ihmâl, bir hatalar zinciri olduğu değerlendiriliyor. Şüphesiz alınması gereken dersler var ama bu derslerin çoktan alınması gerekiyordu. Cevaplanması gereken sorular var ama bu cevapların çoktan bulunmuş olması gerekiyordu.
Yeterli keşif yapılıp yapılmadığından, evlatlarımıza gaz maskesi ve oksijen tüplerinin sağlanıp sağlanmadığından, mağaraya önce bir robotun ya da insansız aracın girmesi gerektiğinden ve bu mağarada patlatma yapılıp yapılmadığının, yapıldıysa içerideki gazı bu patlatmanın tutuşturacağının ön görülmüş olması gerektiğinden ve askerlerin yanındaki varsa sağlık profesyonellerinin kaç kişi olduğu, hangi eğitimde olduklarının enine boyuna araştırılması gerektiğinden bahsediyorlar. Biz araştırma önergemizi vereceğiz. Bütün partilerden de bu konuda destek bekliyoruz.
‘Kartalkaya soruşturmasında AK Parti adaleti çalmıştır’
Kartalkaya davası, bizim bu kürsülerden en yakından takip ettiğimiz bir dava. Hepiniz hatırlayacaksınız, grup toplantımızı İstanbul’da yapacakken sabah o feci haberle uyandı Türkiye. 78 can kaybı oldu. Sabah 9’da 60’ın üzerinde can kaybı olduğunu ana muhalefet lideri, muhalefet parti liderleri, orada bulunan herkes biliyordu. Ama Türkiye can kaybını öğlen 11’e kadar 4, sonra 6, ta ki AKP Ankara İl Kongresi yapılsın, ta ki Recep Tayyip Erdoğan partisine başka partiden katılan birisine rozet taksın, tören bütün şaşaasıyla yapılsın… Ondan sonra rakam 78’i buldu. 36’sı çocuk ve bebek, 78 canımızı kaybetmiştik. İlk gün oraya gittim. İçişleri Bakanı, ’10 gün içinde tüm sorumlular en şeffaf şekilde ortaya çıkacak’ dedi. Sonra bir daha bu konuda kendisinden bir şey duyan olmadı.
Savcılık, bir bilirkişi heyeti görevlendirdi. 7 kişilik heyete 3 gün süre verdiler. Heyet 3 gün gece gündüz çalıştı. 3 günün sonunda raporu vermeye gittiler. Ankara’dan bakanlıktan telefon, telefonu alandan telefon… ‘Şu rapora bir bakalım’ dediler. Raporda, bilirkişi heyeti Bolu İl Özel İdaresi, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve otel yönetimini sorumlu görüyor. Diyorlar ki, ‘Bu rapor olmaz. Buradan Kültür Bakanlığı’nı çıkarın. Onun yerine Bolu Belediyesi’ni ekleyin.’ Heyet diyor ki; ‘Belediye sınırları dışında. Buraya Bolu Belediyesi’ni ekleyemeyiz. Hele hele Kültür Bakanlığı, denetlemeye tek yetkili kurum. Kapıdaki tabelası duruyor. Bir ay önce gelmiş denetlemiş. Hatta yangınla ilgili birçok soruya denetleme kartında cevap vermişler.’ Bu heyete, ‘O zaman siz görevden el çekin’ diyorlar. Yedisinin de istifa dilekçelerini buradan okudum. İstifa ettiler çeşitli gerekçelerle. Sonra o raporu biz kamuoyuyla paylaştık. ‘Rapor korsandır’ dediler. Evet, bir korsanlık faaliyeti oldu. Korsanlık faaliyeti, yetkisiz olan birinin meşru olan bir malı gayri meşru yollarla elde etmesidir. Bir korsanlık faaliyeti varsa, 3 gün gece gündüz görevlendirme kağıdı elimizde olan ve kendilerinin vicdanı çarpıtmaya ve imza atmamaya yönelik olan bilirkişi raporu meşrudur. Ona ‘korsan’ diyen Adalet Bakanlığı ve AK Parti’nin yaptığı iş adalete korsanlık faaliyetidir. Adaleti çalmışlardır.
Sonra yeni bir bilirkişi raporu, sonra tepkiler üzerine ‘Eski rapor da var ama genişlettik’ dediler. Kamuoyunun baskısı ile nihayet ikinci raporda Turizm Bakanlığı yer aldı. Ancak Bolu Belediyesi’nden de İtfaiye Müdürlüğü de yer aldı. Ve dün, yargılama başladı. Adil bir yargılamanın, hızlı bir yargılamanın ve tüm delillerin hakkaniyetle sorgulandığı bir yargılamanın takipçisi olacağız.
19 Mart’ta bu milletin geleceğine bir darbe yaptılar. Hiç şüphe yok ki, darbeler iktidara yapılır ve bunlar da iktidara yaptılar. Yerelde iktidar olanlara ve gelecek seçimden sonra iktidar olacaklara darbe yaptılar. Milletimiz takdir ederse geleceğin Cumhurbaşkanı’na darbe yaptılar. Gelecekte bu ülkeyi yönetecek olan CHP’ye darbe yaptılar. Sandığın gücüne, demokratik siyasete karşı savaş açtılar. Milletin desteğini alamadıkları için, devleti milletin karşısına diktiler. Milletin rızası olmadan, baskıyla ayakta durabileceklerini ve bu baskıyla iktidarlarını koruyabileceklerini iddia ediyorlar. Biz de buna karşı meydan meydan direnerek, bu darbeye karşı önce Saraçhane’de başlayan, sonra her hafta sonu bir Anadolu iline yayılan bir mücadeleyi sürdürüyoruz.
Daha bunun utancı sürerken, 5 Temmuz günü yeni bir utancı bu millete yaşattılar. Bu sefer Adana Belediye Başkanımız Zeydan Karalar’ı, Adıyaman Belediye Başkanımız Abdurrahman Tutdere’yi, Antalya Belediye Başkanımız Muhittin Böcek’i gözaltına aldılar. Zeydan Başkan’ı Gebze’den gözaltına aldılar. Bir telefonla ifadeye gitmesi gerekenleri, bu milletin anla şanla seçtiklerini, güvenip ‘bu şehrin emini sensin’ dediklerini itibarsızlaştırarak, koluna polis sokarak, kötü muameleyle gözaltına aldılar. O Zeydan Karalar’a Adanalılar ‘Adana gibi başkan’ diyor. Adana’da her partiden insan, Zeydan Karalar’a her seçimde daha çok oy veriyor. Anket yaptırıyorsun, rekorlar kırıyor.
Abdurrahman Tutdere, bu grupla, bizimle birlikte milletvekili seçildi. Tek millet vekilimiz Adıyaman’ın. Hukukçu bir arkadaş. Her bir dakika söz aldığında Adıyaman’ın sorunlarını anlatır. Deprem yaşandı. 45-50 gün deprem bölgesindeydim. 3-4 günde bir Adıyaman’a gittiğimde, Abdurrahman Tutdere’yi enkaz başında olmak dışında bir yerde hiç görmedim. Şimdi o Abdurrahman’ı içeri koydular. O Aziz İhsan Aktaş denen, herkesi suçlayan palavracı var ya, tutmuş diyor ki, ‘Eskiden AK Parti Adıyaman Belediyesi ile çalışıyordum. Geldim, hak edişlerim vardı.’ Abdurrahman, anlaşma yapmamış, bırakmış. ‘AK Parti’den gelen parayı alacağım. Gittim Abdurrahman’a’ diyor ama yalan, ispatlayamıyor. ‘Beni falanca kişiye yolladı, gittim, 24 bin lira rüşvet istediler’ diyor. Bir asgari ücret. Abdurrahman Tutdere, burada, bu sıralarda oturuyor olsa bir aylık maaşı istenen paranın 7 katı. Burayı bıraktı gitti oraya, küçücük bir il belediyesine. ’24 bin lira rüşvet istediler. Verince karşılığını aldım’ diyor. Güya o parayla da bir lokantanın hesabı kapatılmış. ‘Ne bu’ diyorum. Depremzedelere yemek yetmeyince gösterilen lokantalardan biridir muhakkak. Odur diye tahmin ediliyor. Tut ki, biri gelmiş belediyeden bir şey istiyor, ‘Şu lokantanın hesabını kapat’ diyerek, depremzedenin boğazından geçen lokmanın parasını ödetmişler. En iyi ihtimal bu görülüyor. Bundan almış Abdurrahman’ı, şimdi tutuklamak istiyor.
Ve şu kadarını söyleyeyim: Abdurrahman bir ihale vermemiş. Kendinden önceki AK Partili vermiş. Ama bakın, bu Aziz İhsan Aktaş; Yargıtay’dan Meclis’e, Devlet Hava Meydanları’ndan THY’ye, Pamukkale ve Uludağ Üniversitelerine, farklı illerdeki 20’ye yakın kamu hastanesine, Trabzon, Kocaeli, Kahramanmaraş, Ordu’nun AK Partili büyükşehir belediyelerine, Elazığ, Isparta il belediyelerine, İstanbul’da Bahçelievler, Şanlıurfa Eyyubiye, Hatay Antakya… Bitmiyor, hepsi burada. Daha önce Balıkesir, Şanlıurfa, Afyon, Kilis, Yozgat, Uşak, Adana Seyhan onlardayken, Aziz İhsan Aktaş bunlarla çalışmış.
Aziz İhsan Aktaş’ın aldığı ihaleler, resmi kayıtlarda var. 388 ihale almış adam; 300’ü, yani yüzde 77’si kamudan ve AK Partili belediyelerden. CHP’li belediyelerden 88, yani yüzde 23’ü. Bu ihalelerdeki tüm belediye başkanlarım ya tutuklu ya da gözaltında. Aziz İhsan Aktaş’tan Audi A8 makam arabası alan var Isparta Belediye Başkanı. İnkar da etmiyor. Her sabah o makam arabasıyla belediyeye gidiyor. Yüzde 23 tüm belediye başkanlarım içeride, AK Partili bir tanesi içeride değil. AK Parti ve MHP’nin vicdan sahibi, Anadolu irfanına sahip seçmenlerine soruyorum. Hak mı, reva mı?
Bir su varsa, suçtan delili, delilden şüpheliyi bulursun, cezalandırırsın. Cezalandır zaten. Ama CHP’li belediyelere bir şey bulmak üzere yapılan soruşturmanın sonucu bu. Tayyip Bey’e de göstereyim, onun da buradan memnun olacağı bir şey olabilir. Yüzde 77’ye yüzde 23 ya ihale oranları. AK Parti’nin CHP’yi geçtiği tek yüzde bu.
Bir haftadır, 19 Mart’tan sonra siyasette ve yargıda en çok hareketliliğin yaşandığı haftalardan bir tanesi. Bundan sonra şunu yapacağım; size bir haftalık Türkiye fotoğrafı gösterceğim. Bu bir haftada halkın rekor oylarla seçtiği belediye başkanları gözaltına alındı. Anlaşılan o ki, artık rejimin bir bağımsız yargı olduğuna milleti ikna etme derdi kalmadı. ‘AK Parti’yi yenme suçu diye bir suç var. AK Parti’yi yenenleri artık içeri atıyorlar’ diye tweet atan gazeteci Timur Soykan’ı aldılar, 4 gün zulmettiler. Yurt dışına çıkış yasağı adli kontrolüyle, ona ve bütün gazetecilere ‘Bundan sonra tweet atarken iki kere düşüneceksin’ dediler.
Ayşe Barım için Türkiye’nin bütün ödüllü sanatçıları dün menajerlerinin yanındaydılar. Ayşe Barım, bundan 3-4 ay önce ‘Buraya neden geldim, anlamıyorum’ diyordu. ‘Duruşmada çıkacaksın, 3-4 ay hapis yatacaksın’ dediler. Dün sinema ve dizi oyuncularını Çağlayan Adliyesi’ne götürdüler ve üzerek, ağlatarak geri döndürdüler. Hukukun üstünlüğünde dünyada 117’nci sıradayız. İşte size bir haftalık Türkiye fotoğrafı. Eserinle övünebilirsin AKP. Bu senin eserin.
Bugün, İstanbul, Adana, Adıyaman, Mardin, Van, Hakkari, Batman, Tunceli ve Siirt belediye başkanları ya tutuklu ya da yerine kayyım atanmış. Buraların nüfusunun toplamı 25 milyon. 25 milyon seçmen var. 25 milyon seçmenin oyuyla seçtiği belediye başkanlarını CHP’li ve DEM Partili, seçmenine hizmetten kopardılar. Oysa, burada tek bir delil olmadan, delil şüphesi olan bunlardan bağımsız bir şey oldu, raporu gelince en tavizsiz gereğini yaparız. Ama bir tek delil olmadan, ne bizimkilerde ne DEM Partililerde; AK Parti’yi yenme suçu işledik diye, bu belediyeleri bizim elimizden değil, bu belediye başkanlarını millete hizmetten ve onları seçenleri de seçtiği tarafından yönetilmekten men ettiler.
2019-2024 arası… İstanbul Büyükşehir Belediyesi, kendinden önceki döneme ait tam 37 büyük yolsuzluk dosyası. Yeşil alanı İBB’deki AK Partili Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi, yeşil alanı yok pahasına satın alıyor. O yeşil alana bilmem kaç katına ruhsat veriyorlar, 40 katına İBB’ye satıyor. Böyle işler var. Süleyman Soylu, gitti el koydu. Halen İçişleri Bakanlığı’nda duruyor. Ne Süleyman Soylu ne de bu İçişleri Bakanı o konuda gereğini yapmadı. Ankara Büyükşehir Belediyesi 97 yolsuzluk dosyasını çıkardı. İşlem yapmıyorlar. Melih Gökçek’e ait neler neler var hepinizin bildiği.
Denizli Büyükşehir’de BELTAŞ diye bir firma var. AK Parti dönemi. Yaylaya teleferik işletiyor. Genel müdür, çalışanlara talimat veriyor. Bütün hepsinin tutanağı var, ‘Genel müdürün talimatıyla yaptık’ diyorlar. ‘Nakit ödemelerin 3’te birine fiş kesin, 3’te ikisine fiş kesmeyin. Kenara ayırın. O parayı bana teslim edeceksiniz’ diyor. Denizli Büyükşehir’de her gün, 3’te biri fişli, 3’te ikisi fişsiz teleferikten bir çuval dolunca çuvalla genel müdüre para gidiyor. Tahsilatı yapan, parayı taşıyan, teslim eden, alan belli. Bu konuda, seçimi 31 Mart’ta CHP kazanınca, 1 Nisan’da bilgisayarın hard diskini ve görüntü kayıtlarını siliyorlar. Ama personel bunu itiraf ediyor. ‘Böyle böyle yaptılar, başımız belaya girer. Her 3 günde bir bir çuval para alıyorlardı buradan’ diyorlar. Bizimkiler, hard diski kurtarmaya yolluyor, sonuçlar geliyor. Ve tam 25 milyon liralık paranın, çuvalla BELTAŞ’ın genel müdürüne teslim edildiği döküm olarak var. Bu BELTAŞ, ayrıca 30 tesisi işletiyor. Orada çalışanlara yapılan sorguda da bazılarında benzer uygulamanın olduğu ortaya çıkıyor. Ve o kayıtlarla birlikte 95 milyon TL, çuvallarla AK Parti’nin genel müdürüne, BELTAŞ Genel Müdürü’ne teslim edilmiş. Dosya hazırlanıyor, Denizli Başsavcılığı’na veriliyor. Bir yıldır tık yok. Bir kör kuruş para bulsalar, Ekrem Başkan’ın babasının yazlığının bahçesini kazıyor para bulacağım diye, bir tek kuruş bulunan yok, bir tek ispat yok. Türkiye’de 25 milyon seçmenin oyu ya tutuklu ya da kayyımda; 95 milyon lira çuvalla parayı götürmüşler, yapan AK Partili. Buradan Adalet Bakanı’na, Erdoğan’a sesleniyorum; Denizli’de BELTAŞ dosyası orada dururken halen daha o koltuklarınızda pişkin pişkin oturmaya devam mı edeceksiniz? Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, asker arkadaşım Yılmaz Tunç, hani biz savcılara bir şey söylediğimizde diyordu ya ‘Türkiye hukuk devletidir’ diye. Bu konuda bir açıklama bekliyorum. Denizli’de bir yıldır bekleyen, 95 milyon TL 30 şirketten, 25 milyon TL sadece teleferikten, 120 milyon TL’lik dosya konusunda bilgi bekliyorum. Eğer bilgi veremiyorsan çuvallar sarayda demektir.
Genel Başkan olmadan önce çokça kullandığım bir taksi durağı vardı. Bir abi geliyor, Ankara’nın taksicileri meşhur… Şikayet ediyordu AKP’den. ‘Mazota zam geldi, ÖTV çok, geçinemiyoruz’ diyordu. ‘Kime oy veriyorsun’ dedim. Dedi ki ‘Alışkanlık’. ‘Bu nasıl alışkanlık’ dedim. Çıkardı sigarayı, ‘Bunun gibi kötü, zararlı bir alışkanlık’ dedi. Her bindiğimde geliştiriyor. ‘Abi bu AK Parti sigara gibi ya. Önce keyif alıyorsun, sonra alışıyorsun, sonra zararı oluyor ama bile bile zarar görüyorsun’ diyor. Geçen gün bir arkadaş, onun taksisine binince selam yollamış ve demiş ki; ‘Özgür Başkan’a söyle, sigarayı da bıraktım AK Parti’yi de bıraktım. Kötü bir alışkanlığım kalmadı.’ Ben sağlıkçı olarak devamlı uğraşıyordum onunla ‘Bu iki kötü alışkanlıktan kurtul’ diye. ‘Sayesinde iki kötü alışkanlıktan; sigaradan da AK Parti’den de kurtuldum. Artık çok daha rahat nefes alıyorum’ demiş.
Rahat nefes almak için, 23 yıl önce erdemliler hareketi diye kurulan, vaktiyle mağduriyetlerinden dem vuran, yoksulun, garibanın sesini duyduğunu söyleyen, sorununu çözeceğini söyleyen, yolsuzluğu, yoksulluğu, yasakları bitireceğini söyleyen; Türkiye’yi yasağa, herkesi yoksulluğa düşüren ve yolsuzluğa bulaşan AK Parti, kurulduğu gün kendisine AKP, yani Adalet ve Kalkınma Partisi demişti. Bugün geldikleri yer ile, bakışlarıyla, sıcak salonlardan, yazın klimalı salonlardan çıkmayıp, halkın içine karışmayarak, gazetecilere, aydınlara, muhaliflere kurdukları dille, üstten bakışla, artık bunlar Adalet ve Kalkınma Partisi değil, ‘aşırı kibrin partisi’dir bunlar. Aşırı kibrin partisinden, en zararlı alışkanlıktan bütün milletimizi kurtulmaya davet ediyorum.