26 yıl sonra aynı hata: Deprem değil, ihmal öldürüyor

26 yıl geçti, ihmal ve cezasızlık devam ediyor. Deprem değil, önlem almamak öldürüyor. Marmara için hâlâ zaman var, ama hızla tükeniyor.

26 yıl sonra aynı hata: Deprem değil, ihmal öldürüyor
26 yıl sonra aynı hata: Deprem değil, ihmal öldürüyor
Şerif Karataş
  • Yayınlanma: 16 Ağustos 2025 16:57

17 Ağustos 1999 sabahı saat 03.01’de sadece 45 saniye süren 7,4 büyüklüğündeki deprem, Marmara Bölgesi’ni derinden sarstı. Gölcük merkezli bu felakette resmi rakamlara göre 18 bin 373 kişi hayatını kaybetti, on binlerce kişi yaralandı, binlercesi kayboldu.

Fay hattı 120 kilometre boyunca kırılırken, arama kurtarma çalışmaları yetersiz kaldı. Enkazın kaldırılması ve yardımlar koordinasyonsuz ilerledi. Gönüllüler, enkaza komşu illerden koştu.

Koalisyon hükümeti ve geciken yardımlar

O dönemde Türkiye, DSP-MHP-ANAP koalisyonu ile yönetiliyordu. Başbakan Bülent Ecevit liderliğinde yaşanan koordinasyon eksikliği büyük eleştirilere yol açtı. Uluslararası yardımlar gecikti, bazı ülkelerden gelen destekler reddedildi. Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un Yunanistan ve Ermenistan’ın yardım tekliflerini geri çevirmesi tepki topladı. Deprem vergilerinin akıbeti ise hâlâ tartışma konusu.

17 Ağustos’un yargı bilançosu: Cezasızlık zinciri

Deprem sonrası yaklaşık 2 bin 100 dava açıldı; müteahhitler, fenni mesuller ve belediye yetkilileri yargılandı. Ancak çoğu dava, 2000 yılında “Rahşan Affı” ile affedildi. Kalan davaların yalnızca 110’unda mahkumiyet çıktı ve bu cezaların çoğu ertelendi. En çok can kaybı yaşanan Kocaeli’de 6 ay sonunda tutuklu sanık kalmadı. Belediyelerle ilgili dosyalar ise zamanaşımıyla kapandı. On binlerce ölümle sonuçlanan ihmallerin cezasız kalması, 6 Şubat 2023 depremlerinde de gündeme geldi.

26 yılda değişmeyen acı tablo

Sadece 3 ay sonra, 12 Kasım 1999’da Düzce’de 7,2 büyüklüğünde deprem oldu, 845 kişi hayatını kaybetti. Sonrasında geçen 26 yılda ne yazık ki tablo değişmedi.

6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremlerde 50 binden fazla can kaybı yaşandı, 311 bin bina ağır hasar gördü veya yıkıldı, ekonomik kayıp 120 milyar doları aştı. Uzmanlar sorunun depremin büyüklüğünde değil, alınmayan önlemlerde olduğunu vurguluyor.

Riskli binalar hâlâ yerinde duruyor

Türkiye’de yaklaşık 10 milyon bina var, bunların 6-7 milyonu deprem riski taşıyor. İstanbul’da 600 bin riskli yapı bulunuyor. Kentsel dönüşüm oranı ise sadece %13-14. Yeni yapılan binaların yüksek yoğunluğu, altyapı ve sosyal alanların bu yükü kaldırmamasına neden oluyor. Rant odaklı dönüşüm projeleri, deprem riskini azaltmak yerine artırıyor.

Afet anında iletişim yine çöktü

17 Ağustos 1999 depreminde henüz sosyal medya yoktu, cep telefonları ise bugünkü akıllı cihazlardan çok uzaktı. Ancak deprem sonrası dakikalar içinde telefon hatları kilitlendi, kimse kimseye ulaşamadı.

Mahalle meydanlarına, sokaklara çıkan insanlar ve araçların radyoları aracılığıyla korkunç haberler yayıldı. O anda Marmara Bölgesi’nde on binlerce konut yıkılmış, yangınlar çıkmış, elektrik ve telefon hatları tamamen kesilmişti. İletişim tamamen koptu. Haberleşme kesintisi, ana yollar olan E-5, TEM gibi şehirlerarası arterlerin kilitlenmesine yol açtı. Sistem her yönüyle iflas etmişti.

Bugün de durum farklı değil. 6 Şubat 2023’te GSM operatörleri günlerce hizmet veremedi. Balıkesir’deki depremde iletişim yine çöktü, acil durumlara müdahale zorlaştı.

Milyarlarca lira kâr eden operatörler, afet anında altyapıyı ayakta tutamıyor. İletişim kesintisi, hayat kurtarmaya engel oluyor.

Deprem kader değil, önlenebilir bir felaket

Yapı denetimi formaliteye indirgenmiş, kamu denetimi ticari şirketlere devredilmiş durumda. Okullar, hastaneler, tarihi yapılar hâlâ risk altında. Bilim insanlarının uyarıları dikkate alınmıyor; siyasi öncelikler, rant projeleri ve imar afları güvenli şehirlerin önünü tıkıyor. Deprem kader değil. Ancak önlem alınmaz, ihmal ve cezasızlık devam ederse, her yeni deprem aynı acıyı yeniden yaşatır.

26 yıl sonra Marmara için hâlâ zaman var. Ama bu zaman hızla tükeniyor.