5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun hazırlık çalışmalarında bulunmuş, Ceza Hukukuna ve Bilhassa Terör suçlarına ilişkin birçok çalışma kaleme almış, ülkemizin ileri gelen Ceza Hukukçularından biri olan Prof. Dr. İzzet Özgenç; “PKK MENSUPLARININ TOPLUMA KAZANDIRILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ” çalışmasını 12.09.2025 tarihinde X hesabı üzerinden yayımladı.
Özgenç, çalışmasını yayımlama amacının, konu ile ilgili olarak görüş, öneri ve eleştirilerin temini olduğunu ifade etti. Bu itibarla, kendisinin yayınları ile Ceza Hukukunu tanımış biri olarak, ihtiyatlı bir atılganlıkla aşağıdaki değerlendirmeyi kaleme alma gereği duydum. Böylece, çözüme ilişkin bu somut öneriyi mümkün olduğunca kamuoyunun gündeminde tutmak, olası hukuki sorunlara dikkat çekmek istedim.
1) Özgenç’in yayımladığı çalışma bir genel af düzenlemesidir. Zira aşağıda irdelenecek olan iki koşulun gerçekleşmesi halinde, teklifin 3. Maddenin 4. fıkrası uyarınca, TCK m.65/1’e uygun olarak:
(a) haklarında soruşturma yapılanlarla ilgili olarak takipsizlik kararı, kamu davası açılmış olanlarla ilgili düşme kararı verileceği,
(b) haklarında mahkumiyet hükmü verilmiş olanların cezalarının infaz edilmiş sayılacağı ve bu mahkumiyete bağlı olarak herhangi bir hak yoksunluğu doğmayacağı (cezaların bütün neticeleri ile ortadan kalkacağı)
öngörülmüştür.
2) Çalışmaya göre, affın kişi bakımından kapsamı, “PKK’nin ve kontrolü altındaki her türlü örgütsel yapılanmanın mensubu olan kişiler”dir.
Önceki bir yazıda dile getirdiğim üzere, affın belirli örgütlerin mensuplarına özgü kılınması, Anayasa’nın 10. maddesinde düzenlenen Eşitlik İlkesine kategorik olarak aykırı değildir. Bu halde bireysel af söz konusu olur. Örgütün feshinin siyasal ve toplumsal etkisi göz önünde bulundurulduğunda, affın yalnızca söz konusu örgütün mensuplarına özgü kılınmasının nesnel ve makul bir nedene dayanmak bakımından Eşitlik İlkesine uygun olduğu söylenebilir.
3) Özgenç, affın uygulanmasını iki koşula bağlamış görünmektedir. 3. Maddenin birinci fıkrasında öngörülmüş olan ilk koşul: Milli Güvenlik Kurulu’nun görüşüne istinaden Cumhurbaşkanı tarafından verilecekörgütün feshedildiğinin tespiti kararının ilanıdır.
Bu yöndeki Cumhurbaşkanı Kararı ise iki koşula bağlanmıştır:
(1)- PKK’nin kontrolü altında bulunan her nevi silah, mühimmat ve sair malvarlığı değerlerinin teslimi,
(2)- Örgüt mensuplarının teslim olması.
Cumhurbaşkanı Kararı, “teslim olan örgüt mensubu kişilerin sayısı dikkate alınarak” verilecektir. Tasarıda, Cumhurbaşkanının bu husustaki takdir marjı sınırlandırılmamış, öngörülebilirliği sağlanmamıştır.
Çalışma uyarınca, Cumhurbaşkanı Kararı ile feshin tespit edilmemesi halinde, bu kanuna güvenle teslim olmuş örgüt mensupları yalnızca halihazırda mevzuatta düzenlenmiş bulunan “etkin pişmanlık” hükümlerinden faydalanabilecektir.
Oysa, affedilen örgütün kendisi değil, örgüt mensupları olmalıdır. Örgütün feshinin ve dolayısıyla affın uygulanmasının kadroların teslimi üzerine Cumhurbaşkanınca verilecek karara bağlanması, bu kanuna güvenerek teslim olmuş olan kadroların kayda değer hiçbir karşılık alamamış olmasına sebep olabilecektir. “Adalet, gafil avlamak değildir.”
Özgenç’in çalışmasına karşılık, (bütün eksiklerine rağmen) Vatan Partisi’nin hazırlamış olduğu tasarıda, örgütün feshinin Cumhurbaşkanı tarafından tespit edilmesi affın uygulanmasının koşulu olarak öngörülmüşse de, feshin tespiti için kadroların teslim olması koşulu aranmamıştır. Bu, “Af hükmünün uygulanması” başlıklı maddeden anlaşılmaktadır.
Af, örgütün yapısına ilişkin bir koşula bağlanacaksa, bu koşul kadroların teslim olması değil, silahların ve her nevi değerin teslim edilmesi olmalıdır. Örgüt, garantör Devletlerin ve Uluslararası Kuruluşların gözetiminde silahlarını ve her nevi değerini teslim etmeli ve bunun üzerine Cumhurbaşkanı tarafından alınacak fesih kararı ilan olunmalıdır. Kadroların kitlesel teslimi, ancak bu ilan üzerine beklenmelidir. Fesih kararının ilanının ardından örgüt mensuplarının belirli bir süre içinde bireysel iradeleriyle teslimi ise ayrı bir koşul olarak düzenlenebilir.
Özgenç’in affın uygulanması için belirlediği diğer koşul, örgüt mensuplarının denetimli serbestlik süresi içinde yeniden suç işlememeleridir. Burada, “suç işlememeleri” lafzı tercih edilerek herhangi bir daraltmaya gidilmemiştir. Buna göre, kanun kapsamında salıverilen örgüt mensubu, denetimli serbestlik süresi içinde taksirli bir suç işlemesi halinde aftan faydalanamayacaktır. Taksirli suçların denetimli serbestliğin ihlaline yol açmayacağının kabulü daha makul olacaktır.
Öte yandan, denetimli serbestlik tedbirlerine uyulmamasının affın uygulanmasına olan etkisinin ne olacağı muğlaktır.
4) Çalışmanın 3. maddesinin 9.fıkrasında af kapsamında kalmayan terör amacıyla işlenen suçlar tahdidi olarak sayılmıştır. Buna göre; kasten öldürme, neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama, eziyet, yağma, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, uyuşturucu madde imal ve ticareti ve kaçakçılık suçlarının failleri aftan yararlanamayacaktır.
Bu haliyle, organize hakimiyet mekanizmalarına dayanan dolaylı faillik kuramının yasal izdüşümü olan TCK m.220/5 uyarınca örgüt yöneticileri bu suçların dolaylı faili sayılacak ve aftan faydalanmaları mümkün olmayacaktır. Öte yandan, bu suçların işlenmesine yardım eden sıfatıyla iştirak eden örgüt mensuplarının da sorumlulukları cihetine gidilebilecektir.
5) Çalışmada, teslim olacak olan kadroların adli kontrol tedbirine tabi kılınacağı düzenlenmiş olup tutuklama yasağı öngörülmüştür. Bununla birlikte, af kapsamında kalmayan suçların muhakemesi bakımından bir düzenleme mevcut değildir.
Bu haliyle, teslim olacak olan ve halihazırda mahpus bulunan kadroların af kapsamında kalmayan suçlardan yargılanmaları, bu yargılamalarda tutuklama tedbirlerinin uygulanması mümkün olabilecektir.
Af kapsamında kalmayan suçların muhakemesinde bir tutuklama yasağı getirilmeyecekse de, muhakeme şartı getirilmelidir. Örneğin, bu suçlardan yapılacak olan soruşturmalar Milli Güvenlik Kurulu’nun iznine tabi kılınabilir. Böylece, örgüt mensuplarının keyfi isnatlarla af kapsamında kalmayan suçlardan yargılanmaları, bu yargılamalarda erken birer cezalandırma aracına dönüştürülmüş tutuklama tedbirlerinin uygulanması önlenecektir.