• Ana Sayfa
  • Gündem
  • Dersim’de ‘Ortadoğu ve Barış Konferansı’ düzenledi

Dersim’de ‘Ortadoğu ve Barış Konferansı’ düzenledi

EMEP Dersim İl Örgütü’nün düzenlediği konferansta, Ortadoğu’daki güç dengeleri, Kürt meselesi ve barış perspektifleri tartışıldı.

Dersim’de ‘Ortadoğu ve Barış Konferansı’ düzenledi
Foto: Ali Haydar Gözlü / Rûdaw
Dersim’de ‘Ortadoğu ve Barış Konferansı’ düzenledi
Haber Merkezi
  • Yayınlanma: 21 Eylül 2025 18:54

Emek Partisi (EMEP) Dersim İl Örgütü, Hüseyin Güntaş Konferans Salonu’nda ‘Ortadoğu ve Barış Konferansı’ gerçekleştirdi.

Emek Partisi (EMEP) Dersim İl Örgütü, Hüseyin Güntaş Konferans Salonu’nda “Ortadoğu ve Barış Konferansı” gerçekleştirdi. Konferans, Rûdaw’dan Ali Haydar Gözlü’nün aktardığına göre iki oturumdan oluştu ve modaratörlüğünü Avukat Çağla Yolaşan üstlendi. Konferansta Munzur Üniversitesi’nden Doç. Dr. Özkan Gökçan, Kürdistan Hewler Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Arzu Yılmaz ve gazeteci Fatih Polat konuşmacı olarak yer alırken, gazeteci Fehim Taştekin ise online bağlantı ile katıldı.

Ortadoğu’daki güç dengeleri ve Kürt meselesi

Konferansın birinci oturumunda “Güç ilişkilerindeki değişiklikler ve Ortadoğu’daki gelişmeler” başlığıyla panel düzenlendi.

Doç. Dr. Özkan Gökçan, Suriye’deki Kürt meselesinin 2011’de başlamadığını belirterek, “Suriye’de bir savaş patladı. Savaştan sonra Esad Suriye’nin kuzeyinden çekildi. Orada eline fırsat geçen Kürtler bir anda kontrolü ele aldılar. Daha öncesinde hiçbir şey yoktu. Sanki bir fırsattan yararlanma durumu olarak değerlendirilebilirdi. Aslında bunun tarihsel olarak bir karşılığı var. Yani bu bir anda ortaya çıkan bir olgu değil. Dikkat ederseniz medyada tartışılan haliyle de 2011’de başlayan genellikle Suriye’deki Kürt meselesi sonrasında özerklikle devam eden sonrasında da daha farklı boyutlar kazanan Esad rejiminin devrilmesiyle daha başka hale gelen bir mesele olarak anlatılıyor” dedi.

Gelinen süreçte Ortadoğu’da yeni bir dönemin başladığını vurgulayan Doç. Dr. Arzu Yılmaz, “Verilere dayandırmamız kolay olmamakla birlikte bugüne kadar attığı adımlardan ABD’nin Ortadoğu’da bıraktığı boşluğu doldurmaya çalışan bir Çin profili karşımıza çıkıyor. O Çin de halihazırda öncelikler sıralaması açısından kendi hinterlandıyla daha ilgili olduğunu görüyoruz. Ama hiç kuşku yok ki bundan sonraki, bugün ortaya çıkmış bir şey değil. 2015’ten beri Rusya ABD’nin yerini dolduracak ölçekte değil ve şunun da özellikle altını çizmek istiyorum. ABD’ye rağmen değil ABD’yle birlikte bir anlayış birliği içerisinde Ortadoğu’da yeni bir oyuncu olarak sahada var. 2015’ten beri var ve bundan sonra da olmaya devam edecek. Ve fakat tekrar ediyorum Rusya’nın pozisyonunun post Amerikan sonrası dönemde ortaya çıkan boşluğu ABD’nin doldurduğu kadar dolduracak bir profilde Rusya’yı görmemiz mümkün değil” diye konuştu.

Kürtler, hayatta kalma güdüsüyle hareket ediyorlar. Benim görebildiğim kadarıyla yine sadık kaldığım aktörleri tanımakla, pozisyonları anlama yapısı içerisinde tarif etmek gerekirse Kürtlerin de muhataplarımız eğer ABD’ye dayanak hayatta kalma stratejisini temel dayanağı ABD olamaz. Yeni oyuncu Rusya’nın bize sunabilecek bir hayatta kalma stratejimizde çok da yardımcı olacak bir pozisyon değil. Dolasıyla da bunun sınırları var. Burada hayatı yeniden şekillendirecek olan asıl şey bölgesel güçler arasındaki güç mücadelesi. Dolayısıyla bizim ilişkilerimizi bölgesel aktörlerle ilişkileri merkeze aldığımız yeni bir hizalanma, pozisyon alma okumasıyla yola çıkıyorlar. Ve Burada da açıkça söylemeliyim bundan üç yıl önce şunu söylemiştim. Kürtler Ortadoğu yeniden şekillenirken Kürtler’in bir takım mecbur olduğu ve birlikte hizalanması gereken güç odağı körfezdir diye düşünüyorum” ifadesini kullandı.

Çözüm süreci hakkında değerlendirme yapan Yılmaz, Öcalan’ın sözlerine atıfla, “Kürtler aynı sayfada buluşmuş görünüyor, ancak barış ancak süreç sonunda mümkün olabilir. Bugün ciddi bir güç mücadelesi yaşanıyor” ifadelerini kullandı.

Demokrasi güçlerinin önemi ve anayasa tartışması

Komisyonun işleyişine dair bilgi aktaran CHP Başkanvekili Gökhan Günaydın, şunları söyledi:

“Bu sorundan beklentimiz nedir? Bir kere daha söyleyeyim ki kişisel fikrimin zerre kadar önemi yoktur. Ben umuyor ve diliyorum ki burası denenmesi gereken bir araçtır ve buradan Türkiye’nin barışına ve demokrasisine ilişkin bazı sonuçlar çıkartabilelim. Bunu kim istemez, arzu etmez. Bunun gayreti içerisindeyiz. İçeriden ve dışarıdan tüm eleştiri ve hatta saldırılara rağmen bu nedenle komisyonda kalmaya devam ediyoruz. Buradan ne çıkartabilirsek birlikte çıkartalım. Komisyondan çıkartılabilecek her şeyi çıkartalım. Türkiye’nin barışı, demokrasisi, adaleti için birlikte çalışalım ama bunu unutmayalım. Ama onlar erken seçim için 360 arıyorlar ya da bir anayasa değişikliği için 360 arıyorlar. Onu onlara vermeyelim. Türkiye’nin yeni bir anayasa ihtiyacı vardır. Bu anayasa Kenan Evren anayasası olarak tanımlanacak bir anayasa olmayı çoktan çıkmıştır. Çünkü yüzde 75’i değişmiş bir anayasadır. Bu anayasa olsa olsa Recep Tayyip Erdoğan anayasası denilebilir. Bu anayasa mutlaka değişmelidir ama bu anayasa herhalde bu adamlarla değişmeli değildir. Dolayısıyla bütün bu planlamayı doğru yapmak gerekiyor ve demokrasi güçlerini de bir arada tutmak gerekiyor.”

‘Kürt halkı politik mücadele hattını dönüştürmedikçe soykırımın muhatabı olacak’

DEM Parti İstanbul Milletvekili Cengiz Çiçek, Türkiye’nin Suriye ve Rojava politikalarını değerlendirerek, şunları söçyledi:

“Kürt meselesi aslında gelinen aşamada ezilenlerin adalet, eşitlik mücadelesiyle birlikte değerlendirilmek zorundadır. Bakın sadece bir örnekle bunu açıklayabiliriz. Türkiye şu anda Rojova topraklarında Türkiye Cumhuriyet devleti Arap aşiretlerini sürekli örgütleyerek Kürdü o topraklarda kendisiyle baş başa bırakmak isteyen onu daraltan daralttıkça diğer haklarla düşmanlık iklimini sürekli canlı tutan bir operasyon, akıl peşinde. Hatta ekonomi politik bağlamda değerlendirecek olursak mevzubahis Rojova topraklarındaki petrolle ilgili birçok teklif var. Petrol kuyularının işletilmesi vs.

Buradan baktığımızda Kürt hareketleri dahil akılların ne olduğu herkes biliyor. Bunun karşısında Kürt hareketi şunu diyor benim için en büyük öz savunma sadece silahlı mücadele değildir. Benim için en büyük öz savunma kapitalist modernitenin böl parçala yönet politikasını boşa çıkararak halkların bir arada mücadelesini örgütlemektir. Bu bir aradalığı sağlayamadığımız sürece Kürtleri bırakın varlık mücadelesini kazanmayı, statü kazanmayı Kürt  halkı halkların eşit bir arada mücadelesini bir politik mücadele hattına dönüştürmediği sürece her zaman soykırımın muhatabı olacaktır.”

Konferansa online ile bağlanan Fehim Taştekin ise “Güç denklemi İsrail’in Filistin’de giriştiği katliam üzerinden bir baskı, korku ortamı oluşturdu. Daha önce ağır çekim bir soykırım varken eline geçen fırsatla soykırım hızlandırıldı. Lübnan’ da silahlar teslim edilmezse sürekli vurulan bir ülke haline gelebilir. Bir diğeri Suriye, Suriye’nin İsrail’i tehdit edemeyecek bir yapıya getirilmesi çünkü tüm yapıyı İsrail yok etti. Tamamen bağımlı, tehdit edilen bir ülke haline gelecek Suriye. Lübnan ve Suriye’yi bu şekilde bağladı. Sarsıcı sonuçlar ve hedefler arasında bir bağ kurmak kolay değil. Bütün Ortadoğu’yu hizalamak istiyor Türkiye dahil. Ama her şey Amerika’nın istediği gibi de olmuyor, özellikle Katar saldırısı sonrası bölgedeki Amerikan yanlısı güçlerin kendilerinin de korunamayacağını anladı bu yeni bir şey değil” dedi. (Rûdaw)