Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan’ın Gebele kentinde düzenlenen Türk Devletleri Teşkilatı 12. Zirvesi’ne katıldı.
Açılış töreni ve aile fotoğrafı çekimine katılan Erdoğan, Zirve’de yaptığı konuşmada şunları kaydetti:
“Çok taraflılığın giderek aşındığı, Birlemiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin insanlığın vicdanını yaralayan birçok meseleye kayıtsız kaldığı bir uluslararası sistemle karşı karşıyayız. Bugün pek çok uluslararası ve bölgesel teşkilat bizim ortak tarih, kültür ve ülküdaşlığımız gibi ulvi değerler üzerine bina edilmediğinden kamuoyu nezdinde işlevsiz, adeta omuzlara yük yapılar olarak görülüyor. Teşkilatımızın işte bu değişen koşullara ayak uyduran, uluslararası meselelerde ortak duruş sergileyen, sözüne güvenilen, haklının yanında duran bir yapıya dönüşmesi büyük önem arz ediyor. Türkiye olarak böyle bir dönemde Zirvemizin temasının ‘Bölgesel Barış ve Güvenlik’ olarak belirlenmesini son derece isabetli ve anlamlı buluyoruz.”
‘Üçüncü taraflarla diyaloğumuzun artırılması mühim’
“Çeşitli güvenlik sınamalarıyla uğraştığımız bir ortamda aramızdaki iş birliğini pekiştirirken üçüncü taraflarla da diyaloğumuzun artırılması mühimdir. Teşkilatımızı içine kapanık bir yapılanma olarak asla görmüyoruz. Diğer ilgili uluslararası kuruluşlar ve ittifaklarla etkileşim halinde sesini ve gücünü ortaya koyan bir vizyonu hayata geçirebilmeliyiz. Bu bağlamda bugün mutabık kaldığımız TDT Plus formatının üçüncü taraflarla iş birliğimize yeni bir soluk getireceğine gönülden inanıyoruz.
Terörizmden yasa dışı göçe, siber tehditlerden iklim değişikliğine ortak bir duruşla mukabele edebileceğimize, kendi gök kubbemiz altında kendi güvenliğimizi güçlendirebileceğimizi düşünüyoruz. Temmuz ayında yapılan Türk Devletleri Teşkilatı Savunma Sanayi Kurumları birinci toplantısını bu anlamda önemli bir adım olarak görüyoruz. Yakaladığımız ivmenin sürmesi için çalışmalarımızın devamının çok mühim olduğunun altını çizmek istiyorum.”
‘İki devletli bir çözümün kalıcı ve adil barışa kapı açacağına inanıyoruz’
“Türk Dünyası’nın bölgemizin istikrarında ve güvenliğinde birçok anlamda daha etkin rol üstlenebileceğine inanıyoruz. Bugün yakın coğrafyamızda yaşanan pek çok çatışma, savaş ve uluslararası hukuk ihlaline karşı teşkilatımızın kararlı duruş sergilemesi önemlidir. İsrail hükümetinin Lübnan ve Suriye ile başlayan Yemen ve İran ile devam eden ve son olarak Katar’ı hedef alan saldırıları bölgemizin istikrarına en büyük tehdidin bu ülkenin mevcut yönetiminden kaynaklandığını gösteriyor. Gazze’de 66 bin masumun hayatına mal olan katliamların durması yönünde son günlerde yaşanan gelişmeler memnuniyet vericidir. Biz ancak Filistin halkının uluslararası meşruiyet ve hukuktan kaynaklanan hakları temelinde iki devletli bir çözümün kalıcı ve adil barışa kapı açacağına inanıyoruz. Bu yönde de çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürüyoruz.”
‘Türk Devletleri olarak Suriye hükümetiyle angajmanı ilerletmeliyiz’
“Suriye’de ise istikrarın tesisi, bölgemizde ve ötesinde güvenliğin sağlanması için olmazsa olmaz bir gerekliliktir. Birçok zorlukla mücadele etmesine rağmen Suriye hükümetinin son dokuz ayda kaydettiği gelişme, geleceğe ümitle bakmamızı sağlıyor. Bu süreçte Suriye’nin toprak bütünlüğü ve birliğini muhafaza temelinde siyasi, ekonomik ve güvenlik ortamının iyileşmesine odaklanmalı, Türk Devletleri olarak Suriye hükümetiyle angajmanı ilerletmeliyiz.
Güney Kafkasya’daki gelişmeleri de sadece takip etmekle kalmıyor, bölgede barış ve istikrarın tesisi için atılan adımları samimiyetle destekliyoruz. Azerbaycan ve Ermenistan arasında 8 Ağustos’ta imzalanan Ortak Bildiri’yi bu minvalde hayırlı bir adım olarak görüyor, devamının gelmesini diliyoruz. Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan arasında sınır birleşim noktasının tespitine ilişkin mart ayında akdedilen anlaşmayı da memnuniyetle karşılıyoruz. Uzun yıllardan bu yana gündemi meşgul eden bu meseleyi sağduyu ve bilgelikle çözüme kavuşturan Sayın Mirziyoyev ve Sayın Caparov’u kutluyorum. Buradan Tacik liderliğine de tebriklerimi iletiyorum.”
‘Orta Koridor’u daha da verimli hale getirmeliyiz’
“Bölgemizin istikrarına, ekonomik kalkınma, sosyal refah ve kültürel bağların güçlenmesiyle katkı sunabileceğimizin farkındayız. Ulaştırma, enerji güvenliği ve ticari entegrasyon alanlarındaki girişimlerimizi de bu yaklaşımı tamamlayıcı parçalar olarak görüyoruz. Aramızdaki enerji ve haberleşme bağını etkin hale getirip güçlendirecek proje ve yatırımlara odaklanmamız hepimizin menfaatinedir. Hazar geçişli Orta Koridor’u daha da verimli hale getirmeliyiz. Türk Devletleri olarak bilim ve teknoloji alanında hak ettiğimiz noktaya en kısa süre zarfında ulaşabilmemiz için güçlü iş birlikleri kurmalı ve bu alanda yüksek katma değere sahip ortak yatırımlar yapmalıyız.
Yapay zeka konusunda küresel gelişmeleri yakalayabilmek ve kültürel zenginliğimizi muhafaza için Türkçe Büyük Dil modelinin geliştirilmesine hız vermemiz gerekiyor. Ortak alfabe hususunda Türkiye olarak ilk adımı atıyor, Cengiz Aytmatov’u anlatan bir eser ile Oğuznameleri ortak alfabe ile basıyoruz, bugün de liderlere birer adet bundan takdim ediyoruz. Aynı şekilde, Türk Dünyası Yayıncılık Kongresi’ni gelecek yıl ocak ayında Ankara’da toplamayı planlıyoruz. 30 Ekim’den itibaren Semerkant’ta düzenlenecek olan UNESCO 43. Genel Konferansı’nda 15 Aralık’ın Dünya Türk Dili Ailesi Günü olarak ilan edilmesini temenni ediyorum.” (ANKA)