• Ana Sayfa
  • Manşet
  • İmamoğlu’nun diploma davasında ikinci duruşma: 8 Aralık’a ertelendi

İmamoğlu’nun diploma davasında ikinci duruşma: 8 Aralık’a ertelendi

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik soruşturma kapsamında tutuklu bulunan Ekrem İmamoğlu, lisans diplomasının sahte olduğu iddiasıyla açılan davada ikinci kez hakim karşısına çıktı. Duruşma salonunun son anda değiştirilmesinin ardından mahkeme kapısında arbedeye varan gerginlikler yaşandı. Duruşma 8 Aralık’a ertelendi.

İmamoğlu’nun diploma davasında ikinci duruşma: 8 Aralık’a ertelendi
İmamoğlu’nun diploma davasında ikinci duruşma: 8 Aralık’a ertelendi
Haber Merkezi
  • Yayınlanma: 20 Ekim 2025 12:14
  • Güncellenme: 20 Ekim 2025 17:53

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik soruşturma kapsamında tutuklu bulunan Ekrem İmamoğlu’nun iptal edilen lisans diplomasına ilişkin davada bugün ikinci duruşma başladı.

Duruşma İstanbul Adliyesi’ndeki 59. Asliye Ceza Mahkemesi salonunun yetersiz kalması nedeniyle Silivri’deki Marmara Kapalı Ceza İnfaz Kurumu yerleşkesinde bulunan 1 No’lu duruşma salonunda görüleceği duyurulmuştu. Ancak duruşma daha sonra 50 kişilik küçük bir salona alındı.

Bunun üzerine duruşmayı takip etmeye gelen avukatlar ve CHP’lilerden bazıları binaya giremedi ve duruşma salonunun önünde gerginlik yaşandı. Adliye dışında avukat ve gazetecilerin bekleyişi sürerken, duruşma salonunun bulunduğu binanın kapısı jandarma erleri tarafından kitlendi.

Salon değişikliği talebi kabul edilmediği takdirde, İmamoğlu’nun avukatları duruşmaya katılmayacaklarını bildirdi.

T24’ten Can Öztürk’ün haberine göre, yaşanan gerginlik üzerine Hakim salonu terketti.

İtirazların ardından duruşma 4 no’lu salondan 2 no’lu duruşma salonuna geçti. Salonun değişmesinin ardından dışarıdaki avukatlar içeri alınmaya başladı.

Duruşma 2 saatlik gecikmeye rağmen hâlâ başlamadı. Yaşanan gerginlik ve gecikme nedeniyle İmamoğlu ve avukatları duruşmaya katılmama kararı aldı.

Birgün’ün haberine göre İmamoğlu ailesi, avukatlar ve vekiller duruşma salonunu terk etmeye başladı.

Hakim ve avukatlar arasında gerginlik 

Hakim, “Her şeyi şart koşarak mı halledeceksiniz? Neyi kötüye kullanıyorsunuz meslektaşlarım? Öteki salonun yetersiz kaldığını gördük, yer değiştirdik. Makul bir çözüm getirdik. Ben sanığı alacağım duruşmaya. Kim bu kitleyi yönlendiriyor bilmiyorum. Kimsenin hakkı engellenmiyor” diyerek devam etti: “Sanık müdafilerinin gelmesini istedim. Bu salonu hazırlamak zorunda kaldığımız için saat 13.00 oldu. Öteki salonu yerinde gördüm olmayacağına karar verdim ve 2 No’luya taşıdık. Bugün yaşananları şaşkınlıkla izliyorum. Daha ne yapmamız gerekiyor.”

Avukatlar dışarıda barikat konulmasını ve içeri alınmamalarına tepki gösterdi. Bir avukat, “Burası Silivri Duruşma Salonu. Buraya alınmak zorundayız. Buraya her girmeye çalıştığımızda ‘Emir aldık’ denildi. Bu emri kim verdi. Arkadaşlarımız tüm bu şartlar altında duruşmaya katılmama kararı aldı. Biz de buna destek çıkıyoruz. Hakim Bey bu karar sizinle ilgili değildir. Madem bu kadar kolay salon değişebiliyorduk neden başından bu salon tahsis edilmedi? 3 meslektaşımız dışarıda çıkan arbedede bayıldı. 30 arkadaşımız bize söz verilmesine rağmen salona hâlâ alınmadı. Bunun üzerine duruşmaya katılmama kararı alındı” dedi.

Hakim ise “Salonları hazırlamak uzun sürüyor. Yazı yazıyoruz, SEGBİS ayarlanıyor. Biz burada iletişim eksikliği yaşıyoruz. 4 nolu salonun maksadı içeri kimseyi almamak değildi. Biz savunma kapasitesi kadar kişi içeri alıyoruz. Burada tüm sorumluluk bana ait, bizzat inisiyatif alarak hareket ediyorum. Beni yanlış anlamayın bu bir lütuf değil. Mahkemeden beklenen nedir anlamadım. Duruşma salonunu terk etmek, dışarıdaki önlemleri protesto etmek için mahkemeyi protesto etmeyi anlamıyorum” şeklinde yanıt verdi.

Ekrem İmamoğlu katıldı 

Hakim devamında, “Dışarıda tedbirlerle ilgili benim bir yetkim yok. Duruşma günü bulmakta zorlanıyoruz, buraya gidip gelmekte zorlanıyoruz. Lütfen müdafiiler lütfen buraya gelsin. Eğer gelmezlerse sanığı buraya çağırır dinleriz. Eğer gelmezlerse burada hazır olan müdafiilerle delilleri tartışırız” diyerek İmamoğlu’nun duruşmaya katılmasını istedi.

Bunun üzerine İmamoğlu duruşmaya katıldı. İmamoğlu salona alkışlar eşliğinde girdi. Duruşmaya avukatlardan sadece Nusret Yılmaz katıldı. İmamoğlu’nun gelmesinin ardından salonu terk eden CHP’liler de geri döndü. Ancak İmamoğlu’nun ailesi salona dönmedi.

İmamoğlu salona döndükten sonra mahkeme başkanı şu konuşmayı yaptı:

“Burada yersiz şeyler yaşandı. Mahkeme en uygun salon olan 1 No’luyu yazılı olarak istedi. Ancak cuma günü öğleden sona bildirilen teknik aksaklık bildirildi. Ben izindeyken 4 no’lu salon tahsis edildi ancak kapasite olarak yeterli olmadığını yerinde gördük ve 2 no’luya geçilmesine karar verdim. Geçen duruşma burada görüntü alındı. Bunun alınmaması gerektiğini herkes biliyor. Sanığın da böyle bir görüntü verme beklentisi yok. Buranın kurallarına herkes uymalı. Bu uyarıyı o gün avukat meslektaşlarımıza hakaret saydığım için yapmadım. Ancak avukat meslektaşımızın bu görüntüyü aldığını daha sonra yaptığımız incelemelerde gördük. Zannediyorum ki 4 no’lu salon seçimi bu nedenle isabetliydi ama kapasite olarak yetersizdi. Dışarıda salon hazırlanırken yaşananlar mahkemeyi hedef göstermektir. Duruşmayı katılmayı reddettiler, bırakılan dilekçeyi henüz inceleyemedik. Aile kalmayı reddetti ve gitti. Tüm bu yaşananların sanığa ne katkısı var.”

Tüm bu yaşananlardan sonra 11.00’de başlaması gereken duruşma ancak 14.00’te başlayabildi. İmamoğlu savunmasına başladı.

İmamoğlu ve hakim arasında tartışma 

“Takdir edersiniz ki sizin yaşandığınız çemberin dışında yaşananlar, burada bulunamayan misafirlerim başta olmak üzere avukatların burada olamaması, bununla ilgili yapılan şikayetler bulunuyor” diyen İmamoğlu şu ifadeleri kullandı:

“Bu gerçeğin bir parçası da avukatım Mehmet Pehlivan’ın benim adil yargılanma hakkımın elimden alındığı şekliyle tutuklandığını düşünüyorum. 8 aya yakın bir süredir bir yargı tacizi altındayız. Sabahın karanlığında evlere baskın yaparak suçsuz olan insanların masumiyet karinelerinin ihlal edildiği bir süreçteyiz. Salonun 4 no’luya alınması bize bildirilmedi. Bu nedenle buraya gelen onlarca kişi ve avukat içeriye giremedi. Aralarında benim 3 avukatım içeriye giremedi ve onlar giremeden benim burada savunma yapmam mümkün değildi. Onların yokluğunda savunma yapmak istemiyorum.”

Hakim ise “Burada avukatınız bulunuyor. Burada yaşanan her şey herkesin gözü önünde yaşandı. Avukatların önce alınmasını istedim, onları duruşmayı davet eden tutumu mahkeme ısrarla sürdürdü. Meslektaşlarımızla iletişim zemini kurduk” dedi.

İmamoğlu ise hakime şöyle cevap verdi:

“Olabildiğince sakin konuşmaya çalışıyorum ben tutuklu yargılanan birisiyim ve yüce Türk mahkemesine duyduğum saygı ile konuşma yapmaya çalışıyorum çünkü söylemek istediklerim çok fazla. Salonun değişeceğinden 2 saat önce haberdar oldum. Bana 12.30’da yeni salona geçildiği söylendi ama o sırada kargaşa sürerken diğer 3 avukatımın buradan ayrıldığını öğrendim. 2 saatten fazla durduğum nezarathene o kadar süre tutulacak yer değil. Ben Türkiye’nin gelmiş geçmiş en absürt davasının muhattabıyım. 35 yıl önce yaptığım geçiş, kurumlar arası yapılan yazışmalar ortayken bunun yargılanmasına dönen absürt bir yargılama ile karşı karşıyayız. Daha hassas davranılması gerektiğini düşünüyorum, ki keza siz yıllık izninde olmanıza rağmen salon ayarlama işleri ile uğraştınız bu da değerli. Ama tüm dünyada dalga geçilen düzeydeki bir davada ben ve avukatlarım salon değişikliği ile ilgili daha önce bilgilendirilmeliydik. Tek bir avukatım ile savunmamı yapmak istemiyorum, bu bir ekip işi çünkü. Bu nedenle bu yargılamanın ertelenmesini talep ediyorum.”

“10’a yakın mahkeme ile muhatabım” diyen İmamoğlu şöyle devam etti:

“Bunların her birisinin adı ne olursa olsun çelişkili şekilde yürütüldüğü ortadadır. Büyükçekmece’de yargılandığım bir davada duruşmaya katılma talebim başta olumlu, sonra ise bunun sağlanamayacağı, SEGBİS ile bağlanmama karar verildi. 1100 gün oldu mütalaa verilmedi. Benim Büyükçekmece’ye katılmam engelleniyor, anayasada yüz yüze ilkesi var. Siz buraya göçebe gibi Çağlayan’dan geliyor, burada yaşanan sorunları düzeltmekle uğraşıyorsunuz. Burada sadece Türkiye’nin değil dünyanın birçok yerinden kişinin ilgisini çeken yargılamalar silsilesi yaşanıyor.”

Hakim ise “Mahkemeye tutumunuzda olumsuzluk görmüyorum ama makul da bulmuyorum. Müdaffiniz de buradayken duruşmanın görülmesi gerekiyor ama sizi savunma yapmaya zorlayamayız” dedi.

Ardından söz alan Avukat Nusret Yılmaz ise şunları söyledi:

“Kamuoyunun merak ettiği, cumhurbaşkanı adayının diplomasının iptaline ilişkin duruşmanın ilgi göreceği tahmin edilebilir. Ancak küçük bir salona alınması, sonra değiştirilmesi ve avukatların alınmaması ve buna dair dışarıda arbede yaşanmasına yönelik tepki gösteriliyor şu an. Avukatların duruşmamaya gelmemesi mahkemeye yönelik bir tepki değildir. Biz savunmayı bir bütün olarak hazırladık bu nedenle duruşma salonuna giremeyen arkadaşlarımızın verdiği dilekçe ile delillerin incelenmesini bir başka bir duruşmada gerçekleştirilmesini talep ediyoruz.”

Yılmaz, davanın diğer avukatları ile birlikte savunmayı yapmak için süre talep etti.

Savcı, “İdare mahkemesindeki davanın sonucunun beklenmesini talep ediyoruz” dedi.

Talepleri dinleyen mahkeme heyeti ara karar için duruşmaya ara verdi.

İmamoğlu: “Tümüyle absürt bir davaya dönüşmüş olan bu davada olmayacak şekilde iptal edilen bir diplomaın bekletici unsur olarak değerlendirilmesini yanlış buluyorum. Bu nedenle ivedilikle bir duruşmanın tertip edilmesini istiyorum.”

Aranın ardınan duruşma tekrar başladı. İmamoğlu ayakta alkışlarla karşılandı.

Mahkeme ara kararında, delillerin ve belgelerini tartışılmasına bir sonraki duruşmada devam edilmesine karar verildi.

Duruşmanın 2 veya 3 no’lu duruşma salonunda görülmesine hükmedildi. Savcının talebinin bir sonraki duruşmada değerlendirilmesine karar verildi.

Duruşma 8 Aralık 2025 günü saat 11.00’e ertelendi.

Diplomanın iptal süreci

Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının sahte olduğu iddiasıyla CİMER’e 18 Eylül 2024’te başvuruda bulunuldu.

Bu ihbar üzerine 1 Ekim 2024’te savcılığa şikayet dilekçesi sunuldu.

Söz konusu şikayetin ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, İmamoğlu’nun 1994 yılında İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden aldığı lisans diplomasının sahte olduğuna dair iddialar ve haberler üzerine şubat ayında soruşturma başlattı.

Soruşturma “resmi belgede sahtecilik” iddiasıyla başlatılırken, 24 Şubat 2025 tarihinde İstanbul Üniversitesi’ne resmi yazı gönderildi.

5 Mart 2025’te İmamoğlu’nun ifadesi alındı ve İstanbul Üniversitesi, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ve savcılıkla iş birliği yaparak konuyu incelemeye aldığını açıkladı.

18 Mart 2025’te İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu 61’inci toplantısında, İmamoğlu dahil 28 kişinin diplomalarının “yokluk” ve “açık hata” iddiasıyla iptal edilmesine karar verdi.

Üniversite, toplam 38 kişinin yatay geçişlerinin incelendiğini, 10 kişinin kaydının silindiğini ve 28 kişinin diplomalarının iptal edildiğini duyurdu.

Bu gelişme üzerine 8 Temmuz 2025’te İstanbul 59. Asliye Ceza Mahkemesi, İmamoğlu’nun “resmi belgede sahtecilik” iddiasıyla yargılanacağı iddianameyi kabul etti.

İddianamenin kabul edilmesi sonrası İstanbul 5. İdare Mahkemesi İmamoğlu’nun yürütmenin durdurulması talebini temmuz ayı sonlarında reddetti.

İmamoğlu’nun diploma bilgileri 5 Ağustos’ta İstanbul Üniversitesi’nin veri tabanından silindi ve e-Devlet’te de görünmez hale geldi.

Diploma iddianamesinde neler yer alıyor?
Soruşturmanın ardından 8 Temmuz 2025’te kabul edilen iddianamede, İmamoğlu’nun “resmi belgede sahtecilik” suçuna iştirak ettiği, “hileli bir şekilde aldığı evrakı yüksek lisans amacıyla İstanbul Üniversitesi’ne, askerlik hizmeti amacıyla Milli Savunma Bakanlığı’na ve Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) sunarak kullandığı” iddialarına yer verildi.

İddianamede, bu nedenle “resmi belgede sahtecilik” suçunun zincirleme şekilde işlendiği öne sürüldü.

İmamoğlu’nun “zincirleme şekilde resmi belgede sahtecilik” suçundan 2 yıl 6 aydan 8 yıl 9 aya kadar hapisle cezalandırılması talep edilen iddianamede, ayrıca işlemiş olduğu “kasıtlı suç” nedeniyle hapis cezasına mahkum edilmesi halinde belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına karar verilmesi de istendi.