27 Şubat’ta Abdullah Öcalan’ın Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı ile “resmen” başlayan Kürt meselesinin demokratik ve barışçıl çözümüne yönelik süreçte, 12. Kongre’de fesih kararı alan PKK’nin 26 Ekim’de Türkiye’den güçlerini çekmeye başladığını duyurmasıyla yeni bir aşamaya gelindi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim 2024’te Meclis’teki yeni yasama yılı açılışında DEM Parti ile tokalaşmasıyla “fiilen” başlayan ve yine Bahçeli’nin 22 Ekim’deki çağrısıyla ısınma turlarının hızlandığı süreçte arkada kalan 13 ayda yaşanan gelişmelerle, çözümün bir tarafında önemli eşikler geride bırakıldı.
Diğer tarafta ise Meclis bünyesinde kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, toplumun ve siyasetin farklı kesimlerini dinleme aşamasını tamamlamak üzere. Kamuoyuna yansıyan haberlere göre ise komisyonda biri muhtemel “eve dönüş yasası” için hukuki çerçeve önereceği belirtilen ‘iki rapor’ bekleniyor.
1 Ekim: Bir tokalaşmadan daha fazlası
1 Ekim 2024’te Meclis’teki yeni yasama yılı açılışı sırasında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ve DEM Parti milletvekilleriyle tokalaştı.
Bahçeli’nin, tokalaşmayla ilgili olarak ise “yeni dönem” vurgusu dikkat çekti. “Yeni bir döneme giriyoruz. Dünyada barışı isterken kendi ülkemizde barışı sağlamamız lazım” diyen Bahçeli’nin bu davranışı ve sözleri kamuoyunda “Yeni bir çözüm süreci mi başlıyor?” sorularını beraberinde getirdi.

Devlet Bahçeli, 22 Ekim’de ise partisinin grup toplantısında, Abdullah Öcalan’a, örgütü lağvetmesi koşuluyla, “Umut hakkı için başvurması ve TBMM’de DEM Parti Grup Toplantısı’nda konuşması” için çağrı yaptı. Bu sıra dışı çağrı, Türkiye siyasetinde son yıllarda görülmüş en önemli gelişmelerden biriydi.
‘İç cephe’ , süreç ve bölgesel gelişmeler
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 30 Ağustos 2024 itibarıyla “iç cephe” vurgusu yaptı. 30 Ağustos töreni konuşmasında “Renklerimiz, şeklimiz farklı olabilir ama bir araya gelir en eşsiz motifi oluştururuz.” diyen Erdoğan, 10 Eylül’de partisinin il başkanları toplantısında bu vurguyu yineledi .
Bu vurgu, o tarihte bir yılını doldurmak üzere olan Gazze’deki savaş üzerinden algılanan “İsrail tehdidi” nedeniyle yapılıyordu. İsrail ordusunun Gazze’ye yönelik saldırıları sürerken, diğer yandan Tel Aviv’in kendisine en önemli tehdit olarak gördüğü İran’ın bölgedeki vekil güçlerinin başındaki isimler birer birer ortadan kaldırılıyordu. İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin şüpheli bir “uçak kazasıyla” ölümüyle başlayan bu süreçte Hamas liderleri halefleriyle birlikte, Hizbullah’ın ise Hasan Nasrallah dahil üst düzey isimleri ortadan kaldırıldı, İsrail ordusu Lübnan’ın güneyini işgal etti.

Süreç kapsamında yaşanan diğer önemli bölgesel gelişme ise 8 Aralık 2024’te Suriye’de Esad rejiminin düşmesi oldu. 27 Kasım’da İdlip’teki cihatçı güçlerin mobilize olmasıyla başlayan bu gelişme, Kuzey ve Doğu Suriye’nin geleceği ve “yeni Suriye’de” nasıl konumlanacağı açısından da önemliydi.
Zira süreçte oluşturduğu “Terörsüz Türkiye” diskurunu, PKK’nin silah bırakma hamlesini SDG ile ilişkilendirerek “terörsüz bölge” söylemine tahvil eden Ankara’nın Suriye konusunda alacağı pozisyon önemli.
Bu bağlamda geçtiğimiz günlerde Şam’a yapılan büyükelçi ataması not edilmeli. 2013 yılında Millî İstihbarat Teşkilatında göreve başlayan, yaklaşık on yıl boyunca Türkiye’nin güvenlik ve dış politika alanlarında çalışan ve kartvizitinde gazeteciliğin yanı sıra akademisyenlik de olan Dışişleri Bakan Yardımcısı Nuh Yılmaz 13 yıl aradan sonra Türkiye’nin Şam Büyükelçisi olarak atandı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’a yakınlığıyla bilinen Nuh Yılmaz, Fidan’ın göreve gelmesiyle bakanlıktaki görevine getirilmişti.

Bu atama Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nde güvenlik odağını önceleyen Ankara’nın Suriye bağlamında bölgesel anlamda da bu odakla örtüşen bir yaklaşıma sahip olduğunu ortaya koyarken, halihazırda SDG ile Şam arasında, hayata geçmeyi bekleyen 10 Mart Anlaşması bir mesele olarak varlığını koruyor.

27 Şubat sonrası 3 kritik eşik
Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat 2025’te, sürecin fiilen başlamasının ardından kurulan ve İmralı’ya ilk ziyaretini 28 Aralık 2024’te gerçekleştiren DEM Parti İmralı Heyeti aracılığıyla duyurduğu Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın hemen sonrasında PKK 1 Mart itibarıyla ateşkes ilan etti.

27 Şubat çağrısının ardından atılan bu adım, birbiriyle bağlantılı iki gelişme olmak üzere geçilen üç kritik eşiğin ilki oldu.
Bu çağrıya bağlı olarak PKK 12’nci kongresini topladı. 27 Şubat çağrısı sonrası atılan bu ikinci adımda PKK, 5-7 Mayıs arasında topladığı 12’inci kongrede “tarihi kararlar” alındığını duyurdu. 12 Mayıs’ta Abdullah Öcalan’ın çağrısına uyarak örgütün feshedildiği ve silah bırakıldığı, bu süreci ancak Öcalan’ın yönetebileceği resmen açıklandı.
9 Temmuz’da Abdullah Öcalan, “Barış ve Demokratik Toplum Süreci” kapsamında tarihi bir çağrı daha yaptı. 26 yıl sonra videolu görüntüsü yayınlanan Öcalan çağrısında, “Siyasetin ve toplumsal barışın gücüne inanıyorum” dedi.
Abdullah Öcalan, “Varılan aşama, yeni adımlarla pratiğe geçmeyi gerekli kılmaktadır. Silahın değil, siyasetin ve toplumsal barışın gücüne inanıyorum. Ve sizi de bu ilkeyi hayata geçirmeye çağırıyorum” ifadelerini kullandı.
11 Temmuz’da ise PKK, Barış ve Demokratik Toplum Grubu aracılığıyla Irak Federe Kürdistan Bölgesi’nin Süleymaniye kentinde sembolik bir silah bırakma töreni gerçekleştirdi. Törene katılan 15 kadın ve 15 erkek PKK’li silahlarını yaktı.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat da törende hazır bulundu. Hozat, sürecin ilerleyebilmesi için yasal düzenleme çağrısında bulundu ve “Kuşkusuz bu tarihi girişimin başarıya ulaşması için çok ciddi hukuksal reformlara ihtiyaç var. Yasal ve anayasal düzenlemeler şarttır; sürecin başarısı için bunlar gereklidir.” dedi.
Meclis’teki süreç komisyonu ve rolü
Kürt meselesinin çözümü kapsamında yürütülen süreci düzenlemek, yasal zemini oluşturmak ve kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla Meclis’te kurulan komisyon, ilk toplantısını 5 Ağustos’ta yaptı.
Komisyon’un adı “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” olarak belirlendi ve toplumun farklı kesimlerini dinledi.

Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nin en önemli taşıyıcılarından biri olan Sırrı Süreyya Önder’in ölümünün ardından sürecin dinamizmini kaybetme kaygılarını da gideren Komisyon, Meclis’teki partiler aritmetiği açısından önemli bir desteğe sahip oldu.

Misyonu “yürütülen süreci düzenlemek, yasal zemini oluşturmak ve kamuoyunu bilgilendirmek” olarak belirlenen Komisyon’a dair geçtiğimiz günlerde kamuoyuna yansıyan haberlere göre “iki rapor” beklendiği belirtildi.
Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu Üyesi, Yeni Yol Grup Başkanvekili ve DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Emin Ekmen, komisyonun artık hazırlanması planlanan raporun yazımına başlaması gerektiğini belirterek, iki rapor hazırlanacağını ifade etti.
Ekmen, “Bu raporlardan birincisi ‘eve dönüş’ yasasına dair hukuki çerçeve önerecek, yani fesih ve tasfiye sürecine ilişkin. İkincisi ise muhalefetin ve toplumun gözü ve kulağını dört açarak beklediği hukuk, adalet ve demokrasi alanlarında iktidara bir perspektif sunacak. Mevcut duruma dair belki bir durum analizi yapacak” dedi.
Süreç ile literatüre giren kavram: Demokratik Müzakere
Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu ile ilgili oluşan bir diğer beklenti de Abdullah Öcalan ile yapması beklenen görüşme. Komisyon’un “dinlemeler” kapsamında yapması beklenen görüşmeye dair aktarımda bulunan DEM Parti İmralı Heyeti üyesi Pervin Buldan, “Öcalan Komisyon’a görüşlerini demokratik müzakere çerçevesinde aktarmak istiyor” dedi.
Pervin Buldan, 3 Ekim’de yaptıkları görüşmede Abdullah Öcalan’ın “Komisyon bir an önce İmralı’ya gelmeli” dediğini belirterek, komisyondan 5 kişilik heyetin İmralı’ya gitmesinin planlandığını ifade etti.

Gazeteci Nezahat Doğan’ın JIN TV’de yayınlanan özel programına konuk olan ve aynı görüşmeden notlar aktaran DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları da “Sayın Öcalan elbette komisyonun buraya gelmesi halinde ‘ben kendileriyle bir demokratik müzakere yürüteceğim’ diyor ve aynı zamanda bütün kesimlerle, sadece komisyon değil, kendisi birçok kesimle görüşmek istiyor ve onlarla bir demokratik müzakere sürecini başlatmak istiyor” dedi.
Yeniden kurucu müzakere ve müzakereyi erkek aklının tekelinden kurtarmak
Öte yandan süreç boyunca görüşlerini sosyal medyadan “pazar notu” formatında açıklayan Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, “Geçiş sürecinin en önemli öznelerinden biri Öcalan. Komisyon’un Öcalan ile görüşmesini makul karşılarım” dedi.
‘Komisyon Öcalan’la görüşecek mi? Uçum’dan ‘Makul karşılarım’ yanıtı
Bir ilk: Resmi hesaptan Kürtçe mesaj
17 Ekim’de Diyarbakır’ı ziyaret eden TBMM Başkanı Kurtulmuş, yeni çözüm sürecine ilişkin”Bu sefer başaracağız, bu sefer barış hakim olacak, bu sefer esenlik hakim olacak, bu sefer kardeşlik hakim olacak” dedi.
Meclis’te Barış Annesi’nin Kürtçe konuşmasını engelleyen Kurtulmuş, Diyarbakır’da anadilin önemine değindi. Kurtulmuş, “Dil insanların kendisini en iyi ifade ettiği alanlardan biridir. Ayrışmanın değil çok kültürlülüğünün yansımasıdır. Anadil ana sütü kadar helaldir. Bu ülkede kimse dilini kullanmak istediği için sorgulanamaz. Çünkü dil insanın kalbe en yakın yeridir. Dillerin üzerinden bir ayrımcılık yapmak asla bizim lugatımızda yazmaz” diye konuştu.
Kurtulmuş, Kürtçe “Birlik olalım gönül gönüle, el ele barış aramızda hüküm sürsün” anlamına gelen “Bi hev re bibin, dil bi dil, dest bi dest; aştî li nav me ra best” ifadelerini kullandı. Meclis Başkanı’nın bu sözleri TBMM resmi X hesabından da “bir ilk olarak” paylaşıldı.
Süreç ve CHP
Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim’deki çıkışı da dahil olmak üzere 2013-2015’teki süreçten çok farklı bir profil çizen CHP, Komisyon’da yer alarak sürecin “Kürt meselesinin çözümü” tarafında oldu.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel de süreci olumlayan ve demokratik yönden besleyici açıklamalar yaptı, bu yönde adımlar attı.
Diğer yandan CHP’li belediyelere yönelik soruşturmalar ve partiye kayyım atanma ihtimali de halen gündemde.
Kürtlerin metropol belediyeleri başta olmak üzere temsiliyetinin önemini ‘kent uzlaşısı’ üzerinden vurgulayan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 22 Ekim’de Halk TV’ye yaptığı açıklamalarda “ Biz Türkiye’nin mutlu, barış içinde, zengin ve özgür yarınlarına talibiz. Bunu yapabilmek için de muhalefetin birbiriyle uğraşması, çelişmesi yerine dayanışması lazım. Ben Kürtlerle en samimi duygularımla, iyi ilişkiler içindeyim. DEM Parti ile de kurumsal olarak birbirine saygılı ve birlikte muhalefet etme sorumluluğuna sahip şekilde davranırım.” diye konuştu.
Özel: Kürt meselesine çözüm odaklı bakışımdan kimsenin şüphesi yok
CHP’nin, kuruluş aşamasında polemik konusu olan Komisyon’da yer alıp almayacağına dair de konuşan Özgür Özel, “Yıllardır ne diyorduk? Kürt sorunu çözülmelidir. Bu sorun meclis eliyle çözülmelidir. Bir komisyon marifetiyle ilerlenmelidir. Komisyona da o yüzden komisyonun fikir sahibi parti olduğumuz için de girecek misiniz tartışmalarını anlamsız bulduk.” dedi.
Süreci bundan sonra ne bekliyor?
Abdullah Öcalan’ın açıklamaları ve çağrıları bağlamında atılan adımlar da göz önüne alındığında, sürecin öngörülen takvime bağlı olarak ilerlediği değerlendiriliyor.
Sürecin gelinen aşamasında yasa değişiklikleri ve demokratikleşme adımlarının gündeme alınması beklenirken DEM Parti tarafından, Abdullah Öcalan’ın Komisyon tarafından dinlenmesinin “kalıcı çözüm için gerekli” olduğu belirtildi.
Hükümetin son olarak TELE1 TV örneğinde olduğu gibi kayyım politikalarını sürdürdüğü bir iklimde “demokratikleşme” talebine dair soru işaretleri ortada.
Diğer yandan Mehmet Uçum gibi hükümeti temsil eden bir ismin de teyit ettiği üzere sürecin önemli öznesi Öcalan’ın 27 Şubat’taki “off the record” çağrılarından biri de “demokratik siyaset ve hukuki boyut” idi.
Bu hafta süreçte önemli bir gelişme olarak, DEM Parti İmralı Heyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile 30 Ekim’de bir araya gelecek.
Böylelikle bu görüşme heyetin Cumhurbaşkanı Erdoğan ile üçüncü görüşmesi olacak. 10 Nisan’daki İlk görüşme 13 yıl aradan sonra ilk temas olarak tarihe geçmişti.
DEM Parti İmralı Heyeti ile Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere hükümet kanadından isimlerle yapılan görüşmelerin sürecin “dinamizmini” artırdığı değerlendiriliyor. Bu anlamda, süreçte aşılan “kritik virajlar” sonrası 30 Ekim’deki görüşme önemli.
PKK’nin 26 Ekim açıklamasının ardından konuşan Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş ise, silah ve çatışmanın geride bırakılarak, demokrasinin, fikirlerin konuşulduğu yeni bir döneme girileceğini belirtti.
Çatışma, çözüm süreçlerinin dünyanın başka ülkelerinde uzun sürdüğünü söyleyen Kurtulmuş, Abdullah Öcalan’ın çağrısı ve PKK’nin fesih kongresi kararları ile Barış ve Demokratik Toplum Grubu’nun attığı adımlara işaret eden Kurtulmuş yalnızca bir yılda gelinen noktanın önemini vurguladı ve “Dün itibarıyla tarihi bir eşik geride bırakıldı.” dedi.




