• Ana Sayfa
  • Manşet
  • Hopa eski belediye başkanı: Süreçte Karadenizliler de aktör olmalı

Hopa eski belediye başkanı: Süreçte Karadenizliler de aktör olmalı

Kürt meselesinin çözümü için başlatılan sürece dair değerlendirmelerde bulunan Hopa Belediyesi eski Başkanı Yılmaz Topaloğlu, “Acı Karadeniz’de de Diyarbakır’da da aynı. Süreçte Karadeniz’deki halk da gözlemci değil, aktör olmalıdır” dedi. 

Hopa eski belediye başkanı: Süreçte Karadenizliler de aktör olmalı
Hopa eski belediye başkanı: Süreçte Karadenizliler de aktör olmalı
Haber Merkezi
  • Yayınlanma: 12 Kasım 2025 10:40

Kürt meselesinin çözümü için başlatılan sürece destek verenlerden biri de Artvin’in Hopa ilçesinde yaşayan ve Hemşin olan eski belediye başkanı Yılmaz Topaloğlu.  2004-2009 yılları arasında Hopa Belediye Başkanlığı yapan Topaloğlu, Barış ve Demokratik Toplum Süreci kapsamında Irak Kürdistan Bölgesi’nin Cesane Mağarası’nda 11 Temmuz’da, silah yakma törenini yerinde izledi.

MA’ya konuşan Yılmaz Topaloğlu, bütün halkların, inançların ve dillerin kendilerini doğal olarak ifade edemedikleri yerde mutlaka eksikliklerin yaşandığını belirterek, “Bu anlamda bugün bütün halklar ve inançlar açısından kendilerini ifade edebilecekleri bir zeminin aranmasının çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Süreç sadece Kürtlerin mücadelesiyle noktalanacak bir şey değil. Birçok halk ve inanç bu sürecin takipçisidir. Şu an devam eden sürecin tamamlanması veya işlenmesi ile birlikte halklar ve inançlar için muazzam bir kazanç olacağını düşünüyorum” dedi.

‘Devletin üzerine düşeni yapması gerekiyor’

Sürecin geldiği aşamaya değinen Topaloğlu, “Şu ana kadar örgütün birinci çağrıya uyum sağlayarak feshini gerçekleştirmesi, silahlı yöntemin sona erdiğini ilan etmesi, silahların yakılması ve Türkiye’den silahlı güçlerin çekilmesiyle çok ciddi bir tanımlama yapılmış durumda. Yani örgüt bu süreçle ilgili ne kadar samimi olduğunu ve kendi ev ödevlerine ne kadar hazırlıklı olduğunu göstermiş durumda. Devletinde üzerine düşeni yapması gerekiyor” diye konuştu.

PKK’lilerin 11 Temmuz’da silahların yakarak imha ettiği törene katıldığını hatırlatan Topaloğlu, “Gidip gördüğüm yerde çok büyük bir ciddiyetle, alınan kongre kararları doğrultusunda bir disiplin içerisinde silahların imha edildiğine tanık oldum. Bu çok kıymetliydi ve arkasından gelen adım bunu pekiştirmiş durumdadır. Bütün silahlı güçleriyle Türkiye’de artık silahlı eylem yapmadan, sorunun siyaset yoluyla çözümüne bir zemin hazırlaması açısından çok kıymetli buluyorum. Bu tarihi ana tanıklık ettiğim için mutluyum” ifadelerini kullandı.

‘Barışın teminatı halkların dili, inancı, rengidir’

Toplumda kuşku ve belirsizlik olduğunu kaydeden Topaloğlu, “Barışın teminatı halkların dili, inancı, rengidir. Barış ve demokratik siyaset taraftarları çok güçlü bir birliği kurmak zorunda. Bir dili oluşturmanın ötesinde bir dili kurmaları gerekir. Bu da yatay ilişkilerin güçlendirilmesinden geçiyor. Yukarıdan aşağıya yürüyen sürecin toplumun tüm kesimleri tarafından beslenmesi gerekiyor. Tek tek yurttaşların evleri, düğün yerleri, insanlar nerede birikip nerede yan yana gelebiliyorsa nasıl kazanılacağını ve barışın Türkiye toplumuna sunacağı şeyler çoğaltılmalıdır. Ortak dilin zenginleştirilmesi ve yasa koyucuların da bunu hukuken garantilemesi gerekmektedir” dedi.

‘Karadeniz’deki halk da aktör olsun’

Bu sürecin Karadeniz’den nasıl görüldüğüne de değinen Topaloğlu, şunları söyledi:

“Bu süreç kolay değil. Uzun yıllar boyunca çatışmalı süreç içerisinde her türlü hak talebini çatışmalar gerekçe gösterilerek ellerinden alınmış insanlardır. Fiziki olarak köprü ve yollara askerde vurulmuş, şehit olmuş çocuklar, gençler ve polisin isimlerinin verildiği yerlerdir. Acı Karadeniz’de de aynı Diyarbakır’da da aynı. Dolayısıyla buralardan o büyük oranda milliyetçilik ve ötekileştirilme yani kin ve düşmanlığın beslendiği yerden bir anda bir dönüş beklemek kolay değil. Ama aklı ve mantığı kullandığımızda bu çatışmalı dönemde bütün sıkıntılara rağmen halklar birbirine düşman olmamıştır. Egemenler, halkları birbirine düşmanlaştırmayı başaramadı. Şimdi bu süreçte akla mantığa sığan ve Karadeniz’deki halkın da bizzat katıldığı, gözlemci değil aktör olduğu organizasyonlar gerçekleştirilebilirse kimsenin yok etme ve öç alma üzerine hareket edeceğini düşünmüyorum.”  (MA)