TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, Dışişleri Bakanlığı’nın 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2024 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi’ni görüşmek üzere AK Parti Samsun Milletvekili Mehmet Muş başkanlığında toplandı. CHP milletvekilleri, toplantıya pasaport ve vize ile ilgili istatistiklerin yer aldığı kartvizitlerle katıldı.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, 2025 yılında yakın coğrafya ile küresel ölçekte güç dengelerinin yeniden şekillendiği bir dönemin yaşandığını, Türkiye’nin fırsatların kesiştiği stratejik konumda yer aldığını belirtti.
Fidan, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını hatırlatarak, şunları dile getirdi:
“Gazze’deki soykırım, 2025 yılı boyunca dış politikamızın ana gündem maddelerinden biri olmuştur. İsrail’in saldırgan politikaları, Gazze ile sınırlı kalmamış; Lübnan, Suriye ve İran’ı içine alan geniş bir coğrafyaya yayılmış, hatta ara bulucu konumundaki Katar’a kadar uzanarak bölgemiz için büyük bir tehdide dönüşmüştür. Türkiye, İsrail’in soykırım politikaları ve bölgeyi istikrarsızlığa sürükleme girişimleri karşısında kararlı bir duruş sergilemiştir. 2025 yılında mesaimizin önemli bir bölümünü; Gazze’de ateşkesin sağlanması, insani yardımların ulaştırılması ve İsrail’in saldırganlığının sona erdirilmesi çabalarına tahsis ettik. Filistin konusundaki tutumumuzu Birleşmiş Milletler (BM) başta olmak üzere tüm platformlarda en güçlü şekilde dile getirdik. Gazze’de akan kanın durması için, Sayın Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde, ABD Başkanı Trump ile ülkemiz dahil 8 Müslüman ülke arasında New York’ta gerçekleştirilen toplantıyla başlayan süreç, 10 Ekim 2025 tarihinde ateşkesin sağlanmasına temel teşkil etmiştir. Şu ana kadar, İsrail’in ihlallerine rağmen, ateşkes büyük ölçüde korunmuş; çeşitli kısıtlamalara karşın Gazze’ye yönelik insani yardım sevkiyatı başlamıştır. Ülkemizin bu süreçte oynadığı rol, uluslararası toplum tarafından takdirle karşılanmıştır.”
‘Suriye’nin güvenliği tesis edilmeli’
Suriye’nin Türkiye’nin dış politikasının öncelikli konularından biri olmaya devam ettiğini söyleyen Bakan Fidan, Türkiye’nin çabaları neticesinde Suriye’nin uluslararası topluma yeniden entegrasyonu konusunda kısa zamanda büyük mesafe katedildiğini belirtti.
Fidan, şöyle devam etti:
“Bu gelişmeler neticesinde, 8 Aralık 2024 tarihinden bu yana Türkiye’den 550 binden fazla Suriyeli ülkelerine geri dönmüştür. Önümüzdeki dönemde; Suriye’nin toprak bütünlüğü ve birliğinin muhafazası temelinde güvenliği tesis edilmeli. PKK ve DEAŞ uzantıları başta olmak üzere, Suriye’nin tüm terör unsurlarından temizlenmeli ve tüm silahlı gruplar birleşik bir ordu çatısı altında bir araya getirilmeli. Halkın tüm kesimlerinin temsil edildiği kapsayıcı bir yönetim tesis edilmeli, uluslararası toplumun aktif desteğiyle, ülkenin yeniden imarıyla ekonomik kalkınmanın sağlanması ve geri dönüşlerin sürdürülebilir kılınması, temel önceliklerimizi teşkil etmektedir. Bu konularda kaydedilen gelişmelere rağmen, Suriye’de güvenlik ve istikrarın önünde hala muhtelif sınamalar mevcuttur. 10 Mart Mutabakatının hayata geçirilmesine yönelik olarak ABD ve Suriye hükümetiyle yakın eş güdüm sürdürülmektedir. Diğer yandan, İsrail’in Kuneytra, Dera ve Süveyda bölgelerinde yürüttüğü faaliyetler, güneyde yeni bir gerilim hattı yaratmaktadır. Tüm bu risklerin önünü almak üzere Suriye’nin terörle mücadele kapasitesinin güçlendirilmesine yönelik çalışmalarımız sistematik bir nitelik kazanmıştır. Suriye sahasından ulusal güvenliğimizin tehdit edilebileceği bir ortamın kök salmasına izin vermeyeceğiz.”
Ukrayna-Rusya görüşmeleri
Fidan, Rusya-Ukrayna arasındaki savaşın başlangıcından bu yana dengeli bir politika izlediklerini belirterek, “Esir takası başta olmak üzere insani alanlarda sonuç üreten bu görüşmeler, Türkiye’nin sorunun çözümündeki kritik rolünü bir kez daha ortaya koymuştur. Savaşı sona erdirmeye dönük çabalarımızı sürdürürken, savaş sonrasına ilişkin hazırlıkları da aynı ciddiyetle ele alıyoruz. Önümüzdeki dönemde, Ukrayna’da barışın sağlanması için etkin çabalarımızı ve kolaylaştırıcı rolümüzü kararlılıkla ilerleteceğiz. Bu çabalarımızı yürütürken, Karadeniz’de güvenlik mimarisinin temel taşı olan Montrö rejimini de aynı kararlılıkla koruyoruz” dedi.
‘Trump seçildikten sonra Türkiye-ABD temasları arttı’
Fidan, ABD Başkanı Donald Trump’ın seçilmesinin ardından Türkiye ve ABD arasındaki temasların daha da arttığını belirterek, şunları söyledi:
“Sayın Cumhurbaşkanımız ile Başkan Trump arasındaki yakın dostluktan da güç alarak, ilişkilerimizi stratejik vizyon ve olumlu gündem etrafında ilerletiyoruz. Enerji dahil tüm alanlarda iş birliğinin derinleştirilmesi ve ticaret hacmimizin yıllık 100 milyar dolar hedefine ulaşması için sebatla çalışıyoruz. Aynı zamanda savunma sanayi alanındaki tüm kısıtlama ve yaptırımların kaldırılması yönündeki girişimlerimizi kararlılıkla sürdürüyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın 25 Eylül’de gerçekleşen Washington ziyareti sırasında bu konuları ABD tarafıyla kapsamlı şekilde ele aldık. ABD yönetiminin de aynı iradeye sahip olduğunu ve stratejik ortaklığımızı iki köklü müttefike yakışır şekilde her alanda ilerletmeye hazır olduğunu memnuniyetle görmüş bulunuyoruz. Trump yönetimi ile Gazze’den Suriye’ye, Ukrayna’dan Kafkaslara uzanan geniş bir coğrafyada yakın bir diyalog yürütüyoruz.”
Çin ile ilişkiler
Fidan, Çin ile ilişkilerin karşılıklı saygı ve ortak fayda çerçevesinde ilerlediğini kaydederek, “Sayın Cumhurbaşkanımızın Tianjin’de Şangay İşbirliği Teşkilatı Zirvesi marjında Devlet Başkanı Xi Jinping ile yaptığı görüşme, ikili temasların ivmesini artırmıştır. Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’nin Orta Koridor ile uyumlaştırılmasını önemli görüyoruz. Çin’in toprak bütünlüğüne saygımız çerçevesinde, Uygur Türklerinin barış ve güven içinde, kültür ve dinlerini özgürce yaşayabilmelerine yönelik beklentilerimizi tüm temaslarımızda dile getirmeye devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.




