• Ana Sayfa
  • Manşet
  • Tuncer Bakırhan: Barış, hepimizin ilkelerini aşan vicdani bir sorumluluktur

Tuncer Bakırhan: Barış, hepimizin ilkelerini aşan vicdani bir sorumluluktur

CHP’nin İmralı’ya üye göndermemesine tepki gösteren Tuncer Bakırhan “Bunu bir yere not ettik ama halen beklentilerimiz devam ediyor. Çünkü barış 86 milyonundur, 86 milyonun bu sürece dahil olması değerli ve kıymetlidir” diye konuştu.

Tuncer Bakırhan: Barış, hepimizin ilkelerini aşan vicdani bir sorumluluktur
Tuncer Bakırhan: Barış, hepimizin ilkelerini aşan vicdani bir sorumluluktur
Haber Merkezi
  • Yayınlanma: 22 Kasım 2025 14:30

DEM Parti Erzurum İl Örgütünün, “Demokratik Toplum Buluşmaları” kapsamında düzenlediği toplantı DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş ve DEM Parti İmralı Heyeti üyesi Pervin Buldan’ın katılımıyla başladı.

Necip Fazıl Kısakürek Kültür Merkezi’nde gerçekleşen halk buluşmasında Bakırhan sürece dair değerlendirmelerde bulundu.

Komisyon’da olumlu oy kullanan herkese teşekkür eden Bakırhan “Ana muhalefet partisi İmralı’ya gitme konusunda olumsuz oy kullandı. Bu tarihi anın gölgesinde bu büyük bir eksiklikti. Bizim beklentimiz bu değildi. CHP’nin üye vermeme kararı Kürtleri kırmıştır, yaralamıştır. Tam da yüzyıllık bir yarayı sarmak için şimdi sorumluluk almayacaksak ne zaman sorumluluk alacağız. Bunu bir yere not ettik ama halen beklentilerimiz devam ediyor. Çünkü barış 86 milyonundur, 86 milyonun bu sürece dahil olması değerli ve kıymetlidir. Biz hiçbir partiye ‘ilkelerinizden vazgeçin’ demiyoruz. Ama barış tüm partilerin ve ilkelerin üzerinde, tarihi bir sorumluluktur. Barış, hepimizin ilkelerini aşan vicdani bir sorumluluktur.” diye konuştu.

CHP’nin süreçte sorumluluk alması gerektiğine işaret eden Tuncer Bakırhan “Yüzyıllık meselede tarihi sorumluluğu olan kurucu partinin daha cesur olmasını bekliyorduk. Bu süreçte öz eleştirel bir yaklaşım içerisinde olmasını bekliyorduk. Geleceğin iyileştiren tarafında olmasını bekliyorduk. Halen de bekliyoruz ve gecikmiş değil. Kurucu bir akıl yerine geçmişin reflekslerini tercih edilmesinin kimsenin yararına değil. Bu karar çatışma ve çözümsüzlükten beslenenlere can suyu olmuştur. Kurucu parti barışın yanında durmalıdır. Toplum barış istiyorsa barış demelidir. Farklı gerekçe ve reflekslerle bunu tarif etmenin Kürdün yanında bunun hiçbir karşılığı yoktur. Tarih bu anı kaydedecek ve yeri geldiği zaman gençler ‘siz niye sorumluluk almadınız’ sorunu bir gün soracak. Sorumluluk almayanlar umarım bu sorunun cevabını iyi çalışır.” ifadelerini kullandı.

1 Ekim’de yeni bir sürece girildiğini söyleyen Bakırhan, “Yüzyıldır ülkemizi meşgul eden bir sorunu tartışıyoruz. Yüzyıllık bir sorunun çözümünün arifesindeyiz. Dün sorunun çözümü için önemli bir eşik atlatıldı. Onurlu bir barışı, Kürdün inkar edilmediği, ret edilmediği ve ötekileştirilmediği, Kürden de bu toprakların asli unsuru olduğunu tartıştığımız, önümüzdeki dönemde Kürdün haklarının yer aldığı bir hukuk dönemine girdik. Yüzyıl önce Kürtler ve Türkler ittifak kurdukları için bugün bu Cumhuriyet’te yaşıyoruz. Her birimizin kanı, alın teri var. Ama daha sonra birlikte mücadele ettiğimiz Cumhuriyet tekli bir karaktere büründü. O gündün bugündür isyan, kavgalarla buraya geldik. Cumhuriyet’teki birlik yansısaydı belki bu ülke 100 yıl bu gerginliği, çatışmaları yaşamamış olurduk. İşte bir daha 100 yıl önce yaşanan eksikliklerin yaşanmaması gerektiği bir süreçteyiz” diye kaydetti.

Ülkenin geleceğinin barışı ve farklılıkları kabul etmekte yattığını söyleyen Bakırhan, “Bu ülkede asgari ücretlinin geçinemediği, emeklinin perişan olduğu süreci yaratan şey demokrasinin olmayışıdır. Bu ülke 3 milyar dolar bu savaşa ayırdı. Bu para bütçeye ayrılsaydı bugün bu ülkede sözünü ettiğimiz sorunlar olmazdı. Şimdi enerjimizi, ekonomimizi, birliğimizi ve kardeşliğimizi daim kılacak, ülkenin kaynaklarını ülke için harcayacak süreci başarıya ulaştırmanın dışında bir şans yok. Enflasyon, demokrasisizliğin ve ötekileştirilmenin ilacı da barıştır. Erzurum’da biz birlikte mücadele ettik. Erzurum, Kürdün, Türkün, Alevilerindir. Erzurum, ırkçı, inkarcıların ve barış karşıtlarının değildir. Süreci samimi bir şekilde yürütüyoruz. Bu ülkenin artık evlatlarının yaşamını yitirmediği bir ülkede yaşamak istiyoruz. Kürdün, dilinin, kültürünün tanındığı bir inşa döneminde mücadele ediyoruz. Barışı toplumsallaştırarak, Erzurum’da bizi tanımayan, bizi farklı algılayan herkese anlatmak gibi bir sorumluluğumuz var” dedi.

Tuncer Bakırhan, “Barışın kötü olduğunu gören, duyan, bilen var mı? Şimdi birileri çıkmış, demokrasi, Kürt ve süreç karşıtlığını başka bir biçimde topluma anlatmaya çalışıyor. ‘Ben barış karşıtıyım, ben Kürdün hukukunun tanınmasına karşı değilim’ demeye cesaret edemiyor, farklı bahanelerle, gerekçelerle bu sürecin önünde engel olmaya çalışıyor. Barış karşıtlarına rağmen de biz bu barışı inşa edeceğiz. Barış karşıtları diyor ki, ‘Şu masada olmasın, bununla konuşmayalım.’ Dünyanın her yerinde barış inşa edilirken, taraflar aynı masada oturur. Hem barışalım hem barışın en önemli tarafını görmeyelim, duymayalım, konuşmayalım, sesini kısalım demekle olmaz. Barış; yüz yüze barışarak, el sıkışarak olur. Barış, geçmişteki gözyaşlarını sinemize çekerek, ama yeni bir sayfa açarak olur. ‘Şununla oturma, bununla konuşmam, şuna gidilmesin, buna gidilmesin’ diyenler aslında barış istemiyorlar. İstiyorlar ki Kürt sürekli dövülsün, zulüm görsün ama onların da yedek gücü olsun. Öyle bir dünya yok. Bu sefer herkese ve her şeye rağmen barışı inşa edeceğiz” diye konuştu.

Kürtlerin hukukunun tanınmadığını söyleyen Bakırhan, “Kürt tanınıyor ama hukuku tanınmıyor. Kürt varsa bir hukukun da olması gerekiyor. Dilimiz, kimliğimiz tanınmalıdır. Kürdün hukukunun tanınacağı bir süreç içerisindeyiz. Anadilimiz özgür olmalı, kimliğimiz tanınmalıdır. Bizim Cumhuriyetle sorunumuz yok. Biz Cumhuriyetten önce de işbirliği ve ittifaklar yaptık. Bu toprakların asli kuruları olarak Türklerin Anadolu’ya gelmesinde yol açtık. Biz, Cumhuriyetin demokratik olmadığını söylüyoruz çünkü Cumhuriyet Kürdü tanımıyor. Biz Cumhuriyeti demokrasi ile tanıştırmak istiyoruz. Bunu yapınca ülke mi bölünecek. Bir birimizin kimliğine, diline, kültürüne saygı duyacağız. Cumhuriyetin demokratikleşmesine herkesin inanmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.