• Ana Sayfa
  • Manşet
  • Erdoğan: Türkiye kadın hakları açısından altın yıllarını yaşıyor

Erdoğan: Türkiye kadın hakları açısından altın yıllarını yaşıyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan Kadın Hakları Günü’nde yaptığı konuşmada, “Savaşların, çatışmaların, ekonomik krizlerin, sosyal ve siyasal huzursuzlukların yükünü herkesten fazla kadınlar çekiyor” diyerek ideal ve adil bir toplumsal hayatın ancak kadınların söz ve hak sahibi olmalarıyla mümkün olacağını vurguladı.

Erdoğan: Türkiye kadın hakları açısından altın yıllarını yaşıyor
Erdoğan: Türkiye kadın hakları açısından altın yıllarını yaşıyor
Haber Merkezi
  • Yayınlanma: 5 Aralık 2025 17:13
  • Güncellenme: 5 Aralık 2025 17:15

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 5 Aralık Kadın Hakları Günü kapsamında İstanbul Pullman Hotel’de düzenlenen Uluslararası Yerel Yönetimlerde Kadın Zirvesi’ne katıldı. Erdoğan, Türkiye’de kadın hakları ve şehircilik politikalarına dair değerlendirmelerde bulundu.

Zirvede yaptığı konuşmada Erdoğan, “Türkiye kadın hakları konusunda kelimenin tam manasıyla altın yıllarını bizim dönemimizde yaşıyoruz. Yıllarca bu meselenin edebiyatını yapanlar hiçbir adım atmazken biz kardeşlerimizin sosyal hayatta, kamuda, ticarette, en önemlisi siyasette hak ettikleri yere gelmeleri için yoğun bir gayret içindeyiz” dedi.

Erdoğan, zirvede ele alınacak konular hakkında da bilgi verdi.

“Dün başlayan ve yarın sona erecek zirvemizde ‘kadınla yükselen şehirler’ teması altında önemli meseleler masaya yatırılacak. Türkiye’de şehircilik vizyonu ve konut politikası, şehircilik kadın ve aile politikaları, akıllı şehirler, enerji yönetimi ve dijital dönüşüm, göç, göçmen politikaları ve sosyal uyum, iklim değişikliği, çevre ve sürdürülebilirlik gibi başlıklarda paneller düzenlenecek. Zirvemize katılan isimlerden gelen eleştiriler, tespitler ve öneriler partimiz ve hükümetimiz açısından yol gösterici olacak” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı, kırsaldan kentlere göçün artmasıyla birlikte kadın odaklı şehircilik politikalarına duyulan ihtiyacın her geçen gün arttığını vurguladı.

Erdoğan, “ Kadınlardan bir taraftan geleneksel sorumluluklarını yerine getirmeleri, diğer taraftan da çalışma hayatının içinde bizzat yer alarak aile bütçesine destek olmaları bekleniyor. Kadınlar eskiden olduğu gibi hem aileyi çekip çevirmeye çalışırken hem de çalışma hayatının zorluklarını, sıkıntılarını omuzlamak zorunda kalıyor” dedi.

‘Savaşların yükünü herkesten fazla kadınlar çekiyor’

Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti:

“Aynı şekilde savaşların, çatışmaların, ekonomik krizlerin, sosyal ve siyasal huzursuzlukların yükünü herkesten fazla kadınlar çekiyor. Dolayısıyla değişimi, teknolojiyi aşırı ve sağlıksız şehirleşmenin getirdiği sorunlarla üç boyutlu şehircilik tasarımını konuştuğum bir dönemde tertiplenen bu zirveyi çok ama çok isabetli buluyorum. Zirvenin ufuk açıcı tartışmalara ve somut sonuçlara vesile olmasını canı gönülden temenni ediyorum.

İdeal ve adil bir toplumsal hayat ancak kadınların söz ve hak sahibi olmalarıyla mümkündür. Toplum hayatında olduğu gibi şehir hayatı ve yerel yönetimlerde de kadınların etkin olmaları kritik önemlidir. Çünkü her şehir insanların topluluk halinde yaşadığı her yerleşim birimi aynı zamanda o insanların evi yuvası mesafesindedir. Kadının olduğu yerde barış olur. Kadının olduğu yerde birlik olur. Kadının olduğu yerde dirlik olur. Kadın elinin değdiği yerde huzur ve düzen olur.”

‘Eşi vefat ettikten sonra o ocak sönmüyorsa başında kadın olduğu içindir’

Kadınların toplum ve aile içindeki rolüne değinen Erdoğan, şöyle dedi:

“Kadının güçlü olduğu yerde gelişme olur, ilerleme olur, inşa olur. Tıpkı niyetimiz gibi, şehirlerimizin de anaç karakterde olması işte bu hakikatin tezahürüdür. Kadınların, kurucu aklı o kadar kıymetli ki bunu gündelik hayatta eşlerden birinin vefat ettiği ailelerde çok net görebiliriz. Eşlerden evin erkeği rahmetli olmuşsa kadın diranetiyle, metanetiyle, şefkatiyle, aileyi kanatları altına alarak tüm bireylere sahip çıkar. Eşi vefat ettikten sonra o ocak sönmüyorsa başında kadın olduğu içindir.

O aile dağılmıyorsa kadının kurucu ve kuşatıcı fıtratı sayesindedir. Toplumun çekirdeği olan aile evvel emirde nasıl kadınların fedakarlıkları, gayretleri, emekleri sayesinde ayakta duruyorsa toplumsal hayatta da şehirler, ülkeler, milletler kadınlar sayesinde ayakta duruyor. Kemal Tahir’in ifadesiyle, ‘Devletimizi, devlet ana yapan kadınlardır.’ Sizlerin şahsında siyasi hayatım boyunca beraber yol yürüdüğüm tüm hanım kardeşlerime dava ve mücadele arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.”

‘Kadın hakları açısından önemli bir düzenlemenin 91’inci yıl dönümüdür’

Erdoğan, “Bugün ülkemizde kadın hakları açısından önemli bir düzenlemenin 91’inci yıl dönümüdür. 1930 yılında önce belediye seçimlerinde seçme seçilme hakkı elde eden kadınlar, dört yıl sonra, 5 Aralık 1934’de Anayasa ve Seçim Kanunu’nda yapılan değişikliklerle milletvekili seçme ve seçilme hakkı kazanmıştır. Böylece ülkemizde kadınlar, Avrupa’daki hem cinslerinden çok daha evvel seçme seçilme hakkına kavuşmuşlardır. 1935 yılında gerçekleştirilen ilk genel seçimlerde de 17 kadın milletvekili Meclis’te temsil hakkına sahip olmuşlardır” dedi.

‘Başörtüsü dolayısıyla seçilme hakkından mahrum bırakıldılar’

Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

“Doğrusu kadınlar bu anayasal haklarını uzun yıllar selahiyetle, liyakatle ve özgürce kullanamadılar. Görünür görünmez birçok engelle karşılaştılar. Mesela başörtüsü dolayısıyla seçilme hakkından mahrum bırakıldılar. Mesela üniversiteyi kazandıklarında karşılarında ikna odalarını buldular. Mesela kimi zaman kılık kıyafetlerinden kimi zaman mezun oldukları okullardan ötürü ayrımcılığa uğradılar. 28 Şubat’ın baskıcı atmosferinde binlerce kadın eğitim, çalışma, kamuda istihdam haklarından feragat etmek zorunda kaldı. Kadınlar, yıllarca inanç değerleriyle okulları, eğitimleri, meslekleri arasında çok travmatik tercihler yapmak mecburiyetinde bırakıldı. Bunların hepsini beraber yaşadık. Biliyorum ki şu an bu salonda bulunan bütün arkadaşlarımın da önemli bir kısmı bu ayrımcılığı iliklerine kadar yaşadı.

‘Meclis’e başörtüsüyle girdi diye linç edilen kadınları nasıl unutabiliriz?’

Şimdi ben buradan soruyorum. Meclis’e başörtüsüyle girdi diye adeta linç edilen kadınları hangimiz nasıl unutabiliriz? Okullarda üniversitelerde yürütülen cadı avını nasıl unutabiliriz? Unutmayın. ‘411 el kaosa kalktı’ manşetinin temsilcisi olduğu nasıl unutabiliriz? Başörtüsü yasağının sürmesi için Anayasa Mahkemesi’nin kapısında nöbet tutan CHP’yi ve özgürlük düşmanı zihniyetini nasıl unutabiliriz? Bugün sesleri eskisi kadar çok çıkmasa da medyada, sosyal medyada, iş dünyasında, siyasette, bürokraside varlığını halen devam ettiren kadın hakları cellatlarını nasıl unutabiliriz?

Bunları unutmadık. Unutmuyoruz ve hiçbir zaman unutmayacağız. Her ne kadar kadınlar seçme seçilme hakkını 91 sene önce elde etmiş olsalar da maalesef bu haklarını hiçbir kısıtlama olmadan kullanmaları, uzun, sancılı, zorlu, bedellerle dolu bir mücadeleyi gerekli kılmıştır. Burada şu gerçeği büyük bir gururla ifade etmek arzusundayım. Türkiye kadın hakları konusunda kelimenin tam manasıyla altın yıllarını bizim dönemimizde yaşıyor.

‘Kadın hakları meselesini marjinal ideolojilerine paravan yapanlara rağmen başardık’

Sadece 23 yıl gibi kısa bir sürede işte bütün bunları başardık. Mahkeme kapılarından ayrılmayan muhalefete, kadın hakları meselesini marjinal ideolojilerine paravan yapan çeşitli yapılara rağmen başardık. Bu mücadeleyi sonuna kadar sizlerle birlikte sürdüreceğiz. İnşallah daha güzel seviyelere yine birlikte geleceğiz. AK Parti Genel Başkanı ve Türkiye Cumhurbaşkanı olarak bu kardeşinizin hak ve adalet mücadelenizde daima sizlerin yanında olacağını, bu mücadeleyi sizlerle kalp kalbe yürüteceğini bilmenizi istiyorum. Rabbim yol ve mücadele arkadaşlığımızı daim eylesin diyorum.

Biz ufkunu, vizyonunu, ülkeye ve millete hizmet aşkını yerel yönetimlerde ortaya koymuş, orada pişmiş, yetişmiş bir siyasi geleneğin temsilcileriyiz. Şahsım başta olmak üzere, milletin gönlünde ve hafızasında yer edinen birçok isim, belediyelerdeki çalışmaları ve başarılarıyla temayüz etti. Parti olarak yerel düzeyde kazanılan birikimi merkezi idareye, merkezde edinilen tecrübe ve vizyonu da mahalli idareye taşımaya önem verdik. Ankara’da milletvekili veya bakan olarak tüm Türkiye’ye hizmet etmiş arkadaşlarımızdan bazıları belediye başkanı olarak kendi illerine de hizmet ettiler, göğsümüzü kabartan işlere imza attılar ve atıyorlar.”