Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Barış ve Demokratik Toplum Buluşmaları” kapsamında Eskişehir’de bulunan Ağrılılar Derneği’nde yurttaşlarla bir araya geldi.
Çok sayıda yurttaşın yanı sıra buluşmaya AK Parti ve CHP’li meclis üyeleri de katıldı.
Burada bir konuşma yapan Gülistan Kılıç Koçyiğit, Komisyon olarak yaptıkları görüşmede Abdullah Öcalan’ın “Biz devletle bir mutabakata varmıştık ama şimdi bir siyasal mutabakat arıyoruz. Gelen heyet olarak sizleri siyasal heyet olarak kabul ediyorum ve tarihi bir görüşmedir” dediğini aktardı.
Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nin geldiği aşamaya ilişkin gelişmeleri ve atılan adımları hatırlatan Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Bunlar normal koşullarda gerçekten azımsanacak adımlar değil. Kürt sorunu dediğimiz sorunun kendisi tarihsel bir sorundur. Kürt’ün reddi, inkarı ve imhası üzerine açığa çıkmış bir sorundur. Gerçekçi bir çözüm, meseleyi gerçekçi ele almaktan geçer. Bu ‘terör, güvenlik sorunu’ değildir, bu bir kimlik sorunudur” dedi.
‘Görüşmeyle psikolojik eşik aşıldı’
Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun 24 Kasım’da İmralı’ya giderek Öcalan’ı ziyaret etmesinin kritik bir eşiğin aşılması olduğunu ifade eden Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Görüşmenin kendisi psikolojik bir eşiğin aşılmasını sağladı. Sayın Öcalan, ‘Biz devletle bir mutabakata varmıştık ama şimdi bir siyasal mutabakat arıyoruz. Ve gelen heyet olarak sizleri siyasal heyet olarak kabul ediyorum ve tarihi bir görüşmedir” dedi. Düne göre daha umutlu, kararlı, pozitif bir aşamadayız. PKK’nin silah bırakması gerçek anlamda artık savaşın ve çatışmanın yaşamımızdan çıkması çok önemlidir, kritiktir. Ama diğer bir mesele var, bizim demokrasiyi inşa etme sorumluluğumuz var. Bizim barışı talep etmek, inşa etmek gibi bir sorumluluğumuz var. Çünkü barış kendiliğinden gelmeyecek” diye konuştu.
‘Barışa sahip çıkma’ vurgusu
Sürecin siyasi partilere bırakılacak bir mesele olmadığının altını çizerek 2013-2015’teki süreci hatırlatan Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Barışın akamete uğrama ihtimali çıktığında milyonlar olup sokaklara aksaydık, milyonlar olup barışımızı, özgürlüğümüzü, demokratik geleceğimizi sahiplenseydik o zaman başarmış olacaktık. O zaman akamete uğramasını, o masanın devrilmesini bizler halklar olarak örgütlü gücümüzle engellemiş olacaktık. İşte bugün bu sorumluluğu yerine getirmemiz gerektiğinin altını çizmemiz gerekiyor” diye belirtti.
‘Kararlı adımlarla ilerliyor’
Sürecin kararlı adımlar atılarak ilerlediğini ve Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı çağrısında söylediği üzerine düşen sorumluluğu harfiyen yerine getirdiğinin altını çizen Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Şimdi diğer tarafın da sorumluluğunu, yani bizlerin aslında Meclis’in, siyasetin de sorumluluğunu yerine getirmesi gerekiyor ve çok hızlı bir şekilde bu süreç yasalarını yasalaştırması gerekiyor. 11 Temmuz’da silah bıraktılar ama gelemediler, çünkü bir yasa yok. Silah bırakanın dönüşünü sağlayacak, özgürlük yasalarının çıkması gerekiyor. Siyasal ve sosyal hayata katılım yasalarının hızlı bir şekilde Meclis tarafından yapılması gerekiyor. Bu süreci ilerletecek, süreci geliştirecek, derinleştirecek ve en nihayetinde de başarıya ulaştıracak temel sorun olarak önümüzde duruyor” ifadelerini kullandı.
‘Üçüncü yol siyasetiyiz’
İBB’ye yönelik operasyonu hatırlatan Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Daha 19 Mart’ın yılı dolmadı. 19 Mart’tan beri bu zulmü yaşıyoruz. Biz Kaç 19 Mart’tır bu zulmü yaşıyoruz? 2016’dan beri bizim belediyelerimiz gasp ediliyor, irademize el konuluyor. Bir çözüm masası kuruldu, bir süreç yürüyor diye AKP’nin bütün politikalarına onay vermiş, Cumhur İttifakı’na eklemlenmiş bir yerde değiliz ki. Biz 3’üncü yol siyasetiyiz. Biz kendi politik, ideolojik hattımızı devam ettiriyoruz” dedi.
Suriye: ‘Neye entegre olacak Kürtler?’
Toplumsal tüm kesimi kapsayan bir anayasaya ihtiyaç olduğuna işaret eden Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Türkiye’de çok sorunlu bir tartışma var. Suriye’yi, Rojava meselesini bu sürecin getirip önüne koyan ve sürekli sabah akşam da televizyonlardan çağrı yapan bir kesim var. ‘YPG silah bırakmalı, YPG silah bırakmazsa süreç olmaz’ gibi söylemler kullanılıyor. Herkes diyor ki Kürtlere, ‘Vay efendim, gelin işte entegre olun’ Neye entegre olacak Kürtler? Yani ortada demokratik bir düzen demokratik bir sistem var da Kürtler mi entegre olmuyor? Kürtler kime güvenecekler? Yarın öbür gün Kürt’ün evine saldırıldığında, malına saldırıldığında, canına kastedildiğinde oradaki Alevilere yapılan, Dürziler’e yapılan katliamın aynısı Kürtlere yapılmak istendiğinde Kürt’ün garantisi nedir? Kimdir? Bunu sormaz mı Kürt” diye konuştu.



