• Ana Sayfa
  • Dosya
  • Suriye’de Baas rejiminin çöküşünün birinci yılı: Belirsizliğin gölgesinde neler yaşandı?

Suriye’de Baas rejiminin çöküşünün birinci yılı: Belirsizliğin gölgesinde neler yaşandı?

8 aralık 2024’te Baas rejiminin devrilmesinden bu yana geçen bir yılda HTŞ’nin yükselişi, Alevi katliamı, Süveyda çatışmaları, İsrail’in müdahalesi ve SDG–Şam hattındaki görüşmelerin bir sonuca varamaması Suriye’de yeni bir istikrar yerine daha karmaşık bir tablo ortaya çıkardı.

  • Yayınlanma: 8 Aralık 2025 00:00
  • Güncellenme: 8 Aralık 2025 11:03

Ateşi başlatan kıvılcım

2010’da ekonomik kriz ve yolsuzluğa tepki olarak Tunus’ta patlak veren protestolar, kısa sürede Libya, Mısır, Yemen ve Bahreyn’e yayılarak o dönem Arap baharı diye adlandırılan ayaklanmalara neden oldu.

2011 yılının mart ayında ise isyan dalgası Suriye’yi vurdu. Ülkenin güneyindeki Dera kentinde halk, rejim karşıtı çocuk yaşta bir göstericinin güvenlik güçlerince gözaltına alınıp işkence görmesi üzerine sokağa döküldü.

Özünde bu gösteriler, uzun zamandır birikmiş olan Baas karşıtı toplumsal basıncın patlamasının tezahürüydü.

Dera’da patlak veren rejim karşıtı gösteriler ve güvenlik güçlerinin sert müdahalesi kısa sürede Halep, Hama ve Humus gibi kentlerde de ayaklanmaları tetikledi.

Rejim ve muhalefet arasındaki çatışmalar kısa sürede iç savaşa dönüşüp ülkenin tümünü ateşe verecek düzeye ulaştı.

Suriye’nin karanlığa sürüklenişi

Savaşın başlarında devlet başkanı Beşar Esad bir yandan Özgür Suriye Ordusu şemsiyesi altında birleşmeye çalışan dağınık silahlı grupları acımasızca ezerken, diğer yandan cezaevlerinde bulunan cihatçı mahkûmları salıverdi.

Ilımlı sayılan gruplar ağır bombardıman altında ağır kayıplar verirken, bu şartlar altında cihatçılardan oluşan El Nusra örgütü 2012’de kuruluşunu ilan etti. Akabinde Irak El Kaide’si mensubu militanlar Suriye’ye sızıp savaşa dahil oldu. Güçlenen bu gruplar 2013’te IŞİD adını alarak muhalif grupların boşluğunu doldurmaya başladı.

El Nusra, IŞİD ile yaşadığı sorunlar nedeniyle kısa sürede ayrılarak El Kaide’ye biat ettiğini ilan edip diğer muhalif gruplarla ittifaklar kurdu.

Baas rejiminin Özgür Suriye Ordusu’nun mevzilerine odaklanıp IŞİD’e ait pozisyonları vurmaması, bu örgütün ülkenin büyük bölümüne yayılmasına vesile oldu.

Suriye halkı bir yandan Şam yönetiminin sivil ayrımı yapmayan vahşeti, diğer yandan da IŞİD barbarlığının altında yüz binlerle sayılan kayıp verdi.

Örgüt tüm stratejik noktaları ele geçirirken, o dönem en önemli direniş Kobani’de yaşandı. Eylül 2014’te kenti kuşatan cihatçılar, Kobani’ye 6 ay boyunca ağır saldırılar düzenledi.

Bölgedeki bileşenlerin direnişi ve uluslararası koalisyon güçlerinin bombardımanı sayesinde IŞİD yenilerek geri çekildi.

Kobani böylece tarih sayfalarında IŞİD karşıtı mücadelenin simgesi olarak yerini aldı.

İdlib’de toparlanma

2016’ya geldiğimizde El Nusra, El Kaide ile bağlarını kopardığını açıklayarak Fetih el Şam cephesi adını aldı. Bir yıl sonra ise İdlib’deki muhalif gruplarla birleşerek Heyet Tahrir el Şam ortaya çıktı.

Rusya’nın askeri desteğiyle muhalifleri ezmeyi başaran Esad, onları kademeli olarak tuttukları pozisyonlardan kopartarak İdlib’e sürdü. Böylece İdlib, o dönem yenilmiş sanılan muhalif odakların yeni üssü haline geldi.

2017’de kimse Fetih el Şam cephesinin bölgedeki muhalif gruplarla birleşerek yenik muhalefetin küllerinden Heyet Tahrir el Şam oluşumuyla doğduktan sonra Baas rejimini devirecek unsur haline geleceğini tahmin etmiyordu.

Baas rejiminin çöküşü

2020’nin ötesine uzayan savaş, ekonomik çöküş, yaptırımlar ve devlet yapısının dağılması rejim kontrolündeki bölgelerde ciddi huzursuzluklar yaratınca güneydeki Süveyda ve Dera’da yeniden isyanlar patlak verdi.

Ukrayna savaşıyla meşgul olan Rusya’nın Suriye’de askeri desteğini kısmaya başlaması, rejimin sahadaki baskı kapasitesini düşürdü.

Ekonomik çöküşle geçen bu 4 yıllık süre boyunca rejimin yakıt ve elektrik krizi zirveye ulaşmıştı. Hama ve Humus kırsalları da artık yeni protestolara sahne oldu.

2023 yılının şubat ayında Şam’ın güneyinde ekmek fiyatlarını protesto edenler sokağa dökülürken güvenlik güçlerinin kontrolü sağlamakta zorlandığı görüldü.

Rejim güçleri çözülmeye başladığı sırada Heyet Tahrir el Şam, İdlib bölgesinde “kurtuluş hükümeti” adını verdiği yapıyı güçlendirip yerel konseylerle koordinasyonu artırarak nüfuzunu genişletmeyi sürdürdü.

2024 yılının kasım ayına geldiğimizde Heyet Tahrir el Şam ve Suriye Milli Ordusu önderliğinde bir koalisyon Halep’e yönelik taarruz başlattı.

Devlet başkanı Beşar Esad 28 kasım’da Rusya’ya seyahat ederek askeri yardım talep ettiyse de bu reddedildi.

Motivasyonu kalmamış dağınık rejim birlikleri direnemeyince Halep günler içerisinde düştü.

İlerlemeyi sürdüren Heyet Tahrir el Şam ve beraberindeki gruplar 5 aralık’ta bu kez Hama’yı ele geçirdi.

Bunun üzerine hükümet, Doğu Guta’daki askerlerini Şam çevresine sevk etmeye başladı. Ancak çoğu subay ve asker direnmek istemeyerek ya kaçtı ya da karışık talimatlar yüzünden savunmayı organize edemedi.

6 aralık gününde gelişmelerin gidişatı belli oldu; İran ülkedeki askeri personelini geri çekmeye başladı. Çin de vatandaşlarının ülkeyi terk etmesine yardım etti. Aynı gün muhalifler, Şam güneyinde “güney operasyon odası”nı kurarak bölgenin kontrolünü hızla ele geçirdi.

7 aralık itibarıyla rejim muhalifleri Dera ve Süveyda bölgelerinin çoğunu ele geçirdi ve bazı hükümet yanlısı birliklere de Şam’a güvenli geçiş sağladı.

Artık başkent kuşatılmış, dünyanın gözü rejimin olası direnişini beklerken durumun kötüleştiğini gören Esad gece gizlice Rusların kontrolündeki Hmeymim hava üssü’ne giderek Moskova’ya kaçtı; iddiaya göre bu kaçışından çevresindeki kimse, hatta kardeşi Mahir Esad bile haberdar edilmedi.

Baas rejimi düştü

7 aralık’ı 8 aralık’a bağlayan gece Heyet Tahrir el Şam tüm devlet kurumlarını ele geçirmişti; silahlı milisler ve halk başkanlık sarayını ateşe verip rejimin devrilmesini kutluyordu.

Nitekim 8 aralık 2024 tarihi, askeri darbeyle iktidara gelen Baas Partisi’nin 61 yıllık iktidarının sona erdiği gün olarak kayıtlara geçti.

Boşaltılan Sednaya hapishanesinde ortaya korkunç bir tablo gün yüzüne çıkarıldı: işkence, yargısız infaz, toplu mezarlar.

Halk arasında “insan mezbahası” olarak anılan Sednaya, Baas iktidarının karakterinin simgeleştiği mekân haline geldi.

Ancak Suriye’nin genel panoraması umut verici olmaktan uzak. İktidara oturanların cihatçılardan veya eski cihatçılardan oluşması, Sünniler, Aleviler, Kürtler ve Dürziler olarak kabaca 4’e bölünmüş bir toplumun yönetimi konusunda ciddi soru işaretleri doğurdu.

Aniden gelişen İsrail askeri müdahalesinin ülke genelindeki tüm askeri üsleri bombalayarak Suriye’nin askeri varlığını adeta yerle bir etmesi ve Golan tepeleri’yle bir kısım toprağı daha işgal etmesi, var olan sorunlara bir yenisini daha ekledi.

SDG saldırı altında

Kurulan geçici hükümetin başına cihatçı yıllarındaki takma adıyla Ebu Muhammed el Colani, gerçek adıyla Ahmed Şara geçti. Geçmişinde IŞİD ve Nusra gibi örgütlerde savaşmış bu cihatçı, artık değiştiğini söylüyordu. Hakkındaki savaş suçu iddiaları ise halen temize çıkmış değil.

ABD başkanı Donald Trump’ı ziyaret edebilecek kadar Washington’ın desteğine sahip olan geçici başkan, tüm Suriyelileri kapsama sözü verdi. Ancak bu çetrefilli görünümde Milli Suriye Ordusu durumu fırsat bilip Münbiç’te ve Tişrin barajı’nda Suriye Demokratik Güçleri’ne karşı saldırılar başlattı.

Amaç, Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi bölgesi’nin kazanımlarını törpüleyerek Rakka’ya ilerlemekti.

Aleviler katliama uğradı

Kuzeyde hâl böyleyken 6 mart günü Suriye, yeni rejim altında tarihinin ilk karanlık sayfasını yaşadı.

Lazkiye ve Tartus kırsalında Baas rejimi yanlıları, yeni Şam rejimine bağlı silahlı gruplara saldırdı. Cihatçı çeteler ve Suriye Milli Ordusu şemsiyesi altındaki tugaylar, bunu bahane ederek Alevi sivillere saldırdı.

Adı intikamdı ancak tetiklenen aslında birikmiş bir mezhepçi nefretti.

10 gün süren katliam boyunca çeteler Alevi köylerini basıp sivilleri kurşuna dizdi.

Birleşmiş Milletler raporlarına göre katliamda bin 400 kişi öldürüldü.

Uluslararası tepki ve baskılar neticesinde katliam sona erdi. Şam, faillerin adalet önüne çıkartılacağı sözünü verse de ne bu sözler henüz tutuldu ne de Alevi yurttaşlarda açtığı derin yara hala kapanabildi.

10 Mart Mutabakatı

Kuzey ve Doğu Suriye’de çatışmalar ise Şam ile Suriye Demokratik Güçleri arasında başlayan görüşmelerin olumlu seyretmesiyle azaldı.

10 mart günü bir araya gelen Suriye geçiş hükümeti başkanı Ahmed Şara ve SDG genel komutanı Mazlum Abdi, 10 mart mutabakatı’na imza attı.

Mutabakat, kuzey doğu Suriye’nin Şam’a entegrasyonunun yolunu açmaya yönelik ilk önemli adım oldu.

Taraflar SDG’nin Suriye ordusuna entegre edilmesini kabul etse de kadınlardan oluşan YPJ’nin buna dahil olup olmayacağına dair müzakereler sürüyor.

Ayrıca yeni anayasanın üniter mi yoksa federatif bir yapı öngöreceği konusunda anlaşmazlıklar sürüyor.

Süveyda’da çatışmalar

Temmuz ayına geldiğimizde Dürzilerin çoğunlukla yaşadığı güneydeki Süveyda bölgesinde çatışmalar çıktı.

Alevi katliamının hafızası halen canlıyken dökülen kan, cihatçı grupların niteliğini bir kez daha gözler önüne serdi.

Şam’a bağlı çetelerin desteğini alan Arap bedevi gruplar ile Dürzi silahlı güçler arasındaki çatışmalar sonucunda 2 bine yakın insan öldü.

Günümüzde büyük oranda sonlanan çatışmalar zaman zaman ufak çaplı olarak sürüyor.

Suriye’nin geleceği

Baas rejiminin devrilmesinin birinci yıldönümüne geldiğimizde Suriye’nin geleceği belirsizliğini koruyor. Şam, uluslararası ekonomik yaptırımlarının tamamen kaldırılarak önünün açılmasını umutla beklerken; kuzey doğu Suriyeliler adil, demokratik, özgürlükçü ve kapsayıcı bir anayasa talep ediyor. Dürziler geleceklerine dair kaygıyla bakarken, Alevi yurttaşlar biçare çözüm bekliyor.

Uluslararası ve bölgesel aktörlerin çıkarları ise denklemi daha da karmaşıklaştırıyor.

Suriye Demokratik Güçleri ise siyasi örgütlenmesi, askeri tecrübesi ve savunduğu demokratik ilkeler sebebiyle, Şam ile yürütülen müzakerelerin sonucuna göre Suriye’nin geleceğini şekillendirecek başat unsur olarak önümüzde duruyor.

Önümüzdeki süreçte atılacak adımlar hem yeni rejimin hem de bölgenin kaderini belirleyecek.