Suriye’de Beşar Esad liderliğindeki Baas rejiminin devrilmesinin birinci yıl dönümü.
Suriye’nin geçiş hükümeti başkanı Ahmed Şara, Esad’ın devrilmesinin birinci yıl dönümünde sabah namazını başkent Şam’daki Emevi Camiisi’nde kılıp, “Suriye’yi yeniden inşa edeceğiz ve halklar arasında adaleti sağlayacağız” açıklaması yaptı.
Ancak Suriye’de ise 3 gündür TSK’nın askeri hareketliliği olduğu öne sürüldü.
İddiaya göre Şam yönetimi de eş zamanlı olarak Deyrizor’a yeni birlikler, dronlar ve topçu birlikleri sevk etti.
Türk ordusuna ait konvoyların Suriye’ye üç farklı noktadan giriş yaptığı bildiriliyor: Efrin, Serêkaniyê ve Halep’in kuzeyi. Bazı kaynaklar, bu konvoyların Minbiç yönüne doğru ilerlediğini aktarıyor. https://t.co/IZNwJVVZOV
— Doğan Cihan (@dogancihannn) December 7, 2025
ANF’nin haberine göre de TSK’ye ait konvoylar Afrin ve Serkaniyê ile Halep’in kuzeyi olmak üzere üç koldan Suriye’ye girdi.
Habere göre TSK’ye ait bir askeri konvoy Deyr Ballut sınır kapısından Halep bölgesine, bir başka konvoy ise Advaniyah sınır kapısından gece geç saatlerde Suriye’ye giriş yaptı.
Hareketliliğin özellikle Halep’in kuzeyi ile Minbic çevresinde yoğunlaştığı öne sürüldü.
Bu takviyelere paralel olarak Suriye geçiş hükümetine bağlı güçler de ülkenin doğusunda askeri yığınak yapmaya başladığı belirtildi.
Deyrizor’a yeni takviyeler sevk edildiği, bu kapsamda topçu sistemleriyle birlikte insansız hava araçlarının (İHA) da bölgeye konuşlandırıldığı belirtildi.
Takviyelerin ağırlıklı olarak 86. Tümen oluştuğu ve kantonunun batı kırsalındaki bazı noktalara yönlendirildiği belirtiliyor.
Askeri hareketliliğe ve amaçlarına dair resmi bir açıklama yok.
SDG komutanından açıklama
Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Kuzey Demokratik Güçleri Komutanı Ebu Ömer İdlibi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Afrin, Serekaniye ve Halep’in kuzey bölgelerine askeri konvoylarla girdiği yönündeki iddiaları Rûdaw’a değerlendirdi.
İdlibi, şu ana kadar olağandışı gelişmelerin yaşanmadığını ifade etti:
“Şu ana kadar sahada tehlike arz eden herhangi bir gelişme yaşanmamış, Türk güçleri doğrudan Minbiç’e girmemiş ve Deyrizor veya Serekaniye’de olağan dışı bir takviye güç gönderilmemiştir.”
İddilara yalanlama
SDG komutanı yayılan haberlerin çoğunun “medya savaşı” kapsamında yayımlandığını savundu.
İdlibi, bölgede kontrolden çıkan herhangi bir gerginliğin veya askeri kararın söz konusu olmadığını vurguladı.
Genelkurmay Başkanı Bayraktaroğlu’nun ziyareti
Askeri hareketlilik haberlerinin ise Genelkurmay Başkanı Bayraktaroğlu’nun Şam ziyaretinin arkasından gelmesi dikkat çekti.
Genelkurmay Başkanı Bayraktaroğlu, Şam’da Suriye geçiş hükümeti Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Ali Nurettin Nasan ile görüşmüştü.
Ziyaret sonrası yapılan açıklamada, “Türkiye-Suriye ortak harekat merkezinde incelemelerde bulunuldu. Orgeneral Bayraktaroğlu, resmi davet kapsamında gittiği Suriye’de Şam Büyükelçimiz Sayın Burhan Köroğlu ve askeri ataşeliğimizi ziyaret ederek, Suriye Devrimi Askeri Fuarı’nda incelemelerde bulundu” ifadeleri yer almıştı.
SDG’den açıklama
Öte yandan Suriye Demokratik Güçleri, Beşar Esad liderliğindeki Baas rejiminin devrilmesinin 1. yıldönümü dolayısıyla yazılı bir açıklama yaptı. Rejimin düşüşü, tüm “Suriyeliler için yeni temeller üzerine inşa edilecek bir geleceğin kapısını açan tarihsel bir fırsattır” denilen açıklamada gelinen aşamada ülkenin yeni bir ulusal diyaloğa ve kapsamlı bir toplumsal sözleşmeye ihtiyacı olduğu belirtildi.
Açıklamada, “Bu da hakları, özgürlükleri ve eşitliği garanti eden yeni bir toplumsal sözleşme oluşturarak; tiranlığın ve baskının yeniden geri dönmesini kesin olarak engelleyecek bir yolun açılmasını sağlayacaktır.” denildi.

Afrin’den, Tel Abyad’dan ve Serekaniye’den zorla göçertilen yurttaşların geri dönüşü için ciddi çözümler gerektiğine dikkat çekilen açıklamada, “Bu mesele, öncelikleri ulusal boyutta ele alınacak ciddi bir çözümü gerektiriyor; siyasi bir çözüm üretmek için önemli bir aşamadır. Bu çözüm, onların güvenli ve onurlu dönüşünü sağlamalıdır” ifadeleri yer aldı.
Açıklamada devamla şunlar belirtildi:
“Bu hassas aşamada, Suriye Demokratik Güçleri halkımızın temel savunma gücü olarak kalacaktır; halkımızı, toprak bütünlüğümüzü ve tüm bileşenlerimizi hedef alan her tehdide karşı mücadele etmeye devam edecektir. Kuzey ve Doğu Suriye bölgelerinde özgürlük ve onur mücadelesi veren savaşçılarımız, fedakârlıklarıyla ülkenin ve halkın korunması görevini üstlenmişlerdir — yıllar süren kurtuluş ve direniş mücadelemizde olduğu gibi.
Bugün Suriye’nin geleceği başlıyor. Eski rejimin zihniyetini ve araçlarını tamamen ortadan kaldırarak; özgürlük, adalet ve ortaklık üzerine yeni bir devlet inşa etme süreci başlıyor — şehitlerin fedakârlıklarına ve milyonların direnişine uygun bir devlet.”
10 Mart mutabakatı
Şam yönetimi ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi arasında imzalanan 10 Mart mutabakatına yönelik de tartışmalarda kilitlenmiş durumda. Taraflar mutabakatın hayata geçirilmesi karşılıklı bir birini suçlarken, konuyla ilgili SDG komutanı İdlibi değerlendirmede bulundu.
İdlibi, 10 Mart mutabakatının şu ana kadar gerçek uygulama aşamasına geçmediğini belirterek, her iki tarafın (SDG ve Şam) anlaşmaya dair farklı değerlendirmeleri olduğunu ifade etti.
Ebu Ömer İdlibi, “Ademi merkeziyetçilik, Suriye’nin birliği ve istikrarı için ulusal bir garantidir. Şam ile yürütülen müzakerelerde, ayrım gözetmeksizin Suriye’nin tüm bileşenlerinin taleplerine dayanan gerçekçi ve ulusal bir vizyonu esas alıyoruz” dedi.
İdlibi şöyle devam etti:
“Suriye Demokratik Güçleri olarak müzakere sürecine ciddiyetle ve ulusal bir sorumlulukla yaklaştık. Kapsamlı bir Suriye vizyonu çerçevesinde, katılım sürecinin uygulanmasına zemin hazırlayabilecek tüm pratik adımları sunmaya sadık kaldık. Ancak bu olumlu yaklaşım, şu ana kadar Şam yönetimi tarafından benzer adımlarla karşılanmadı. Bunu pek çok vesileyle, müzakere dosyasından sorumlu yetkililer ve güçlerimizin komutanlığı aracılığıyla açıkça dile getirdik. Şu ana kadar gerçek bir zaman çizelgesi bulunmuyor çünkü uygulama aşamasına geçiş, karşı tarafın ciddi bir siyasi kararını gerektiriyor.”
10 Mart mutabakatının henüz fiili uygulama aşamasına geçmediğini de belirten SDG’li komutan, şunları da söyledi:
“Bunun nedeni içeriğindeki bir eksiklik değil, müzakere sürecindeki erteleme ve engelleme durumudur. Bu anlaşma, dayatma mantığına veya tek taraflı görüşlerin empoze edilmesine değil, ortaklık ve tamamlayıcılık temeline dayanan samimi bir ulusal iradeye ve sorumlu bir yaklaşıma ihtiyaç duymaktadır. 10 Mart Anlaşması geniş bir ulusal çerçeveyi temsil etmektedir ve bunun engellenmesi, ülkenin geleceğini genel olarak olumsuz etkiler.”
‘Temkinli iyimserli içindeyiz’
“Şam ile görüşmelerde, ayrım yapmaksızın tüm Suriye bileşenlerinin taleplerine dayanan gerçekçi ve ulusal bir vizyonu esas alıyoruz. Tartışılan dosyalar; siyasi, askeri ve idari yolları bütünlüklü bir paket olarak kapsamaktadır. Şu ana kadar, üzerine inşa edilebilecek bazı işaretler olmakla birlikte, henüz fikir alışverişi aşamasındayız. Bu nedenle, önümüzdeki süreçte 10 Mart Anlaşması’nın maddelerinin uygulanmasında somut bir ilerleme kaydedileceği konusunda temkinli bir iyimserlik içindeyiz.” Ebu Ömer İdlibi, müzakerelerin önündeki en temel engelleri de şu şekilde değerlendirdi:
“Temel engel teknik detaylarda değil, 10 Mart Anlaşması’nın uygulanma biçimine ilişkin görüş ayrılıklarındadır.
Biz bunu siyasi, askeri ve idari yetenekler ile uzmanlıklar arasında tamamlayıcı ve iş birliğine dayalı bir anlaşma olarak görüyoruz; ancak hala buna Kuzey ve Doğu Suriye bölgelerinin kontrol altına alınması ve eritilmesi süreci olarak bakanlar var.
Buradan hareketle, ademi merkeziyetçilik konusu anlaşmanın başarısı için temel anahtarlardan biri olarak öne çıkıyor. Bu konuya ciddiyetsiz yaklaşım, uygulamanın önünde gerçek bir engel teşkil etmektedir; oysa ademi merkeziyetçilik, Suriye’nin birliği ve istikrarı için ulusal bir garantidir.”
“Müzakereler sırasında Şam yönetimi içerisinde SDG veya SDM (Suriye Demokratik Meclisi) yöneticileri için herhangi bir makam veya resmi görev önerildi mi?” sorusuna ise şu yanıtı verdi:
“Biz bu dosyaya makam veya teklif mantığıyla yaklaşmıyoruz; çünkü mesele iktidar paylaşımı veya kişisel çıkarlar değildir. 10 Mart Anlaşması, ulusal sorumlulukların paylaşılması ile uzmanlık ve yeteneklerin Suriye’nin birliği ve egemenliği hizmetinde kullanılması üzerine kuruludur. Bu çerçevede gündeme gelecek her rol veya makam ulusal bir görevdir, kimsenin kimseye lütfu değildir.”
Suriye Enformasyon Bakanı’nın ademi merkeziyetçilik veya federalizmin sona erdiğini söylemine yönelik olarak İdlibi, “Bu siyasi ve ideolojik bir açıklamadır. Bunun bir Türk medya ajansı aracılığıyla yayılması, ondaki her türlü ulusal değeri ortadan kaldırmaktadır. Bahsi geçen bakan, sorumsuz tutum ve açıklamaları nedeniyle Suriye halkının çeşitli bileşenlerinin geniş çaplı eleştirilerine maruz kalmaktadır. Suriye’nin geleceğinin medya beyanatlarıyla değil, Suriyelilerin hak ve taleplerine saygı duyan ciddi bir ulusal diyalog yoluyla inşa edileceğine inanıyoruz.” İfadelerini kullandı.
Hakan Fidan ne demişti?
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, 6-7 Aralık’ta düzenlenen Doha Forumu toplantılarında yaptığı bir konuşmada, SDG’nin bu konuda niyet göstermediğini savundu ve bu sorunun çözümünün sadece Suriye için değil Türkiye’nin güvenliği açısından da önemli olduğunu söyledi.




