Vardır herkesin bir uçma hayali
Bircan Degirmenci 19 Aralık 2025

Vardır herkesin bir uçma hayali

Yıl 1986.  Henüz 6 yaşındayken elinden tuttuğu annesiyle birlikte her hafta Bağlar Körhat’ta oturdukları evden çıkıp dolmuşla geldikleri o meşhur Diyarbakır Kapalı Cezaevi’ndedir. Babasını ziyaret ettikleri görüş kabinlerinde kadınların dilleriyle değil gözleriyle konuştuklarına şahit olur. Oysa ki Kürtler konuşmayı seven bir halktır. Bir şeylerin ters gittiğinin farkına daha o yaşında varır. Üç yıl sonra göç ettikleri İstanbul’da Karadenizlilerin ağırlıkta olduğu bir mahallede Türklerle ilk temasını yaşar. Orada da bir ayırımcılığın olduğunu sezerek, aradaki farkın zihninde yarattığı soru işaretlerinin ilk tohumları o zaman atılır. Bunu anlatmanın yolunun ne olacağını henüz tanımlayamaz: Şiirle mi, romanla mı, şarkıyla mı, filmle mi? Uzun dönem yaptığı askerlik sürecinde yaşadığı yoğunlaşma bu yolun sinema olduğuna karar vermesini sağlar. Askerlik dönüşü Marmara Güzel Sanatlar Akademisi Sinema Bölümü’ne girer ve buradan mezun olur. Mezuniyet projesi olarak kadın üçlemesinin ilki olan “Hüküm” adlı kısa filmini çeker. Daha sonra anne- babasının cezaevi görüşmesini anlatan Bêdeng (Sessiz) filmini çekerek derdini sanatla ifade etmeye çalışanların kervanına katılır.

Rezan Yeşilbaş, Sessiz filmiylen en iyi kısa film ödülünü aldığı Cannes Film Festivali’nde

Çözüm süreci döneminde Al Jazeera’de yayınlanan bir videolu haber dikkatini çeker. Diyarbakır’da uçmaya çalışan bir köftecinin haberidir bu. Çözüm süreci olmasa Diyarbakır’da herhangi birinin uçmaya kalkışması başlı başına bir problem ve hiç istenmeyecek durumlara yol açabilecek bir risktir elbet. Haberin onda uyandırdığı duygu ise “Acaba Kürtler uçabilir mi?” Bu duygunun ardına düşerek, Diyarbakır’a gidip köfteci Kadir Arslan’ın tezgahının yolunu tutar. Kadir’in hayatından esinlenerek uzun metraj kurmaca bir film yapma projesi vardır kafasında. Sözünü ettiğimiz yönetmen 3. Amed Film Festivali’nde Uçan Köfteci filmiyle büyük beğeni toplayan Rezan Yeşilbaş’tan başkası değildir. Nevi şahsına münhasır Kadir’le tanışmaları sıkı bir arkadaşlığa dönüşür:

“Kadir’i tanımıyordum. Sosyal medyada iki buçuk dakikalık video haberiyle karşıma çıktı, izledim. 2014’te tanıştık. İlk konuştuğumuzda ben köftecilik ve uçmaya çalışma hikâyesini odağıma alacağımı, hayatından izler taşıyacağını ancak bir biyografik çalışma olmayacağını söyledim. Ki filmde ondan esinlenerek yazdığım şeyler de var ama toplamında karakterlerin çoğu hayal ürünü. Meseleyle ilgili sıklıkla bir araya geldikçe bu fikir de gelişiyordu.”

2015 sonlarında rüzgâr tersine döner; Sur’da çatışmaların başladığı karanlık dönem Yeşilbaş’ı derinden etkiler. Bunun üzerine 2017’de tekrar Diyarbakır’a gelir:

“Uzakta olmak çok daha zor geliyordu. Burada olmak istedim. Geldim ve Amedspor belgeselini çekmeye niyetlendim.”

Dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Fırat Anlı, Yeşilbaş’ı Amedpor Kulüp Başkanı Nurullah Edemen’e yönlendirir. Amedspor’u çekerken eş zamanlı olarak kurmaca filme hazırlık için Kadir’in de belgeselini çekmeye başlar.

“Uçmayla ilgili okumalar yapmak ya da deneyimlemek gerekiyordu. Ben deneyimleme yoluna giderek Kadir’i çekmeye başladım. Bu çekimler teknik olarak senaryoya çok yardımcı oldu, bana çok şey öğretti. Kadir’in inanılmaz bir sabrı vardı. Ben de kendi işimle ilgili çok sabırlıyımdır. O süreçleri beraber yaşadıkça birbirimizi daha iyi anlamaya başladık. Uzun saatler beraber zaman geçirdik. Çok ilginçti, her uçup geldiğinde ruh hali değişirdi. Bambaşka bir kafaya evrilip öyle inerdi aşağıya, keyifliydi. O süreçte senaryonun içinde karakteri yaratırken paraşüt ve paramotorun teknik karşılığı, rüzgârın etkisi, zamanlama gibi detaylar senaryoya çok güçlü veriler sağladı.”

Uzun metraj filme başlamadan önce beş buçuk ay bir hazırlık süreci için Diyarbakır’da kalır. Mekânlara göre senaryoyu yeniden düzenler, oyunculara paraşüt eğitimi aldırır. Tüm mizansenleri çekim öncesinde  tamamlar. Kısıtlı bütçe, disiplinli bir çalışma zorunluluğu doğurur. Filmin her aşamasında Kadir de yanlarındadır. Dört hafta sürecek çekimler 1 Ekim 2021’de başlar.

“Çekimden iki ay önce Kadir bizimle çalışmaya başladı. İşini, gücünü de bize göre ayarlıyordu. Hem Nazmi’ye hem de Şahin’e paraşüt dersi vermeye başladı. Çok da heyecanlıydı. Yakınında olan bir sürü insan filmin gerçekten çekileceğine dair ona inanmamış, abarttığını düşünenler olmuş. Bu  yüzden filmi görememiş olması beni çok üzüyor. Dost olmuştuk, birbirimizi arayıp sorardık. Burada olmasam da iletişimimiz devam ediyordu. Kafası bir şeye takıldığında danışmak için arardı”.

Uçan Köfteci film ekibi 3. Amed Film Festivali’nde

Yeşilbaş, Kadir’i canlandıracak oyuncunun Nazmi Kırık olması yönündeki kararında başından beri nettir.

“Kürt oyuncu olarak Nazmi’nin bir alternatifi yok, onun dışında başka birini hiç düşünmedim. Hem dram hem komedi hamuru olan çok hoş bir tavrı var, enerjisi çok iyi. Benim Nazmi’nin oyunculuğundan hiçbir şüphem yoktu, fakat yelpazesinin bu kadar geniş olduğunu çalışırken fark ettim. Bu beni aşırı mutlu etti. Aslında oyuncular iyi. İyi senaryo, iyi yönetmen ya da proje iyi gelmeyebilir. Nazmi o anlamda bence şanslı, çok iyi filmlerde oynamış ama bu onun için bambaşka bir hikâye ve karakter deneyimi oldu. O da karaktere çok çalıştı. Bazı şeyler de gerçekten denk düşüyor. Şu anki yoğunluk olsa ve ben bu filmi çekmeye çalışsam Nazmi’yi bu kadar çalıştıramam. Çünkü vakti yok. Biz çekimlere başlamadan nerdeyse iki ay önce geldi Nazmi. Onu şart koştum, çünkü paraşütle ilgili bir yol alması gerekiyordu. Öyle şanslarımız oldu o da bizim daha iyi ve daha fazla çalışmamıza, yönetmen-oyuncu olarak birbirimizi daha iyi anlamamıza sebep oldu.”

Filmdeki köfteci karakterinin sembolik bir okuma yapıldığında kendisi için neyi temsil ettiğini şöyle tanımlıyor Yeşilbaş:

“Çıkıntılı bir karakter. Bu tarz karakterlerde değişim başladığında ve etrafı o değişimi anlamadığı zaman yalnızlaşan, marjinalleşen hatta deli muamelesi görmeye başlayan bir hâl alıyor. Farklı olmak, eğer çevre ona göre şekillenmiyorsa, siz tek başınıza o durumu yaşıyorsanız böyle bir durumu da beraberinde getiriyor. O karakterde de gerçek karakterde de aynısı vardı. Mesela Kadir bir uçak pilotu olsaydı çok makbul bir insan olurdu. Bir maaşı var, titri var. Fakat bunu kendi kişisel hayalleriniz için yaptığınızda -o kayınpederin yaklaşımı gibi- bir durumla karşılaşıyorsunuz. Sadece hayallerinizi gerçekleştirmekle uğraşmıyorsunuz, mahalle baskısı, toplumsal önyargılar, bu coğrafyadan kaynaklı devletin yaklaşımıyla da uğraşmak zorunda kalıyorsunuz. Filmin bunu çok net bir şekilde temsil ettiğini düşünüyorum.”

Zeki Demirkubuz’un öğrencisi olmasına rağmen Yeşilbaş kendi görsel dilini oluştururken doğrudan sinemasal referanstan kaçınır.

“Ben çok referans almayı seven biri değilim. Bunu öğrenciyken fark etmiştim. Bazı arkadaşlar bir filmin sahnesi, planı, açısını referans alırdı. Ben kendi dilimi oluşturmaya çalıştığım için bu beni çok korkutur. Sevdiğim, etkilendiğim yönetmenler vardı. Zeki Demirkubuz’un filmlerini çok severim ama ben onun gibi film çekmek istemem. Zaten çok iyi yapan birisi var. Dolayısıyla o dünyayı kurarken kendime ait bir görsel dünyam var ve onu oturtmaya çalışırım. Etkilenmek de referans almak da kötü bir şey değil bunu öyle bir anlamda demiyorum. Benim kafam öyle çalışmıyor. Mekânlar üzerinden ‘bunu en doğru şekilde nasıl yapabilirim’ diye kadrajlarımı düşünürüm. Görüntü yönetmenimle ilişkimi ona göre kurar, onun üzerinden devam ederiz. Ben lenslerin, formatların neye tekabül ettiğini bilirim ve o dünyayı ona göre kurmaya çalışırım. Renk paleti çok önemlidir benim için, o kıyafetlere yansır, kontrast yaratmayı severim, bunların hepsini planlar, sanat yönetmeniyle, kostümle, renklerin nasıl olacağına karar veririz.

Yeşilbaş, filmde içine sinmediği bir şeyin olup olmadığı ya da şimdi çekse daha farklı ne yapmak istediğine ilişkin soruyu şöyle cevaplıyor:

“Yönetmenlerin istekleri bitmez fakat şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki ben perdede gördüğüm son filmi kabul etmediğim sürece o zaten çıkmıyor. O yüzden uzun sürebiliyor, post, özellikle kurgu kısmı benim için çok önemli. Çünkü ritim önemli. Filmin ritmi olmalı ve o ritmi bulmaya çalışırım. En son perdede gördüğümde eğer içime sindiyse o film benim için kapanmıştır. Filmle ilgili belki de tek yapmak istediğim şu olabilirdi. İzlediğiniz filmi o diyalogların gücünü aynı ritimle, doğallık ve rahatlıkla Kürtçe yakalayabilseydim Kürtçe olmasını isterdim. Ama maalesef Kürtçe yazan biri değilim.”

Film dünya prömiyerini Rotterdam’da yapar. Sofya, İstanbul, Adana, Bodrum, Amed, Duhok, Valencia ve Fransa’daki festivallarde gösterilir. Nazmi Kırık İstanbul, Duhok ve Adana Altın Koza Film Festivali’nde en iyi erkek oyuncu ödülünü alır.

Farklı ülke ve kentlerdeki izleyici tepkilerinin çok farklı olmadığını söylüyor Yeşilbaş.

Rotterdam’daki ilk gösterime kadar ‘Acaba onlar da anlayacak mı’ diye o heyecan devam etti. Emin olun burada verilen tepkiler, gülünen yerlere orada da aynı reaksiyon verildi. Bu insana ait bir hikâye. Tabii ki uçmak orada aslında bir metafor. Ben de bir yönetmen olarak uçmaya çalışıyorum. Benim uçma şeklim de film çekmek. Dolayısıyla herkesin bir hayali oraya gelip dayanıyor. Herkes aşmak istiyor kendini. O yüzden insanlarda da en azından o duygu bir şekilde geçiyor. Bu beni çok sevindiren bir şey. Sonuçta bu hikâye Brezilya’da da geçse özünde aynıdır. Dolayısıyla bunun karşılığını fazlasıyla gördüğüm için mutluyum.”

Film henüz kurgu aşamasındayken 2023’te Maraş merkezli deprem meydana gelir. Ne yazık ki Kadir’in eşi, çocukları, anne ve babasının oturduğu Galeria da yıkılır.

“Ona ve ailesine ulaşıncaya kadar umudum yüksekti. Tabii kesinleştikten sonra yaklaşık altı ay hiçbir şey yapamadım. Filmi bıraktım, henüz bitmemişti. Çok etkilenmiştim. Genel olarak zaten depremin yarattığı insanın konsantrasyonunu zorlayan ruh hali çok kötüydü. Dostunuz arkadaşınız olan birini kaybetmek çok acıydı. Belgesele bakınca o günleri hatırlıyorum. Çok zor geçti ve benim için yıkımdı. En çok da Kadir’in filmi izleyememiş olması beni çok üzüyor. Çok beklemişti o filmi”

Filmin esin kaynağı Kadir, çocuklarıyla.

Filmin 3. Amed Film Festivali’ndeki gösterimine Kadir’in beş ablası, yeğenleri ve arkadaşları da katılır. Filmi izlerken duygu dolu anlar yaşanır.

“Ailesinin yaklaşımları da çok değerliydi, onlar beni çok mutlu etti.”

Yeşilbaş’ın sıradaki projesi Amedspor belgeselinin yanı sıra Kadir’in biyografisini anlatan uzun metrajlı belgesel olacak.

Kadir’in çok renkli bir hayatı var, bambaşka bir hikâyesi var. Kadir’in yükseklik korkusu var mesela. Çok ilginç şeyler var onunla ilgili. Dolayısıyla onun kendi hayatını birebir anlatan bir şey de yapmak istiyordum. Şimdi düşününce en azından onun hayatından esinlenerek yapılan kurmaca bir film var ve tamamen onu anlatan bir belgeseli olacak. Bunlar olmasa belki unutulup gidecekti ama bu filmler en azından onu ve hayallerini yaşatmış olacak.”

* ilketv.com.tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar İlke TV’nin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.