Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası ev sahipliğinde ve DİTAV’ın katkılarıyla düzenlenen “30. Yılında Doğu Raporu’ndan Bugüne” başlıklı panel, siyaset, akademi ve sivil toplum temsilcilerini bir araya getirdi. İlke TV’nin medya sponsorluğunu üstlendiği panelin konuşmacıları arasında Doğu Raporu’nu hazırlayan Prof. Dr. Doğu Ergil, Gazeteci Ruşen Çakır, Yazar Mümtaz’er Türköne, ve SAMER Araştırma’nın koordinatörü Yüksel Genç bulunuyor.
Panel öncesi konuşan Yazar Şeyhmus Diken, Doğu Sorunu kitabının yazılmasının üzerinden 30 yıl geçtiği belirterek, “Doğu sorunu Kürt sorunu oldu ve halen çözülmeyi bekliyor. Sorunun çözülmesini umut ediyoruz” dedi.
Etkinliğin açılış konuşmasını yapan DTSO Başkanı Mehmet Kaya, son yıllarda yapılan araştırmalara dikkat çekerek, toplumsal önceliklerin değiştiğini vurguladı.
‘Kürt sorunu ikinci sıraya geriledi’
Mehmet Kaya, bir çalışmada “en önemli sorun nedir” sorusuna verilen yanıtların değiştiğini belirterek, “Yüzde 60 civarında işsizlik ve ekonomi artık Kürtler tarafından da birinci sorun olarak ifade ediliyor. Kürt sorunu ikinci sıraya düşmüş durumda” dedi.
“Türkiye’nin komşularla ilişkisi güvenlik-beka dilinden çıkıp iyi komşuluk ve ortak bölgesel kalkınma zeminine oturmalı.”
DTSO Başkanı Mehmet Kaya: “Kürtler için dahi artık birinci sorun işsizlik ve ekonomi; Kürt sorunu ikinci sıraya gerilemiş durumda.”https://t.co/o6uYrLwB3W pic.twitter.com/0np0wD2WqP
— İlke TV (@ilketvcomtr) December 27, 2025
‘Güvenlik dili yerine barış dili’
Türkiye’nin hem iç politikada hem de komşularla ilişkilerde güvenlik ve beka merkezli yaklaşımdan çıkması gerektiğini söyleyen Kaya, “İyi komşuluk ilişkileri, ortak bölgesel kalkınma modelleri ve ortak bir barış dilinin hâkim olması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Bu sürecin yalnızca siyasetten beklenemeyeceğini vurgulayan Kaya, iş dünyası ve sivil toplumun rolüne işaret etti. Kaya, “Bu alanlarda en çok gövdesi taşın altında olan kesim iş camiası ve sivil toplum örgütleridir. Bu nedenle bu süreçlerde aktif bir sorumluluk almaları artık elzemdir” diye konuştu.
Türkiye’nin yaşadığı krizin doğru tanımlanması gerektiğini belirten Kaya, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve TÜSİAD gibi çatı kuruluşların, Kürt sorununun ekonomik ve toplumsal boyutlarını kamuoyuna daha açık anlatması gerektiğini söyledi.
Toplumsal hassasiyetlerin ve milliyetçiliğin bugün çözümün önünde bir engel olarak durduğunu ifade eden Kaya, “Savaşın maliyetiyle barışın kârı toplumsallaştırılmadığı sürece, yapay beka ve güvenlik söylemleriyle krizden çıkmak mümkün olmayacaktır” dedi.
Doğu Ergil: Siyasi irade rapordan yararlanmadı
Prof. Dr. Doğu Ergil, raporun yazılma sürecine değinerek 1990 yılında kan gövdeyi götürürken bir vatandaş olarak buna katlanamadığını söyledi. Çatışmaların olduğu üç ilde ne olduğunu öğrenmek için devlet nezdinde girişimleri olduğunu ancak uzun bir süre izin alamadığını belirten Ergil, tehditler ile karşı karşıya kaldığını ifade etti. Ergil, “O günden bugüne gelişen bir şey var; o da barış talebi. 1995’te bu rapor hazırlandı. Siyasi irade bundan yararlanmadı” dedi.
Meral Danış Beştaş: Barışın dili oluşturulmalı
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş ise yürütülen sürece değinerek, “Gittiğimiz her yerde bize ‘Güveniyor musunuz’ diye soruluyor. Bu sorular devlet tarafından yanıtlanmadığı için halkın güveni yok. Meclis’te bir parti tamamen güvenlik, bir tanesi kıyısından köşesinden, bir tanesi Kürtsüz demokrasi diyor. Raporlar çokça tartışıldı. Umut kırıcı ve umut verici başlıklar vardı. Sayın Bahçeli’nin şuana kadar yaptığı çağrılar ortada duruyor. Çağrıları önemli ve değerledir. Sayın Öcalan’ın açıklaması sonrası PKK’nin attığı adımlar umut verici adımlar. Kürt meselesinin artık ‘Terör’ kavramından çıkarılması gerekiyor. Güvenlik bürokrasinin pratikleri ile bu sürece yaklaşılmaması gerekiyor. Barışın dili inşa edilmiyor. Bu konuda ısrar var” diye konuştu.
Kardeşler birbirlerinin dilini bilir
Meral Danış Beştaş, tüm halklara çağrıda bulunarak, “Kardeşler birbirlerinin dilini bilir. Biz Türkçe biliyoruz. Türk arkadaşlarımızı Kürtçe öğrenmeye davet ediyorum. Böylece birbirimizi daha iyi anlayabiliriz” dedi.
Meral Danış Beştaş, Meclis’te kurulan komisyonda farklı siyasi görüşlerin ilk kez bu denli sakin ve saygılı bir zeminde bir araya gelmesini umut verici olarak nitelendirirken, barış diline geçilmemesini ise sürecin en büyük handikaplarından biri olarak değerlendirdi.
Türköne: Barış gerçekleştirildi, sırada ortak yaşam var
Gazeteci yazar Mümtazer Türköne de konuşmasında “Devlet mekanizması misyonerlik ve bölücülük faaliyetlerini büyük tehlike olarak görüyor. Bu 100 yıldır bu şekilde devam ediyor. Devlet buna göre kendini dizayn etmiş. 1989 yıllında Türk Ocaklarında Kürtleri konu alan bir panel düzenlendi. Devletin istihbarat birimleri gelip notlar veriyordu. Devlet aklı her türlü tecrübeyi yaşadı. Bugün geldiğimiz noktanın avantajı bundan kaynaklanıyor. Akla gelebilecek her şeyi kullandılar, tükendiler ve süreci başlattılar. Devlet Bahçeli’nin açıklamalarının arkasında devlet var. Burada olan şey şu; Yüz yıldır denedik olmadı. Devlet Bahçeli’nin arkasındaki vizyon, Öcalan’ın vizyonunu seçme konumuna geldi. Böyle bir süreçte, Kürtler ile barışmak değil ortak bir gelecek kurma vizyonları var. Barış denilen şey gerçekleştirildi. Bundan sonrası ortak bir yaşamı inşa etmek” ifadelerine yer verdi.
“Bugün devlet katında ‘bölücülük’ sorulacaksa, bana göre bu Ümit Özdağ’dır”
🗣️Yazar Mümtaz’er Türköne:
📌”Türkiye’ye 100 yıllık bir parantezi kapattı. Bugün sadece duygusal engeller var. Yerleşmiş alışkanlıkların çözüm için sadece zamana ihtiyaç var”@Mumtazer
➡️İzlemek için:… pic.twitter.com/ovEEdkfZci— İlke TV (@ilketvcomtr) December 27, 2025
Kürt meselesinin çözüm muhatapları değişiyor
SAMER Araştırma’nın koordinatörü Yüksel Genç ise “Raporun yazıldığı yıl gerillaya katıldım. O dönemde binlerce genç katıldı. Rapor daha çok şiddet dışı çözümleri öneriyordu. O dönem için önemliydi. 1999 yıllında barış için geldiğimizde halen ‘Kart kurt’ zihniyeti yoğun bir şekilde vardı. Kürt meselesinin çözüm muhatapları değişme yoluna gitmiş durumda. 12 yıla yakındır saha çalışması yapıyorum. Daha önceki barış süreçlerine baktığımızda hiçbiri bu zamanki gibi güvenli bir şekilde geçmedi. Diğerlerinde güvencesiz bir durum vardı. Saha çalışmalarında Kürtlerin yoğun bir ihtiyatlı durumu var. Bunun kırılması için beli adımların atılması talebi var. Sürecin başarılı olması için güçlü bir iradenin devrede olduğu görülüyor. Güvensizliğin ana odağında sürecin yürüten siyasi iradenin muğlaklığı, inkar söylemi ve güvenlik merkezli adımların öne çıkarılması var. İkincisi ise siyasi iradenin sürece katkı sunmaması var. Üçüncüsü devleti cesaretli görülmemesi var. Yani devlete güvenin olmaması. Bunun ortadan kaldırılması gerekiyor.” diye konuştu.
Konuşmacıların sunumlarının ardından panel soru-cevap bölümüyle sona erdi.
Doğu Raporu nedir?
Türkiye’de 90’lı yıllarda Kürt meselesinin çözümüne yönelik hazırlanan ilk raporlardan biri olan Doğu Raporu yayınlandığı 1995 yılında kamuoyunda oldukça tartışıldı. Rapor yayınlandıktan sonra Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından dava açıldı. Mahkeme sonucunda raporu hazırlayan Prof. Dr. Doğu Ergil beraat etti.
Sınırlı da olsa bazı siyasi çevrelerin destek verdiği ve Kürt meselesinin ‘şiddet’ dışında çözülmesi başlığı altında TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği) tarafından Prof. Doğu Ergil’e hazırlatılan raporda, belirlenen başlıklar altında 1267 kişi ile yapılan görüşmeler sonucunda Kürt meselesi anlaşılmaya çalışılmıştı.
Doğu Ergil 1995 yılında hazırladığı bu raporun üzerinden on yıl gibi bir süre geçtikten sonra 2005 yılında ikinci raporunu, 2008 yılında ise üçüncü raporunu yayınladı.




