• Ana Sayfa
  • Gündem
  • Aile hekimleri: Yeni yönetmelik sağlıkta liyakatsizliğin ürünü

Aile hekimleri: Yeni yönetmelik sağlıkta liyakatsizliğin ürünü

Taleplerini ve sorunlarını İlke TV’ye anlatan aile hekimleri, Sağlık Bakanlığı yönetmeliği geri çekene kadar protestolarına devam edeceklerini belirtiyorlar.

Aile hekimleri: Yeni yönetmelik sağlıkta liyakatsizliğin ürünü
Aile hekimleri: Yeni yönetmelik sağlıkta liyakatsizliğin ürünü
Şirin Bayık
  • Yayınlanma: 4 Aralık 2024 19:58
  • Güncellenme: 4 Aralık 2024 20:17

Birinci basamak sağlık hizmetlerine ilişkin sağlık emekçilerinin ‘eziyet yönetmeliği’ olarak tanımladıkları Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’nde yapılan değişik 1 Kasım’da yürürlüğe girdi. Sağlık meslek örgütleri ise bu yönetmeliği kabul etmeyeceklerini belirterek protestolarını sürdürüyor. Peki bu yönetmelik neyi amaçlıyor ve eylemler ne kadar sürecek? Aile hekimleri İlke TV’ye anlattı.

Sağlık Bakanlığı’nın Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’nde yaptığı değişiklik üzerine sağlık emekçileri Ankara’da yaptıkları büyük bir mitingin ardından 5-7 kasım tarihleri arasında iş bıraktı. Ancak ‘eziyet yönetmeliği’ olarak nitelendirdikleri yönetmeliğe karşı tepki gösteren sağlıkçıların sesi bir türlü duyulmadı. Bunun üzerine, yönetmelik geri çekilene kadar protestolarında kararlı olduklarını belirten sağlıkçılar 2-7 Aralık tarihleri arasında tekrar iş bıraktı. Bu protestolar kapsamında sağlık emekçileri kabul etmedikleri yönetmeliğe karşı her yerde tepkisini dile getiriyor, taleplerini sıralıyor.

Biz yıllardır sesimizi duyurmaya çalışıyoruz 

Peki sağlıkçıların tepki gösterdiği yönetmelik hangi sağlık politikalarını amaçlıyor? ilke TV’ye açıklamalarda bulunan Aile Hekimi ve Hekim Birliği Sendikası Diyarbakır Şube Başkanı Dr. Kemal Noyan, öncelikle mesleklerinin zorluğundan bahsederek aile hekimlerinin Türkiye’deki şartlarını şöyle anlattı:

Türkiye’de aile hekimleri aylık 3 bin 500 hastaya bakıyor. OECD ülkelerine baktığımızda bu sayı bini geçmiyor. Biz yıllardır sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Sağlık Bakanlığı eğer OECD ülkeleri standartlarında bir hizmet bekliyorsa öncelikle sivil toplum örgütlerini muhatap almak zorunda. Hep birlikte bilimsel sınırlar içerisinde sağlık göstergelerini düzeltmemiz gerekiyor. Ancak yetkililerin ‘ben yaptım oldu’ veya ‘kervan yolda dizilir’ gibi bir yaklaşımını biz ancak liyakatsizlikle tarif ediyoruz. İşte 1 Kasım’da yürürlüğe giren yönetmelik de bu liyakatsizliğin ürünüdür.

‘Yönetmelik demokratik değil’

Noyan, yönetmeliğin doktorların karar mekanizmasını devre dışı bıraktığını ve bu yönetmelik ile kendi sağlık sorumluluğunu almayan yurttaşların tüm sorumluluğunun aile hekimlerine yüklendiğini şöyle belirtti:

Bu yönetmeliğe göre aşısını yapmayan, yılda 7 defanın üzerinde hastaneye giden veya 6 defadan fazla Aile Sağlığı Merkezi’ne gitmeyen vatandaşın sorumluluğu aile hekimliğine yüklenmektedir. Aile hekimlerinin verdiği hizmet ne zorla alınabilir ne zorla verilebilir. Sağlık hizmeti ancak hastanın vatandaşın talebiyle yerine getirebileceği bir hizmettir. Bu yönüyle hiçbir şekilde demokratik olmadığını düşünüyoruz. Bununla birlikte vatandaşların görüşü önemlidir ama bilimsel olarak ilacı yazılmayan bir vatandaşın veya bilimsel olarak raporu verilmeyen bir vatandaşın, uygunsuz talepleri olan vatandaşların aile hekimlerine puan vermemesi suretiyle bizlerin hak edişlerinin kesilmiş olması toplum tarafından da kabul edilmemelidir.

‘Bizim hiçbir şekilde mali kaygılarımız yoktur’

Bu yönetmeliği kabul etmeyeceklerini belirten Noyan, “Ekim ayında henüz bu yönetmelik yürürlüğe girmeden bir miting yaptık, daha demokratik daha iyi bir yönetmelik yapalım dedik ama bu eylemimiz başarılı olmadı ki Kasım ayında bu yönetmelik yürürlüğe girdi. Bizler Kasım ayında 3 günlük iş bıraktık ve Sağlık Bakanlığı’na şunu söyledik: ‘Bilimsel olmayan, OECD ülkelerinde olmayan bu anlayışı terk edin.’ Fakat bu uyarımız da ciddiye alınmadı ve 5 gün daha iş bırakıyoruz. Bizim hiçbir şekilde mali kaygılarımız yoktur. Burada ilacı yazılmayan, raporu verilmeyecek, hastaneye gidemeyecek olan vatandaşın da sorumluluğu bizim sırtımızda. Bu sorumlulukla birlikte şunu söylüyoruz, bu yönetmelik geri çekilmeyene kadar, tüm vatandaşlarımızı eşit, puanlara bağlamayan, her hastayı bir insan olarak gören bir anlayışla sağlığın idare edilmesini bekliyoruz. Bu anlamda eylemlerimizi hız kesmeden devam edecek ya kazanacağız ya kazanacağız.” 

‘Yenidoğan olayı, tam da böyle sağlığın piyasalaşmasından çıkan bir sonuçtur’

Yönetmeliği birinci basamak sağlık hizmetinin piyasalaşması olarak tanımlayan Aile Hekimi ve Türk Tabipler Birliği (TTB) üyesi Dr. Muhammed Can ise 20 senedir sağlığın piyasalaşmasına dair emarelere dikkat çekti ve şunları söyledi:

Sağlığın piyasalaşmasının bir 20 yıllık süreci var. Bunun birinci basamaktaki ilk adımı olduğu için tepki gösteriyoruz. Yenidoğan olayı olarak basına yansıyan olay aslında tam da sağlığın piyasalaşması olarak ortaya çıkan bir sonuçtur. 

 

‘Reçetemizi belirleyecek olan bilimsel ölçeklerdir, bakanın ağzından çıkan değil’

Sağlık Bakanlığı’nın yönetmeliğinin bir dayatma olduğunu belirten Can, “Bizim reçetemiz bilimsel ölçeklerdir. Biz birinci basamakta daha çok hastalıkların önlenmesinin, koruyucu sağlığa dair ön plana çıkmasını istiyoruz. Ancak Sağlık Bakanlığı tepeden inme bir şekilde bize yeni bir yönetmelik dayatıyor. Bu yönetmelikle ağrı kesici, antibiyotik, mide hapı gibi temel basit ilaçların kullanımında dahi maaşlarımızda kesintiye gitmeye çalışıyor. Yani bir yerde aslında bilimsel olmayan bir şekilde, bu ilaçları yazmamızı istemiyor. Ancak bizim reçetemizi belirleyecek olan bilimsel ölçeklerdir bir bakanın ağzından çıkan şeyler veya bir kişinin veya bir zümrenin ağzından çıkan şeyler değil” diye konuştu. 

Can “Beş günlük greve başladık bu hala bir başlangıçtır mücadelemiz yine devam edecektir. Yönetmelik geri çekilene kadar devam edeceğiz.” dedi.

Grevde olan sağlık emekçilerinin  dile getirdiği talepler ise şöyle: 

  1. Kamusal bir hizmet olan birinci basamak sağlık hizmetlerinin fiziki ve tıbbı donanımı ve aile sağlığı merkezleri kamu tarafından sağlanmalıdır.
  2. Halkımıza nitelikli bir sağlık hizmeti sunabilmemiz için yeterli zaman ve olanak sağlanmalıdır. Koruyucu sağlık hizmetlerinin öncelendiği ve ekip anlayışını gözeten bir sistem inşa edilinceye kadar Aile Sağlığı Merkezi sayısı hekim başına 2.000 nüfusu aşmayacak şekilde artırılmalıdır.
  3. Aile Hekimliği’nde güvencesiz ve kadrosuz istihdamı kabul etmiyoruz. Aile sağlığı merkezlerinde nüfus yapısına göre yeterli hemşire, ebe, teknisyen görevlendirilmeli, aşılama ve diğer koruyucu hekimlik uygulamaları desteklenmeli, geliştirilmelidir. Aile Hekimleri işveren olmamalıdır. Ebe ve hemşirelerin maaş ve teşvik ödeme kriterleri mesleki sorumluluklarının dışında kriterlerden oluşmakta iken, Aile Sağlığı Merkezleri’nde çalışan ebe hemşirelerine ödenecek ücret Aile Hekiminin çalışma kriterleri ile değil, kendi mesleki sorumluluklarına göre düzenlenmelidir. Aile sağlığı çalışanlarının kanun değişikliği gerektiren tavan ücreti katsayısı artırılmalıdır.
  4. Aile Sağlığı Merkezlerinde çalışan hekim, ebe, hemşire ve   sağlık emekçilerine   emekliliğe yansıyacak tek kalemden oluşan, insanca yaşamaya yetecek düzeyde, izin kullandıklarında, hastalandıklarında, çocuğu olduğunda veya ailesinden biri öldüğünde kesilmeyecek maaş ödenmelidir.
  5.  Sağlıkta şiddeti artıracak düzenlemeler değil şiddetin önlenmesini sağlayacak etkin ve caydırıcı tedbirler alınmalı, etkili şiddet yasası çıkarılmalı ve sağlık çalışanlarının can güvenliği sağlanmalıdır