Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı genel müdürlüklere ve 81 ilin müdürlüğüne “Toplumsal cinsiyet ve bazı kavramların kullanımı hk.” konulu bir yazı göndererek LGBTİ+’ları hedef aldı.
Kaos GL’den Oğulcan Özgenç’in aktardığına göre, Genel Müdürlük, gönderdiği yazısında, Bakanlık birimlerinin ulusal ve uluslararası düzeydeki paydaşlarla yapacağı çalışmaların, “toplumsal cinsiyet”, “toplumsal cinsiyet kimliği”, “LGBT”, “SOGIESC (cinsel yönelim, cinsiyet kimlikleri, cinsiyet ifadeleri ve cinsel özellikler)” gibi kavramlara karşı ortak bir duruş sergilemesi gerektiğini vurguladı.
Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürü Tuncay Cevheroğlu’nun imzasını taşıyan yazıda, bu kavramlara karşı Türkiye’nin tutumunun, uluslararası belgelerde ve toplantılarda net bir şekilde yansıtılması gerektiği ifade edilerek, söz konusu kavramların aile yapısına zarar verdiği iddia edildi.
‘Toplumsal cinsiyet kavramından kaçınılsın’
Genel Müdürlük, yazısında ayrıca “toplumsal cinsiyet”, “cinsiyet kimliği” ve “cinsel yönelim” gibi kavramların kullanımından kaçınılması gerektiği konusunda açık bir çağrı yaptı.
‘Aile Yılı’ hatırlatıldı
Öte yandan söz konusu yazıda, aile kurumunun “toplumun doğal ve temel birimi” olduğu vurgulandı ve 2025’in “Aile Yılı” olarak ilan edildiği hatırlatıldı. Genel Müdürlük, uluslararası toplantılarda ve dokümanlarda geçen “toplumsal cinsiyet”, “cinsiyet kimliği” ve “cinsel yönelim” gibi kavramların, evlilik ve aile kurumunu tahrip ettiğini, kadınlar, çocuklar ve genel toplum yapısına zarar verdiğini savundu.
Genel Müdürlük, “biyolojik cinsiyet” ifadesine atıfta bulunarak, LGBTİ+’sarı hedef aldı ve aile yapısının tehdit altında olduğunu belirtti:
“Bu bağlamda, evlilik ve aile kurumunu, kadınları, çocukları ve bir bütün olarak toplumu tehdit eden önemli bir husus, bir kategori olarak cinsiyetin sorgulanmasıdır. Kadın ve erkeği ifade eden cinsiyet (sex) ifadesinin yerini son yıllarda artan ölçüde toplumsal cinsiyet/toplumsal cinsiyet kimliği (gender ve gender identity) almaya başlamıştır. Söz konusu kavramın, uluslararası düzeyde biyolojik cinsiyetin ötesinde farklı anlamlarda toplumsal hayata menfi etkisi olabilecek gündemleri barındıracak şekilde kullanıldığı görülmektedir. Bu kavramlar, cinsiyetin “sosyal inşa”dan ibaret olduğunu, kişilerin beyanı ile belirlenebildiğini ve iki cinsiyet dışında değişken cinsiyet kimliklerinin mevcut olduğunu öne süren taraflarca, iki cinsiyete özel biyolojik nitelikler ile ihtiyaçları değersizleştirecek yahut yok sayacak şekilde kullanılmaya başlanmıştır.”