Dünya’da yaşıyorsanız, muhtemelen bir yıldırım fırtınasına tanık olmuşsunuzdur: gökyüzünü yaran ışık çakmaları ve ardından gelen göğü titreten gök gürültüsüyle vahşi ve etkileyici bir doğa olayı.
Ancak yıldırımlar ne kadar tanıdık olursa olsun, hâlâ bu olağanüstü doğa olayına dair bilmediğimiz çok şey var. Bilim insanları bu sırları çözmek için çeşitli sistemler kuruyor ve yıldırımın milisaniyeler içinde gerçekleşen süreçlerini anlamaya çalışıyor.
You may have heard me comment on the lightning storm beneath us as we got back into the airlock on Thursday.
I am so amazed by the view we have up here of our Earth’s weather systems – some of which are so big they even caught my eye on our spacewalk!
The very next day, I was… pic.twitter.com/Dh49EULQi8
— Nichole “Vapor” Ayers (@Astro_Ayers) May 5, 2025
Bu çabalara bambaşka bir bakış açısı da eklenmiş durumda: Uluslararası Uzay İstasyonu’ndaki (ISS) astronotlar, Dünya yüzeyinden 400 kilometre yukarıda, gökyüzündeki yıldırımları görüntülüyor. Bu görüntüleme tekniği, efsanevi NASA astronotu Don Pettit tarafından geliştirildi.
NASA astronotları Anne McClain ve Nichole Ayers, şu anda görev yaptıkları 73. sefer kapsamında uzay istasyonundan çektikleri yıldırım fotoğraflarını sosyal medyada paylaştı. Bu kareler saniyede 120 kare hızında çekiliyor; mor renkli parıltılar yalnızca milisaniyelik sürelerle görülüyor.
Bulutların üstünden yapılan gözlemler, yıldırımın yerden görünmeyen yönlerini ortaya çıkarabiliyor. Örneğin “blue jet” adı verilen ve yukarı doğru uzanan yıldırımlar, ilk kez bir roketten gözlemlenmişti. Uzaydan yapılan gözlemler bu fenomenin anlaşılmasında hayati rol oynadı.
Uydular ayrıca fırtınaların sıklığını ve dağılımını incelemek için de kullanılıyor. Atmosferdeki yıldırım çakmaları sırasında uzaya fırlayan ve “katil elektronlar” olarak bilinen parçacıkların izini süren araştırmalar da bu şekilde mümkün oluyor. Yıldırımların üst atmosferle etkileşimi hâlâ tam olarak anlaşılmış değil; bu konuda da yörünge tabanlı gözlemler önemli veriler sağlıyor.
Ama bazen, bu tür fotoğrafları çekmenin asıl nedeni sadece bunun mümkün olması. Herkes yüzlerce kilometre yukarıdan, dünyanın en vahşi ve büyüleyici doğa olaylarından birini kendi eliyle fotoğraflama ayrıcalığına sahip değil.