• Ana Sayfa
  • Gündem
  • ‘Barış Masasına Dönüş’: Umut, diyalog ve barış mimarisi üzerine notlar

‘Barış Masasına Dönüş’: Umut, diyalog ve barış mimarisi üzerine notlar

‘Barış Masasına Dönüş’ toplantısında; çatışma çözümlerine yıllarını vermiş, üstelik başarılı örneklere tanıklık etmiş ve arabuluculuk yapmış insanları dikkatle ve merakla dinledik.

‘Barış Masasına Dönüş’: Umut, diyalog ve barış mimarisi üzerine notlar
‘Barış Masasına Dönüş’: Umut, diyalog ve barış mimarisi üzerine notlar
Sevda Çetinkaya
  • Yayınlanma: 25 Mayıs 2025 10:29
  • Güncellenme: 25 Mayıs 2025 11:40

Bu hafta sonu, sivil toplum temsilcileri, akademisyenler ve gazetecilerden oluşan küçük bir topluluk, İstanbul’da adı “yuvarlak” kendi dört köşeli bir masanın etrafında buluştuk. Friedrich-Ebert-Stiftung ve Sabancı Üniversitesi’nin ortaklaşa düzenlediği “Barış Masasına Dönüş” toplantısında; çatışma çözümlerine yıllarını vermiş, üstelik başarılı örneklere tanıklık etmiş ve arabuluculuk yapmış insanları dikkatle ve merakla dinledik.

Toplantının moderatörlüğünü Sabancı Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ayşe Betül Çelik üstlenmişti ve konuşmalar sadece geçmişin muhasebesine değil, geleceğin inşasına dair de güçlü ipuçları verdi.

Deneyimli misafirler vardı

Katılımcılar arasında barış süreçlerinde uluslararası deneyime sahip isimler vardı:

Neha Sanghrajka (BM Proje Hizmetleri Ofisi – Mozambik arabulucusu),

Mirko Manzoni (BM Genel Sekreteri’nin Mozambik Özel Temsilcisi),

Miriam Coronel Ferrer, Shadia Marhaban, Bronagh Hinds ve Joshua N. Weiss gibi farklı coğrafyaların barış mimarları.

Ayrıca Prof. Dr. Mehmet Gürses (Central Florida Üniversitesi), DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit ve CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da önemli değerlendirmeler yaptılar.

Üç temel sütun: Diyalog, silahsızlanma, toplumsallaşma

Prof. Çelik’in toplantıya çerçeve çizen üç başlığı, aslında Türkiye’deki barış arayışının da temelini oluşturuyordu:

– Müzakere – arabuluculuk – ulusal diyalog
– Silahsızlanma – topluma entegrasyon
– Pozitif barış – barışın toplumsallaşması – farklı gruplarla ilişkiler

Özellikle korucuların silahsızlandırılması ve paramiliter yapıların dönüştürülmesi gibi somut ama zorlayıcı başlıkların da konuşulmaya muhtaç olduğunu vurguladı.

Aklımda kalanlar

Neha Sanghrajka, Mozambik deneyimini paylaşırken şu ifadeleri kullandı:

“Başlangıçta güven çok düşüktü. Devletle vatandaş arasında, vatandaş grupları arasında güven çok düşüktü çünkü iki başarısız süreç geçirmiştik. Bunun için önce güveni inşa edelim dedik. Peki güven nasıl inşa edilir? Tarafların güveneceği ‘en iyi habercileri (elçileri)’ bulmak gerekir. Ama bunun tek bir kişi olması çok zor, onun için bu bir grup insan olabilir. İyimser olmak, oldukça moda olan entelektüel pesimizmden daha zordur ama barış için gereklidir.”

Mozambik iç savaşında yaklaşık 1 milyon kişinin öldüğünü, milyonlarcasının yerinden edildiğini hatırlarsak, bu değerlendirmeler daha anlamlı olacaktır.

Neha’nın “kadınların müzakereci olarak varlığı barış süreçlerini nasıl değiştiriyor, değiştirdi mi?” soruma verdiği yanıt, adı yuvarlak kendi dört köşeli masamızda zaman zaman ağırlaşan havayı kahkahalarla değiştirdi:

“Müzakere heyetinde tek kadın bendim ve çekilen fotoğrafta en arkadaydım. Basın beni pembe kıyafetimden fark etmişti. Heyette bir de kadın var diye yazdılar. Canlı renkler giymeyi severim, işe yaramıştı fark edilmemi sağladı.”

Mirko Manzoni, Türkiye’deki barış sürecinin erken dönemde kamuya mal olmasının olumlu olduğunu belirtti ancak şu uyarıyı da ekledi:

“Süreçlerin başında gizlilik gerekebilir. İnsanların zamana ve pozitif atmosfere ihtiyacı vardır. Tarafsız gözlemciler sürecin sigortasıdır.”

Endonezya’daki barış müzakerelerine katılmış eski gerilla ve Aceh Kadınlar Birliği kurucusu Shadia Marhaban “Cezaevlerinde binlerce siyasi mahkûm varken, sembolik tanıma ve haysiyetin gözetilmesi barışın toplumsallaşması için çok önemli. Taraflar birbirlerinin onurunu zedelemeden, karşılıklı sembolik tanıma işaretleri vermeli. Barış sadece silahların susması değil, insani ve toplumsal onurun inşasıyla mümkündür” dedi.

Aceh barışı, çatışma çözümünde “imkânsız gibi görünen” şeylerin, doğru zamanlama ve yöntemle nasıl mümkün hale gelebildiğinin çarpıcı bir örneği. Shadia’nın anlattıkları bu yüzden de çok kıymetliydi.

Siyasetçilerden güncel çağrışımlar

CHP’li Sezgin Tanrıkulu, barış sürecinde CHP’nin hareket alanının iktidarın pozisyonuna bağlı olduğunu vurguladı. CHP’ye yönelik baskıların bu alanı daralttığını söyledi.

DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit ise bizdeki sürecin liderlerin inisiyatifinde ilerlediğini ama halkı kapsayan ulusal bir diyaloğa evrilmesinin de gerektiğini belirtti:

“PKK, ayrı bir devlet amacından çok uzun süre önce vazgeçti ama Kürt kimliğinden vazgeçmedi. PKK dönüşürken devletin dönüşüp dönüşmeyeceği asıl mesele bu. Devlet de daha demokratik bir cumhuriyete dönüşecek mi? İki tarafın da güven sorunu var, güven adımlarla inşa edilebilir. İlk güven adımı 27 Şubat açıklamasıydı. İkincisi PKK’nin fesih kongresiydi. İktidar partisinin seçim kazanma motivasyonu bu sürecin en büyük handikapı. Barış sürecini iktidarın insafından ve sınırlılığından kurtarmak gerek.”

Prof. Mehmet Gürses ise kimlik temelli çatışmaların çözümündeki güçlüğe dikkat çekti:

“Kimlik, ben kimim sorusuna verdiğin cevap ve ne hissettiğindir. Bu yüzden kimliklerin yeniden tanımlanması barışın kalıcılığı için şarttır.”

Barış inşası ve demokratikleşme ilişkisine de değinen Gürses, başarılı barış süreçlerinin çoğunlukla demokratikleşmeye de sebep olduğunu söyledi.

Unutmak istemediklerim

Bazı sözler toplantının ruhunu özetleyecek güçteydi:

“Her zaman kapıyı açık bırakın ve asla negatif olmayın.” – Mirko Manzoni

“Barış mimarisi gerekir. Barışın mimarlarına ihtiyaç var.” – Shadia Marhaban

“Tarafların haysiyet ve itibarını unutmayın, sembolik tanımalar yapın.” – Shadia Marhaban

“Eğer çözüm bu değilse, o zaman ne?” – Neha Sanghrajka

“Barışın mimarlarına ihtiyaç var” dediğinde Shadia, hemen aklıma Sırrı Süreyya Önder’in düşüvermesine sevineyim mi, üzüleyim mi bilemedim.

Adı yuvarlak, kendi köşeli masanın tartışmaları derin, tavsiyeleri umut vericiydi. Barış, bir mimari eser gibi inşa edilir dendi: temeli güven, taşıyıcı kolonları diyalog, çatısı ise toplumsal kabul. Anladık ki bu mimarlık harikasını inşa etmek için zamana ve sabra ihtiyaç var.