Çalışan nüfusun büyük bölümü asgarinin de asgarisine mahkum!

Çalışan nüfusun büyük bölümü asgarinin de asgarisine mahkum!
  • Yayınlanma: 15 Aralık 2025 09:06
  • Güncellenme: 15 Aralık 2025 14:14

Ekonomiye ilişkin ne varsa öyle bir yozlaştırıldı ki, hele konu çalışma hayatı olunca, asgari ücretin ne anlama geldiğini bile unuttuk! Hatta adını bile doğru telaffuz edemeyenler var; ‘askeri ücret’ diyorlar! Oysaki Türkiye’de işçilerin yüzde 46.7’si asgari ücretli, asgari ücret ise 22 bin 104 lira! Yani Türkiye’de açlıkla yüzleşmenin diğer adı…
Asgari ücret alanların çalışanlara oranı ülkelere göre ciddi farklılıklar gösteriyor. Asgari ücret, kazanç skalasının alt ucunda yaşayanların diğer ülkelere oranla daha yüksek olduğu bazı ülkelerde çok önemli bir yer tutuyor. 2018 yılında, beş AB ülkesinde; Slovenya (yüzde 15.2), Bulgaristan (yüzde 14.1), Romanya (yüzde 13.3), Polonya (yüzde 12.1) ve Fransa’da (yüzde 11.6), asgari ücretlilerin tüm çalışanlara oranı yüzde 10’un üzerindeydi. Bu oran Almanya (yüzde 6.6) dahil 10 AB üyesinde de yüzde 5 civarındaydı. Bu veriler bugün biraz değişiklik göstermiş olabilir, ancak Türkiye’de asgari ücretlilerin toplam çalışanlar içindeki oranının misliyle yüksek olduğu aşikâr.

Avrupa’nın en kötüsü

AB ülkelerinde asgari ücretler büyük farklılıklar gösteriyor. Brüt aylık asgari ücretler Bulgaristan’da 550 Euro’yken, Lüksemburg’da 2,637 Euro… Ancak bu rakamlar, hayat pahalılığı karşısında asgari ücretin insanî yaşam koşullarını karşılamakta yeterli olup olmadığını anlamamızı sağlayacak bir veri değil.
Bu sebeple satınalma gücü paritesine bakmak gerek. Asgari ücretlerdeki farklılıklar, daha adil bir karşılaştırma sağlayan satınalma gücü standardı (PPS) kıstasıyla daha düşük. PPS, Eurostat tarafından tanımlanmış ülkeler arasındaki fiyat düzeyi farklılıklarına dayanan bir ‘ortaklaştırılmış değer’. Bir birim PPS ile teorik olarak her ülkede aynı miktarda mal ve hizmet satın alınabiliyor. PPS’ye göre ayarlanmış asgari ücret şu anda Arnavutluk’ta 542 Euro ila Almanya’da 1,883 Euro arasında değişiyor. Asgari ücretin 1,250 Euro’nun üzerinde olduğu diğer ülkeler ise Lüksemburg, Hollanda, Belçika, Fransa, İrlanda, Polonya, Slovenya ve İspanya… Çekya, Slovakya, Estonya, Letonya ve Bulgaristan’da ise asgari ücret 1,000 Euro’nun altında. Görüldüğü üzere, Türkiye’de asgari ücret PPS’ye çevrildiğinde, Avrupa’nın en düşük ücreti olarak dikkat çekiyor. Ve hemen hatırlatmakta fayda var, temel gereksinimlerin fiyatları dikkate alındığında, Türkiye, Avrupa’nın en pahalı ülkelerinden biri…

TÜİK’in açıkladığı her rakam çalışanın cebini boşaltıyor

Hâl bu kadar vahimken, geçtiğimiz yıl Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) enflasyon verilerini bile fazla bulan hükûmet ve işverenler, 2025 yılı için enflasyon beklentisi üzerinden yüzde 30’luk bir zammı reva gördüler asgari ücretliye… Oysaki gerçek enflasyonun çok altında kalan TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranı bile yüzde 44.8’di. Yani Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda, asgari ücretlilerin cebinden yüzde 14.38’lik bir meblağ gasp edildi!
Milyonların geçim ücreti olan asgari ücret geçtiğimiz yılın ilk çeyreğinde, 2025’te ise sadece yılın ilk ayında açlık sınırının üzerinde kalabildi. Aslına bakarsanız; enflasyonla mücadele adı altında bugüne kadar ücretlinin alım gücü her asgari ücret tespitinde tırpanlandı. Bırakın Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) enflasyon beklentisini, TÜİK’in enflasyon oranlarıyla yapılan zam bile, gerçek enflasyonun neredeyse yarısına denk geliyor! İşte tüm bu sebeplerle, asgari ücret açlık sınırının altında, iki çocuklu bir ailede iki asgari ücretlinin çalışması halinde, hane geliri yoksulluk sınırının yarısı kadar!..

Toplantı mı, istişare mi?

İşte bu şartlar altında Asgari Ücret Tespit Komisyonu yeniden toplanacak. Daha doğrusu o ilk toplantının yapıldığı da tartışmalı, zira Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, bu komisyonun bir üyesi değil. Prosedür icabı değil… Anlaşılan bir toplantıdan çok yapılan bir istişare… Toplantı olarak lanse edilen işçi ve işveren temsilcilerinin katıldığı bu görüşme bakanlıkta gerçekleşmiş. Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Ağar ve Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Burak Akkol ile bakanlıkta bir araya gelinmiş. Anlaşılan Türk-İş’in toplantıya katılmayacağını açıklamasından sonra görüntüyü böyle kurtarmaya çalışmış bakanlık.

Türk-İş yönetimi yerden göğe kadar haklı olarak, komisyonun mevcut yapısının, işçilerin karar süreçlerine katılımına imkân tanımadığını, asgari ücrete zam kararlarını hükûmet ve işveren temsilcilerinin aldığını iddia ediyor.

Hele bir gasp edilen yüzde 14.38’i telafi edin

Her neyse, bu hafta 18 Aralık’ta komisyon toplanacak. İşçi tarafını temsil eden Türk-İş büyük olasılıkla toplantıya katılmayacak. Konfederasyondan yapılan açıklama önemli: “Geçtiğimiz yıl yüzde 44.8’lik enflasyona rağmen yüzde 30 zam yapıldı. Öncelikle geçtiğimiz yıl karşılanmayan yüzde 14.38’lik kayıbı telafi edin”. Yine çok haklı bir çıkış… “Kaybı telafi edin, sonra zam oranının pazarlığını yaparız” açıklaması önemli. Diyeceksiniz ki, “Bu hükûmet ve işverenler bunu ciddiye mi alır?” Doğru almaz, ancak AK Parti hükûmetlerinin sebep olduğu bu enflasyonist ortamın ceremesinin çalışanlara yüklendiği bir kez daha gündeme gelmiş olur.

Beklenti, yüzde 20 ila yüzde 30 arasında

Telafi falan olmayacak, peki asgari ücrete ne kadar zam gelebilir? Asgari ücrette yüzde 24-33 aralığında bir artış yapılması bekleniyor. Bilindiği üzere ve her yıl olduğu gibi, bu pazarlıklar başlamadan önce kasım ve aralık enflasyonları düşük geliyor. Makyajlı enflasyon oranı biraz daha makyajlanıyor. Resmî rakamlarla kasım ayı itibarıyla yıllık enflasyon oranı yüzde 31.07. Gelecek yıl TCMB beklentisi yüzde 16, 12 ay sonrası için piyasa beklentisi yüzde 23.49, reel sektör beklentisi ise yüzde 35.7… Hane halkının 12 ay sonrası için enflasyon beklentisine gelirsek, ki gerçek enflasyona en yakını hep o oluyor; yüzde 52.24… Tabii ki komisyonun hane halkı beklentisini göz ardı edeceğini biliyoruz. Enflasyon oranı ve diğer beklentileri dikkate alırsak, 2026 yılında uygulanacak asgari ücretin 27,319 TL ila 29,399 TL arasında olması bekleniyor.

Yüzde 50 zam olsa da kurtarmayacak ki!..

Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun toplantısında işçi ve işveren tarafının beklentileri masaya gelecek. Buna göre asgari ücret; yüzde 25 artış yapılırsa 27,630 TL, yüzde 30 artış gerçekleşirse 28,735 TL, yüzde 35 zam halinde 29,800 TL, yüzde 40 artış olması durumunda 30,950 TL olacak. En olası senaryo asgari ücrete yüzde 30’luk bir zam yapılması yönünde… Eğer bu gerçekleşirse 2026’da uygulanacak asgari ücret 28,735 TL seviyesine gelecek. En yüksek beklenti oranı olan yüzde 40’lık bir artışta bile, 2026 yılının ilk çeyreğinde, bilemediniz ilk yarısında açlık sınırının altına gerileyecek.
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) aslında çok mantıklı ve hakkaniyetli bir talep öne sürüyor. ‘Asgari Ücret Raporu’nda somut bir öneri olarak; asgari ücretin kişi başına gayri safi yurtiçi hasılanın (KB GSYH) belirli bir oranına örneğin yüzde 60’ına endekslenmesi gerektiği belirtiliyor. DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkesoğlu, “2025’e zaten resmi enflasyona göre 15 puan alacaklı giren asgari ücret başta olmak üzere tüm ücretler yıl boyunca eridi. Hükûmet, yüksek enflasyona rağmen yıl boyunca asgari ücreti artırmadı. Bugün bir ailede anne, baba ve iki çocuk çalışsa bile ailenin geliri yoksulluk sınırının altında kalıyor. Açlık sınırı 30 bin liraya dayandı, yoksulluk sınırı 90 bin lirayı çoktan aştı” diyor. Tabii ki komisyonda bu öneriler tartışılmayacak bile!

Oysaki bu hayat pahalılığında, temel insanî gereksinimleri karşılayacak bir formül olabilir. Temel insanî gereksinimlerle kastım; barınma, beslenme, ısınma, sağlık ve eğitim… Hepsi hepsi bu yani!..

Bu ülkede her zaman beterin beteri var!

Peki ya Çalışma ve Sosyal güvenlik Bakanı ne diyor? “Çalışanlarımızın gelirlerini koruyarak, istihdamı ve makroekonomik dengeleri gözetecek bir anlayışla çalışmalar yürütülecek”… Cümlenin ilk bölümünü ikinci bölümü yalanlıyor. Zaten ilk bölümü kötü bir şaka, ikinci bölümünün meali ise şöyle; “Reel sektör zorda, yüzde 30 zam olursa sevinin!” Makroekonomik verilere gelince, hangi veri sağlam, o ayrı bir soru işareti… “Asgari ücrete daha fazla zam yapılırsa işveren işçileri kapıya koyar, işsizlik artar, üretim düşer, ihracatta rekabet gücümüz azalır”  bahanelerine gelince… Tüm bu gerekçelerin müsebbibi bizzat ‘Türkiye Ekonomi Modeli’ denen hayal ürünü programı ortaya atanlar. Üstelik bunun sorumluları, bugün enflasyona karşı mücadelede para politikalarını desteklemek zorunda olan maliye politikalarında gerekli önlemleri almayanlar.

Ancak sendikasız çalışan sayısının bu denli yüksek olduğu, gerçek işsizliğin yüzde 30’larda dolaştığı, hukuk devleti olmayan bir ülkede çalışanların pazarlık gücü de bu kadar olabiliyor. Ve en kötü durumda olanlar asgari ücretliler de değil! İşsizler ordusu var ve çoğu işsiz uzun süre iş bulamıyor. Kayıtdışı çalıştırılan yüz binlerce yurttaş asgari ücret bile alamıyor. Ve bir de emekliler var ki, ekseriyeti 16,881 TL’ye asgarinin asgarisinden bile kötü koşullarda yaşam mücadelesi veriyor.