• Ana Sayfa
  • Gündem
  • DEM Parti’den Silivri’de açıklama: ‘Bir ülke barışı tesis ettikçe demokrasiyi sağlar’

DEM Parti’den Silivri’de açıklama: ‘Bir ülke barışı tesis ettikçe demokrasiyi sağlar’

Ziyaret sonrasında Tülay Hatimoğulları, “Seçme ve seçilme hakkı, demokrasinin vazgeçilmez asgari koşuludur. Bu koşullardan dolayı, yani seçildikleri için ya da seçtikleri için, yani kent uzlaşısında yer aldıkları için insanlar, yani insanlar demokratik zeminde siyaset yürüttükleri için hapishanelerde olamazlar” ifadelerini de kullandı.

DEM Parti’den Silivri’de açıklama: ‘Bir ülke barışı tesis ettikçe demokrasiyi sağlar’
DEM Parti’den Silivri’de açıklama: ‘Bir ülke barışı tesis ettikçe demokrasiyi sağlar’
Haber Merkezi
  • Yayınlanma: 19 Haziran 2025 18:03
  • Güncellenme: 19 Haziran 2025 18:15

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan ile Eşbaşkan Yardımcısı Mehmet Rüştü Tiryaki’den oluşan DEM Parti heyeti, Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözümü gündemiyle Silivri’de bulunan Marmara Cezaevi’ndeki tutuklularla görüştü.

Ziyaret kapsamında heyet, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Van önceki dönem Belediye Eşbaşkanı Bekir Kaya, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay, gazeteci Ercüment Akdeniz, siyasetçiler Halil Aksoy, Nesimi Aday ve Ahmet Saymadı ile görüştü.

Yaklaşık 5 saat süren görüşmelerin ardından DEM Parti heyeti, cezaevi önünde gazetecilere açıklama yaptı. Tuncer Bakırhan, şunları söyledi:

“Umarım önümüz dönem tutuksuz ve adil yargılamalar olur; siyasi davalar son bulur ama bütün bu olumsuzlukların yanında çok olumlu, çok önemli bir şey de bugün oldu. Başta Sayın Ekrem İmamoğlu olmak üzere görüştüğümüz bütün tutsaklar, yürüyen bu süreci önemsediklerini, bu süreci desteklerini, bu sürecin başarıya ulaşmasının Türkiye’nin yararına olacağını, yürüyen bu sürecin başarıya ulaşması için üzerlerine düşen herhangi bir şey varsa bunu seve seve yerine getireceklerini söylediler. Çok kıymetli, çok değerliydi. Çeşitli sebeplerle, siyasi sebeplerle içeride bulunan siyasi tutsakların bu düşünceyi dile getirmesi bizi çok umutlandırdı, sevindirdi. Normalde cezaevinde bulunan insanlar daha negatif yaklaşırlar bu sürece. Biz bu düşünceyi kıymetli bulduk. Umarım önümüz dönem sadece cezaevindeki tutsaklar değil, toplumun da desteklediği bu süreç için artık her birimiz üzerimize düşen görev ve sorumlulukları layıkıyla yerine getiririz. Orta Doğu ve dünyadaki gelişmeler de bu sürecin başarıya ulaşması için aslında bize büyük bir sorumluluk yüklüyor. Bu sorumluluğu yerine getirerek, bu cezaevindeki tutsakların belirtmiş olduğu bu sorunları da gidererek daha demokratik, daha barışçıl; siyasi davaların olmadığı, hukukun, yargının tarafsız, bağımsız davrandığı her en ufak meselede tutuklu yargılamanın olmadığı, kayyumların olmadığı bir süreci hep birlikte yaşarız diyoruz. Arkadaşların çok selamları vardı. Sağlıkları, moralleri gayet yerindeydi. Biz onları merak ettik, sorduk ama onlar bize süreci sordular. ‘Süreç biraz ağır ilerliyor’ dediler. Süreci daha hızlandırmak gerekiyor dediler. Bunlar kıymetliydi, değerliydi.”

‘Bir ülke barışı tesis ettikçe demokrasiyi sağlar’

Tülay Hatimoğulları da Ekrem İmamoğlu’nun dışarıya gönderdiği mesajlar olduğunu belirterek şunları dile getirdi:

“Kendisi bütün Türkiye halklarına selamlarını, sevgilerini gönderdi. Özellikle Sayın İmamoğlu’nun somut olarak ifade ettiği birkaç hususu sizlerle paylaşmak isterim. Birincisi, özellikle Türkiye’de ve bölgede yaşanan bu kadar negatif süreçlerin olmasına rağmen Türkiye’de yaşanan ekonomik krizler, antidemokratik uygulamalar, bununla beraber özellikle bölgede başlamış olan İran-İsrail savaşının bütün bu negatif atmosferi içinde bizi en fazla umutlandıran, en fazla heyecanlandıran şey, şu anda Türkiye’de barışı konuşuyor olmamız,  dedi.

Bu çok önemli bir vurgu gerçekten. Yine önemli vurgulardan birisi, barış ve demokrasinin birbirine sıkı sıkıya bağlı olduğu vurgusuydu. Hakikaten bu sürecin başından beri özellikle Sayın Öcalan, yapmış olduğu çağrıda tam da bunu ifade etmiştir. Bu çağrının adı barış ve demokratik toplum çağrısıdır. Çünkü biz biliyoruz ki, bir ülke demokratikleştikçe barışı, barışı tesis ettikçe demokrasiyi sağlar. Özellikle yine Sayın İmamoğlu’nun ifade ettiği ‘Ayrımcılık Türkiye’ye yakışmaz. Ülkede acı yaşayan her yeri tedavi etmek durumundayız’ mesajı çok önemli ve anlamlıydı. İç cepheyi tahkim etmek, Türkiye’deki bütün farklılıklara yaşam hakkı tanımakla mümkündür. Demokrasinin de asgari koşulu budur. Bizler, DEM Parti olarak bu dönemde barışın konuşulduğu, barışa bu kadar yakın olduğumuz bir dönemde cezaevindeki insanların sıkı sıkıya tutunmuş oldukları barış duygusu, sevinci ve heyecanını, inanın bütün mahpus arkadaşlarda hissettik. Hepsinde bu heyecan, bu umut ve oldukça büyük bir umutlu bir bekleyiş var. Sürecin yavaş gittiğine dair kimi değerlendirmeleri oldu. Bizler de bu sürecin bir sabırla ilerletilmesi gerektiğini, bir emekle ilerletilmesi gerektiğini ifade ettik.”

‘Kent uzlaşısında yer aldıkları için insanlar hapishanelerde olamazlar’

“Biz yine heyetimizle beraber cezaevinde görüştüğümüz bütün mahpuslara süreç hakkında hem bilgilendirme hem karşılıklı görüş alışverişinde bulunma ve değerlendirmelerde bulunduk. Bugün kendilerinin, mahpushanedeki insanların yaklaşımı çok net olarak şöyle. ‘Türkiye’deki bütün farklılıkların bir arada olacağı bir barışı hep beraber tesis etmeliyiz’. Sayın İmamoğlu da ifade etti. ‘Barış için biz hep birlikte bulunduğumuz yerlerden ve içeride ya da dışarıda biz barış için emek vermeye ve çalışmaya hazırız. Bu Türkiye tarihinde yakalanmış çok önemli bir fırsattır. Bu fırsata hep birlikte sahip çıkmalıyız’ yaklaşımı hakikaten çok değerli ve kıymetli. Özellikle bu süreçte mahpustaki arkadaşların en büyük serzenişi, yargının çok ileri düzeyde siyasallaşmış olması, seçilmişlere yönelik gerçekleşen operasyonlar; bunlar Türkiye’de antidemokratik uygulamaların en temel göstergeleri. Çünkü biz şunu gayet iyi biliyoruz ki, seçme ve seçilme hakkı, demokrasinin vazgeçilmez asgari koşuludur. Bu koşullardan dolayı, yani seçildikleri için ya da seçtikleri için, yani kent uzlaşısında yer aldıkları için insanlar, yani insanlar demokratik zeminde siyaset yürüttükleri için hapishanelerde olamazlar. Biz özellikle bu barış sürecinin bütün toplumsal kesimleri kapsayan, muhalefeti kapsayan, en geniş yelpazedeki barışın bu topraklarda tesis edilmesi, kalıcı olması için elimizden gelen her türlü çabayı sergileyeceğiz. Mahpustaki arkadaşların da mesajı bu.”

‘Kürt sorununu çözmüş Türkiye daha güçlü olur’

“Bölgemiz çok acı günlerden geçiyor. İran-İsrail savaşı, bütün dünyayı etkileyecek ölçekte bir savaş. Bugün dünya, nükleer tehditle karşı karşıya. Orta Doğu ve bölge koşulları ne yazık ki şu anda iç açıcı bir şekilde gitmiyor. İşte bizlerin yine mahpustaki arkadaşlarla bugün yaptığımız görüşmede değerlendirdiğimiz konulardan biri buydu. Sürecin bu kadar negatif gittiği bir yerde bunu Türkiye gündemi açısından, kendi iç meselelerimiz açısından barışı burada kurmak, tesis etmek kalıcılaştırmak, tahkim etmek Türkiye’yi çok daha güçlü kılacaktır. Kürt sorununu çözmüş bir Türkiye, çok daha güçlü bir Türkiye olur. Türkiye halklarıyla ve yurttaşlarıyla eşit yurttaşlık hakkı temelinde demokratik bir zeminde sorunlarını çözmüş bir Türkiye, emin olun ki 86 milyon yurttaşımız el ele, kol kola bir arada olarak bizleri olma olasılığı olan tehlikelere karşı çok güçlü bir biçimde koruyacaktır. Bu da bu görüşmelerimizin en temel mesajlarından biriydi.”