Güncel Yorum’da gündeme dair değerlendirmelerde bulunan Doç. Dr. Bülent Küçük, “Halay meselesini politize ederseniz, politize ederken de bu kadar ayrımcı bir yerden yaklaşırsanız toplumsal barışı, toplumsal dayanışmayı, birlikte yaşamayı sabote etmiş olursunuz” dedi.
‘Halay bir tehditse, devletin vay haline’
“Halay gibi sıradan eğlence biçimleri, siyasi olarak bu kadar güçlü şekilde var olan sistemi, rejimi tehdit ediyor gibi bir algı varsa, o zaman bu devletin vay haline demek lazım değil mi?” diyen Küçük, “Eğer bir eğlenceyi bile yapacak bir kamusal alan kalmamışsa veya halayın kendisi bile bir siyasal mesaj haline geliyorsa, bu aslında devletin kırılganlığını, rejimin kırılganlığını gösterir” diye ekledi.
Küçük, konuşmasına şöyle devam etti: “Kürtler açısından da halay bile politik bir anlam taşıyor demektir. Halay ve zafer işareti yapmak, politik bir anlam taşıyor. Kürtlerin varlığı politikanın bizzat kendisi haline geliyor. Sizin konuşmanıza bile gerek yok, sizin varlığınız bile zaman zaman politik bir anlam taşıyor. Nasıl ki başörtüsü, 1990’larda bir başörtülü kadın konuşmasa bile üniversiteye gitmesi bile sembol olarak bir şey ifade ediyorsa, bugün Kürtlerin de zaman zaman konuşmadan sadece halay çekmesi bile milliyetçi, ittihatçi rejim açısından bir tehdit oluşturuyor veya siyasal bir anlam taşıyor.”
‘AK Parti’nin yeni Osmanlıcılık fikri nasıl geriye gitti?’
Konuşmasında Avrupa’daki çok kültürlü yaşama örnek veren Küçük, AK Parti’nin erken döneminde, kadrolarının söylediklerine değinerek şunları ifade etti:
“Ben o dönemde bir saha çalışması yaptım ve bu bahsettiğim insanlarla görüştüm, hem CHP’den hem AK Parti’den, özellikle Ömer Dinçer başta olmak üzere.
Bana anlatılan şey, Osmanlı’nın çok kültürlü olduğu, İstanbul’da Yahudiler, Hristiyanlar ve Müslümanların bir arada yaşadığı ve Osmanlı’nın insanların farklılıklarına müdahale etmediği, aksine müdahale farklılığın birlikte yaşamanın ideal modeli olarak görüldüğü yönündeydi. Osmanlı’nın millet sistemi o dönemde bile Avrupa’da bu çok kültürlü yaşam mümkün değilken Osmanlı bunu yaşatıyordu. Bu anlayışı kendisine referans noktası almış bir rejimin geldiği durum bugün ne kadar trajik değil mi? Siz çok dilli bir politika üzerinden yerel yönetimlerin belediye hizmeti yapmasına bile tahammül edemiyorsunuz. Sokakta “yavaş” demesine bile tahammülümüz kalmamış durumda. AK Parti’nin o çok kültürlü Osmanlıca tahayyülü nasıl geriye gitti?
Şu anda iktidarda olanlar gerçekten İslamcı mı, Osmanlıcı mı? Eğer Osmanlıcıysa, nasıl oluyor da o dönemde, 1840’larda bile Kürdistan eyaleti diye bir bölge resmi olarak tanınmışken, bu iktidar bu kadar ittihatçi bir yere savrulmuş durumda? Daha önce Fethullah Gülen hareketi o coğrafyayı idare ederken, okullar açarak yeni gençliği ıslah etme, Kürtlerden yeni nesiller yaratma meselesi vardı. Gülenciler hükümetle girdiği çatışmadan sonra, belki de şimdi Gülencilerin boş bıraktığı yerleri doldurarak, Kürtlerin kendi dillerinde sokak isimlerini veya caddelerde “yavaş” demesini bile engelleyen yeni idareci kadrolarla doldurmuş oldular.”