Irak’ta Saddam Hüseyin rejimine bağlı ordu, 16 Mart 1988’de Kürtlerin yaşadığı Halepçe kentinde kimyasal silah kullanarak binlerce sivili öldürdü.
1979 yılında İran’da Şah rejiminin devrilmesinin ardından İran’ın yeni lideri Humeyn ülkedeki üst düzey komutanları idam etmiş, bu durum İran ordusunda zafiyete yol açmıştı. Bunu değerlendirmek isteyen Saddam rejimi 22 Eylül 1980 tarihinde İran’a savaş açmıştı.
Tarafların birbirine karşı mutlak zafer elde edemediği ve sekiz yıl süren savaş boyunca yaklaşık 1 milyon insan ölmüştü. Savaşın bitmesinin ardından ise ‘İran ile işbirliği’ yapıldığı iddiasıyla Saddam Hüseyin rejimi tarafından ‘intikam operasyonları’ gerçekleştirildi.
Saddam Hüseyin yönetimindeki Irak, 1980’li yılların ortalarında, bir yandan İran’la savaşın sonlarına yaklaşırken, diğer yandan 23 Şubat-16 Eylül 1988 tarihleri arasında Irak’ın kuzeyindeki Kürt bölgelerine, Enfal adını verdiği sekiz aşamalı bir operasyon başlatmıştı. Enfal ve daha özelinde Halepçe Katliamı, Saddam rejiminin bu ‘intikam operasyonlarından’ biriydi.
Kuran-ı Kerim’de yer alan surelerden biri olan ve operasyona adı verilen ‘Enfal’ taşıdığı ‘savaş ganimetleri’ anlamı nedeniyle Saddam rejiminin katliamdan aynı zamanda neyi amaçladığını da gösteriyordu.
Halepçe bölgesinde yaşayan Kürtler, İran-Irak Savaşı boyunca iki tarafa da mesafeli durmuştu. Ancak tam bu dönemde Saddam Hüseyin, bölgedeki bazı peşmerge gruplarıyla işbirliği yaptığı iddia edilen İran ordusunun ilerleyişini durdurmak amacıyla Irak Ordusu Kuzey Cephesi Komutanı olarak atadığı kuzeni Ali Hasan el-Mecit el-Tikriti’ye kimyasal silah kullanması için talimat verdi. Ali el-Tikriti daha sonra hem Halepçe’de Kürtlere hem de yine İran ile işbirliği gerekçesiyle Basra’daki Şiilere karşı kullandığı kimyasal silahlar nedeniyle ‘Kimyasal Ali’ olarak anılacaktı.
16 Mart 1988 tarihinde başlayan ve üç gün süren hava saldırılarında Halepçe kasabası ve civarının kimyasal silahlarla bombalanması talimatını veren ‘Kimyasal Ali’ saldırılarda yaklaşık 12.000 kişinin hayatını kaybetmesinin faillerinden biri olarak İkinci Körfez Savaşı sırasında 2003 yılında ABD güçleri tarafından tutuklandı, 2007’de idam cezasına çarptırıldı ve bu ceza 2010’da infaz edildi. Bir numaralı fail Saddam Hüseyin ise, başta Halepçe Katliamı’nı içeren Enfal Davası olmak üzere diğer davalardan da suçlu bulunarak 30 Aralık 2006’da idam edildi.
‘Dayê bêhna sêva te’ (Anne elma kokusu geliyor)
Bombardımandan sağ kurtulan yedi yaşlarındaki bir çocuğun “Dayê bêhna sêva te” (Anne elma kokusu geliyor) sözleri, Halepçe Katliamı’nın sembollerinden biri oldu.
Sarin, VX gibi gazlar içeren ve Birinci Dünya Savaşı’ndan kalma hardal gazı gibi kimyasal bombaların kullanıldığı Halepçe Katliamı’ndaki tanıklıklara göre çevreye yayılan elma kokusunu hisseden herkesin önce derisinin yanmaya başladığı, daha sonra da solunum sisteminin iflas etmesi sonucu hayatını kaybettiği aktarılıyor.
BBC muhabiri John Simpson’ın tanıklığı şöyle: “Saldırının sonrasında şahit oldukların, hayatımda gördüğüm en kötü görüntüydü. Irak savaş uçaklarının attığı bu gaz bombalarının etkisi çok aniydi. Bombalardan birinin düştüğü bir odada yemek yeniyordu. Herkes ölmüştü ama her şeyin bir-iki saniye içinde gerçekleştiği belliydi. Yaşlı bir adam ekmeğini ısırırken ölmüştü. Bir başkasının ise gülümsemesi sanki bir şakanın ortasında asılı kalmıştı.”
Simpson, İran’ın ise Halepçe Katliamı’nı ‘araçsallaştırma çabalarını’ söyle aktarıyor: “İran, benim de içinde bulunduğum küçük bir grup yabancı gazeteciyi Halepçe’ye götürdü. Çünkü Saddam Hüseyin’in kendi halkına karşı işlediği suçu sergileyerek bir propaganda zaferi kazanacağını düşünüyordu. İranlı yetkililer biz gittiğimizde görelim diye, saldırıdan kurtulanların ölülerini gömmesini engellemişti.”
Kimyasal bombaları taşıyan sekiz MİG-23 savaş uçağının Halepçe kasabasına bir gece baskını düzenlemesiyle başlayan saldırılar yaklaşık beş saat sürdü.
İlk hava saldırısı sonrası Halepçe halkı bu saldırıyı uzun yıllardır süren savaşın bir parçası olarak algılayıp evlerine ve girdiler.
Ancak sonrasında, Irak ordusu konvansiyonel silahlarla Halepçe’yi tekrar bombalayarak özellikle evlerin camların kırılmasını hedefledi ve kimyasal bombaların etkisinin artmasını sağladı.
Süleymaniye Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Dr. Fouad Baban, 7 Aralık 2002 tarihli “Experiment in Evil” başlıklı makalesinde, Halepçe’de engelli doğum oranının Hiroşima ve Nagazaki’nin 4-5 katı olduğunu belirtiyor. Baban aynı raporda, yetişkin ve çocuklarda görülen kanser vakalarının dünyanın herhangi bir bölgesindeki vakalardan çok daha yüksek olduğunu belirtiyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) raporuna göre ise Halepçe Katliamı, artçı etkileriyle birlikte, günümüze kadar 43 bin 753 aşkın kişinin ölümüne, 61 binden fazla kişinin de sakat kalmasına sebep oldu.