• Ana Sayfa
  • Manşet
  • Foreign Affairs | Ortadoğu’da kalıcı barış: Ulaşılabilir ama kolay olmayan bir hedef

Foreign Affairs | Ortadoğu’da kalıcı barış: Ulaşılabilir ama kolay olmayan bir hedef

Foreign Affairs analizinde “Eğer Washington ve bölgesel ortaklar güç, ekonomi ve diplomasi unsurlarını eş zamanlı ve tutarlı şekilde kullanırlarsa” Ortadoğu’nun sürekli kriz yönetiminden daha sürdürülebilir bir düzene kayabileceği belirtildi. Analizde, Ortadoğu’da kalıcı barışın, İsrail’in içinde yer aldığı ve ABD ile Körfez’deki müttefiklerinin de destek verdiği bir koalisyonla mümkün olabileceği değerlendirmesinde bulunuldu.

Foreign Affairs | Ortadoğu’da kalıcı barış: Ulaşılabilir ama kolay olmayan bir hedef
  • Yayınlanma: 29 Ekim 2025 14:18
  • Güncellenme: 29 Ekim 2025 23:36

Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) iki ayda bir yayımlanan siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler ve ekonomi dergisi Foreign Affairs’te (FA) yer alan Amos Yadlin ve Avner Golov imzalı, “İsrail’in Zafer Vizyonu” başlıklı analizde Ortadoğu’da kalıcı bir barışın olanak ve ihtimalleri değerlendirildi.

Ortadoğu’da ‘barış koalisyonu’

FA’nın Aralık 2024’te yayımlanan yazıya atıfta bulunulan analizde, Esad rejiminin düşmesi ile Hamas ve Hizbullah’a karşı kazandığı başarılar nedeniyle tel Aviv yönetimi ile ABD ve Körfez müttefikleri arasında bölgeyi istikrara kavuşturabilecek ve aşırıcılıkla mücadele edebilecek bir koalisyon fırsatı ve vizyonunun doğduğu belirtildi ve “O zamandan bu yana yaşanan gelişmeler ise bu vizyonu daha da acil ve ulaşılabilir hale getirdi.” denildi.

“Bugün bölgede uzun vadeli istikrar için benzersiz fırsatlar ve aynı zamanda ciddi riskler bir arada bulunuyor.” değerlendirmesine yer verilen analizde, “Eğer Washington ve bölgesel ortaklar güç, ekonomi ve diplomasi unsurlarını eş zamanlı ve tutarlı şekilde kullanırlarsa” Ortadoğu’nun sürekli kriz yönetiminden daha sürdürülebilir bir düzene kayabileceği belirtildi.

Gazze’de barış: Engeller ve fırsatlar

Mısır’da bu ayın başlarında gerçekleşen ve Gazze’de barışın görüşüldüğü Şarm el Şeyh zirvesinin hatırlatıldığı analizde, “Trump 2025 Nobel Barış Ödülü’nü alamamaktan hayal kırıklığına uğramış olabilir. Ancak çoğu İsraillinin gözünde bunu kazandı.” ifadelerine yer verildi.

FA analizinde Mısır’da imzalanan anlaşmanın, gelecekte alınacak yolu “engelsiz” kılmayacağı belirtildi. Analizde bu “engellere” atfen “İran daha zayıf olsa bile tehlikeli olmaya devam ediyor. Katar ve Türkiye’nin desteklediği radikal Müslüman Kardeşler de nüfuzunu genişletiyor. Geçmişten farklı olarak bu engellerin hepsi aşılabilir. Ancak bunların üstesinden gelmek için yeni bir bölgesel koalisyon gerekecek.” denildi.

Analizde bu koalisyonun, hem İran eksenine, hem de Sünni cihatçı aşırılıkçılığa alternatif olacağı belirtildi ve ABD desteğinde Akdeniz’deki ortaklarına doğru genişleyeceği ifade edildi.

Mısır’daki anlaşmanın aşamaları

ABD Başkanı Donald Trump’ın aracılık ettiği Mısır’da imzalanan anlaşmanın bazı hükümlerinin, her iki tarafın da “zafer ilan etmesine” olanak sağlamak için belirsiz bırakıldığına dikkat çekilen FA analizinde, İsrail’in “zafer iddiasının “tüm rehinelerin geri dönüşü, Hamas’ın silahızlandırılması ve Gazze’de bir güvenlik bölgesinin hayata geçirilmesi şeklinde olduğu belirtildi.

Hamas’ın “zafer iddiası” ise “İsrail ordusuna iki yıl boyunca direndiği, Gazze’den çekilmeye zorladığı, binlerce Filistinli mahkumun serbest bırakılmasını sağladığı ve Filistin meselesini yeniden küresel gündeme taşıdığı” şeklinde olacaktı.

Trump’ın 20 maddelik barış planının üç aşamalı olduğunu belirten FA, rehine takası şeklindeki ilk aşamanın Hamas tarafından yavaşlatıldığını belirtti. Analizde, “Hamas’ın silahsızlandırılması ve Gazze’de Arap ve diğer uluslararası güçlerin katılımıyla yeni bir yönetim otoritesi kurulması şeklindeki ikinci aşamanın uygulanması çok daha zor olacak.” değerlendirmesine yer verildi.

‘Gazze Lübnan olabilir’

İkinci aşamada öngörülenlerin hayata geçmemesi halinde Gazze’nin, Lübnan’a benzeyebileceği belirtilen FA analizinde, Lübnan’da devlet dışı etkili bir aktör olarak Hizbullah ile Hamas arasında paralellik kuruldu. Analizde, Hamas’ın Batı Şeria’daki gücüne de atıf yapılarak “Bu durumda İsrail, Hamas’ın faaliyet göstermeye devam ettiği her yerde kendisini bir kez daha Gazze’de savaşmak zorunda bulabilir.” denildi.

En uzun yol: Üçüncü aşama

Ardından üçüncü aşamaya işaret edilen FA analizinde, “Bu aşama, Gazze’nin tamamen askeri güçlerden arındırılmasına ve Filistin Yönetimi içindeki kapsamlı reformlara bağlı olarak, Filistin devletine ve kendi kaderini tayin etmeye giden bir yolun yaratılmasını gerektiriyor. Bu, Hamas’ın ikinci aşamada dağıtılmasının ardından İsrail’in Trump planına yapacağı en önemli katkı olacak. Eğer ulaşılabilirse, bunu gerçekleştirmek çok daha uzun sürecektir.” ifadeleri yer aldı.

İran’ın azalan nüfuzu

Analizde, İran’ın bölgesel gücünün azaldığına dikkat çekilerek, sadece Yemen’deki Husilerin vurma gücüne sahip olduğu, bunun da İsrail’in etkili hava savunma sistemiyle önlendiği belirtildi. FA Şam yönetiminin ise uluslararası “meşruluğunu” sağlama yollarından birinin İran’ın Suriye’deki nüfuzunu önlemek olduğunu ifade etti.

Yazıda “Yine de İran rejimi asla hafife alınmamalı ve Ortadoğu’nun en sabırlı ve kararlı tehdidi olmaya devam ediyor. Liderliği İsrail’den intikam almak istiyor ve Pekin, Moskova ve Pyongyang’daki ortaklarıyla birlikte savaşın derslerini de inceleyeceği neredeyse kesin.” denildi.

ABD ile İsral’in ‘özel ilişkisi’

İsrail’in en önemli “avantajının” Washington’la olan özel ve sağlam ilişkisi olduğuna dikkat çekilen analizde, İran ile İsrail arasında yaşanan 12 Gün Savaşı sayesinde ABD’nin gelecekteki müzakerelerdeki nüfuzunun arttığı ve bunun Mısır’daki anlaşmayla sonuç verdiği ifade edildi.

İsrail’in ise, ABD ile olan bu ilişkisi sayesinde Gazze’deki saldırılar ve Batı Şeria’nın ilhakı gibi nedenlerle uluslararası toplumdan yoğun tepki almasına rağmen “tamamen izole edilemediği” vurgulandı.

İran zayıfladı ama başka tehditler mi var?

İsrail’in yeni bölgesel rakiplerine işaret edilen analizde, Katar ve Türkiye’nin bölgesel nüfuzlarını genişletmek için Trump’la olan kişisel ilişkilerini güçlendirdiği belirtildi. Her iki devletin de Suriye konusunda Washington’la yakın işbirliği yaptığına dikkat çekilen analizde, Katar’ın İsrail’e komşu Lübnan’a erişimini artırdığı ifade edildi.

Analizde “Bu ülkelerin hiçbiri İsrail’i İran’ın tehdit ettiği şekilde tehdit etmiyor. Aslında her ikisi de Gazze’de ateşkesin sağlanmasında merkezi rol oynadılar ve şu anda İran’ın zayıf tutulmasında da merkezi bir rol oynuyorlar.” diye belirtildi.

FA bu iki devletin Tahran’ın bıraktığı boşluğu Doğu Afrika’dan Orta Doğu’ya kadar uzanan bir eksende Sünni radikalleri destekleyerek doldurabileceğine dikkat çekti.

‘Ortadoğu İsrail’in çıkarları açısından daha elverişli hale geliyor’

Uluslararası diplomatik izolasyon, İran ve Sünni aşırıcılık gibi “bağ ağrılarına” rağmen “Ancak genel olarak Orta Doğu İsrail’in çıkarları açısından daha elverişli hale geliyor.” diyen FA, İsrail ile bölge ülkeleri arasındaki anlaşmazlıkları sonlandırmak İbrahim Anlaşmalarının bir “fırsat” olduğunu belirtti.

bu noktada dünyanın en kalabalık nüfusa sahip Müslüman ülkesi Endonezya ve uluslararası tanınma arayışındaki ve Husilere karşı mücadelede stratejik açıdan hayati bir konuma sahip olan Afrika Boynuzu’ndaki Somaliland örneklerine yer verilen analizde, “Azerbaycan bu bölgesel güce resmen katılırsaABD ile ilişkisini güçlendirecek ve Orta Asya genelinde istikrarı güçlendirecektir.” denildi.

FA analizinde İsrail’deki siyasi bir değişimin, Suudi Arabistan ve diğer Arap devletleriyle normalleşme sürecini hızlandıracağı görüşüne yer verildi.

Jeopolitikteki değişiklikler yeni ortaklıkları kolaylaştıracak

Ülkelerin ilişkilerinde daha fazla özerklik aradığına, ortaklıkları çeşitlendirdiğine ve bağımlılıklarını yeniden tanımladığına işaret edilen analizde, jeopolitikteki değişikliklerin de bu yeni ortaklıkları kolaylaştıracağı belirtildi.

Güçlü ordusu, güçlü teknoloji endüstrisi ve Washington’la olan bağları ile İsrail’in, çoğu Arap devletinin bulabileceği en iyi ortak olduğu görüşüne yer verilen analizde, “ABD, İsrail’in Arap komşularıyla bütünleşmesini kolaylaştırmaya yardım etmeli.” denildi.

Askeri anlamda yeni bir ortaklık

Askeri cephede ABD’nin İsrail ve Körfez’i birleştiren kalıcı bir güvenlik mimarisi oluşturması gerektiğinin altının çizildiği analizde, “Bu yapıda Bahreyn, Mısır, İsrail, Ürdün, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve hatta politikalarını yeniden gözden geçirmesi halinde Katar bile yer alabilir” diye belirtildi.

FA, bu ortaklığın Akdeniz ülkelerini de kapsayacak şekilde genişleyerek “pax Akdeniz-Akdeniz barışı” modeli geliştirebileceğini belirtti.

Bu ülkelere Kıbrıs, Yunanistan ve İtalya’yı örnek veren FA, bu ortaklığın “Azerbaycan, Almanya ve Hindistan’a genişleyebileceğini” ifade etti.

Analizde, İsrail karşıtı politikalara son vermesi halinde Türkiye ve Katar’ın da davet edilebileceği belirtildi.

Güç yoluyla barış

ABD destekli bir Arap-İsrail koalisyonunun istikrarlı bir Ortadoğu’ya giden en geçerli yol olduğunu savunan FA, bunun bugün, her zamankinden daha ulaşılabilir olduğunu belirtti.

Bunun için ABD yenilenen iddialılığını bölgeye kanalize etmesinin ve yerel aktörlerin güçlerini bu amaca uygun hale getirmesi gerektiği belirtilen analizde “Bunu yapabilmek için bu aktörlerin, İsrail’in gerçek bir Filistin reformu konusunda taviz vermesini şart koşan Trump’ın barış çerçevesini benimsemeleri gerekecek.” denildi.

Bölgede kalıcı barışın slogandan öte adımlara ihtiyacının olduğu belirtilen analiz “Barışı en gerçek anlamıyla güç yoluyla önceliklendirmenin zamanı geldi. Bir slogan olarak değil, ortak çıkarlara, inandırıcı caydırıcılığa ve istikrarın en iyi şekilde onu savunmaya hazır olanlar tarafından sağlanacağı inancına dayanan bir strateji olarak.” değerlendirmesiyle son buldu.