Gençlerimiz neden ölümü seçiyor?
Yüksel Genç 18 Ağustos 2024

Gençlerimiz neden ölümü seçiyor?

TÜİK verilerine göre Türkiye’de, 2010-2023 yılları arasında en az 47 bin intihar vakası yaşandı. Bunların 16 bin 308’ini yani %30’a yakınını 15-29 yaş arası genç intiharları oluşturdu.

Özellikle 15-29 yaş arası genç kuşak arasındaki intiharlarda; yoksulluk, geleceksizlik, aile içi şiddet, geçinememe, etnik, dini ve cinsel ayrımcılık, istismar, yalnızlık, okul hayatına dair baskılanmalar veya zorlanmalar, çaresizlik, anlamsızlık gibi haller etkili görünüyor. Ama TÜİK verilerinde her geçen gün artan bir gerekçe daha yazılıyor ki, üzerinde düşünülmeye değer: Bilinmeyen sebep!

Ülkenin içinde bulunduğu sosyo-politik ve ekonomik koşullarla orantılı olarak yıllara göre artış gösteren intihar vakalarından en çok payını alan yerlerden biri de bölge illeri. TÜİK verilerine göre intihar olarak “kayda geçen” vakaların bölgede en çok artış gösterdiği kentlerin başında Diyarbakır, Urfa ve Antep geliyor. “Kayda geçen” diyorum.

Çünkü kimi ölümlerin veya girişimlerin inanç, aile haysiyeti veya hassasiyeti gibi nedenlerle intihar olarak kayda geçirilmediğine, doğal ölüm veya şüpheli ölüm biçiminde kayda alındığına dair çok sayıda anlatı dinliyoruz.

Bu kentlerde görülen intihar vakaları ile yarışacak biçimde, özellikle dönemsel olarak kimi ilçelerde, belli zamanlarda intihar girişimlerinde de artış gözlüyoruz. Hakkâri’de 2023 yılının ilk 9 ayında 25 intihar vakası yaşandı. Cizre’de 2023’ün sadece bir ayında bildirilen intihar sayısı 5. Van’da 2015-2019 süresi içinde yani 4 yılda bildirilen intihar sayısı 261.  Kent merkezleri dışında, Silvan’da, Dicle’de, Cizre’de, Viranşehir’de artış halinde olan intihar vakaları ciddi kaygı uyandırıyor.

Peki, bu gençler neden intihar ediyor? İntiharlar belli kentlerde, belli zamanlarda adeta bulaşıcı hastalık gibi niçin artış gösteriyor? Hepsinden önemlisi; nerede ise bir kuşağı ve bu kuşağın dâhil olduğu toplumsal anı, toplumsal zamanı veya dâhil olacakları gelecek dilimini sakatlayacak hızda yol alan bu intiharlar nasıl durdurulacak?

Zor sorular; yanıtları muhtelif ama yanıtlarının hızla bulunması gereken sorular bunlar.  Muhtelif yanıtlar içerse de; çağın gerekleriyle uyumsuz ve dağılmış sosyal doku, toplumu güçlendirmek yerine devleti güçlendiren uygulamalar, özgürlükleri değil güvenliği önceleyen politikalar, krizler başat suçlu gibi.

Bununla birlikte bölgedeki intiharların son 10 yılda artarak sürmesi ve kümelendiği kentler, yaş grupları ayrı ayrı analizi hak ediyor doğrusu. Örneğin Silvan, Cizre, Şırnak gibi kentlerdeki intiharların sebeplerini, son 10 yılda iktidarın Kürt meselesinde uyguladığı politikalar ile yaşanan çoklu ekonomik kriz ve toplumsal geçiş sorunları ile birlikte değerlendirilebilmek mümkün iken; Viranşehir’deki intiharları benzer parametreler ile incelemenin yanı sıra, toplumsal çözülüş formunda ortaya çıkan dağılma, etik değerlerdeki çözülme ve tüm bu çözülüşlerin yerine yeni formların üretilemiyor olması ile birlikte de düşünebilmeliyiz.

Şunu açıklıkla söylemek gerekir ki, Diyarbakır, Şırnak, Cizre, Silopi Batman, Hakkâri gibi kentlerin sahalarından görebildiğimiz kadarıyla;  Kürt meselesinde iktidarın uyguladığı politikalar, bu politikaların artık sosyal ve kültürel hatta ahlaki değerleri ana parametre olarak değerlendiriyor olması; intiharların arka planlarında oldukça belirleyici olan ortamın kurulmasına neden olmuş görünüyor.

Bölge genelinde intihar girişimlerinin artmasında; son on yılda, Kürt meselesini sadece şiddetle değil politik demografiyi de zayıflatacak biçimde bir tür toplumsal çözülüşe vesile olan politikalarla da aşmayı, sorunu bu biçimde tasfiye etmeyi uman uygulamalar da suçlu.

Elbette toplumsal değişimler, toplumsal geçiş ve şiddet süreçleri intiharları arttırıcı etkilere sahip. Elbette ölüm duygusunu olağanlaştıran, güncelleyen, toplumsal düzeni alt üst eden ve farklılaştırmaya zorlayan gelişmelerin, savaşların, göçlerin, pandeminin vb intihar eğilimlerini de yaygınlaştıran bir etkisi var. İntihar vakalarının Türkiye genelinde artmasında elbette sosyal kriz, ekonomik kriz, ahlak krizi vb oldukça etkili. Ancak bölge intiharlarında bu kriz hallerine ek olarak hatta bunların etkisini güçlendiren biçimde savaş, şiddet, çatışma ya da güvenlikçi uygulama nedeniyle oluşmuş düzenin etkisini görmemek; oradaki sorunun nedenlerini çok az anlamaya vesile olabilir.

Örneğin Şırnak ve özellikle Cizre ve Silopi ilçeleri, Kürt siyasal hareketinin en güçlü kentlerinden biri. Kürt siyasal hareketinin amaç ve hedefleri ile uyumlu biçimde örgütlenmiş bu toplumsal dokunun zayıflatılıp dağıtılması hâkim yapı açısından önemli. Tam da bu nedenle kentin toplumsal dokusunu depolitizasyona uğratıp çözmek, birbiri ile sosyo-politik dayanışma hallerini ve şekillenişini dağıtmak, politik demografisini asimile etmek son yıllarda en çok gözlediğimiz karşı ataklarlardan. Bunun için askeri-güvenlikçi olanaklar kadar ekonomik olanaklar,  geleneksel kültürel kodlar çokça kullanılıyor

Egemenden farklı bir kimliğin yaşadığı güvenlikçi kuşatılmışlık ve bu kuşatılmışlığın yoksunlaştırıcı sert etkilerine karşı kendini güçsüz, dirençsiz ve umutsuz hissetme halinin izlerini bu bölge kentlerinde yaşanan intihar vakalarında görmek mümkün.

Savaşın artık sadece konvansiyonel araçlarla yapılmadığı, toplumsal çözülmeye vesile olabilecek her türlü aracın da toplumsal dayanışma ve desteklenme olanaklarını hedefleyecek yönelimlerin de artık savaşa dair olduğunu kabul etmek gerekecek.

Toplumu öldüren ve toplumda ölen her şeyi savaştan azade düşünmeden toplumu yeniden güçlendirmenin, gençlerin yaşam dirençlerini büyütmenin yolunu bulmak ise hepimizin sorumluluğu olarak karşımızda duruyor.

* ilketv.com.tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar İlke TV’nin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.